Cinsel işlev bozukluğu
Görülme oranları yüzde 10’dan yüzde 40’lara varan cinsel işlev bozukluklarına ülkemizde ve dünyada sık rastlanıyor. Ilişkilerin bozulmasına hatta birlikteliklerin sona ermesine varan sonuçlar doğuran bu sorunlar, multidisipliner bir anlayışla tedavi edilebiliyor.
Kadın cinselliğiyle ilgili araştırmalar uzun yıllardır devam etse de toplumuzda konuşulması zor olan hatta tabu haliine gelmiş kavramlardan öteye gitmiyor. Oysa cinsellik, kadın yaşamının her evresinde bulunan en önemli parçası. Toplumlara göre
değişen cinselliğe bakış açısı ise bazen işlev bozukluklarının zeminini
oluşturuyor. Toplumda genellikle, kadının cinsel birlikteliği evlilikle
başlıyor ve bakirelik kutsanıyor. Cinsellik; evlilik öncesi sadece erkeğe
özgü olan, kadın içinse yasak veya günah bir ilişki olarak
düşünülüyor. Kadın evlenince bunu eşine karşı görev veya onu sevdiğini
göstermenin yolu olarak görebiliyor. Toplum baskısı bir taraftan devam
ederken, bir taraftan da yetersiz cinsel eğitim ve bilgilendirme kadını
cinselliğe uzak bir birey haline getirebiliyor. Böylesi bir ortamda gündeme
gelen cinsel işlev bozukluklarının birçoğunda da organik yani tıbbi tedavi
gerektiren durumlardan çok psikolojik altyapılı
sorunlar yer alıyor. Memorial Etiler Tıp Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden
Op. Dr. Selcen Bahadır, sını andırmalara göre kadınlardaki cinsel işlev
bozukluklarının; cinsel istek azlığı, cinsel uyarılma ve orgazm sorunları,
cinsel ağrı bozuklukları ve başka bir tıbbi duruma ya da ilaca bağlı
bozukluklar olarak ele alındığını belirterek, “Kliniğe başvurma oranlarına
bakıldığında, en sık cinsel ağrı bozukluklarına rastlanıyor. Bu
rahatsızlık, cinsel ilişkinin gerçekleşmesi fakat ağrının olması şeklinde
tanımlanan ‘disparoni’ ve cinsel ilişkinin gerçekleşmemesi olarak ifade edilen
‘vajinismus’ şeklinde iki gruba ayrılıyor” diyor.
Vajinismus kader değl!
Yapılan araştırmalara göre, evli her 10 kadından birinin sorunu olan cinsel ağrı bozukluğu, evlilik ve partner ilişkisini de zedeliyor.
Özellikle vajinismus, tüm cinsel işlev bozuklukları arasında kişiyi ve çifti çaresiz bırakan bir durum olarak
karşımıza çıkıyor. Sebebi belli olmayan ve yanlış bir inanıştan ya da
cinsel mitlerden kaynaklanan ilk cinsel ilişkiye ait korkular kişide
hayali bir ağrı ya da acı algısı, sonuçta da ilişkiden kaçınma durumunu
ortaya çıkarıyor. Kişi, aynı panikatak benzeri bir tabloyla tüm vücutta
kasılma, yoğun olarak da vajinal bölgede kas kasılmalarıyla ilişkiyi
imkansız hale getiriyor. Kasılmaya bağlı daralan kaslar, kişide aslında
normal olmayan bir ağrı veya acıyı gerçekten başlatıyor. Böylece cinsel
ilişkiden tamamen uzaklaşma başlıyor. “Başarılı ve geri dönüşümsüz olan vajinismus
tedavisi, kliniğimizde modern ve kabul edilmiş yöntemlerle kısa sürede
yapılıyor” diyen Op. Dr. Bahadır, şöyle devam ediyor: “Tedavi kapsamında
kişiye özel protokoller uygulanarak, nedene yönelik bir yol haritası çiziliyor. Böylece
yanlış inanışlar düzeltilerek, doğru cinsel bilgiler veriliyor ve uygun
davranışsal egzersizlerle sorun ele alınıyor.”
Tedavi planı kişiye özel yapılıyor
Gerek ülkemizde gerekse başka toplumlarda
yüzde 40’ları bulan cinsel isteksizlik de kadınlarda görülen yaygın cinsel
sorunlardan bir diğeri... Bu sorun nedeniyle doktora başvuru oranı ise
kişide psikolojik bir sorun veya evlilik çatışması
yaratmadığı sürece düşük seyrediyor. “Kişiler arası belirgin zorluklara
yol açan cinsel fantezi veya davranış yokluğu ya da eksikliği” şeklinde
tanımlanan bu sorunun ortaya çıkması halinde; cinsel etkinliğe karşı az ilgi veya ilgisizlik, cinsel içerikli
düşünce veya düşlemlerin olmaması, cinsel etkinliği başlatmama veya
partnerin girişimlerine karşılık vermeme ile bunların en az altı ay süreyle
sürekli ve yenileyici olması tanı ve tedavi planlaması için bir kriter
oluşturuyor. Kişilerin öncelikle başka bir cinsel sorunun yarattığı durum
veya evlilik-partner çatışması nedeniyle doktora başvurduğunu söyleyen Op.
Dr. Bahadır, “Cinsel istek düzeyi ölçümü subjektif bir tanı olduğu için
çiftler arası değişkenlik gösteriyor. ‘Normal’ olarak tanımlanan bir
düzeyi bulunmuyor. Burada çiftin kendi ilişkilerindeki uyumu önem taşıyor.
Cinsel ilişki isteği biyolojik, gelişimsel, psikolojik, kişiler arası,
kültürel ve çevresel faktörlerden etkileniyor. Uygun öykü, ilişki
değerlendirmesi, gerekli bölüm konsültasyonları sonrası bir neden varsa
bulunabiliyor. Tedavi planı da kişiye ve ilişkiye özel yapılıyor” diyor.
Hatalı bilgiler doğrularıyla değiştirilebiliyor
Kadınlarda sık görülen ancak uzman
yardımından kaçınılan bir başka sorun da cinsel uyarılma ve orgazm
bozuklukları. Kliniğe başvuru oranı düşük olsa bile yüzde 30-40
oranında olduğu tahmin ediliyor. Orgazm olmayı ve uyarılmayı ayıp ya da yasak
olarak gören, aynı zamanda deneyimlemeyen kadın bunu bir hak olarak değerlendirmediğinden yardım
almak için doktora da başvurmuyor. Toplumda var olan geleneksel kadın rolü
inanışı, cinsel anatomi ve fizyoloji hakkında yetersiz ve yanlış bilgiler ile
cinsel mitler, kadınlardaki uyarılma ve orgazm bozuklukları sebepler arasında
yer alıyor. Bir taraftan da orgazm olamamayla ilgili yüksek kaygı düzeyi, oluşan yoğun
anksiyete nedeniyle orgazm olmayı geciktiriyor. Tedavide öncelikle nedeni bulmak ve
yanlış bilgileri doğrularıyla değiştirmek gerektiğinin altını çizen Op.
Dr. Bahadır, şu bilgileri veriyor: “Partner ilişkisindeki sorunların ele alınması, çatışmalar yoğunsa
öncelikle ilişki terapisi planlanması önem taşıyor. Cinsel anatomi ve
fizyolojiyle ilgili bilgiler doğru şekilde anlatılıp, gerekli davranışsal
egzersizler verilerek sorunun ele alınması gerekiyor.”
*Memory dergisinden alınmıştır.