Ezgi Mola: Samimi ve güçlü
Yeni bir yıla başlangıç yaparken; gücünü sevgiden alan, iyileştiren ve gerçekliği hiçbir zaman hayal kırıklığına uğratmayan Ezgi Mola ile bir araya geliyoruz. Ne yüksekten ne de alçaktan; herkesi tam göz hizasından kucaklamaya cesaretiniz var mı? Ezgi Mola’nın alametifarikası bu soruda gizli.
RÖPORTAJ: SİMAY ENGÜR
FOTOĞRAF: JİYAN KIZILBOĞA
STYLING: MİNA TANAY&BURCU ÇAM (816 STYLING)
SAÇ: İBRAHİM ZENGİN
MAKYAJ: ALİ RIZA ÖZDEMİR
SAÇ ASİSTANI: FERİT KARAHAN
MAKYAJ ASİSTANI: BATUHAN SARA
FOTOĞRAF ASİSTANLARI: FURKAN KUMAŞ, BETÜL KAYNAR
Eşitliğin ve özgürlüğün dönemecinde, insani değerleri kucaklayan; kriz anlarındaki boşluğu, başkaları için sesini çıkararak güçlü bir sevgi çemberiyle doldurmaya çalışan ve değişimin ancak sevgiyle ve size inanan insanlarla mümkün olabileceğine inanan biri Ezgi Mola. Sessizleştirilenlerin kelimelerini, kendine katabildiği için sesi her zamankinden daha güçlü. Bu denli popüler bir oyuncunun, bu dengeli mücadelesiyle de gurur duyabilmek umut veriyor. Masumlar Apartmanı’nda dengelerimizi alt üst eden, ‘çarpma’ etkisi yaratan performansıyla tezat oluşturan bir dengesi var Ezgi Mola’nın. Üstelik bu teraziyi dengede tutan, kendinden çok ‘biz’ bilincini var edebiliyor olması. Hiçbir zaman huzuru garanti etmeyen ağır bir dramın yanında, önceki işlerinde görmeye alışkın olduğumuz bir komediyle seyirci karşısında olacak yakında... Henüz bir tarih vermiyor; ancak onu Erşan Kuneri’deki rolünde izlerken gülmeye şimdiden hazırız. Başarıyla tamamlanmış bugünü, yeni projeleri ve hayalleri hakkında konuşmak üzere Ezgi Mola’yla buluşuyoruz.
Son röportajımızın üzerinden bir yıldan fazla zaman geçmiş… Masumlar Apartmanı yeni başlamıştı, farklı ve uzun zamandır rastlamadığımız özgünlükte bir işle karşı karşıya olduğumuzun farkındaydık; ancak geçen bir yıl içinde hem dizi hem de Safiye karakteri çok başka bir seviyeye ulaştı. Bu durum şu anda nasıl hissettiriyor?
Safiye karakteri ve Masumlar Apartmanı, bana ilk geldiğinde çok heyecanlanmıştım. 50 bölüm çektik bugüne kadar ve hala bu heyecanım devam ediyor. Bunun temel sebeplerinin başında karaktere olan sevgim, rejisiyle, senaryosuyla, oyunculuklarıyla kurulan dünyadaki tutarlılık geliyor sanırım. Hem yapım şirketimiz OGM Pictures hem kanalımız TRT, her bölümde aynı özveri ve heyecanla yanımızda oldu. Tabii ki bunlar da motivasyonumuzu olumlu yönde etkileyen şeyler…
Peki şu an olduğu gibi, yükselen bir başarı halindeyken; bu başarının bile tekdüzeliğe dönüşmesinden endişe ettiğiniz oluyor mu? Keşif alanınızda kalmak için neler yapıyorsunuz, heyecanınızı yüksek tutmayı nasıl başarıyorsunuz?
Bu endişe, bu mesleği yapmaya başladığımdan beri hep benimle. Sanırım işimin benim açımdan en yorucu taraflarından biri bu. Endişe, insanın içini kemiren ve kendinden birçok anda emin olsan da seni hep tereddütte bırakan bir şey… Hep orada ve bazen çok yıpratabiliyor.
Hayatınızın bu döneminde; işler yolunda gitmediğinde, iyimser kalmanızı sağlayan ve cesaretinizin kırılmasına engel olan ve size güçlü hissettiren şey nedir?
Bu dönem, çok garip bir dönem; yaşamaya çalışıyoruz bence hepimiz... Çok ağır şeyler oluyor. Hayat şartları; insana verilen değer, sanki gün geçtikçe kıymetini kaybediyor. Genç nüfusun umutsuzluğu, kuracak bir hayalinin olmaması beni çok üzüyor. Ben de umudumu kaybettiğim zamanlar yaşadım; ama kendime çok inandım, gücümü hep kendimden aldım. Yaptığım ya da o dönemlerde yapmak istediğim şey için çok çabaladım. Çalışmadan hiçbir şey önümüze gelmez, gelemez. Bir şey için emek sarf etmezseniz, sürekliliğiniz olamaz. Başarının sürekliliği için azimli olmak gerekir. Azimli olabilmek için de kendinize inanmanız, çok çalışmanız gerekir. Bu umudu yakalamak için kendimizi doğru dinlemeli, kısa yoldan en tepeye çıkma arzusunu bir kenara bırakıp daha gerçekçi olmalıyız.
Ne kadar göz önünde olursanız olun ve bu popülerliğin sonucu olarak hem medya hem insanlar sizin hakkınızda olumlu ya da olumsuz ne söylerse söylesin; biz Ezgi Mola’yı, hep Ezgi Mola’dan tanımaya çalıştık. Kim olduğunuz, başkaları tarafından tanımlanmadı; kalıba sokulamadı. Ünlü biri için bu zor bir şey açıkçası, onu ondan tanıyabilmek… Kim olduğunuza dair kaleyi, sınırları inşa etmek bilinçli bir tercih miydi?
Az önce de söylediğim gibi aslında. Kendimi, istediğim ve istemediğim şeyleri, karakterimden ödün vermeyeceğim şeyleri biliyordum ve içime sinmeyen hiçbir yerde olmadım. Bunu yaparken de zannetmeyin ki imkanlarım zaten müsaitti. Hiç değildi! Çok küçük yaştan itibaren evime bakmak gibi yaşımdan büyük sorumluluklarım vardı. Tüm bu olumsuzluklar, dönüp geriye baktığımda beni daha da ateşlemiş aslında; çünkü mücadele etmenin insanı güçlendirdiğine inanıyorum. Şimdi geriye bakıyorum ve insan hakları ihlalleri, kadına, hayvana şiddet konuları, ayrımcılık… O zaman da hep karşısında olduğum konulardı. Hayallerimi gerçekleştirmeye çalışırken korkup tepkilerimi belli etmekten de çekinmedim. Kendi gücümüzü, önce kendimizi olduğumuz halimizle kabul edip, statü atlama hırsına düşmediğimizde fark edebiliyoruz. Samimiyet ve gerçeklik beni daha güçlü biri yaptı. Evet, zor bir şey ama tercihlerim çok gerçekçi olduğu için ve kendimi kandırmadığım için; kimseyi de kandırmadan bu noktaya gelebildim. Tutarlılık, sürekliliğin en önemli kısmı.
Masumlar Apartmanı’na dönersek… Safiye, Naci’ye olan aşkını yaşadıkça ve aslında dünyada sevginin mümkün olduğunu hatırladıkça iyileşiyor. Bu değişime tanık olurken; hala yıkıcı özellikleri de çok fazla Safiye’nin. Bu iki ayrı ruh halinin, aniden duygudan duyguya geçişlerin sizi etkilediği oluyor mu?
Ben de her şeyin sevgiyle, size inanan bir insanla değişeceğine, güzelleşeceğine inanırım. Toplumuzda da karşımıza çıkıyor zaman zaman; takdir duygusunun pek gelişmediğine şahit oluyoruz. Eleştiride sınır tanımazken, sevgiyi gösterirken çok bonkör davranılmıyor çoğunlukla. Yani özetle takdir etmenin güzelliğinin farkına varılamıyor…Safiye’nin umutsuzlukları, agresiflikleri hep takdir edilme eksikliğinden, sevildiğini hissedememekten geliyor. Uğursuz olduğuna küçücük yaşında o kadar inanmış ki etrafında olabilecek her çeşit olumsuzluğun sebebinin kendisi olduğuna inanıyor. Çok üzücü bir şey bu, başa çıkabilmesi çok zor bir durum. Hele ki farkında da değilseniz. Tabii ki çok sert sahnelerde ben de etkilenebiliyorum bazen; fakat ben Safiye değilim, o oynadığım, yaşattığım bir karakter. Bir noktada o ruh halinden de çıkmam gerektiğini fark edip kendime geliyorum hemen.
2020’de karantina döneminde çekilen, Reha Erdem imzalı ‘Seni Buldum Ya!’ filminde de rol aldınız. Geçtiğimiz günlerde filmin derslerde gösterilmek üzere Stanford Üniversitesi Kütüphaneleri’nin kataloğuna alındığının haberlerini aldık. ‘Seni Buldum Ya!’ nasıl bir tecrübe oldu sizin için?
Reha Erdem, Türk Sineması’nda kendine has anlatımı ve rejisiyle kendi dilini çok net oluşturmuş, izlemekten keyif aldığım bir yönetmendir. Daha önce çalışmamıştık ve bu işten bahsettiğinde seve seve içinde olmak istediğimi söyledim. Daha önce yaptığı işlerden çok farklı bir senaryoya sahipti ama dediğiniz gibi karantina döneminde olmak, işin çekim tekniklerini de belirleyen en önemli etkendi. O dönemde bir sinema filmi çekerken ‘krizi fırsata çevirmek’ tam da böyle bir şey olsa gerek diye düşünmüştüm. Kendisiyle Zoom üzerinden önce senaryo üzerine birkaç toplantı yaptık. Sonra hem teknik açıdan hem de oyunculuk için provalar yaptık ve sonrasında da çektik. Hiç bilmediğimiz bir şey deneyimledik birlikte. Çok zarif, ne istemediğini çok net anlatan biri Reha Erdem. Kadrosunu duyduğumda heyecanlandığım, birlikte çalışmaktan ve içinde olmaktan mutluluk duyduğum bir ekiple, çok güzel bir işimiz oldu.
Çekimleri tamamlanan ve sizin de oyuncu kadrosunda yer aldığınız Cem Yılmaz’ın yeni dizisi Erşan Kuneri’yi de sizden dinlemek isteriz. Dijital bir platformda yayınlanacak bir dizi, Cem Yılmaz faktörü ve muhteşem bir oyuncu kadrosu… Dizideki rolünüzle alakalı birkaç ipucu vermeniz mümkün mü?
Yayın tarihine biraz daha zaman olduğu için bu konuda şimdiden ipucu vermem çok doğru olmaz; ama her karakteriyle çok eğlenceli, rengarenk ve bizi çok eğlendiren, çok keyifli bir iş oldu Erşan Kuneri. Seyirci ile buluşmasını, sabırsızlıkla bekliyorum ben de.
Bugüne dek oyunculuğa dair kalp kırıklıklarınız oldu mu? Yolunuzu kaybettiğiniz anlarda, asıl niyetinizi hatırlamak için kendinize sık sık hatırlattığınız motivasyonunuz neydi?
Çoook oldu… Yolumu kaybettiğimde, o zamanki imkanlarım ve ruh halim, motivasyonum da değişkenlik gösteriyordu.
Peki, yapmadığınız için pişman olduğunuz ve şu anda ‘keşke’ dediğiniz bir durum oldu mu?
Muhakkak olmuştur ama şu anda buradayım. Zamanında daha cesur olup daha hızlı yapamadıklarım da tecrübe olarak benim oldu.
Toplumsal olarak yara aldığımız pek çok olayda; hayvan hakları ihlali, kadına yönelik şiddet ve maalesef her gün aldığımız cinayet haberleri… Bu toplumsal çürümeye her zaman sesini çıkaran ve hakkını arayanların da sesi olmaya çalışan bir figür oldunuz aslında. Bu yönünüzden yola çıkarak; hangi koşullarda olursanız olun ödün vermeyeceğiniz, eksildiğini hissettiğinizde huzursuz olduğunuz, korumaya çalıştığınız değerleriniz neler?
Bu hayatta ailemden öğrendiğim ilk şey, her canlının kıymetli olduğuydu. Annem, çiçeklerine gözü gibi bakar; nerede ağaç görse gider hala sarılır ve etrafındaki tüm canları besler. Bu benim çocukluğumda da böyleydi. Her canlının yaşam hakkına saygı duyuyorum. Hiçbiri diğerinden daha değersiz değil, olamaz, olmamalı. Bizim insanlık görevimiz, bizden daha güçsüz olanı korumak ve sesi çıkmayana ses olmak. Sesimiz ne kadar güçlü çıkarsa o kadar büyürüz, sevgi çemberimiz o kadar büyür ve güçlenir. Ötekileştirmenin her türlüsüne karşıyım.
Gönlünüzde yatan büyük bir hayaliniz var mı? Mesleğinizdeki gelişim dışında size kalıcı bir mutluluk ve huzur sağlayacağını hissettiğiniz bir hayal…
Çocukların, sahipsiz her çeşit hayvanın, şiddete maruz kalan kadınların, çocuk gelin oldurulmaya çalışılan kız çocuklarının, istismara uğrayan çocukların hepsinin yanımda olacağı; atanamayan aydın, ilerici, demokratik öğretmenlerin o çocuklara eğitim verdiği bir köyümün olmasını istiyorum. En büyük hayalim bu.
Ona tutunmayı bıraktığınız an, özgürleştiğinizi hissettiğiniz bir farkındalık yaşadığınız oldu mu?
Korkularım…
Çocukluğunuza dair, geçmişe özlemlerinizde; size aitlik ve ev hissi veren, aklınıza sık sık gelen bir an, bir mekan ya da belki bir koku var mı?
Pek yok sanırım; ya da çok çocukluk dönemi olmasa da çok özlediğim dönem 2001-2005 okul yıllarım olabilir. Sahne sınıfımız, kadife perdeler bana hep o yılları ve ne kadar eğlenceli zamanlar olduğunu hatırlatır.
“Bizim insanlık görevimiz, bizden daha güçsüz olanı korumak ve sesi çıkmayana ses olmak. Sesimiz ne kadar güçlü çıkarsa o kadar büyürüz, sevgi çemberimiz o kadar büyür ve güçlenir. Ötekileştirmenin her türlüsüne karşıyım.”
Sete gitmediğinizde, sıradan bir gününüz nasıl geçiyor? ‘Tembellik hakkınızı’ nasıl değerlendiriyorsunuz, neler yapıyorsunuz?
Yalnız kalmaya çalışıyorum. Kendimi çok özlüyorum, kendimle vakit geçirmeye çalışıyorum. Daha fazla bir şeyler izlemeye, spor yapmaya çalışıyorum. Son birkaç yıldır ertelediğim şeylerdi. İyi de geliyor.
Arkadaşlarınız evinize geldiğinde, misafir olduğu için genellikle nezaketen söyleyemediğiniz halde; sizi inanılmaz rahatsız eden bir davranış, bir takıntınız var mı?
Beni inanılmaz rahatsız eden bir şey olsa muhakkak söylerim. Öyle bir takıntım çok şükür yok.
Gün içinde en çok kullandığınız kelimeler neler?
Tamam. Olur. Neden? Sen ne düşünüyorsun/hissediyorsun?
‘Çok eğlenmiştim’ diye hatırladığınız günlerde genellikle nerede ve ne yapıyor olursunuz?
Arkadaşlarımla yarınları düşünmeden, dışarı çıkıp gülüp dans ettiğimiz günler geliyor aklıma.
Cilt bakımı, spor ve beslenme rutininiz nasıl? Son dönemde size daha sağlıklı hissettiren, düzenli olarak uyguladığınız bir yöntem var mı?
Yaklaşık iki aydır glüten ve rafine şeker yemiyorum. Düzenli spor yapıyorum. Bu yorgunluğun üstüne, enerjime iyi geldiğini düşünüyorum.
Sizin için 2021 yılının en mutlu olayı neydi?
Uzun bir süreden sonra bir komedi işinde, Erşan Kuneri’de rol almak benim için çok heyecan verici oldu. Bir de Sabi’yi de sahiplenmek, beni çok mutlu etti.
Her yeni yılda, -genellikle tutulmayan- sözler veriyoruz kendimize… Siz ‘yeni yılda kendime not…’ cümlesini nasıl tamamlarsınız?
Her şeyden uzaklaşmak istiyorum. Durmak istiyorum.
SERBEST ATIŞ
Herkesin özgür ve hayal kurarak yaşamasını isterdim.
Zamanda gezinebilme süper gücüm olsun isterdim.
Freud ile birlikte komik bir anım olsun isterdim.
Kadına, çocuğa, hayvana ve her canlı türüne gösterilen şiddetin 2022 yılında yok olmasını isterdim.
“Kendi gücümüzü, önce kendimizi olduğumuz halimizle kabul edip, statü atlama hırsına düşmediğimizde fark edebiliyoruz. Samimiyet ve gerçeklik beni daha güçlü biri yaptı.”