Büyüleyici ışıltı: Hafsanur Sancaktutan
Göz kamaştıran yetenekleri ve tamamen doğal enerjisiyle zirveye uzanan mükemmel yolculuğunun başrolünde; oyuncu Hafsanur Sancaktutan. Şimdi, kutlama zamanı!
Tatlı bir telaş hissinin hakim olduğu bir güne ait bu hikaye. Aynı zamanda alışık olduğumuz hisleri perçinleyen ve tutkumuzu harekete geçiren bir güne. Neşenin zahmetsizce hissedildiği stüdyomuzda aynı anda büyük bir heyecan var. Sebebiyse net; koleksiyonlarımızda saklayacağımız ve saklayacağınızı ümit ettiğimiz özel bir sayının kapak çekimini gerçekleştireceğiz. Bir eksikle mutlu gün sonuna doğru adımlarken bizi tamamlayacak yegane ismi, Hafsanur Sancaktutan’ı görüyoruz kapıda. Dingin bir ‘günaydın’ dileğiyle karşılıyor bizi. Sesinde ve ruhunda doğallıkla taşıdığı pozitif enerjiyi, öyle cömertçe paylaşıyor ki etkisi altına alamayacağı neredeyse kimse yok diyebiliriz. Hızla hazırlıkları tamamladıktan sonra bizim için çok özel bu sayının kapak çekimi için son kontrolleri yapıyoruz. Ardından gün, hepimiz için erkenden başlamış olsa da resmi olarak ilk deklanşör sesiyle başlıyor diyebiliriz.
RÖPORTAJ: BARAN ALIŞKAN
PRODÜKSİYON: SİMAY ENGÜR
FOTOĞRAF: JİYAN KIZILBOĞA
STYLING: MİNA TANAY, BURCU ÇAM (816 STYLING)
SAÇ: MUTLU AHMET SİNAN
MAKYAJ: HAKAN KÜLTÜR
FOTOĞRAF ASİSTANLARI: MUSTAFA BERBER, EMRE TAŞTEKİN
STYLING ASİSTANI: EBRU YILMAZ
SAÇ ASİSTANI: ROJİN BOTAN
MAKYAJ ASİSTANI: SENA KÖKÇE
VİDEO: GÜNEY YURDAKUL
PASTA İÇİN; LA PANNA COOKIES & MORE’A TEŞEKKÜR EDERİZ.
Birbiri ardına ekrana yansıyan muhteşem karelere tanık oldukça Hafsanur Sancaktutan’ın çekim alanına girmeye devam ediyoruz. Patlayan flaşlara, sürekli ışıklara, fon müziğinin hareketli ritmine mola verdiğimizde ise sabırsızlıkla beklenen sohbet için bir masanın iki yanına oturuyoruz.
Bir mülakat gibi karşı karşıya konumlanmaktansa dikdörtgen masanın iki yakın kenarında konumlanıyoruz. Kendine güvenen ve ayakları yere sağlam basan genç ve bir o kadar tecrübeli bir oyuncuyla konuştuğumun fazlasıyla farkındayım. Yetenekleri ve kariyerinde attığı doğru adımlar ile hayat verdiği tüm karakterleri kalıcı hale getiren bir oyuncu. Aynı zamanda insanı saran iletişim kabiliyetiyle kendi dünyasına konuk etmekte ve pek tabii ikna etmekte çok başarılı biri. Zamanın akışına uygun olarak, geçmişten geleceğe seyrederken geriye dönüp baktığında çocukluk günlerine dair güzellikle hatırladığı ve unutamadığı anların hafızasında nasıl canlandığını soruyorum. Hafsanur ise yüzünde ona çok yakışan gülümsemesiyle biraz yaramaz bir çocuk olduğunu söylüyor ve çocukluğunun sokakta geçtiğini ekliyor. Öyle ki ağaç tepesinden inmezmiş. “Dönüp baktığımda erik ağaçlarına tırmanıp, dallarına daldığım anlar geliyor aklıma” diyerek o günleri mutlulukla hatırladığını tam olarak hissettiriyor.
Bugüne döndüğümüzdeyse yeni dizisi Darmaduman ve hayat verdiği karakteri Derin ile yeteneklerine şahit olmak için sabırsızlanıyoruz. Aynı zamanda bir dijital platformda yayınlanan Dünyayla Benim Aramda adlı dizisinde sergilediği harikulade performansını da es geçemiyoruz. Yüksek tempolu bir günün tam ortasında verdiğimiz molayı sonlandırıp yeniden objektifin karşısına geçtiğindeyse birazdan okuyacağınız, hayata dair bir sohbetin tarafı olmanın mutluluğu içerisinde buluyorum kendimi. Tıpkı Hafsanur Sancaktutan’ın dünyasına konuk olduktan sonra sizin de hissedeceğiniz gibi…
Hayatınızın bu döneminde nasıl hissediyorsunuz? Neler yaşıyor ve neler düşünüyorsunuz?
Yoğun bir temponun içindeyim bu dönem. Buna rağmen, güzel enerjinin ve güzel insanların çokça olduğu bir ortamda olduğum için o yoğunluk beni yormuyor. Hislerime gelince ise biraz tedirginim. Çünkü yeni bir projem var. Bu projede birçok kişinin emeği var ve sorumluluğunu hissediyorum. İşin ve emeklerimizin karşılığını almak istiyorum.
Okul tiyatrosuyla filizlenen ve emin adımlarla ilerleyen oyunculuk kariyeriniz hakkında konuşmak isteriz… Mesleğiniz olan oyunculuk, sizin için tam olarak ne ifade ediyor?
Benim için ‘var olmayı’ ifade ediyor oyunculuk. İnsan var olduğunu hissettiğinde bütünleşebiliyor evrenle ve kendisiyle. Oyunculuk da bana, birçok şeyi kendimde nasıl var edebileceğimi, kendime nasıl evirebileceğimi öğretiyor. Bunu sağlayan, farklı karakterler ve onların ruh halleri… Özetle, oyunculuk hayatta var olabilmenin temsili.
Mesleğe genç yaşta başlayan ve bu işe gönül verdiği her halinden belli Hafsanur Sancaktutan, hayat verdiği rollere kendinden bir parça katıyor mu? Yoksa, tamamen role bağlı kalarak yeni bir dünyanın içinde mi buluyor kendini? Role hazırlık sürecinizi merak ediyoruz…
Senaryo geldiğinde, role girebildiğimde ve rolü rahat giyebildiğimde ‘demek ki bu benim içimde olan bir şey’ diye düşünüyorum. Ve sonunda şunu anlıyorum: Farklı kişilerden alabileceğin derslerini, hayat verdiğin karakterlerden de alabiliyorsun. Hazırlık sürecimdeyse -son işlerimde yapmasam da- kendime video çekiyordum. ‘Sen bu işi alacaksın’ diye kendime not düşüyordum. Kendine güvenmekle ilgili bir ritüelim vardı.
Senaryo geldiğinde, role girebildiğimde ve rolü rahat giyebildiğimde ‘demek ki bu benim içimde olan bir şey’ diye düşünüyorum. Ve sonunda şunu anlıyorum: Farklı kişilerden alabileceğin dersleri, hayat verdiğin karakterlerden de alabiliyorsun.
Bugünlerde Darmaduman adlı yeni dizinizle bir araya geliyoruz. Darmaduman, henüz ilk bölümleriyle izleyiciyle tanışırken, diziyi başrollerinden biri nasıl anlatır?
Darmaduman, 90’lı yıllarda zirveye çıkmış ve çok popüler olan ‘Beverly Hilss, 90210’ adlı bir gençlik işinin uyarlaması. Yapım, Türkiye’de de “Evimiz Hollywood’da” adıyla yayınlandı. Bizim senaryomuz ise orijinaline çok bağlı kalmasa da karakterleri aynı. Gençlerin her birinin ayrı dünyaları, psikolojileri olduğunu ve birbirlerinin hayatına nasıl dokunduklarını, değiştirdiklerini izliyoruz. Tanıdık, güncel sorunlar aslında. Ama sadece gençlik işi değil. Çünkü çok güçlü aile profillerini de hikayesinde barındırıyor. Daha fazla spoiler vermeden izleyicinin heyecanımıza ortak olmasını bekliyorum…
Darmaduman dizisinde hayat verdiğiniz Derin karakteri, izleyicisi üzerinde muhtemelen hangi etkiyi bırakacak?
Derin, depresif ve alkolik bir anneyle büyümüş bir genç kız. Mutluluğu kendi başına bulmaya çalışırken, onu oldukça kaybetmiş biri. Mutluluğu bulmak için yeni arayışlara girmiş ve çareyi antidepresan haplarında bulmuş Derin. O yüzden sürekli hap içiyor ve kontrolsüzce gelişen bir bağımlılık ve sonunda bununla mücadele etmek durumunda kalıyor. Yine de kendi olmaktan kaçamıyor ama. Psikoloji alanına ilgi duyduğum için sanırım bendeki en büyük etkisi onun bu ruh haliydi.
Yeteneklerinizle yorumladığınız Derin, gerçek hayatta Hafsanur ile bir masaya otursa orada ana gündem sizce ne olurdu? Ona mutlaka vereceğiniz tavsiyeler ya da ondan kesinlikle öğrenmeniz gereken bir şey var mı?
O kadar hap içme derdim… Ondan dinleyeceğim şeyler de anlatacaklarım da olurdu. Derin’le yaşlarımız neredeyse aynı. O yüzden her şeyden konuşabilirdik bence. Ekranda pek güven vermeyen bir profil çizebilir, biraz bencil bir kız Derin. Ama ben ona güvenirdim. Kendini düşünen insanları, tabii benciliği başkasına zarar vermiyorsa severim.
Aynı zamanda yakın geçmişte dijital bir platformda izleyicisiyle buluşan ‘Dünyayla Benim Aramda’ ile yeni sezona gösterişli bir başlangıç yaptınız. Sizce, yapım neden bu kadar dikkat çekti? Kendi perspektifinizden baktığınızda onu özel kılan parıltı neydi?
Öncelikle yapım ve platform benim için ayrıcalıklıydı. Karakterimin görünmezliği içinde büyük bir görünürlüğün saklı olması da. Bunu hikayenin sonunda izleyici de görecek. En önemlisi ise dönüşüm. Bir kadının kendini keşfetmesi ve kendini iyileştirebilmesi beni fazlasıyla etkiledi.
Darmaduman’da Derin, Dünyayla Benim Aramda adlı yapımda ise Sinem karakterine hayat veriyorsunuz. Sinem, görülme arzusuyla yanıp tutuşan ve kendini ispat etmek isteyen bir profil; Derin ise popüler, ilgi odağı olmaya alışkın ve gösterişli bir karakter. Birbiriyle bu kadar zıt iki karaktere hayat verirken oyunculuk anlamında nasıl bir süreç yaşıyorsunuz?
Aslında ikisi de kendi tercihi olmayan duygular yaşıyor... Sinem’in görülmeme hissi, ona dışardan yüklenen bir sorumluluk. Derin ise annesi tarafından küçük yaşlardan bu yana allanıp pullanan ve çok güzel, harika bir vücuda sahip ve güzel giyinen biri. İki farklı karaktere arka arkaya hayat vermek güzel. Hafsa’nın da görünmez veya görünür olduğu yerler, anlar var. Sinem’in depresif hissettiği anlarda, Hafsa’ya ‘oraya düşme’ diyorum. Derin’de ise bencilliği hissettiğimde, Hafsa’ya yine ‘yapma’ diyorum. Onlardan büyük dersler alıyorum.
Genç ve yeni nesil bir oyuncu olarak, mesleğinizin ve sektörün sizin jenerasyonunuzla nasıl bir dönüşüm geçireceğini düşünürsünüz? Bir dönüşüm söz konusu olacaksa siz bu dönüşümde hangi rolü üstlenirsiniz?
Bence bu dönüşüm artık gerçekleşiyor. Çok fazla yetenek var ve önleri açılmalı. Oynamaya aç olan ve oradan doyan insanların önü açılmalı. Dönüşümün çok hızlı gelişeceğinden eminim. Gelecek on yıl içinde Türkiye’nin oyunculuk, yapım, prodüksiyon ve senaryo gibi alanlarda çok daha başarılı olacağını düşünüyorum. Sektörün özellikle yurt dışındaki başarıları bizim jenerasyonun en büyük şanslarından biri.
Işıltılı dünya; şöhret, özgüven ve para kazandırıyor. Fakat karşılığında aldığı şey özgürlüğün. Kariyerini iyi yönetebilirsen o ışıltılı dünyaya sahip olabilirsin. İyi yönetmek ise biraz kendini filtreleyebilmek anlamına geliyor.
Emin adımlarla ve hızla yükselen kariyer çizginizi göz önünde bulundurarak soruyoruz; bu ışıltılı dünya, içinde bulunan kişiye ne kazandırıyor ve bunun karşılığından ondan ne istiyor?
Şöhret, özgüven ve para kazandırıyor. Fakat karşılığında aldığı şey özgürlüğün. Kariyerini iyi yönetebilirsen o ışıltılı dünyaya sahip olabilirsin. İyi yönetmek ise biraz kendini filtreleyebilmek anlamına geliyor. Ben bundan dolayı mutluyum. Yine de bu ışıltılı dünya aslında çok şey verirken, çok önemli şeyleri de götürdüğünü söylemeliyim.
Kariyer yolculuğunuzun erken döneminde yer aldığınız başarılı yapımları da göz önünde bulundurarak gelecek planlarınız hakkında biraz konuşmak isteriz. Mesleki anlamda gelecek hayallerinizi süsleyen bir ideal, yolculuğunuzun nihai hedefi olacak bir varış noktası var mı?
Hayatın neler getireceğini bilemiyorum. Bu nedenle bir varış noktam yok. Ama ben ne kadar çalışırsam hayatın da beni çok daha güzel bir varış noktasına götüreceğini düşünüyorum. Ben kendimi çalışmaya ve devamında başarıya endeksledim. O yüzden güzel hayallerim var. Gönül ister ki gerçekleştiğinde birlikte tekrar konuşalım… İdealim ise hem çalışkan hem güzel hem de çok yetenekli bir kadın olarak anılmak. Ve bu süreçte özellikle kız çocuklarına ve kadınlara örnek olabilmek ideallerimden biri.
Peki, bugüne dek yaptıklarınızı bir kenara bırakalım… Bambaşka bir gelecek senaryosu yazsaydık, o senaryoda nerede ve ne yapıyor olurdunuz?
Yine bu sektöre yakın bir yerde olurdum sanırım. Küçükken kıyafet dikmeyi çok seviyordum ve ünlü bir tasarımcı olmayı hayal ediyordum. Şu an benim yerime konuşan ve bu sayfada yer alan kadınları giydirmek, styling’lerini yapmak isterdim…
Sıradan bir günde içinizden en çok geçirdiğiniz ‘o düşünce’, iç sesinizin en çok üzerinde durduğu konu nedir?
“Yine çok güzel bir güne uyandın Hafsa” diyerek güne başlıyoruz iç sesimle. Ve sonrasında bana sık sık şunu hatırlatıyor iç sesim, ‘anda kal’. Anda kal ki, doğru yere odaklan. Zaten oyunculuğun temel noktalarından biri de odaklanmak.
Biriyle göz göze geldiğinizde karşınızdaki kişide ilk bakışta hangi hisleri uyandırdığınızı düşünüyorsunuz? Bir adım geriden baktığınızda, sizi hiç tanımayan biri, sizi ilk bakışta yeterince anlayabilir mi?
Benim için dışardan bakıldığında ‘ne kadar güler yüzlü, sevimli, efendi, tatlı’ diyebilirler. Aslında kafam dağınıktır. Yani düşüncelerim her taraftadır. Kendim ve herkes için birçok şeyi düşünmeye çalışıyorum aynı anda. Tabii yaşımın verdiği heyecanlı hallerim de var. O yüzden karşımdakini olumlu anlamda şaşırtırım diye düşünüyorum.
Elbette aşktan bahsetmememiz imkansız… Hepimizin farklı tanımladığı, yaşadığı ve hissettiği ‘aşk’ kavramı, sizin dünyanızda tam olarak neyi temsil ediyor?
Aşk, benim için huzuru temsil ediyor. Huzurun olmadığı yerde sevgi de var olmaz, aşk ve güven de. Aşk, eşsiz doğanın içinde fazla oksijenden dolayı başını döndüren ama çok iyi gelen tatlı bir his gibi. İlk defa dinlenmiş hissedersin kendini.
Romantik dünyanızda nasıl birisiniz? Hafsanur Sancaktutan coşkulu bir romantik mi, yoksa iyi bir yol arkadaşı mı?
Coşkuluyum! Biraz kız çocuğu gibiyim… Zıplarım, espriler yaparım. Olur olmadık zamanlarda garip isteklerim de olabilir. Gece koşuya çıkmak ya da buz gibi bir havada dondurma yemek istemek gibi... Bence coşkulu ve romantik biriyim.
Oyuncu Deniz Can Aktaş ile mutlu bir beraberliğiniz var ve çoğu kişi tarafından hayranlıkla karşılanıyor. Görenlerde mutluluk uyandıran bu ilişkiyi, hangi parçalar tamamlıyor ve temelini sağlam kılan yapı taşları nelerden oluşuyor?
Biz, ilişkimizi çok göz önünde yaşamıyoruz. O nedenle daha samimi ve gerçek. Temelini sağlam kılan yapı taşı ise güven. Tabii iki taraflı bir şey bu. Deniz Can’ın bana saygısı var. Benim olmadığım yerde dahi beni koruyan, gözeten, kötü niyet taşıyan hiçbir şeyin olmasına izin vermeyen bir insanla hayatına devam ettiğini bilmek bir ayrıcalık ve parçaları tamamlıyor…
Sporla aranız nasıl? Çok fit görünüyorsunuz... Bunun için özel bir diyet ya da egzersiz programınız var mı?
Sporla aram bazen çok iyi, bazen çok kötü. Mesela bu dönem, iki buçuk aydır spor yapamıyorum yoğunluktan dolayı. Özel bir diyetim yok ama rafine şeker ve paketli gıdalar yememek her zaman tercihim. Organik beslenmeyi tercih ederim. Bir dönem glütensiz beslendim ve şimdilerde de dikkat etmeye çalışıyorum.
Küçük yaşlardan bu yana modayla sıkı bir ilişkiniz olduğunu biliyoruz. Bugün, moda ve trendleri yakalamak ile nasıl bir ilişki kuruyorsunuz?
Moda ve trendler değişse de onları daha zamansız parçalarda günümüze uyarlamak, yani sürdürülebilir kılmayı önemsiyorum. Çok fazla tüketim yapmadan var olabilmek, benim moda anlayışım bu. Trendleri takip ediyorum ama her trendi de uygulamam. Kendime uygun olanı seçerim.
Benim için ‘var olmayı’ ifade ediyor oyunculuk. İnsan var olduğunu hissettiğinde bütünleşebiliyor evrenle ve kendisiyle. Oyunculuk da bana, birçok şeyi kendimde nasıl var edebileceğimi, kendime nasıl evirebileceğimi öğretiyor.
Uzun set saatleri ve bu denli makyajla haşır neşir bir mesleğe rağmen, cildiniz fazlasıyla sağlıklı bir görünüme sahip. Bunu nasıl başarıyorsunuz? Güzellik rutininizi, meraklılarıyla paylaşır mısınız?
Yüz yogası yapıyorum ve bakım ürünlerini seçerken çok dikkat ediyorum. Biraz da genetik diyebilirim. Annem, çok güzeldir ve cildi ışıl ışıldır. Ona borçluyum… Hayatımda hiç cilt bakımı yaptırmadım, yaptırmamaktan da yanayım. Çünkü devamlılık isteyen bir süreç cilt bakımı. Böyle mutluyum.
Yeteneklerinizle sık sık karşılaşma fırsatı yakaladığımız güzel bir dönemi birlikte yaşıyoruz… Peki, gelecek için hazırladığınız yapılacaklar listesinde hangi maddeler var?
Gelecekle ilgili yapılacaklar listemin başında, doğanın içinde bir yaşam alanını baştan sona kurmak var. Yapının dışındaysa bölgeye uygun bir şekilde tarım yapmak isterim. Sürdürülebilir ve organik bir hayat kurmak ve hayvanlarımla yaşamak istiyorum.
Tarihe not düştüğümüz bu sayı, Elele Dergisi’nin 45’inci yıl özel sayısı olarak koleksiyonlardaki yerini alacak. Geçtiğimiz yıllardan geleceğe ışık tutacak bu yaş günü sayımızda Elele’ye nasıl bir not bırakmak istersiniz?
Bugün ben Elele’nin 45’inci yaşını kutluyorum; yarın ise benim 45’inci yaşımı da birlikte kutlayalım!
TEK BAKIŞTA
- Yeni bir güne nasıl başlar?
Kahveyle! - Nerede kendini dinler?
Evimde ve doğanın içinde. - Neyi hatırlayamaz?
Bazen en son ne yediğimiz... - Başarıyı nasıl kutlar?
Sevdiklerimle paylaşarak. - Eleştiriyi nasıl karşılar?
Dinginlikle karşılarım. - Övgülere nasıl tepki verir?
Teşekkür ederim. - Neyi yemekten bıkmaz?
Karnıyarık. - Dostları ona nasıl seslenir?
Hafii! - İmza aksesuarı nedir?
Yıllar önce arkadaşımın verdiği değerli bir taş. - En çok kimi arar?
Yakın arkadaşım Sezer. Hatta şu an telefonumda bir cevapsız çağrısı var!
‘Yine çok güzel bir güne uyandın Hafsa’ diyerek güne başlıyoruz iç sesimle. Ve sonrasında bana sık sık şunu hatırlatıyor iç sesim, ‘anda kal’. Anda kal ki, doğru yere odaklan. Zaten oyunculuğun temel noktalarından biri de odaklanmak.