Aktör değil sanki melek!
Devrim Nas'ın tek bir falsosu bile yok. Sanki sırtında gizlediği kanatları var!
ŞENCAN GÜLERYÜZ: Popüler kültürün dışında durmana rağmen Türkiye'nin en
popüler dizilerinden birinde oynuyorsun. Popüler insanlarla beraber
olmaktan mutlu musun?
DEVRİM NAS: Başlangıçta tedirginlik vardı. Benim tedirginliğim de
bir-iki bölümden sonra yok oldu. Nurgül'le "İkinci Bahar"ın setinden
tanışıyorduk. Hande'yle burada tanıştık. Benim gördüğüm Hande'nin,
anlatılan Hande ile pek alakası yok. Magazin basını çok da fazla
sıkıştıramadı çünkü Yağmur Ajans'ın koruması altındayız. Basının sete
girmesi konusunda bir bloke var.
Ş.G: 'Efendi adamlara bu piyasada çok da yer yoktur' denir. Sence de biraz fırlama mı olmak gerekiyor?
D.N: Efendilik deyince Osman Yağmurdereli ile yaptığım ilk görüşme
aklıma geldi. Senin disiplinin, kibarlığın ve efendiliğin benim için çok
önemli demişti. Demek ki, bu tür değerler de aranmaya başlanmış bu
sektörde.
Ş.G: Özel hayatında neler yapıyorsun? Mesela şu anda şehir dışındayız. Burada mı yaşıyorsun?
D.N: Kız arkadaşımın ailesi burada yaşıyor. Burası zaman zaman
kaçabildiğimiz bir yer oldu. Çok iyi geliyor bu orman. Zamanımı arkadaş
olarak da, sevgili olarak da paylaşabileceğim, iyi bir insan, fikri,
duygusu zengin bir insanla geçiriyorum.
Ş.G: Okulda öğretmenlik yapıyorsun. Öğrencilerinden sana aşık olan oldu mu? Böyle bir şey yaşadın mı?
D.N: Herhalde öyle bir hayranlık olabilir onlarda. Ama o çok tatlı bir
şey. Ama öyle somut bir şey olmadı. Ben biraz mesafeli
davranıyorum. O mesafeyi koyuyorum. Galiba o işe yarıyor.
Ş.G: Dünyada hayatını verebileceğin, "uğrunda ölürüm" dediğin biri var mı?
D.N: Yaşamayı seviyorum. Ölümü çok aklıma getirmemeye çalışıyorum ama
herhalde bir çocuk olur. Kendi çocuğu için insan gerçekten hayatını
verebiliyor galiba. Bir kere genlerimizde olan bir şey bu. Neslin devam
etmesi. Çocuğum için canımı veririm sözü gerçekten doğru bir söz.
Ş.G: Sen kaç kere aşık oldun?
D.N: Üç kere. Üç kere az mı?
Ş.G: Bilmem. Kime göre az?
D.N: Belki fazla bile. Dört. Çocukluk aşkım var bir de.
Ş.G: Hiç unutamadığın var mı?
D.N: Yer yer. Silip atamazsın ki. Bu ilk ve en yoğun birçok şeyi yeni
yaşadığın ilişki, en fazla akılda kalan oluyor galiba. Birçok şeyi orada
öğreniyorsun. Kötü de olsa iyi de olsa onu hatırlıyorsun. Mesela eski
fotoğraflara bakmak zorunda kaldım, küçük farklı bir ısı oluyor. Ama bir
yandan sen değilsin o. Sensin ama değilsin.
Ş.G: Seksin genel olarak senin hayatında yeri ne peki?
D.N: Çok önemli tabii. Çok özel bir şey. Çok uluorta olması, çok da
masalara düşmesi hoş değil. Çünkü senin özelin. Bir günlük bir ilişki de
olsa çok özel bir şey. İnsanın kendisini hem yok ettiği, hem var ettiği
bir şey. Kendini kaybediyorsun, sonra tekrar benliğini kazanıyorsun.
Ben seksi böyle hissediyorum. Benimki hiçbir zaman bedensel bir ihtiyacı
gidermek olmadı. Birçok sözcükten, davranıştan daha ilişkiyi
tanımlayıcı bir süreç. Bu modern çağda başka bir yerde duruyor.
Cinsellik hayatımızın her anında olduğu için artık ben o yüzden
sakınıyorum. Ben sevgilime dokunmayı seviyorum. Yurtdışında dolaşırken,
birçok insanın bize tuhaf baktığını gördük. İnsanlar birbirlerine
dokunmayı unutmuşlar. O dokunma gündelik hayatın içerisinde seksin
devamı.
Ş.G: Kendini çok kötü hissettiğinde, soluğu yanında aldığın bir kişi var mı?
D.N: En yakınımdaki kız arkadaşım. O da yetmediğinde yakın arkadaşım.
Yürümek falan daha iyi geliyor aslında. İstanbul o yüzden daha güzel.
Kaybolabiliyorsun bu şehirde. O kaybolma duygusu hoşuma gidiyor. Şimdi
çok göz önünde olunca, çok kaybolamıyorsun da, evine kapanıyorsun.
Çiftçilik yapıyor baba tarafım. Oradan doğayı, toprağa dokunmayı
öğrendim. Bazı insanlar vardır, şehirden çıkınca sudan çıkmış balığa
dönerler, ben doğa içerisinde olmayı da biliyorum. Kendimi en rahat
benim dilimi konuşmayan yerlerde, yurtdışında hissediyorum. Kendi
hayatını da unutuyorsun o zaman.Türkiye içerisinde bir yere gitsen bile,
tam bir kaçış olamıyor. Yurtdışı tam bir kaçış. Gündelik hayatındaki
davranış biçiminden farklı davranmaya başlıyorsun. Müthiş bir özgürlük
veriyor insana.