Aile dizimi nedir? Aile dizimi aile konstelasyonu Şeyla Sonsino anlattı

Dünyada uzun yıllardır bilinen ve uygulanan bir yöntem olan aile dizimi konusunu; işin uzmanından dinlemek, anlamak istedik ve yıllardır bu işi yapan Şeyla Sonsino ile konuştuk.

Aile dizimi nedir? Aile dizimi aile konstelasyonu Şeyla Sonsino anlattı

Dünyada uzun yıllardır bilinen ve uygulanan bir yöntem olan aile dizimi, son günlerde Netflix’te yayınlanan Zeytin Ağacı dizisi ile ülkemizde de pek çok kişi tarafından merak edilmeye, araştırılmaya ve denenmeye başlandı. Ancak önemli olan, bu çalışmaları doğru ve işin uzmanı kişilerle yapmak. Biz de gündemde olan aile dizimi konusunu, işin uzmanından dinlemek istedik ve yıllardır bu işi yapan Şeyla Sonsino ile konuştuk.

Röportaj: Selen Keçeli

Sevgili Şeyla, öncelikle şunu sormak istiyorum; bu çalışmanın adı nedir? Kimi aile dizimi, kimi aile konstelasyonu diyor…
Aile dizimi, sistemik dizim, aile konstelasyonu, sistem konstelasyon en çok kullanılan isimler. Hepsi Bert Hellinger’in ortaya koyduğu tekniği anlatıyor. Almanca’dan ve İngilizce’den Türkçe’ye tercümesi, tekniğin ilerlemesi ve farklı kullanımları ile isimlerde değişiklikler olabiliyor. Klasik aile diziminde, Bert Hellinger bu çalışmayı oluşturduğu ilk dönemlerde, alanda bütün aile bireylerini kendisi konumlandırırdı. Daha sonra arkasından gelen öğrencileri, konstelasyon çalışmasında konumlandırılmaları serbest bıraktı. Konstelasyon, aynı sistem içindeki öğelerin birbirleriyle olan iletişimleri, duruşları, birbirlerini etkileme şekilleri demektir. Benim de öğrendiğim ve ekolünü kabul ettiğim sistem, orijinal adı ‘aile konstelasyonu’ olan konstelasyonu kullanmak. Kendimi kolaylaştırıcı olarak konumlandırmadığımda ve gerçekten her temsilci, kendi duruşunu, kendi bedenine göre durma şeklini oluşturduğunda; sanırım aile dinamikleri veya konuyla ilgili dinamikler kendini daha iyi gösteriyor.

Peki, aile konstelasyonu nedir?
Konstelasyon yani aile dizimi çalışmaları, ruhun yolculuğunda (ruh konstelasyon lisanında bilinç dışı anlamında kullanılır) engelleri görmemizi, gizli kalmış ve psikoterapi ile görülemeyen, keşfedilemeyen dinamikleri görmemizi sağlayan güçlü bir tekniktir. Alman psikoterapist, filozof Bert Hellinger tarafından oluşturulan, orijinal adı ‘Famillien Aufstellung’ olan, uluslararası alanda ‘Family Constellation’ olarak bilinen bu çalışma, ailenin bir sistem olması üzerine kuruludur. Sistemik bakış açısı, birçok aile terapisi disiplininin temelini oluşturur. Bu yaklaşım, her ailenin kuşaklar boyu süre gelen yapı itibarıyla bir sistem oluşturduğunu ve bireylerin anne karnından itibaren (hatta daha öncesinden) bu sistemin ayrılmaz bir parçası haline geldiğini söyler. Her birimiz tam ve bütün bir birey olsak da davranışlarımız, kararlarımız, düşüncelerimiz, yorumlarımız, değerlerimiz, inançlarımız öncelikle ebeveynlerimiz daha sonra da ait olduğumuz daha geniş sosyal yapı (ülke, mezhep) tarafından yönlendirilir ki genellikle bu yönlendirilmelerin farkında değilizdir. Bu ilk bağlar, sağlıklı veya sağlıksız gelişimin habercileridir. Hayatın anlamı, ilişki ağını kurabilmek ve ilişki içinde olabilmektir. Öğrendiğimiz ilk ilişki şekli, anne ve diğer aile fertleri ile kurduğumuz ilişkidir. Çocukluğun ana vatanı olan ailede öğrendiğimiz ilişki modeli, daha sonraki ilişkilerimizin ön belirleyicisidir ve bir düzen içerir. Hellinger, bu düzene ‘Sevgi Düzenleri’ demiştir. Düzenin bozulması, sistem üyeleri arasında nesiller boyu sürebilecek bir etkiye sebep olabilir. Aile dizimi konstelasyon tekniği, kişiyi birey olarak incelerken ait olduğu sistemi de inceler. Kişiye bir bütün olarak bakar.

Sevgi düzenleri, aidiyet, bağlanma, alma-verme dengesi ve vicdan kavramlarından bahseder. Bir ailenin, grubun üyesi olmak, ait olmak ve ait hissetmek çocuğun kendini güvende hissetmesinin ön koşuludur. Ailenin yapısından bağımsız (sağlıklı-sağlıksız) çocuk, ait hissettiği müddetçe iyilik hali gelir. Duyguları, düşünceleri sakindir ve bunu devam ettirmek için kendisinden beklenileni kendisine rağmen devam ettirir. Hellinger, bu sadakate ‘Kör Sevgi’ der. İnsanın yaşadığı en büyük çelişki korku, sıkıntı, yetişkinlik yolunda, birey olma yolunda kendi seçimlerini uygulayabilmekle; ailenin veya sosyal çevrenin ‘ondan beklediğini’ kendine uymasa da yapmaya devam etmesi arasındadır. Talep edileni yapmadığında oluşabilecek tehdit, dışlanma, suçlanma, yasaklanma duygularıdır ki bu duyguları hissetmemek adına bilinçli seçimlerden vazgeçip en temel, en ilkel ihtiyacımız olan aidiyete devam ederiz. Grubun öngördüklerini (duygu, düşünce, inanç, davranış) devam ettirdikçe, hissettiğimiz masumiyete ihtiyacımız vardır. Dinginliği, sükuneti, iyilik halini bu masumiyet hissi verir. Hellinger, masum hissettiğimiz halimize ‘Kişisel Vicdan’ der ve vicdan ile ilgili şöyle söyler: İyilik ve kötülükle alakası yoktur, aidiyetle ilişkilidir.

Konstelasyon çalışmaları ne işe yarar?
Konstelasyon çalışmalarında, sistemik vicdan yasaları işbaşındayken; bu halden bilinçsizce etkilenen danışanın etkilendiği durumları gün ışığına çıkarmaya çalışırız. Aile sistemindeki düzensizliklerin düzelmesine ve danışanın yaşanmış olanı kabul etmesine yardımcı oluruz. Az önce bahsettiğim ve Hellinger’in ‘Kişisel Vicdan’ olarak tanımladığı en masum halimizin; sistemik vicdanın sağlıklı çalışması için önemli yasaları vardır: Aidiyet Yasası, Öncelik İlkesi-Düzen ve Alma-Verme Dengesi. Bu üç yasa da birbirinin içinde yaşar. Konstelasyon çalışmasının merkezinde, kolektif vicdan yasalarının nesiller boyu aile bireylerini nasıl etkilediğini kavramak ve kişiyi olduğu gibi görmesini sağlamak, kabul etmek, kaderini tanımak ve gereken sorumluluğu kendisine bırakmak vardır. Mutsuz bir annenin kızının, mutsuz ilişkiler yaşayarak annesinin mutsuzluğuna destek olmak istemesi; milyarlarca örnekten biri olarak verilebilir…

Kostelasyon çalışmaları kişiye ne öğretiyor?
Konstelasyon çalışmalarının kişiye öğrettiği bakış açısını, bir alıntıyla anlatmak istiyorum: “Ebeveynlerimizin nasıl ve kim olduklarının bir önemi yok. Yaşam ve onunla gelen her şey, onlar aracılığıyla bize geliyor. Suçlama ve şikayet olmadan verilen neyse onu alıp, yaşamımıza dönüp, yaşamın bizim üzerimizden bir sonraki nesile akmasına izin verelim.” Nöroloji alanında son yapılan araştırmalar çocukluğumuzun, annelerimizin, babalarımızın ve hatta onların ebeveynlerinin yaşamlarından yarım kalmış meselelerin bağlanma sürecimizi etkilediğini, benlik duygumuzda bölünmeye sebep olarak ilerleyen yaşlarda başarılı olma, ilişki kurma, algıda netlik gibi sorunlarla uğraşmamızın nedeni olduğunu göstermiştir. ‘Bu süreçlerin birçoğu, bilinç dışında’ der Franz Ruppert ve gelişim sürecinde oluşan travma konusunu, konstelasyon kavramına ekler. Travma, yaşadığımız bir olay karşısında hissedilen çaresizlik ve tehlikede olma sebebi ile bedenin ‘kaç’ veya ‘savaş’ komutuna cevap verememe halinde; psişenin donma ve parçalanma yaşamasıdır. Bu parçalanma, kişinin benliğinde bir bölünme yaratır. Öfke, korku, dehşet, yas gibi ifade edilememiş duygular; bilinçten kopup bilinç dışına gömülürken, diğer parçalar hayatta kalıp yaşamlarını sürdürmeye çalışırlar. Ruppert, bu parçaları şöyle isimlendirmiştir: Travmatize parça (bilinçdışında yer alan duygular), hayatta kalan parça (yaşama devam etmek için travma deneyimini bilinçten uzak tutmaya çalışır), sağlıklı parça (bir şeylerin yolunda gitmediğini bilen parça). Ruppert’ın çalışmaları da teorileri de bugün konstelasyon çalışmasında yerini almaktadır. Nesiller arası sistemik çalışmada aktarılmış travmalar, özellikle çocuk ve ebeveyn arasında yaşanan bağlanma travması, konstelasyon literatürüne girmiştir.

Konstelasyon çalışmalarının uygulama şekillerinden de bahseder misiniz?
Tipik bir aile dizimi oturumunda bir arayan, bir kolaylaştırıcı ve muhtemelen diğer katılımcılar vardır. Arayan, bir sorunu çözmek için gelen kişidir. Kolaylaştırıcı, dizilimi yöneten terapisttir. Konstelasyon çalışmalarında öne çıkan, fenomenolojik yaklaşım ve temsilci algısıdır. Fenomenolojik yaklaşım, olanı olduğu gibi görmektir. Burada algıdan da bahsetmek isterim. Algı, duyusal bilgileri tanımamız ve yorumlamamız olarak tanımlanabilir. Olanı olduğu gibi görmek için, kendimizle çalışma ihtiyacımızın nedeni algımızdır ki algı çoğunlukla aile sisteminin öğretileri, inançları, düşünce kalıpları ve anıları ile oluşur. Olanı olduğu gibi görmek, öznel kalıplarda kaybolmamaktır. Algımızda değişim demektir. Algıda değişim, dolandığımız eski hikayelerden özgürleşip kendi yolculuğumuza sahip çıkabilmektir. Konstelasyon süreci, deneyimseldir. Yorumlamadan gözleme dayanır. Grup çalışmaları veya bireysel çalışmalarda konstelasyon uygulanabilir. Daha sonraları aile konstelasyon çalışmalarına, iş konstelasyonları da eklenmiştir. Grup çalışmasında danışan, konstelasyon kolaylaştırıcısının yanına oturur ve meselesini anlatır. Kolaylaştırıcı sorular sorar veya sormayabilir. Çalışılacak konu netleştiğinde, danışan meselesi ile ilgili temsilcileri alana seçer ve temsilcileri yerleştirir veya temsilcilere konumları ile ilgili hiçbir komut verilmeden yerleşmeleri sağlanır. Kendi bedenlerindeki salınımları takip ederek kendilerini konumlandırdıklarında, kolaylaştırıcı birçok veriyi daha net algılayabilir. Temsilcilerin duruşları, sistem içindeki ilişkiler ağı ile ilgili bilgi verir. Buradaki mucizevi olay, temsilciler hiç tanımadıkları kişileri temsil ederken onlarla ilgili çok doğru bilgiler aktarabilmeleridir. Temsilcilerin, hiç tanımadıkları birini temsil ederken bu kadar tutarlı ve doğru bilgiler aktarıyor olmaları ise büyük bir araştırma konusudur. Konstelasyon çalışmalarının özü olan temsilci algısının fenomeni, bilgi taşıyan ‘morfogenetik alan’ ya da ‘bilen alan’ gibi adlarla anlatılır. Ervin Laszlo, ‘bilen-bilgi dolu olan alan’ için şöyle der: Yerçekimi alanı, elektromanyetik alan ve kuantum alanı gibi bilgi alanı da görülemez, duyulamaz, koklanamaz, hissedilemez; ancak bu alan etkiler üretir ve bunlar algılanabilir. Aile sistemimiz de bir enerji alanıdır. Konstelasyon çalışmalarında temsilciler, sol beyinden çok sağ beyinleri ile hareket ederler. Bu, bilgi alanından çok sezgi alanında bağlantı kurmaktır. Temsilcilerden geri bildirim almak veya sadece gözlemlemek, kolaylaştırıcının konstelasyonu yönlendirmesine göre farklılık gösterir. Konstelasyon çalışması, gerekli hareketler yapılıp iyileştirme sözcükleri ile algı değiştikten sonra temsilciler, sadece fiziksel hareketi değil; enerjisel hareketi de durduklarında sonlanır. Tabii ki burada çok kısa anlattım. Ama özellikle kolaylaştırıcı olmak isteyenlere anlatılması gereken çok geniş, derin bir felsefesi vardır. Konstelasyon çalışması, ruh düzeyinde yapılan bir çalışmadır. Ancak buradaki ruh, daha önce de söylediğim gibi bilinç dışı düzlemin kademeleridir.

Aile dizimi yapabilmek için nasıl bir eğitim gerekiyor, kimler aile dizimi yapabilir?
Bir kolaylaştırıcıyı yetiştirmek için eğitim süreci, minimum üç ila üç buçuk yıl olmalıdır. Kolaylaştırıcının aile konstelasyonu eğitimin dışında, aynı paralellikte bu eğitimi destekleyecek psikoloji, gelişim psikolojisi, travma eğitimi, felsefe, tarih gibi konstelasyonu zenginleştirecek eğitimleri olmalıdır. Ama en önemlisi de kendiyle yaptığı çalışmalardır. Kendi çalışmalarının ve hayatının analizini yapabilmelidir; çünkü insan ruhuyla çalışıyoruz. Kişinin, çalıştırdığı kişiyle nereye kadar ilerleyebileceğini, ruhunu nereye kadar açabileceğini bilmesi çok önemlidir.

Herkes aile dizimi yaptırabilir mi, herkese uygun bir yöntem mi sizce?
Klinik olarak psikozu olan hiç kimse ile çalışmam ben. Bu, psikiyatrların işi. Eğer kişi kendi travması ile yüzleşebilecek kadar güçlüyse çalışılır. Çok da fayda görür. Olağanüstü bir teknik. Yeter ki kişi karşılaşacağı her ne ise yüzleşmeye hazır olsun. Bu, çok uzun soluklu bir çalışmadır. O yüzden ‘ben bir seans yaptım ve bitti’ gibi bir şey yok.

Tam da burada araya girmek istiyorum. Zeytin Ağacı dizisinde, sorunlar hemen çözülüyor. Epey eleştirilen bir durum oldu bu. İşin uzmanı olarak, siz de katılıyor musunuz bu eleştirilere?
Diziyi çok beğendim, herkesin emeklerine sağlık. Çok dikkat çekici yerler var. Kanser hastası bir karakterin iyileşme yoluna girişi var ki orada kolaylaştırıcı, ‘ben ilaçlarını bırak demedim, bilimi yok sayamayız hayatımızda’ diyor. İlaçlarını almaya devam ederken, yardımcı bir teknik olarak bu yöntemi sunduklarını dile getiriyor. ‘Bunu bilerek bana geldi. Ben ona iyileşeceksin vaadinde de bulunmadım’ diyor. ‘Fayda görebilme ihtimali olan bir yöntemi, kendi kararı ile deneyimlemeyi seçti’ diyor. Bunlar çok önemli mesajlar. Konstelasyon kolaylaştırıcısı, bilimin bilgisini bilmek zorundadır.

Bildiğim üzere, bu çalışma sırasında temsilcilerde alan açılıyor. O alanların kapanması gerekli… Bu iş, eğer uzmanı olmayan kişiler tarafından yapılırsa felaketler de yaşanmaz mı?
Evet. Bilen-alan teorisi, Gestalt psikolojisinin çok benzeri bir terim. Konstelasyon yapan kişinin dikkat etmesi gereken, hangi verilerle danışanı çalıştıracağı ve nerede durduracağı. Yine söylüyorum, danışanın kabının o gün ne olduğunu algılayabilmesi için psikolojiyi bilmesi de çok önemli. Ama en önemlisi de kendini bilmesi gerekiyor. Kendisi ile çalışmamış, kendisi ile yüzleşmemiş birinin bu işi yapması, hem kendisi hem de danışanı için yarım kalmışlık barındırabilir. Kendi travması ile temas edemeyen biri, kolaylaştırıcı olmamalı. Bütün öğrencilerime, benden aldıklarınız alın; ama mutlaka devam edin ve farklı teorilerle iç içe yaşayın derim. Kendi konstelasyon hocam Göksel Karabayır’dan da aynı tavsiyelerle bayrağı devraldım.

Çok merak edilen bir konu da çalışma bittikten sonra ne değişiyor hayatlarımızda ve bunun bir süresi var mı?
Her çalışma sonrası bir değişim olur insanda; çünkü algı değişir. İnsanın içinde sıkıntı yaratan yorum, farklı bir boyuta dönüşür. Bu algı değiştikçe de insanın davranışlarında, inançlarında, bakış açısında değişimler olduğu için bir rahatlamada söz konusudur. Bazen de rahatlamadan önce öfke tavan yapar. Dolayısıyla mucize beklenmemelidir. Kişiyi, ‘mucize olacak’ beklentisine sokmak yanlıştır. Değişimin boyutu, şekli, rengi, tadı kişinin direnciyle bağlantılıdır. Hepimiz dirençlerle yaşıyoruz. Değişim çoğunlukla dirençle karşılanır.

Konstelasyon çalışması hangi aralıklarla yapılmalıdır?
Çalıştırdığım kişilere, ‘beni tekrar görmek istersen buradayım’ derim. Çünkü kuvvetli çalışmalardır. Beden, ruh ve zihin çalışması olduğu için etkisi çok güçlüdür. Sadece psikoterapi gibi sözel olmadığı için, bir müddet veririz ve bazen bir daha hiç görmeyiz. Bazen de bugünlerde çok yaşadığım üzere, üç sene önce görüşmüşüzdür ve ‘Şeyla, müthiş bir değişim yaşadım ama şimdi sana yine çok ihtiyacım var’ diyerek başka bir konu için çalışmaya gelirler.

Dizinin de etkisiyle aile dizimi, neden bu denli patladı sizce?
Öyle bir dönemden geçiyoruz ki insanlar, tutunacak ait hissedecek bir dal arıyorlar. Herkesin en dipteki travması ortaya çıkmış durumda. Dolayısıyla bu arayışları anlıyorum ve sağlıklı da buluyorum. Ama insanların şöyle bir derdi var: Bir an önce olsun, bir an önce iyileşeyim. Bu, yanlış bir bakış açısı. İyileşmek, kendini tanımak ve rahatlamak zaman ister. Doğru kişi elini tutarsa, bu dönemi daha rahat yürür kişi. Ben psikolog ve psikoterapistlerin çığlıklarını da duyuyorum ve hak da veriyorum. Ama onlardan da şunu rica ediyorum: Eğitimlerime katılan ve konstelasyonu uygulayan birçok psikolog ve psikoterapist var. Onlar da psikoloji bilgilerini akademinin dışına çıkarıp, ulaşabilir olmalarına yardımcı olsunlar. Bir sürü söyleşide şunu gördüm ki ‘bizim teori şeklimize hiç uymuyor, bizi karıştırmayın’ diyorlar. Tamam, sizi kimse karıştırmıyor; ama siz de bu teoriye bir el verin. Uygulayıcıları eğitme zamanı. Ben bu röportajı da bunun için yapmak istedim. Konstelasyon uygulayıcıları, henüz yeterli değil Türkiye’de. Bunun eğitimi uzun süre alınmalı ve uygulayıcı kendi travmasını tanıyor ve kapsıyor olabilmeli. Yoksa bu çalışmalar amacına ulaşamaz.

Son olarak, kazandığı popülerlikle birlikte pek çok aile dizimi kampı ilanları görüyorum. Bunlar faydalı oluyor mu?
Kişiler, kamplarda kendi konularıyla ilgili çalışmalar yaparken; diğer konuların çalışmalarından da etkileniyorlar ve çok şey öğreniyorlar. Öyle iki gün geçiriliyor ki hem psikoloji anlatılıyor -yani kişinin kendi tıkandığı yerdeki, tıkanma sebebi anlatılıyor- hem de zaten birçok kişinin çalışmasından kendine de bir sonuç çıkarıyor. O yüzden atölyeler çok faydalı.

Aile dizimi nedir? Aile dizimi aile konstelasyonu Şeyla Sonsino anlattı - Resim : 1

“Konstelasyon çalışmasının merkezinde, kolektif vicdan yasalarının nesiller boyu aile bireylerini nasıl etkilediğini kavramak ve kişiyi olduğu gibi görmesini sağlamak, kabul etmek, kaderini tanımak ve gereken sorumluluğu kendisine bırakmak vardır.”

TEMELİNDE NELER VAR?

  • Aidiyet yasası: Bir sistemin tüm üyeleri, görünen önem ya da önemsizliklerinden bağımsız olarak sisteme ait olma ve sistemde yeri olma hakkına eşit olarak sahiptir. Sistem, dışlanmışlığa ve unutulmaya müsaade etmez. Çözülmemiş, bitmemiş, yok sayılan meseleler (olay/kişi/duygu) bilinçte olmasa da görünür olmasa da tüm sistem içerisinde etkisini devam ettirir. Doğa, boşlukları yani sistemde yok sayılan, dışlanan kişilerin yerini tamamlamak ister. Hellinger’in teorisi der ki; ailenin yeni gelen üyesi, önce gelen ve yok sayılan bir üyesi ile özdeşleşebilir, o kişinin duygularını taşır ve bu farkındalıkla yapılmaz. Konstelasyon çalışmaları; dışlanan birisi (yok sayılan, unutulan, görmezden gelinen) varsa veya dışlanan kişinin, durumun yarattığı duygu durumu varsa, sisteme yani aileye geri kazandırarak, olanı olduğu gibi görmemize yardımcı olarak iyileşme sürecini başlatır. Dışlama, bilinç dışı kaldıkça sistem belli bir davranışı ya da yaşantıyı tekrarlar. Tüm kişisel gelişim ve bireyleşme süreci, kendi kişiliğimizde de yok saydığımız gölgemizle tanışmak, kabul etmek ve kapsamaktır. Sevmediğimiz, kendimize yakıştırmadığımız parçamızı, kendimize katmak ve kendimizi yargılamayı bırakmak olgunlaşma, büyüme adımlarıdır. Tüm terapilerin amacı da budur. Konstelasyon çalışmaları, tüm aile ve önceki nesiller ile ilgili dışlanmanın sisteme dahil edilmesinin iyileşmeye hizmet etmesidir. Birinci derecede akrabalardan anne-baba, kardeşler (genç ölenler, ölü doğmuş olanlar, kürtajlar); babaanne, anneanne, büyükbabalar, hala, dayı, amca, annebabanın önceki sevgili veya eşleri, aile bireylerine kötülük yapmış kimseler veya aileden zarar görmüş kimseler de aile sistemine dahildir.
  • Öncelik ilkesi-düzen: Konstelasyon-dizimde düzen kelimesi, kronolojik olarak kimin kimden önce geldiğini tanımlamak için kullanılır. Bunu bilmek, üstlenilen sorumlulukların yerini de bilmektir.
  • Alma-verme dengesi: Sadece vermeye veya sadece almaya dayalı ilişkiler, sahip olduğundan fazlasını vermek veya hakkı olandan fazlasını almakta ısrarcı olmak dengeyi bozar. Yaptığımız hareketlerin sorumluluğunu almak, onurlandırmak, onurlandırılmak, kişileri hak ettikleri yerde görebilmek, hak ettiğimiz yerde konumlandırılmak; saygı ve minnet alma-verme dengesini sağlar.

 

“Mutsuz bir annenin kızının, mutsuz ilişkiler yaşayarak annesinin mutsuzluğuna destek olmak istemesi; milyarlarca örnekten biri olarak verilebilir…”

Aile dizimi nedir? Aile dizimi aile konstelasyonu Şeyla Sonsino anlattı - Resim : 2

ŞEYLA SONSİNO KİMDİR?

Şeyla Sonsino, genç yaşlarında ziyaret ettiği Hindistan’da, üç sene doğu felsefesi ve meditasyon eğitimi aldı. Bu süreçte çok değerli hocalarla i-ching ve tarot felsefesini çalıştı; takiben, psikoloji, mitoloji ve NLP eğitimleri ile doğu felsefesine batı bilgilerini de ekleyerek yolculuğuna devam etti. Ardından Türkiye, Almanya ve İngiltere’de aldığı ‘aile ve niyet konstelasyonu’, ‘travma ve bağlanma içeriğini kapsayan kimlik temelli konstelasyon’ ve ‘sistemik organizasyonel konstelasyon’ eğitimlerinden sonra ‘Gestalt Psikolojisi’ ve ‘Carl Gustav Jung’un Analitik Psikoloji’ eğitimleri ile aynı paralellikte koçluk eğitimini tamamlayıp, Gestalt ve Jung bakış açılarını konstelasyon ve koçluk çalışmalarına ekledi. 2012 yılından itibaren sürdürdüğü ve konstelasyon kolaylaştırıcısı olarak devam ettiği profesyonel koçluk hayatına, 2018’de konstelasyon eğitmenliğini de ekledi. 2019 yılından itibaren de zihin, beden, duygu bütünlüğü ile ilgili 30 senelik bilgi birikimlerini ve deneyimlerini paylaşmak ve de çoğaltmak için, farklı konularda kişisel ve kurumsal eğitimler vermeye başladı.