Duru yetenek: Mina Demirtaş
Kızıl Goncalar dizisinde hayat verdiği Zeynep karakteriyle tüm dikkatleri üzerine çekiyor ve izleyenleri derinden etkiliyor. Yetenekleriyle hayranlık uyandıran genç oyuncu Mina Demirtaş ile şimdiki zamandan geleceğe uzanan bir ilk buluşmadayız.
Baran Alışkan
RÖPORTAJ: BARAN ALIŞKAN
FOTOĞRAF: NURDAN USTA
STYLING: FERAY KANPOLAT
SAÇ: VOLKAN BAYAR
MAKYAJ: AYNUR KABAK
VIDEO: BEGÜM BESTE BENGÜ
FOTOĞRAF ASİSTANI: MELİH ARAN
STYLING ASİSTANLARI: BÜŞRA KAHVECİ, İLAYDA DOĞAN
VIDEO ASİSTANI: BEDİRHAN TOPÇU
Hayatınızın nasıl bir döneminde bir araya geldik? Bugünlerde nasılsınız ve nasıl hissediyorsunuz?
Hayatımın en mutlu dönemlerinden birinde bir araya geldik. Sevdiğim işi yapmak ve bununla ilgili seyirciden takdir almak çok güzel. Dizi dışında bu sıralar kendime daha çok vakit ayırmaya çalışıyorum. Yeni şeyler denemek, keşfetmek istiyorum. Hem keyifli hem de dinlendiren aktiviteleri tercih ediyorum daha çok. Her şey yolunda, iyi gidiyor.
Hem eğitim hayatınızı hem de kariyer yolculuğunuzu sürdürdüğünüz bu dönemde, nasıl bir denge içindesiniz? Okul ve set bir arada nasıl gidiyor, bu dengeyi nasıl kuruyorsunuz?
İtiraf etmeliyim ki biraz yorucu oluyor ama bu tempodan şikayet etmiyorum. Hem okulda hem sette mutluyum çünkü. Okuldan çıkıp sete gidiyorum, set aralarında ders çalışıyorum. İyi bir denge oluştu bence.
Henüz genç yaşta oyunculuk anlamında kariyer basamaklarını hızla tırmanıyorsunuz ama yanı sıra akademik olarak bir hedefiniz var mı? Ayrıca mesleki olarak oyunculuğun dışında bir başka mesleğe sahip olmak planlarınız arasında mı?
Oyunculuk benim mesleğim artık ve bu çok istediğim bir şeydi. Oyunculuk adına yeni eğitimler almak istiyorum. Üniversite de oyunculuğa destek olacak bir bölüm okumak istiyorum. Bambaşka bir alana yönelmek istemem.
Yine genç yaşınıza rağmen şimdiden Akif, Kabahat ve Beraber isimli üç filmde ve Kızıl Goncalar dizisinde rol aldınız. Hikayenin en başına dönersek, oyunculuğa nasıl başladınız, başlama serüveni nasıl gerçekleşti?
Ben küçüklüğümden beri filmler ve diziler izleyerek büyüdüm ve o zamanlar da oyunculuk ilgimi çekmeye başladı. Denemek istedim. Daha sonra öğrendikçe göründüğünden fazlası olduğunu anladım. Daha çok sevdim.
Oyunculuğa ilk adımı attığınız sırada hayallerinizi süsleyen bir yolculuk, hedef var mıydı? Şimdilerde çok izlenen bir dizinin önemli bir karakteri olarak o hayalleri nasıl hatırlıyorsunuz?
Aslında oyunculuğa ilk adım attığımda belirli hedeflerim yoktu ama bilmediğim yeni bir dünyaya adım atmanın verdiği heyecan vardı. O dünyayı daha çok keşfetmeye, öğrenmeye başladıkça oyunculuğu, setleri daha çok sevmeye başladım. Bu alanda bir şeyler yapıyor olmanın verdiği heyecan giderek artıyor. Kendimi geliştirerek oyunculuğa hayatım boyunca devam etmek istiyorum.
Sinemayı ve televizyonu deneyimledikten sonra, hangisine daha yakın hissettiğinize karar verebildiniz mi? Gelecekte hangisinde daha sık karşılaşabiliriz?
Oyunculuk her yerde aynı bence. Aynı işi yapıyorsunuz ama ben sanırım sinemayı daha çok sevdiğimi söyleyebilirim. Bir hikayeyi baştan sona neler olacağını bilerek kurgulamak, oyunu ona göre belirlemek güzel. Dizi de her hafta neler olacağını merakla beklediğimiz güzel bir macera.
Sizin için oyunculuk bir tutku mu, yoksa yeteneklerinizi gösterebileceğiniz oyun alanlarından yalnızca biri mi? Oyunculuk sizin için ne anlam ifade ediyor?
Kesinlikle bir tutku. Ben oyunculuğu çok seviyorum. Hatta duygu yoğunluğu fazla, daha ağır sahnelerde hem öncesinde iç dünyanı hazırlamak, o hisleri anlamaya çalışmak, oynarken de aslında kendinden bir şeyler katarak yansıtmak bence yorucu olsa da çok güzel.
Kızıl Goncalar dizisinin yapımcısı Faruk Turgut, bir röportajında sizi bir bağımsız filmde gördüğünü söylemişti. Dizi için ilk teklif geldiğinde nasıl bir an yaşamıştınız? Süreci anlatabilir misiniz?
Bu dizi için ilk teklif geldiği zamanlar aslında benim televizyon dizisinde oynamak gibi bir düşüncem yoktu. Ama bu diziyi, senaryoyu gördükten sonra çok ilgimi çekti. Farklı bir konusu vardı böyle bir projenin içinde yer almak heyecanlandırmıştı beni. Zeynep’i de çok sevdim. Zeynep’in anlatmak istedikleri çok güzeldi ve o yüzden canlandırmak da çok istedim. Şimdi iyi ki olmuş diyorum. Çok mutluyum.
Kırılma anlarına inanır mısınız? Bu anı, hayatınızın kırılma veya dönüm noktası olarak kabul edebilir miyiz? Kızıl Goncalar olmasaydı, zaman muhtemelen nasıl ilerleyecekti sizin adınıza?
Hiç böyle düşünmemiştim ama evet bir dönüm noktası olarak nitelendirebiliriz. Kızıl Goncalar dizisinde oynamasaydım şu an Ankara’da yaşamaya devam ediyor olurdum. Belki bir bağımsız film daha yapardım ama hiçbir zaman bilemeyeceğiz.
Bugün hala dünyada kız çocuklarının okuma hakkını savunmak durumunda olmamız çok üzücü.
Nasıl bir set hayatınız var? Sette yaşam sizin için nasıl ilerliyor?
Set çok güzel. Bu konuda kendimi çok şanslı hissediyorum. Çok özel oyuncular ve değerli bir kamera arkası ekibiyle çalışıyorum. Benim için her biri gerçekten çok önemli. Çok şey öğreniyorum onlardan. Gerek oyunculuk anlamında gerek sohbetlerimiz olsun, bana çok şey katıyor. Ayrıca sette boş vakitlerimiz de sıkılmadan çok keyifli geçiyor. Gerek oyunlar bulmak olsun gerek sohbet etmek veya beraber oyun çalışmak bile çok daha eğlenceli oluyor.
Hayat verdiğiniz Zeynep Tezel, sizce nasıl biri? Senaristinden sonra onu en çok tanıyan kişi olarak, onu izleyicisine daha yakından tanıtmanız gerekse, nasıl anlatırdınız?
Zeynep, çok zor koşullarda yetişmiş bir genç kız. Hayatı hiç kolay değil ama onu çok seven zeki, sevgi dolu ve olağanüstü bir annesi var. Bir sürü şeyden uzak büyümüş olmasına rağmen Hem zekası hem de annesinden aldığını sevgi ile kuvvetli ve farkındalığı çok yüksek biri. Tabii ki haklı olarak yaşıtları gibi okula gitmek, yeni şeyler öğrenmek, kendini geliştirmek ve gerçekleştirmek istiyor. Zeynep’i en yakın arkadaşımmış gibi tanıyorum artık. Şükretmesini bilen, ama asla pes etmeyen umudunu kaybetmeden, doğruları için savaşmakta asla vazgeçmeyen çok özel biridir. Zeynep’i çok seviyorum ve ona hayranım.
Ben hayatın hayallerden daha yaratıcı olduğuna inanıyorum. Bazen hayal edebileceğinizden bile güzel şeylerle karşılaşabiliyorsunuz.
Zeynep, annesine hayli bağlı ve çok zeki bir karakter olarak karşımıza çıkıyor. Fakat elbette zamanla bazı değişimler yaşadı. Zeynep’in karakter gelişimini ve geleceğini nasıl yorumlarsınız?
Zeynep ilk İstanbul’a geldiğinden beri o zamana kadar bildiğinden daha farklı, büyük bir dünyaya adım atmış oldu aslında. Buraya geldikten sonra yaşadığı olaylar başına gelen şeyler sayesinde erken büyümek zorunda kaldı. Çok ağır şeyler de yaşadı. Ama ona rağmen doğruya, iyiliğe, sevgiye inanmaktan da umut etmekten de vazgeçmedi. Şu an karşımızda daha cesur, kendinden emin bir Zeynep var.
Zeynep karakteri, Mina’nın kattığı bir şeyler taşıyor mu, yoksa tamamen senaryodaki Zeynep olarak mı karşımıza çıkıyor? Zeynep karakterinde herhangi bir değişim yarattınız mı, merak ediyoruz… Onda bir şeyleri değiştirme şansınız olsaydı, ne olurdu?
Ben, Zeynep’i canlandırırken onun düşüncelerini hislerini anlamaya çalışıyorum. Yorumluyorum. O duyguları yansıtırken Zeynep’in karakterine göre de yapsam tabii ki kendimden bir şeyler katmış oluyorum. O duyguyu yansıtırken benim algıladığım gibi, benim yorumumla görmüş oluyoruz aslında.
Dizi, ilk bölümünden itibaren büyük bir etki yarattı ve gerçek anlamda herkes tarafından konuşulan bir fenomene dönüştü. Bunu bekliyor muydunuz? Yoğun tartışmalara sebep olan ve hatta yayın durdurma kararı alınan bir işin parçası olarak ne düşünüyorsunuz?
Anlattığımız hikayenin, oynadığım karakterin büyük kitlelere ulaşmış ve anlaşılmış olması çok güzel diyebilirim sadece.
Dizinin en özel karakterlerinden biri Zeynep. Onun gibi eğitim almasına izin verilmeyen, engellenen birçok kız çocuğu olduğu da yadsınamaz bir gerçek. Zeynep bu mücadelenin bir şekilde parçası olmaya çalışıyor. Peki, hayat veren kişi olarak siz, bu konuda ne düşünüyorsunuz? Kız çocuklarının eğitim hakkı konusunda ne söylemek istersiniz?
Ben hikayeyi ilk okuduğumda da Zeynep’in hikayesinden, Zeynep’in okuma azminden çok etkilenmiştim. Bugün hala dünyada kız çocuklarının okuma hakkını savunmak durumunda olmamız çok üzücü.
Şöhretle erken tanışanlardansınız. İlk kez ünlü olduğunuzu fark ettiğiniz anı hatırlıyor musunuz, neler olmuştu ve ne hissetmiştiniz? Sizce şöhret kavramı tam olarak neyi temsil ediyor?
Aslında şu an benim hayatımda şöhret diye bir kavram yok. Evet çok izlenen popüler bir dizide oynuyorum ama okul-set-ev üçgeninde sakin bir hayatım var. Sosyal medyada çok güzel tepkiler alıyorum ve bu beni çok mutlu ediyor.
Parlak bir geleceğe sahip olduğunuz, sizi izleyen herkes tarafından da kabul gördüğü üzere çok net. Geleceğe dair hayal kuruyor musunuz? Sizin hayallerinizi süsleyen, zirve olarak tanımladığınız o nokta neresi? Oraya ulaşmak için ne yapmalı?
Aslında ben hayatın hayallerden daha yaratıcı olduğuna inanıyorum. Bazen hayal edebileceğinizden bile güzel şeylerle karşılaşabiliyorsunuz. Ben de hayatın bana getireceği tüm güzelliklere, tüm iyiliklere kucak açmış bekliyorum.
Hayata dair nasıl bir meydan okumanız var? Hırslı biri misiniz, yoksa akışına bırakan ve uyumlu biri olarak mı tanımlarsınız kendinizi?
Kendimi genellikle uyumlu olarak tanımlarım. İstediğim şeyler hakkında tabi ki azimliyimdir. Elimden geleni yaparım ancak akışın her zaman bir anlamı olduğuna inanıyorum. Akıp gittiğimiz yerin mutlaka bir sebebi vardır çünkü. Buna inandığımızda yeni bir bakış açısı kazanmış oluyoruz aslında.
Sizce insan kendini nasıl gerçekleştirir? Bugünden geleceğe doğru baktığınızda ‘işte bu!’ diyebileceğiniz ideal bir gelecek senaryosu, idealine ulaşmış Mina Demirtaş nasıl canlanıyor zihninizde?
Buna cevap verebilmek için daha yolun başında olduğumu düşünüyorum. İdeallerim var, evet. Ama belki de hayat beni çok daha ötesine taşıyacak.
Set ve okul dışında zamanınız kalıyor mu bilmiyoruz ama nelerle uğraşıyorsunuz? Kişisel gelişiminiz için ilgilendiğiniz alanlar, hobiler veya uğraşlar var mı?
Şu aralar sahip olamadığım tek şey boş zaman. Ama yine de kendime zaman ayırmak, yeni aktiviteler deneyimlemek için elimden geleni yapıyorum.
Modayla ilişkiniz nasıl? Kendine yakışanı özgürce giyenlerden mi, yoksa modayı yakından takip eden trend avcılarından biri misiniz?
Nelerin moda olduğuna bakıyorum elimden geldiğince ama ben kendine yakışanı özgürce giyenlerdenim.
Bir sonraki buluşmamız için Elele’nin zaman kapsülüne bir soru bırakalım isteriz. Gelecekteki buluşmamızda, size mutlaka hangi soruyu, neden sormalıyız?
Galiba, “Bugün dönüp Zeynep karakterini yeniden oynasan farklı ele alacağın bir şeyler olur mu?” sorusu olurdu. Buna yıllar sonra ne cevap vereceğimi ben de çok merak ettim şimdi.
TEK BAKIŞTA
- Neyi unutmaz?
Çocukluk anılarımı. - Başarıyı nasıl kutlar?
Sevdiklerimle. - En sevdiği şarkı?
Ah Bu Ben – Mazhar Alanson - Etkileyici bir alıntı?
“Dünyada görmek istediğin değişimin kendisi ol.” - Gandhi - Neyi yemekten bıkmaz?
Kremalı makarna. - Nerede yaşamak ister?
Küçük bir Akdeniz kasabasında. - Neye katlanamaz?
Uykusuzluğa. - Vazgeçemediği nedir?
Dostlarım. - İmza aksesuarı nedir?
Küpelerim. - En çok kimi arar?
Annemi.