Peki ya Bihter?

Edebiyatta doğan ve ekranda ölümsüzleşen Bihter, bir karakterden daha fazlası. Aşkı, ihtirası, yasakları ve trajedisiyle toplumsal normlara meydan okuyan bir figür oldu.

Peki ya Bihter?
İrem Naz Güvel

İrem Naz Güvel


Halit Ziya Uşaklıgil, Aşk-ı Memnu’yu yazarken 100 yıl sonra bile eserinin etkisini sürdürmeye devam edeceğini ve gerçekten ‘ölümsüz’ bir eser bırakacağını düşünmemiştir. Bihter Ziyagil henüz doğmadan önce edebiyat dünyasında onunla benzer yoldan ilerleyip aynı kaderi paylaşan Anna Karenina ve Madam Bovary vardı. Gustave Flaubert’in Madame Bovary’si 19. yüzyıl Fransa’sında, Lev Tolstoy’un Anna Karenina’sı da 19. yüzyıl Rusya’sında yaşıyor. Bihter ise Halit Ziya Uşaklıgil’in 20. yüzyılın Osmanlı’sında, Servet-i Fünun edebiyatına uygun şekilde yazdığı romanı Aşk-ı Memnu’da dünyaya gözlerini açtı. Bihter, Anna ve Emma’nın uzaktan kuzeni gibi ama ne Anna ne de Emma onun kadar ikonik oldu.

Elele Şubat sayısından

Peki ya Bihter? - Resim : 1

Beren Saat ve Kıvanç Tatlıtuğ’un hayat verdiği Bihter ve Behlül en ikonik çiftler arasında.

Hikayeyi hepimiz biliyoruz; hem istediği hayatı yaşamak hem de annesinin gölgesinden kurtulmak için Bihter, kendisinden yaşta büyük Adnan Ziyagil’in eşi olarak kendine yer edinmeye çalışır. Eşinden göremediği sevgi, üvey kızının ondan nefret etmesi, arzularına cevap alamaması ve giderek yalnızlaşması onu Adnan’ın yeğeni Behlül ile yasak ama tutkulu bir aşk yaşamaya iter. Sonu ise bir trajediyle sonuçlanır. Erkek bir yazarın, böylesine katmanları olan bir kadın karakteri ortaya çıkarması Halit Ziya’nın ne kadar usta bir kalem olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor. O dönemde diğer yazarlar, ‘yasak aşk’ temasını ahlakçı bir tutumla ele alırken Halit Ziya, Aşk-ı Memnu’da bunu yapmaz, evlilik kavramını sorgular, aldatmaya giden nedenleri sıralar ve bir kadının tutkularına ışık tutar.

Bihter, ‘Ölüyorum, anlasana’ diye düşmanı olarak gördüğü annesine diz çökerken acısını hissettik, Behlül’ün korkaklığını kabullenip ‘peki’ dediği sahnede de kahrolduk.

 

Peki ya Bihter? - Resim : 2

İLK BEDEN, İLK GÜNAH

Bihter ilk ekran çıkarmasını 1975 yılında Halit Refiğ’in yönettiği Aşk-ı Memnu dizisinde gerçekleştirdi. Türk sinemasında ‘cesur’ işlere imza atan Müjde Ar bu korkusuz, tutkulu karakterin nefes aldığı ilk beden olur. Kitaba en sadık kalan uyarlama olduğundan, Halit Ziya’nın yarattığı Bihter de başarıyla işleniyor. O dönemde Türk televizyonu daha yeni yeni gelişmekteydi, bu nedenle Aşk-ı Memnu gibi büyük bir prodüksiyon ve dramatik bir hikaye, izleyiciler üzerinde büyük bir etki bıraktı. Yasak bir aşkı yaşayan, bu aşkın getirdiği zorluklarla mücadele eden, kendi kimliğini bulma ve özgürleşme arayışında olup kendi içinde çatışmalarını yaşayan bir karakter olarak Bihter, toplumsal normlara karşı çıktı ve kendi arzularını keşfetme sürecini yansıttı. Müjde Ar da rolünün hakkını vererek performansıyla bu isyan ve içsel çatışmayı güçlü bir şekilde gösterir.

Peki ya Bihter? - Resim : 3

Bihter ilk ekran çıkarmasını 1975 yılında Halit Refiğ’in yönettiği Aşk-ı Memnu dizisinde gerçekleştirdi. Türk sinemasında ‘cesur’ işlere imza atan Müjde Ar bu korkusuz, tutkulu karakterin nefes aldığı ilk beden olur.

“SEN BİHTER ZİYAGİLSİN, APTALLIK ETME!”

2008 yılında Aşk-ı Memnu yeniden çekildiğinde, bir önceki nesil Bihter’in kim olduğunu biliyordu. Dizi eski ve yeni nesli çemberine alarak bugünkü Aşk-ı Memnu fenomenini yarattı. Yeni Bihter, karakterin güçlü ve aynı zamanda kırılgan yanlarını etkileyici bir şekilde ortaya koydu. 79 bölümlük bir dizi olması da karakteri daha iyi anlamamız konusundaki rolü büyük. Bihter’in annesi Firdevs’e karşı nefreti onu Adnan ile evliliğe sürükler. Babasını yeni kaybetmiş Bihter, hem büyük bir aşkla delice sevilmek hem de bir baba şefkatiyle sarmalanmak istediğinden Adnan’ı bu isteklerini karşılayacak bir karakter olarak görür. Tabii annesine karşı kazandığı bir zafer olarak da adlandırıyor. Bir süre bu evlilikte kendisini kandırsa da aşka dair elinde hiçbir şey yok. Behlül’ün kışkırtmaları, tutku dolu şefkati Bihter’in elini ateşe atmasına sebep olur.

Peki ya Bihter? - Resim : 4

Behlül’ün kışkırtmaları, tutku dolu şefkati Bihter’in elini ateşe atmasına sebep oldu.

Bihter için bir anti-kahraman diyebiliriz çünkü o, alıştığımız kötü karakterlerden olmak için tüm tuşlara basıyor. Ancak aşkı, sarkastik duruşu, ikonik sözleri, asiliği, zamansız stili ve kırılganlığıyla Bihter’i sevdik, ona hak verdik. ‘Ölüyorum, anlasana’ diye düşmanı olarak gördüğü annesine diz çökerken acısını hissettik, Behlül’ün korkaklığını kabullenip ‘Peki’ dediği sahnede kahrolduk. Tekrar bölümlerini ilk kez izliyormuşuz gibi izlememiz, her sene 24 Haziran’da ölüm yıl dönümünde bir karakteri anmak her projenin başarabileceği bir şey değil. Tabii bunda projenin kalitesi ve Beren Saat’in adeta Bihter olmasının da büyük rolü var.

Peki ya Bihter? - Resim : 5

Bihter bağ kurduğumuz bir karakterden fazlası oldu. Yasak aşk, iç çatışmalar, Behlül’ün yarattığı kafa karışıklığı, Adnan’ın şefkatli ama sığ yaklaşımı, Nihal’in dikkat çekmek için bayılmaları, ‘Firdevs Hanım’ın kızı’ yükünü taşıması izleyicinin Bihter’e empati kurmasını ve karakterin karmaşıklığına hayran kalmasını sağladı. Yasak aşkına ve onu trajik sona sürükleyen süreçten ötürü Bihter’in zayıf ve aciz bir karakter olduğu söylense de o güçlü bir kadın figürünü temsil ediyor. Kendi arzularını takip eden ve zorluklarla mücadele eden bir karakter olarak yasak bir aşkı tercih etme cesareti ve kendi yolu üzerinde ilerleme çabasına onu ikon seviyesine yükseltti.

Tekrar bölümlerini ilk kez izliyormuşuz gibi izlememiz, her sene 24 Haziran’da ölüm yıl dönümünde bir karakteri anmak her projenin başarabileceği bir şey değil.

Peki ya Bihter? - Resim : 6

Müjde Ar klasik bir yaklaşım sunarken, Beren Saat ve Farah Zeynep Abdullah’ın performansları daha modern bir çizgideydi.

DELİ DEĞİL, RÜYA DEĞİL... GERÇEK!

Ve son dönemin en tartışmalı filmi Bihter! Farah Zeynep Abdullah’ın bu efsanevi karaktere hayat verdiği film Aşk-ı Memnu’ya değil, Bihter’e odaklı. En azından o fikirle yola çıkılmış. Lady Diana ve Jackie Kennedy’nin iç dünyalarını merkezine alan ve onların ruh hallerini daha iyi anlamamızı sağlayan yönetmen Pablo Larraín’in çıkardığı işler Spencer ve Jackie gibi bir şey hayal etsek de film bundan uzaktı.

Peki ya Bihter? - Resim : 7

Daha önce tanıştığımız Bihter’lerden farklı olan bu 1920’lerin Bihter’i, film boyunca Bihter olduğunu seyirciye hatırlatmak ister ve çoğu zaman dördüncü duvarı yıkarak onlarla bağ kurmaya çalışır. Bihter’in gençlik ateşini bir meşale gibi üstünde taşıyor ve cüretkarlığıyla duygularının peşinden gidiyor. Karakterin bu yanını göstermesi hoş olsa da olayların tiyatral bir şekilde hızlıca ilerlemesi, Behlül ile arasında gerçekten bir aşk var mı, yoksa sadece tutkudan mı ibaret diye kafamızda bazı soru işaretleri bıraktı. Tam intihar edeceği sırada, korkak Behlül’ün ‘Behlül kaçar’ modunu açıp kayıkla kaçması Bihter’i kendine getiriyor. Kanıyla, canıyla, günahıyla yaşamayı seçerek diğer Bihter’lerin başaramadığı bir cesaret örneği sergiliyor. Aslında film, Bihter’e hak ettiği sonu vererek onu yaşaması için özgür bırakıyor.

SADECE BİR AŞK HİKAYESİ DEĞİL

Aşk-ı Memnu’ya sadece bir aşk hikayesi demek, ona yapılan büyük bir haksızlık olur. Eser, sınıfsal ayrımlara, ahlaki değerlere ve kadının rolüne dair çeşitli eleştirilerde bulunuyor. Bihter’in yaşadığı yasak aşk ve bu aşkın getirdiği zorluklar, izleyiciyi kendi değerleri ve ahlaki ölçütleri üzerine düşünmeye sevk etti. Çoğu zaman kadının hor görüldüğü bu ataerkil toplumda Bihter gibi ‘aldatan bir kadının’ değer görmesindeki sebeplerden biri de bu.

Peki ya Bihter? - Resim : 8

Şu bir gerçek ki Beren Saat’in hayat verdiği daha doğrusu adeta ‘o’ olduğu Bihter performansı zirvede oturuyor.

Müjde Ar, Beren Saat ve Farah Zeynep Abdullah farklı açılardan karakterin öne çıkmasında aracılık ettiler. Müjde Ar klasik bir yaklaşım sunarken, Beren Saat ve Farah Zeynep Abdullah’ın performansları daha modern bir çizgideydi. Ancak şu bir gerçek ki Beren Saat’in hayat verdiği daha doğrusu adeta ‘o’ olduğu Bihter performansı zirvede oturuyor. Bihter’in ikon statüsüne yükselmesi, en unutulmaz karakterlerinden biri olarak anılması onun performansı sayesinde oldu.