Ekonomik güç yatak odasında!
Kadınların ekonomik gücü elinde tutması yatak odanızı vurmasın!
10 Adımda yatak odanızı ekonomiden koruyun!
1. İlişkilerinize dair korkularınızın davranışlarınızın ne kadarını etkilediğini anlamaya, kendinize dışarıdan bakmaya odaklanın.
2. Eşinizle güç savaşı yapmayın. Bir takım olduğunuzun bilincine varın.
3. Eşinizin güçlü yanlarını düşünün ve neden onunla olmayı seçtiğinizi unutmayın.
4. Ev ekonomisini eşinizin yönetmesine izin verin. Bu eşinizin kendisini güçlü hissetmesine katkıda bulunacak.
5. Söz sahibi olduğunuz ayrı alanlar yaratın. Örneğin eve hangi perdenin alınacağı kadının, hangi teknolojide televizyon seçileceğine karar vermek, erkeğin inisiyatifinde olsun.
6. Kendinizi, ona ait hissetmek için neye ihtiyacınız olduğunu bulun.
7. Kendi ailenizin evlilik düzenini zihninizden geçirin. Anne-babanızın ilişkisinde neleri onaylıyor, neleri doğru bulmuyorsunuz?
8. Kendinizi maddi ve manevi olarak güvende hissetmek için neye ihtiyacınız olduğunu düşünün.
9. Duygularınızı ve beklentilerinizi eşinize mutlaka ama mutlaka açıkça ifade edin. Sizi anlamasına yardımcı olun.
10. İlişkiniz hakkında konuşmaktan asla vazgeçmeyin.
İlk çağlardan beri süregelen bir ezber var; evde kadının hakimiyetinin, dış dünyada erkeğin gücüyle birleştiği bir denge. Erkeğe gücün yakıştırıldığı, naif ve savunmasız kadının, erkek tarafından korunduğu ilişkiler… İlk çağlarda, mağarada çocuklarıyla erkeğini bekleyen kadını, yırtıcı hayvanlardan koruyan, avlanıp ailesinin karnını doyuran erkekleri resimliyoruz zihnimizde. Sonrasında, kulelerde hapsedilmiş prensesleri kurtaran parlak zırhlı şövalyeleri. Erkekler vatanları için savaşmaya gittiğinde evde çocuklarına sahip çıkan, savaşa geri planda destek veren kadınları. Ezberimiz hep ailesini koruyan, kollayan ve geçimini sağlayan, reis erkek kavramı üzerine. Günümüzde bu ezber bozuldu. Yerine koyacağımız tek bir ezber yok artık; kimi evlerde aile reisi hala erkekken, kimi evlerde kadının dominantlığı ön planda. Kiminde ise ‘reislik’ kavramı çoktan Kızılderili kabileleriyle özdeşleşen eski moda bir kavram haline gelmiş. Bağımsız iki yetişkinin, birlikte yaşamı benimsenmiş. Kadının ekonomik bağımsızlığını kazanması ile birlikte erkeğin güçlü, haşmetli duruşu, imgesel manasını yitirmiş. Özellikle büyük şehirlerin yeni nesil evliliklerinde, kadın erkeğin kendisini dış dünyaya karşı korumasına ihtiyaç duymuyor artık. Kendi ayakları üzerinde durabilen, kendi ‘ekmeğini’ kazanabilen kadının ilgi alanı, çoktan el işi yapmaktan kariyer basamaklarını nasıl çıkacağına, hangi ülkeyi gezeceğine kaymış durumda. Kadınlar artık, erkeğin fiziksel gücüne eskisi gibi ihtiyaç duymuyor. Çünkü erkeğin maddi ve manevi olarak kendisine bakmasının getireceği kısıtlamaları artık kabul etmek istemiyor. Ne giyeceğine, nereye kiminle gidebileceğine ve hangi saate kadar dışarıda kalabileceğine erkeğin müdahale etmesine izin vermek istemiyor.
İlişkilerin dengesi değişti!
İlişkilerin dengelerinin değişmesine örneklerden biri de Yasemin’in hayatı. Yasemin güçlü, tuttuğunu koparan kadınlardan biri. Eşi Alp’i, kendisi kadar hırslı ve başarılı bulmuyor. Hatta baş başa yaptığımız sohbette, eşini kendisi kadar akıllı bulmadığını fısıldayıveriyor. Yasemin’e göre bir erkek güçlü olmalı. Tuttuğunu kopartmalı. İşinde başarılı, yenilmez olmalı. Çabuk pes etmemeli, kadını aklıyla yönetmeyi bilmeli. Alp’e aşık olduğu ilk zamanları düşündüğünde, sorunun Alp’te olmadığını itiraf ediyor. Alp hep aynıymış. Değişen Yasemin. İş hayatında başarılı oldukça, ekonomik gücünün getirdiği sosyal imkanlar arttıkça Yasemin de değişmiş. Bakış açısı, beklentileri farklılaşmış. Kendisinden daha güçlü, hayranlık duyabileceği bir erkekle beraber olmak istiyor; “Alp’i hala seviyorum. Hep hayatımda olsun istiyorum. Ama ona karşı cinsel bir istek hissetmiyorum. Onu çok seviyorum ama sanki arkadaşım, hatta çocuğum gibi hissediyorum” diyor. İlişkilerinin ruhunu doyuramaması, Yasemin’i ayrılığın eşiğine getirmiş. Toplum yapısının değişmesi ve kadının olağan gelişimi ile birlikte geldiği bu noktada, eski ezberlerin bozulmasıyla beraber ilişkilerin dengesini de değiştirdi. Kadının kazandığı güç, erkeğe bakış açısını farklılaştırdı. Erkeği sığınacağı güç timsali, güvenli liman olarak görmekten vazgeçen kadın, bu bakış açısıyla beraber libidosunu da kaybetti. Erkeğin güçlü kollarına teslim olmak dürtüsündeki kadının teslimiyeti, güç dengesiyle beraber tersine döndü.
İhtiyaçlarınızın farkına varın!
Bu noktada kadınların erkeklerden beklentilerini netleştirmesi çok önemli. Özellikle ikili ilişkilerde, ‘sahiplenmek’ örneğinde olduğu gibi, bazı temel kavramlarda, çocukluğumuzda zihnimize kazınan ilişki modelleri ve günümüzde mevcut ilişkilerimizde yaşadıklarımız arasındaki farklar aklımızı karıştırabilir. Bunu önlemek için önce kendi ihtiyaçlarımızın farkına varmalı, geçmişin yükünden kurtulmalıyız. Çünkü ancak, tam olarak neye ihtiyacı olduğunu bilen bir kadın, erkeğe kendini net olarak anlatabilir ve hangi davranışları gördüğünde tamamlanacağını açıklayabilir. Unutulmaması gereken şu ki; her birey ilişki içindeki ihtiyaçlarını ve duygularını net ifade etmekle sorumludur.
1. İlişkilerinize dair korkularınızın davranışlarınızın ne kadarını etkilediğini anlamaya, kendinize dışarıdan bakmaya odaklanın.
2. Eşinizle güç savaşı yapmayın. Bir takım olduğunuzun bilincine varın.
3. Eşinizin güçlü yanlarını düşünün ve neden onunla olmayı seçtiğinizi unutmayın.
4. Ev ekonomisini eşinizin yönetmesine izin verin. Bu eşinizin kendisini güçlü hissetmesine katkıda bulunacak.
5. Söz sahibi olduğunuz ayrı alanlar yaratın. Örneğin eve hangi perdenin alınacağı kadının, hangi teknolojide televizyon seçileceğine karar vermek, erkeğin inisiyatifinde olsun.
6. Kendinizi, ona ait hissetmek için neye ihtiyacınız olduğunu bulun.
7. Kendi ailenizin evlilik düzenini zihninizden geçirin. Anne-babanızın ilişkisinde neleri onaylıyor, neleri doğru bulmuyorsunuz?
8. Kendinizi maddi ve manevi olarak güvende hissetmek için neye ihtiyacınız olduğunu düşünün.
9. Duygularınızı ve beklentilerinizi eşinize mutlaka ama mutlaka açıkça ifade edin. Sizi anlamasına yardımcı olun.
10. İlişkiniz hakkında konuşmaktan asla vazgeçmeyin.
İlişkilerin dengesi değişti!
İlişkilerin dengelerinin değişmesine örneklerden biri de Yasemin’in hayatı. Yasemin güçlü, tuttuğunu koparan kadınlardan biri. Eşi Alp’i, kendisi kadar hırslı ve başarılı bulmuyor. Hatta baş başa yaptığımız sohbette, eşini kendisi kadar akıllı bulmadığını fısıldayıveriyor. Yasemin’e göre bir erkek güçlü olmalı. Tuttuğunu kopartmalı. İşinde başarılı, yenilmez olmalı. Çabuk pes etmemeli, kadını aklıyla yönetmeyi bilmeli. Alp’e aşık olduğu ilk zamanları düşündüğünde, sorunun Alp’te olmadığını itiraf ediyor. Alp hep aynıymış. Değişen Yasemin. İş hayatında başarılı oldukça, ekonomik gücünün getirdiği sosyal imkanlar arttıkça Yasemin de değişmiş. Bakış açısı, beklentileri farklılaşmış. Kendisinden daha güçlü, hayranlık duyabileceği bir erkekle beraber olmak istiyor; “Alp’i hala seviyorum. Hep hayatımda olsun istiyorum. Ama ona karşı cinsel bir istek hissetmiyorum. Onu çok seviyorum ama sanki arkadaşım, hatta çocuğum gibi hissediyorum” diyor. İlişkilerinin ruhunu doyuramaması, Yasemin’i ayrılığın eşiğine getirmiş. Toplum yapısının değişmesi ve kadının olağan gelişimi ile birlikte geldiği bu noktada, eski ezberlerin bozulmasıyla beraber ilişkilerin dengesini de değiştirdi. Kadının kazandığı güç, erkeğe bakış açısını farklılaştırdı. Erkeği sığınacağı güç timsali, güvenli liman olarak görmekten vazgeçen kadın, bu bakış açısıyla beraber libidosunu da kaybetti. Erkeğin güçlü kollarına teslim olmak dürtüsündeki kadının teslimiyeti, güç dengesiyle beraber tersine döndü.
İhtiyaçlarınızın farkına varın!
Bu noktada kadınların erkeklerden beklentilerini netleştirmesi çok önemli. Özellikle ikili ilişkilerde, ‘sahiplenmek’ örneğinde olduğu gibi, bazı temel kavramlarda, çocukluğumuzda zihnimize kazınan ilişki modelleri ve günümüzde mevcut ilişkilerimizde yaşadıklarımız arasındaki farklar aklımızı karıştırabilir. Bunu önlemek için önce kendi ihtiyaçlarımızın farkına varmalı, geçmişin yükünden kurtulmalıyız. Çünkü ancak, tam olarak neye ihtiyacı olduğunu bilen bir kadın, erkeğe kendini net olarak anlatabilir ve hangi davranışları gördüğünde tamamlanacağını açıklayabilir. Unutulmaması gereken şu ki; her birey ilişki içindeki ihtiyaçlarını ve duygularını net ifade etmekle sorumludur.