30 soruda Tülay Günal

Usta bir tiyatro oyuncusu olmanın nitelikli tavrını kuşanan, son dönemin flaş dizisi Fi’de izlerken inandırıcılığına hayran bırakan Tülay Günal ile ilgili intiba insanda saygı uyandırması. Onu dinlemek, hayatı farklı bir pencereden görmek için vesile oluyor... 30 soruda kendisini yakından tanıdık.

30 soruda Tülay Günal

Röportaj: Gülru İncu
Fotoğraf: Serhat Hayri
Styling: Aslıhan Sever
Saç: Akın Ünal
Makyaj: Alp Kavasoğlu
Fotoğraf Asistanı: Burak Elmalı
Styling Asistanı: Sudenaz Tuğcu, Süeda Kaya

Azra Kohen’in Fi, Çi, Pi adlı kitaplarının uyarlaması olan Fi dizisinde Eti karakterini canlandıran Tülay Günal, bir tiyatrocu olmanın tüm deneyim, enerji ve en önemlisi getirdiği profesyonellikle ekranda takdirle izlemekten kendinizi alamadığınız tatta bir oyunculuk sergiliyor. Tabii bugüne kadar tiyatronun neredeyse her türünde hem de önemli oyunlarda sahneye çıkan bir oyuncu için çantada keklik bir rol olarak nitelendirilebilir Eti. Yine de sahnede bir karakter yaratmanın tadını alan her oyuncu için cazibesini koruyan bir karakter olmuş Günal için. “Eti’yi canlandırmanın benim içim en cazip tarafı; önceden kestirilemez oluşuydu. İşin realizasyon kısmı ise çok zevkli ama çok da sancılı. Sahici ve inandırıcı olmak işin en zor tarafı” diyor rolünü anlatırken. Çekim gününden bir gece önce, birkaç saatini hastanede geçirmesine rağmen profesyonelliğinden taviz vermeden, o sakin ve huzurlu haliyle kamera karşısına geçen Günal’a şapka çıkarmamak mümkün mü? ‘Nasıl biri?’ derseniz oyuncularda rastlamaya alışık olduğumuz tanrı kompleksi ya da hemen ‘mış gibi yapıp’ oynayabilme yeteneğine hiç gerek duymadan olduğu gibi davranan, mütevazı, sade, sakin insanlara özgü o havaya sahip. Onu yakından tanımak için Fi ile yetinmeyin tabii, mutlaka rol aldığı tiyatro oyunlarına da gidin. Şu anda Genco Erkal ile Yaşamaya Dair ve Güneşin Sofrasında adlı oyunlarda izleyebilirsiniz; sesine de hayran kalacaksınız kendisine de.

30 soruda Tülay Günal - Resim : 1

Bir oyuncu olarak hayatı nasıl algılıyorsunuz?
Hiç olmadığınız ya da hiç olamayacağınız karakterleri canlandırmak, bunlara bir psikiyatr derinliğinde bakmayı gerektirebiliyor. Bunun yanı sıra bu karakterleri dönem, alışkanlıkları, dil, sosyo-ekonomik koşullar, siyasal-kültürel faktörler doğrultusunda da düşünüyorum ve danışıyorum. Merak edersiniz, araştırırsınız, sonunda siz de öğrenip zenginleşirsiniz.

Oyuncu olmak hayatı algılamanızda nasıl bir rol üstleniyor?
Farklı roller gerçek hayatta da farkındalığınızı arttırıyor.

Metot oyunculuğu, Stanislavski gerçekçiliği, epik tiyatro, deneysel tiyatro… Tiyatronun hangi kuramlarını ve türlerini kendinize daha yakın buluyorsunuz?
Hepsine aynı mesafedeyim. Hepsini bilmek zorundayım. Brecht oynuyorsanız epik tiyatro kuramını, Çehov oynuyorsanız Stanislavski metodunu bilmelisiniz ya da farklı metotları bir arada kullanabilmelisiniz. Sonuçta tabii ki yönetmenin sizden ‘nasıl bir dünya’ istediği belirleyici olur.

Devlet tiyatrolarının dışında özel tiyatrolarda da çok nitelikli oyunlarda rol aldınız. Birçok ödülünüz var. Geçmişe dönüp baktığınızda sizin için hangileri çok daha özel deneyimlerdi?
Çok var elbette. Ama ilk ödülüm olduğu için, Işıl Kasapoğlu’nun yönettiği Shakespeare’in 12. Gece’sindeki Soytarı Feste rolü, Şeytanlar’da Rahibe Jeanne rolü, Kısasa Kısas’ta canlandırdığım ve bir erkek karakter olan Lucio rolü, yine Robert Sturua’nın yönettiği Hamlet’te Gertrude rolü… Hepsi çok özel ve farklı deneyimlerdi.

Bir oyuncu olarak bugüne kadar aldığınız en acımasız eleştiri neydi?
Eleştirmenlerimiz genellikle insaflı davranıyor.

İnsanoğlunun en büyük trajedisi ne?
Varoluş.

Yaşamakla var olmak arasındaki fark ne?
Felsefe bilmek.

30 soruda Tülay Günal - Resim : 2

Bir tiyatro oyununun karakteri olsaydınız hangi oyunun karakteri olmak isterdiniz?
Oynasaydım dediğim çok var da o karakter olsaydım dediğim yok.

Son günlerde en çok nelerden şikayet ediyorsunuz?
Şikayet etmeyi sevmem.

Dalai Lama “Hayatımızın amacı mutlu olmaktır” der. Mutlu olmak için neler yapıyorsunuz?
İnsanoğlu bencil ve yok edici olmaya devam ettikçe mutluluk zorlaşıyor. Denge ve meşguliyet sahibi olmak önemli. Çalışmak ve üretmek galiba mutluluğun anahtarı.

En karakteristik özelliğiniz ne?
Yılmamak.

Bir zaman makinesiyle geçmişe gidecek olsanız hangi çağda ya da dönemde yaşamak isterdiniz?
Neolitik çağda, Göbeklitepe’de. Yerleşik hayat yok, kültür yok ama sanat var.

Çocukluğunuzdan bir oyuncağınızı geri getirebilseydiniz neyi getirirdiniz?
Pembe Panter oyuncağımı.

Çocukluğunuzu düşündüğünüzde aklınıza gelen ilk görüntü ne?
Sömestr tatilinde anneannemin yanına gittiğimde tanık olduğum olağanüstü doğayı, onunla sohbetlerimizi hatırlıyorum.

Kendinizle ilgili asla çiğnemediğiniz kural ne?
Hiçbir şeyi son dakikaya bırakmamak.

Bir müze açmanız için sınırsız imkan sağlayan bir sponsorunuz olsaydı, ne müzesi açmak isterdiniz?
Tabii ki tiyatro müzesi. Hayatımızı değiştiren oyunlardaki aksesuarları, fotoğrafları, dekor maketleri, kayıtları bir arada görmek... Yarına kalacak büyük bir miras.

Bugüne kadar gördüğünüz ya da tanık olduğunuz en ironik şey ne?
Tarih ve tekerrürler.

Pozitif, karamsar ya da gerçekçi… Bu üç kelimeden hangisi size daha çok uyuyor?
‘Gerçekçi’ olmasını umuyorum.

30 soruda Tülay Günal - Resim : 3

Mutlaka yapılacaklar listenizin ilk sırasında ne var?
Bregenz’e gidip gölün üzerinde Carmen operasını izlemek.

En çok gurur duyduğunuz özelliğiniz ne?
Hiçbir koşulda umutsuz olmamak.

Dostlarınız sizin en çok hangi özelliğinizi seviyor ya da takdir ediyor?
Sormadım hiç ama herhalde benim hallerimi seviyorlardır.

Fikirleri ya da yaptıklarıyla dünyayı değiştiren biri ile bir günlüğüne yer değiştirecek olsaydınız kim olmak isterdiniz?
Gençlik döneminde Hitler’in yerinde olmak isterdim. Erken intihar edip dünyayı kendimden kurtarırdım.

Bugüne kadar izlediğiniz en iyi televizyon dizisi hangisiydi?
Son zamanlarda The Crown, The Man in the High Castle ve Ozark.

Bir tarihsel karakterle kahve içip sohbet edecek olsanız karşınızda kimin olmasını isterdiniz?
Bugünlerde Mustafa Kemal Atatürk’le oturup sohbet etmeyi çok istiyorum.

Bir stadyum dolusu insana şarkı söyleyeceksiniz, hangi şarkıyı seçerdiniz?
Queen’in We are the Champions şarkısını seçerdim.

Günün en çok hangi bölümünü seversiniz? Gündüz insanı mısınız yoksa gece insanı mısınız?
Gündüz insanıyım ama günün her bölümünü severim.

Duygusal biri misiniz yoksa mantığınız mı ağır basar?
Mantığımın ağır bastığını hissediyorum.

En çok hangi yeteneğe sahip olmak isterdiniz?
Çok iyi piyano çalmak isterdim.

Genco Erkal’la yeni sezonda yine sahnedesiniz. Genco Erkal gibi bir ustayla böyle bir oyunda rol almanın en keyifli yanı ne sizin için?
Nazım Hikmet’i her dönemde anlatmayı görev edinmiş, “Artık o benim bir parçam” diyen Genco Erkal’la aynı sahneyi paylaşmak büyük bir şans. Ondan öğrenmek, onunla birlikte zenginleşmek paha biçilmez.

Fi dizisindeki Eti karakterine hayat verirken dramatürjide en çok nelerin üzerinde durdunuz? Kitaptaki Eti’yi kanlı canlı bir karaktere dönüştürmenin zor yanları nelerdi?
Benim içim en cazip tarafı önceden kestirilemez oluşuydu. Kitabı okurken de çok uzun süre Eti’nin Can Manay’ın hayatındaki yerini anlayamıyorsunuz. Geçmişindeki travma, yaşadıklarının bugüne yansıması, daha sonra bunun gündelik ifadelerini araştırmak, bulmak, yansıtmak… İşin realizasyon kısmı ise çok zevkli ama çok da sancılı. Sahici ve inandırıcı olmak işin en zor tarafı.