Tamam mı devam mı?
Yanlış anlaşılmasın. Bu bir yarışma sorusu değil. Aksine oldukça ciddi bir mevzu; ilişkinize artık noktayı koymalı mısınız, yoksa biraz gaza basarak ilişkinizi bir sonraki level’a mı taşımalısınız? İpuçlarını iyi takip edin.
Doğru yanıt: Sevgi
İşin sırrı artıları ve eksileri iyi tartmakta gizli denilebilir. Hep duyduğumuz bir hikaye vardır ya; bir taraf diş macununu ortadan sıktığı için ayrılan çifte dair. Bu duruma mahal vermemek adına kontrolü kaybetmemek gerek. Aslında bu öyle bir oyun ki, devam etmesi gereken ilişkide alınan ayrılık kararı ya da artık sonlanması herkes için daha hayırlı olacak ilişkiye hala devam etme hali çok ince bir çizgiyle ayrılıyor. O çizginin adı da sevgi oluyor. En doğru karar da orada yatıyor aslında. Sevgi bittiyse ilişki de bitmeli, sevgi devam ediyorsa ilişki de devam etmeli. Eğer bu denli basit düşünebilirsek durumun sandığımız kadar karmaşık olmadığını görecek ve en doğru cevabı yüksek sesle ve gönül rahatlığıyla verebileceğiz. Bütün bu gerçekler bir yana ilişkinizin geleceğine dair en doğru kararı iç sesinizin fısıldayacağını da unutmayın. Hatta onun uzun zamandır fısıldadığını, ancak siz karşınızdakinin sesine fazla odaklandığınız için kendi sesinizi duyamadığınızı kabul etmeniz gerek. Konu bahane üretmek olduğunda elbette insanoğlu mükemmel bir mekanizma gibi işler ve bitmesi gereken ilişkiye dair şu gibi yanılgılara düşer; ‘Bunca yıllık emeğimi nasıl çöpe atarım?; ‘Bu yaştan sonra yeni biri ilişkiye sıfırdan başlamak çok zor’; ‘Aslında o iyi biri sadece bazı huylarını değiştirmesi gerek.’ İşte bu mazeretler aslında kendimize ve birlikte olduğumuz kişiye karşı yapılabilecek en büyük kötülük. Ya da devam etmesi gereken bir birliktelikte, en ufak bir sorun veya ihmalle karşılaşıldığında hiçbir fedakarlık yapmadan ve anlayış göstermeden düşülen yanılgılar gibi; ‘Bizim ilişkimiz asla yürümeyecek’, ‘Beni artık sevmiyor’, ‘Birbirimize artık eskisi gibi bakmıyoruz’, ‘O ilk günkü heyecan kalmadı.’ Çakmakçı bu noktada ilişkinin geleceğine dair yazı-tura atmak yerine herkesin elini taşın altına bir kez daha koymasını ve üzerine düşenleri yapması gerektiğini söylüyor ve ekliyor; “Bunun olabilmesi için eşlerin birbirlerini derinden dinlemesi, duyması ve anlaması, gerekli zamanı ve enerjiyi ayırması gerekir. Gerçekten dinlemek ve anlamak konuşmaktan çok daha zor başarılabilen bir beceri.” Psikologların ‘kaliteli iletişim’ olarak tanımladıkları bu yöntem sonucunda iki tarafın da mantıklı ve makul olma olasılığı yükselecek, ‘tamam mı devam mı?’ sorusuna herkes kendi açısından en doğru yanıtı verebilecek. Hatta sıkışmış hissettikleri bir ilişkiden kopabilme cesaretini kendilerinde bulacak, çözümsüz ve çaresiz olmadıklarını anlayacaklar. Sanırım yola ilişkilerin kalıcı olmayabileceği gerçeğini kabul ederek çıkmak gerekiyor. Ancak hangi noktada dur demek ve hangi noktada pes etmemek gerektiğinin de bilincinde olmalıyız. Önemli olan anlık kızgınlıklardan ya da psikolojik baskılardan arınmış bir şekilde bu kararı doğru alabilmek. Nihayetinde konu sizin mutluluğunuz. Gerçeklerle yüzleşmeden mutlu olmaya çabalarsanız kendinizi kandırmaktan öteye gidemezsiniz. Tam da bu yüzden tamam ya da devam demek adına ihtiyacınız olan sinyallere göz atmakta yarar var.
‘Tamam!’ demek için...
Aşağıdakilerden bir ya da daha fazlasının yanıtı ‘evet’ ise yok olup gitmiş bir ilişkiyi sürdürmeye çalışıyorsunuz. Yani ‘tamam’ demenin vakti çoktan gelmiş.
• İlişkinizdeki sevginin boyutu değiştiyse ve onu bir arkadaş ya da kardeş yakınlığında sevmeye başladıysanız
• Sadakatsizliğe uğradıysanız
• Artık karşınızdaki insana hiç güvenmiyorsanız
• Yalanını yakaladıysanız
• Ağzınızdan çıkan her kelime ona batıyorsa
• Dış görüntünüzü devamlı eleştiriyorsa
• Aynı anda farklı iki dil konuşuyor gibi hissediyorsanız
• Yolunuza o olmadan devam etmek daha cazip geliyorsa
• Size karşı sürekli ters ve sinirli davranıyorsa
• Üzerinde konuşmanız gereken konuları sürekli erteliyorsanız
• Her konuşma tartışmayla bitiyorsa
• Baş başa olmaktan, beraber plan yapmaktan kaçıyorsanız
• Aşırı kıskançlığa maruz kalıyorsanız
• Değer verdiğiniz her şeyin elinizden alındığına inanıyorsanız
• En küçük sorunlarda dahi sizi suçluyorsa
• Artık onunla iletişim kuramıyorsanız
• Anlamsız bir şekilde kalbiniz kırılıyor, üzülüyor ve acı çekiyorsanız
• İlişkiniz sizi yoruyorsa, sıklıkla kaçıp uzaklaşmak istiyorsanız
• Yaptığınız fedakarlıkların ve gösterdiğiniz anlayışın kötüye kullanıldığını düşünüyorsanız
• Adeta bir hata tarayıcı gibi her yaptığınızda, söylediğinizde bir yanlış bulmaya çalışıyorsa
• En klasik tabiriyle onunla bir gelecek göremiyorsanız
• İlişkiyi ayakta tutmak için çaba sarf eden tek kişi sizseniz
• Bir anlık da olsa aklınızdan; ‘Bir başkasıyla daha mı mutlu olurdum?’ sorusu geçiyorsa
• Neden hala o ilişkiyi sürdürdüğünüzü bilmiyor, bir sebebiniz kalmadığını düşünüyorsanız
‘Devam!’ demek için...
Aşağıdakilerden bir ya da daha fazlasının cevabı ‘evet’ ise ayrılık kararı almadan önce bir kez daha durup düşünmeniz gerekir. İlişkinizdeki sorunlara rağmen birbirinizi hala seviyor ve birlikte olmaktan mutluysanız, her şeye rağmen ‘devam’ demeyi göze almalısınız.
• Sizi üzmemek niyetiyle yanlışlar yapıyor ve küçük yalanlar söylüyorsa
• Size hayat yolunda yardımcı oluyor, koruyor, destek oluyor ancak öfke anında kırıcı ama hakarete varmayan sözler söylüyorsa
• Size her zaman hak ettiğiniz değeri veriyor ama özel günleri unutuyorsa
• İş veya ailevi sebeplerden ötürü size yeterince zaman ayıramıyorsa
• Ailesine ve arkadaşlarına olan düşkünlüğü zaman zaman sizin önünüze geçiyorsa
• Karşınızdaki insana olan ilginizde ve sevginizde bir azalma yoksa
• Onu kaybetmek ve yalnız kalmak düşüncesi sizi korkutuyorsa
• İlişkiyi ayakta tutmak adına çoğunlukla karşılıklı emek gösterdiğinize inanıyorsanız
• Birbirine olan saygınızı koruyorsanız
• Aranızdaki güçlü fiziksel çekim devam ediyorsa
• Her şeye rağmen size olan sevgisini biliyor ve hissediyorsanız
• Karşınızdaki insanı sadece iyi vakit geçirdiğiniz birinden daha fazlası, hayatınızı paylaşacağınız bir yol arkadaşı olarak görüyorsanızYazı: Ece Üremez
Bir akşamüstüydü, kahve içmek üzere gittiğim kafede yalnız Başıma olduğum zamanlarda en sevdiğim aktivite olan insan gözlemleme seansına henüz Başlayacaktım ki evren sağ olsun konuyu önüme doğru itiverdi. Aslında ödümü kopardı demek daha doğru olur çünkü tam o anda yan masadan yükselen bağrışlar yudumlamakta olduğum kahvemi üstüme dökmeme sebep oldu. Çift olduklarına inanmayı geçtim birbirlerine hitap şekilleri ve ses tonlarından ötürü insan olduklarına inanmakta güçlük çektiğim bir kadın ve bir erkek asırlardır beklenen kıyameti belli ki o gün o saatte koparmaya karar vermişti. Hemen, kafamı dinlemeye gittiğim kafe benim için bir işkenceye dönüşmesin diye hava almak bahanesiyle garsona dışarıda bir masaya geçeceğimi işaret ettim. Tam yerimi bulduğuma inanıyordum ki bu kez de yanımda öpüşen bir çift göz ucuyla dikkatimi çekti. Çok mutlu oldukları birbirlerine bakışlarından, her hallerinden belliydi. ‘Bunları bize niye anlatıyorsun?’ diyeceksiniz. Şundan ötürü; hikaye yarım saat içinde tuvalete gitmek üzere tekrar içeri girmemle yönünü değiştirdi de ondan. Birbirine ağza alınmayacak hatta benim nezdimde affedilemeyecek sözler söylemiş çift, artık aynı eve taşınmaları gerektiğinden hatta bir an önce evlenmek istediklerinden bahsediyordu. Şoklar içinde dışarı çıkıp yerime oturdum, paralel evrene geçmediğime emin olmak adına kendime bir kahve daha söyledim. O anda ne olsa beğenirsiniz? Bu kez de bizim öpüşen çifte kumruların keyfi kaçmış, kadının ağzından şu sözcükler dökülmekteydi; “Bu iş böyle yürümeyecek. Bu ilişkiye devam etmek istemiyorum. Bence ayrılmalıyız.” Artık o anda nasıl bir şaşkınlıkla baktıysam adamla bir an göz göze geldim. Adam da demez mi; “Bence de bitirmeliyiz.” Yan masadan; “Sebep?” diye bağırasım geldi ama yutkunmayı tercih ettim. Zaten içimden sorduğum sorumun cevabı da ardından geldi. Meğerse cumartesi birlikteliklerinin birinci yılıymış ve adamın iş seyahati çıkmış. İşte, fazla aşk akıllara zarar diye boşuna denmiyor. O anda durup düşündüm; bir tarafta birbirlerine aşık olmayı geçtim, yan yana olmaktan bile artık keyif almadıkları dünyanın bir ucundan belli olan bir çift evlenme kararı alıyor; diğer tarafta aşkla birbirlerinin gözlerinin içine bakan çift sudan bir sebepten ötürü ayrılık
kararı alıyor. Hal böyle olunca benim de bu ayın konusu aklıma düşüyor; ilişkilerde ne zaman tamam ne zaman devam diyeceğimizi nasıl anlarız? İlişkiyi bitirme sinyalleri ya da hala devam etmemizi gösteren işaretler neler? O gün tanık olduğum atmosferde sadece gözlem yaparak, ilk başta kavga eden çiftin beraber olmasalar çok daha mutlu olacağına, öpüşen çiftin ise birbirleri için yaratıldıklarına dair yorumlar getirmiştim. Ancak işin iç yüzü hiç de görüldüğü gibi olmayabilir diye düşünerek ve uzaktan ahkam kesmek kolay diye kendime de bir özeleştiri getirerek, sorularıma cevap bulmak amacıyla Terapi İstanbul’dan Psikolog Sevtap Çakmakçı’nın kapısını çaldım. Elbette her ilişkinin dinamiği ve hikayesi farklı, ancak bir uzman görüşü bize az-çok bir yol haritası çıkarabilir. Soruyu kendisine sorduğumda Çakmakçı ilk önce neden ısrarla devam edildiğiyle ilgilendi; “Başlamış olduğumuz bir ilişkiyi bitirmek zordur. İnsanın doğası gereği, yanlış da olsa yaptığı seçime, verdiği karara sahip çıkma eğilimi çok güçlü.
İlişki içinde müthiş zorluklar, anlaşmazlıklar baş gösterse de hatta bu psikolojik ya da fiziksel şiddete kadar dayansa bile insanlar kararlarını korumakta dirençliler.” Bu noktada kendimizce bulduğumuz sebepler ya da dışarıdan kaynaklanan baskılar ilişkimiz kötü de gidiyor olsa devam etmesinde ciddi bir rol oynuyor; her şeye rağmen bir ilişkiyi sürdürmenin bir başarı gibi algılanması; toplum tarafından onay alma ihtiyacı gibi... Çakmakçı bu ikilemi şöyle özetliyor; “Ayrılık veya devam kararı tuzaklar içeren çok kişisel bir karar. Bazen bitirme kararımızın gerekçesi incir çekirdeğini bile doldurmazken, bazense akıntıya kürek çekilip çoktan bitmesi gereken bir ilişki sürdürülebiliyor.” Aslında devam kararının altında daha çok psikolojik etkenlerin gizli olduğu bir gerçek. Oysa bitirme kararı çok daha fevri ve anlık olaylarla bile şekillenebilen bir durum. Çakmakçı bu konuyla ilgili de şunları söylüyor; “İlişkide bir şeyler tutarlı bir biçimde yolunda gitmemeye başladığında aslında bu sinyalleri alırız. İlişkinin yürümeyeceği ya da kalitesinin giderek düşmekte olduğu hissedildiğinde insan kendisine bazı sorular sormalı. Örneğin; tanıştığımız ilk günler nasıl bir düşünce ve duyguyla başlamıştım? Şimdi nasıl hissediyorum? Benim ihtiyaçlarım neler ve ne kadarı karşılanıyor? İlişkide birbirimizi boğmadan kendimiz olabiliyor muyuz? Karşımdaki insan gerçekten hayatımda olmalı mı? Bu ilişkiyi gerçekten istiyor muyum?” Elbette bu soruları hemen cevaplamak kolay olmayacak ancak her birine verdiğiniz negatif yanıt eksi puan olarak ‘tamam hanesi’ne yazılacak. Peki, ya devam hanesi? İlişki sırasında içinde olduğumuz duygu yoğunluğu, ani iniş çıkışlarla hem mantık hem karar mekanizmamızı bozabiliyor ve devam etmemiz gereken ilişkilere arkamızı dönüp gitmemize neden olabiliyor. Tam da bu noktada Çakmakçı bize bazı ipuçları veriyor; “Eğer bir ilişkide fedakarlık dengesi bir kişinin aleyhine bozulmamışsa, sevgi, saygı,şefkat ve şehveti içeriyorsa, baş edilebilecek ufak sorunlar yüzünden bir ilişkiyi bitirmek ya da hırpalamak da büyük hata olur. Her insanın iyi ve kötü, zor ve kolay yanları olduğu gerçeğini göz ardı etmemek gerek. Her zaman karşımızdaki kişiden istediğimiz davranışları bulamayacağımızı, bizim de her seferinde aynı ihtiyaca cevap veremeyeceğimizi kabul etmek sağlıklı kararlar vermenin en önemli anahtarlarından biri.”
İşin sırrı artıları ve eksileri iyi tartmakta gizli denilebilir. Hep duyduğumuz bir hikaye vardır ya; bir taraf diş macununu ortadan sıktığı için ayrılan çifte dair. Bu duruma mahal vermemek adına kontrolü kaybetmemek gerek. Aslında bu öyle bir oyun ki, devam etmesi gereken ilişkide alınan ayrılık kararı ya da artık sonlanması herkes için daha hayırlı olacak ilişkiye hala devam etme hali çok ince bir çizgiyle ayrılıyor. O çizginin adı da sevgi oluyor. En doğru karar da orada yatıyor aslında. Sevgi bittiyse ilişki de bitmeli, sevgi devam ediyorsa ilişki de devam etmeli. Eğer bu denli basit düşünebilirsek durumun sandığımız kadar karmaşık olmadığını görecek ve en doğru cevabı yüksek sesle ve gönül rahatlığıyla verebileceğiz. Bütün bu gerçekler bir yana ilişkinizin geleceğine dair en doğru kararı iç sesinizin fısıldayacağını da unutmayın. Hatta onun uzun zamandır fısıldadığını, ancak siz karşınızdakinin sesine fazla odaklandığınız için kendi sesinizi duyamadığınızı kabul etmeniz gerek. Konu bahane üretmek olduğunda elbette insanoğlu mükemmel bir mekanizma gibi işler ve bitmesi gereken ilişkiye dair şu gibi yanılgılara düşer; ‘Bunca yıllık emeğimi nasıl çöpe atarım?; ‘Bu yaştan sonra yeni biri ilişkiye sıfırdan başlamak çok zor’; ‘Aslında o iyi biri sadece bazı huylarını değiştirmesi gerek.’ İşte bu mazeretler aslında kendimize ve birlikte olduğumuz kişiye karşı yapılabilecek en büyük kötülük. Ya da devam etmesi gereken bir birliktelikte, en ufak bir sorun veya ihmalle karşılaşıldığında hiçbir fedakarlık yapmadan ve anlayış göstermeden düşülen yanılgılar gibi; ‘Bizim ilişkimiz asla yürümeyecek’, ‘Beni artık sevmiyor’, ‘Birbirimize artık eskisi gibi bakmıyoruz’, ‘O ilk günkü heyecan kalmadı.’ Çakmakçı bu noktada ilişkinin geleceğine dair yazı-tura atmak yerine herkesin elini taşın altına bir kez daha koymasını ve üzerine düşenleri yapması gerektiğini söylüyor ve ekliyor; “Bunun olabilmesi için eşlerin birbirlerini derinden dinlemesi, duyması ve anlaması, gerekli zamanı ve enerjiyi ayırması gerekir. Gerçekten dinlemek ve anlamak konuşmaktan çok daha zor başarılabilen bir beceri.” Psikologların ‘kaliteli iletişim’ olarak tanımladıkları bu yöntem sonucunda iki tarafın da mantıklı ve makul olma olasılığı yükselecek, ‘tamam mı devam mı?’ sorusuna herkes kendi açısından en doğru yanıtı verebilecek. Hatta sıkışmış hissettikleri bir ilişkiden kopabilme cesaretini kendilerinde bulacak, çözümsüz ve çaresiz olmadıklarını anlayacaklar. Sanırım yola ilişkilerin kalıcı olmayabileceği gerçeğini kabul ederek çıkmak gerekiyor. Ancak hangi noktada dur demek ve hangi noktada pes etmemek gerektiğinin de bilincinde olmalıyız. Önemli olan anlık kızgınlıklardan ya da psikolojik baskılardan arınmış bir şekilde bu kararı doğru alabilmek. Nihayetinde konu sizin mutluluğunuz. Gerçeklerle yüzleşmeden mutlu olmaya çabalarsanız kendinizi kandırmaktan öteye gidemezsiniz. Tam da bu yüzden tamam ya da devam demek adına ihtiyacınız olan sinyallere göz atmakta yarar var.
‘Tamam!’ demek için...
Aşağıdakilerden bir ya da daha fazlasının yanıtı ‘evet’ ise yok olup gitmiş bir ilişkiyi sürdürmeye çalışıyorsunuz. Yani ‘tamam’ demenin vakti çoktan gelmiş.
• İlişkinizdeki sevginin boyutu değiştiyse ve onu bir arkadaş ya da kardeş yakınlığında sevmeye başladıysanız
• Sadakatsizliğe uğradıysanız
• Artık karşınızdaki insana hiç güvenmiyorsanız
• Yalanını yakaladıysanız
• Ağzınızdan çıkan her kelime ona batıyorsa
• Dış görüntünüzü devamlı eleştiriyorsa
• Aynı anda farklı iki dil konuşuyor gibi hissediyorsanız
• Yolunuza o olmadan devam etmek daha cazip geliyorsa
• Size karşı sürekli ters ve sinirli davranıyorsa
• Üzerinde konuşmanız gereken konuları sürekli erteliyorsanız
• Her konuşma tartışmayla bitiyorsa
• Baş başa olmaktan, beraber plan yapmaktan kaçıyorsanız
• Aşırı kıskançlığa maruz kalıyorsanız
• Değer verdiğiniz her şeyin elinizden alındığına inanıyorsanız
• En küçük sorunlarda dahi sizi suçluyorsa
• Artık onunla iletişim kuramıyorsanız
• Anlamsız bir şekilde kalbiniz kırılıyor, üzülüyor ve acı çekiyorsanız
• İlişkiniz sizi yoruyorsa, sıklıkla kaçıp uzaklaşmak istiyorsanız
• Yaptığınız fedakarlıkların ve gösterdiğiniz anlayışın kötüye kullanıldığını düşünüyorsanız
• Adeta bir hata tarayıcı gibi her yaptığınızda, söylediğinizde bir yanlış bulmaya çalışıyorsa
• En klasik tabiriyle onunla bir gelecek göremiyorsanız
• İlişkiyi ayakta tutmak için çaba sarf eden tek kişi sizseniz
• Bir anlık da olsa aklınızdan; ‘Bir başkasıyla daha mı mutlu olurdum?’ sorusu geçiyorsa
• Neden hala o ilişkiyi sürdürdüğünüzü bilmiyor, bir sebebiniz kalmadığını düşünüyorsanız
‘Devam!’ demek için...
Aşağıdakilerden bir ya da daha fazlasının cevabı ‘evet’ ise ayrılık kararı almadan önce bir kez daha durup düşünmeniz gerekir. İlişkinizdeki sorunlara rağmen birbirinizi hala seviyor ve birlikte olmaktan mutluysanız, her şeye rağmen ‘devam’ demeyi göze almalısınız.
• Sizi üzmemek niyetiyle yanlışlar yapıyor ve küçük yalanlar söylüyorsa
• Size hayat yolunda yardımcı oluyor, koruyor, destek oluyor ancak öfke anında kırıcı ama hakarete varmayan sözler söylüyorsa
• Size her zaman hak ettiğiniz değeri veriyor ama özel günleri unutuyorsa
• İş veya ailevi sebeplerden ötürü size yeterince zaman ayıramıyorsa
• Ailesine ve arkadaşlarına olan düşkünlüğü zaman zaman sizin önünüze geçiyorsa
• Karşınızdaki insana olan ilginizde ve sevginizde bir azalma yoksa
• Onu kaybetmek ve yalnız kalmak düşüncesi sizi korkutuyorsa
• İlişkiyi ayakta tutmak adına çoğunlukla karşılıklı emek gösterdiğinize inanıyorsanız
• Birbirine olan saygınızı koruyorsanız
• Aranızdaki güçlü fiziksel çekim devam ediyorsa
• Her şeye rağmen size olan sevgisini biliyor ve hissediyorsanız
• Karşınızdaki insanı sadece iyi vakit geçirdiğiniz birinden daha fazlası, hayatınızı paylaşacağınız bir yol arkadaşı olarak görüyorsanızYazı: Ece Üremez
Bir akşamüstüydü, kahve içmek üzere gittiğim kafede yalnız Başıma olduğum zamanlarda en sevdiğim aktivite olan insan gözlemleme seansına henüz Başlayacaktım ki evren sağ olsun konuyu önüme doğru itiverdi. Aslında ödümü kopardı demek daha doğru olur çünkü tam o anda yan masadan yükselen bağrışlar yudumlamakta olduğum kahvemi üstüme dökmeme sebep oldu. Çift olduklarına inanmayı geçtim birbirlerine hitap şekilleri ve ses tonlarından ötürü insan olduklarına inanmakta güçlük çektiğim bir kadın ve bir erkek asırlardır beklenen kıyameti belli ki o gün o saatte koparmaya karar vermişti. Hemen, kafamı dinlemeye gittiğim kafe benim için bir işkenceye dönüşmesin diye hava almak bahanesiyle garsona dışarıda bir masaya geçeceğimi işaret ettim. Tam yerimi bulduğuma inanıyordum ki bu kez de yanımda öpüşen bir çift göz ucuyla dikkatimi çekti. Çok mutlu oldukları birbirlerine bakışlarından, her hallerinden belliydi. ‘Bunları bize niye anlatıyorsun?’ diyeceksiniz. Şundan ötürü; hikaye yarım saat içinde tuvalete gitmek üzere tekrar içeri girmemle yönünü değiştirdi de ondan. Birbirine ağza alınmayacak hatta benim nezdimde affedilemeyecek sözler söylemiş çift, artık aynı eve taşınmaları gerektiğinden hatta bir an önce evlenmek istediklerinden bahsediyordu. Şoklar içinde dışarı çıkıp yerime oturdum, paralel evrene geçmediğime emin olmak adına kendime bir kahve daha söyledim. O anda ne olsa beğenirsiniz? Bu kez de bizim öpüşen çifte kumruların keyfi kaçmış, kadının ağzından şu sözcükler dökülmekteydi; “Bu iş böyle yürümeyecek. Bu ilişkiye devam etmek istemiyorum. Bence ayrılmalıyız.” Artık o anda nasıl bir şaşkınlıkla baktıysam adamla bir an göz göze geldim. Adam da demez mi; “Bence de bitirmeliyiz.” Yan masadan; “Sebep?” diye bağırasım geldi ama yutkunmayı tercih ettim. Zaten içimden sorduğum sorumun cevabı da ardından geldi. Meğerse cumartesi birlikteliklerinin birinci yılıymış ve adamın iş seyahati çıkmış. İşte, fazla aşk akıllara zarar diye boşuna denmiyor. O anda durup düşündüm; bir tarafta birbirlerine aşık olmayı geçtim, yan yana olmaktan bile artık keyif almadıkları dünyanın bir ucundan belli olan bir çift evlenme kararı alıyor; diğer tarafta aşkla birbirlerinin gözlerinin içine bakan çift sudan bir sebepten ötürü ayrılık
kararı alıyor. Hal böyle olunca benim de bu ayın konusu aklıma düşüyor; ilişkilerde ne zaman tamam ne zaman devam diyeceğimizi nasıl anlarız? İlişkiyi bitirme sinyalleri ya da hala devam etmemizi gösteren işaretler neler? O gün tanık olduğum atmosferde sadece gözlem yaparak, ilk başta kavga eden çiftin beraber olmasalar çok daha mutlu olacağına, öpüşen çiftin ise birbirleri için yaratıldıklarına dair yorumlar getirmiştim. Ancak işin iç yüzü hiç de görüldüğü gibi olmayabilir diye düşünerek ve uzaktan ahkam kesmek kolay diye kendime de bir özeleştiri getirerek, sorularıma cevap bulmak amacıyla Terapi İstanbul’dan Psikolog Sevtap Çakmakçı’nın kapısını çaldım. Elbette her ilişkinin dinamiği ve hikayesi farklı, ancak bir uzman görüşü bize az-çok bir yol haritası çıkarabilir. Soruyu kendisine sorduğumda Çakmakçı ilk önce neden ısrarla devam edildiğiyle ilgilendi; “Başlamış olduğumuz bir ilişkiyi bitirmek zordur. İnsanın doğası gereği, yanlış da olsa yaptığı seçime, verdiği karara sahip çıkma eğilimi çok güçlü.
İlişki içinde müthiş zorluklar, anlaşmazlıklar baş gösterse de hatta bu psikolojik ya da fiziksel şiddete kadar dayansa bile insanlar kararlarını korumakta dirençliler.” Bu noktada kendimizce bulduğumuz sebepler ya da dışarıdan kaynaklanan baskılar ilişkimiz kötü de gidiyor olsa devam etmesinde ciddi bir rol oynuyor; her şeye rağmen bir ilişkiyi sürdürmenin bir başarı gibi algılanması; toplum tarafından onay alma ihtiyacı gibi... Çakmakçı bu ikilemi şöyle özetliyor; “Ayrılık veya devam kararı tuzaklar içeren çok kişisel bir karar. Bazen bitirme kararımızın gerekçesi incir çekirdeğini bile doldurmazken, bazense akıntıya kürek çekilip çoktan bitmesi gereken bir ilişki sürdürülebiliyor.” Aslında devam kararının altında daha çok psikolojik etkenlerin gizli olduğu bir gerçek. Oysa bitirme kararı çok daha fevri ve anlık olaylarla bile şekillenebilen bir durum. Çakmakçı bu konuyla ilgili de şunları söylüyor; “İlişkide bir şeyler tutarlı bir biçimde yolunda gitmemeye başladığında aslında bu sinyalleri alırız. İlişkinin yürümeyeceği ya da kalitesinin giderek düşmekte olduğu hissedildiğinde insan kendisine bazı sorular sormalı. Örneğin; tanıştığımız ilk günler nasıl bir düşünce ve duyguyla başlamıştım? Şimdi nasıl hissediyorum? Benim ihtiyaçlarım neler ve ne kadarı karşılanıyor? İlişkide birbirimizi boğmadan kendimiz olabiliyor muyuz? Karşımdaki insan gerçekten hayatımda olmalı mı? Bu ilişkiyi gerçekten istiyor muyum?” Elbette bu soruları hemen cevaplamak kolay olmayacak ancak her birine verdiğiniz negatif yanıt eksi puan olarak ‘tamam hanesi’ne yazılacak. Peki, ya devam hanesi? İlişki sırasında içinde olduğumuz duygu yoğunluğu, ani iniş çıkışlarla hem mantık hem karar mekanizmamızı bozabiliyor ve devam etmemiz gereken ilişkilere arkamızı dönüp gitmemize neden olabiliyor. Tam da bu noktada Çakmakçı bize bazı ipuçları veriyor; “Eğer bir ilişkide fedakarlık dengesi bir kişinin aleyhine bozulmamışsa, sevgi, saygı,şefkat ve şehveti içeriyorsa, baş edilebilecek ufak sorunlar yüzünden bir ilişkiyi bitirmek ya da hırpalamak da büyük hata olur. Her insanın iyi ve kötü, zor ve kolay yanları olduğu gerçeğini göz ardı etmemek gerek. Her zaman karşımızdaki kişiden istediğimiz davranışları bulamayacağımızı, bizim de her seferinde aynı ihtiyaca cevap veremeyeceğimizi kabul etmek sağlıklı kararlar vermenin en önemli anahtarlarından biri.”