2)Kraliyet Ailesine Geçişleri Sırasında Herhangi Bir Destek Almamaları
Diana: “Kimse bana bir kağıtla karşıma oturup, ‘Senden beklenenler bunlar!’ demedi. Yine de rolümü bulduğum için yeterince şanslıyım ve bunun çok farkındayım. İnsanlarla birlikte olmayı seviyorum. Bir diğer yandan yaşananlar tecrit ediciydi. Ayrıca kendinize acımaktan kendinizi alamayacağınız bir durumdu. Yani ya batmak ya da yüzmek zorundaydınız ve bunu çok çabuk öğrenmelisiniz.”
Meghan: “Filmlerde gördüklerinizin aksine, nasıl konuşulacağı ve nasıl bacak bacak üstüne atılacağına ya da nasıl kraliyet ailesi üyesi olacağınıza dair bir sınıf yok.” Ayrıca Meghan röportajında nişan töreninden önce İngiliz milli marşını Google’da bulup okuduğunu hatırladı.
3) İstenmeyen Medya İlgisiyle Mücadele Hakkında
Diana: “En korkutucu yönü medyanın ilgisiydi. Çünkü kocam ve ben nişanlandığımızda medyanın bundan sonra gideceğini düşündük ama öyle olmadı. Sonra evlendiğimizde sessizce gideceğini gideceklerini söylediler ama yine öyle olmadı. Sonra bana çok odaklanmaya başladılar. Her gün gazetenin ilk sayfasındaydım ve bu deneyim yalnızlaştırıcı bir deneyimdi. Çünkü medya sizi ne kadar yüksek bir noktaya koyarsa etkisi de o kadar büyük oluyordu. Bunun çok farkındaydım.”
Meghan: “Geceleri uyumaz ve otururdum. Ben sadece tüm bunların nasıl ortaya çıktığını anlamıyordum ve nasıl olduğunu görmüyordum. Ama annemin söyledikleri hissettiklerimi ifade ediyordu. Ağlayarak arayan annem ve arkadaşlarım ‘Meg, seni korumuyorlar’ diye söylüyorlardı ve bunların hepsinin sırf nefes aldığım için olduğunu fark ettim.”
4)Kraliyet Ailesinin İhtiyaç Duydukları Zamanda Nasıl Başarısız Oldukları Üzerine
Diana: “Belki de bu ailede depresyon geçiren ya da açıkça ağlayan ilk kişiydim. Bu korkutucuydu. Çünkü bunu daha önce hiç görmediyseniz nasıl destek olabilirsiniz ki? Bu durum herkesin yeni etiketler bulmasını sağladı. Diana stabil değil ya da Diana zihinsel olarak dengesiz gibi. Maalesef bu yıllar boyunca yapışıp kaldı. Kimse seni dinlemediğinde veya kimsenin seni dinlemediğini hissettiğinde her türlü şey olmaya başlar. Örneğin, içten içe o kadar acı çekiyorsunuz ki bunu dışa vurmaya çalışıp kendinize zarar vermeye başlıyorsunuz. Yardım istiyorsunuz ama yardım istemek yanlış! Çünkü insanlar sizi ilgi çekme meraklısı olarak görür ve medya sizin yeterince ilgi çektiğinizi düşünür. Aslında haykırıyordum, iyileşmek istiyordum. Çünkü bir eş olarak, bir anne olarak ve Galler prensesi olarak rolümü sürdürmeliydim. Yani evet, kendime zarar verdim. Kendimi beğenmedim, utandım çünkü baskılarla baş edemedim”
Meghan: “Bak, o zaman bunu söylemekten gerçekten utanıyordum ve özellikle bunu Harry’e itiraf etmek zorunda olduğum için utanıyordum. Çünkü onun ne kadar zarar gördüğünü biliyordum. Ama bunu söylemezsem bunu yapacağımı biliyordum. Ben artık yaşamak istemiyordum. Ve bu çok net, gerçek ve korkutucu sürekli bir düşünceydi. Yardım almak için en kıdemli insanlardan birine gittim. Bunu paylaşıyorum çünkü yardıma ihtiyaç duyduklarını söylemekten korkan pek çok insan var ve kişisel olarak bunu dile getirmenin ne kadar zor olduğunu biliyorum. Ama bunu söylediğinizde ‘Hayır!’ dendiğini düşünün. Hastaneye gitmek benim yapmak istediğim bir şeydi. Bunu öylece yapamazdım, saraya taksi çağıramaz ve öylece gidemezdim.”
5) Kraliyet Ailesinden Neden Geri Çekilmeye Karar Verdikleri Üzerine
Diana: “O zaman baskı dayanılmazdı. İşimi ve çalışmamı etkiliyordu. Kendimi işime yüz de yüz vermek istedim ve sadece yüzde elli verebildim. Sürekli yorgun, bitkindim ve bu baskı adil ama acımasızdı. Bu yüzden bunu yapmanın tek yolunun hayal kırıklığına uğratmaya başlamadan önce kendim adına ayağa kalkıp bir konuşma yapmaktı. Bu konuşmayı yapmak benim kararımdı çünkü bunu bilirsiniz ki bunu halka borçluydum. Teşekkür ederim, bir süreliğine ortadan kaybolacağım ama geri döneceğim!”
Meghan: “Biz aileyi hiçbir zaman terk etmedik. Biz şunu diyorduk ‘Tamam, eğer bu durum yürümüyor. Biz çok acı içerisindeyiz ve bize ihtiyacımız olan yardımı sağlayamıyorsunuz. Biz geri adım atabiliriz. Başka bir Birleşik Krallık ülkesinde yapabiliriz.’ dedik ve Yeni Zelanda ya da Güney Afrika’yı önerdik.”