"Ata benim miladım"

Elele'nin Şubat kapağında yer alan Özge Borak'tan çok özel açıklamalar...

"Ata benim miladım"

Televizyonda bir iş yapmak var mı aklınızda?
Elbette çok istiyorum ama içime sinmeyen bir işe girmek doğru gelmiyor. Bu yüzden bekleme dönemindeyim şu anda. Sektör de sarsıntılar yaşıyor zaten. Şu anda durmanın daha doğru olduğunu düşünüyorum aslında. 

Şehir tiyatrolarından da ayrıldınız... Özel tiyatrolarla çalışmayı düşünüyor musunuz?
İki yerle görüştüm ama olmadı, anlaşamadık. Şu anda durma, düşünme dönemindeyim. Çok oturmayı seven biri değilim ama buna da ihtiyacım olduğunu inanıyorum. 

Bu dönemde kendinizi beslemek adına neler yapıyorsunuz?
Geçen sene piyano çalmayı öğrenmeye başladım. Fena da gitmiyor. Çünkü ben müziği çok seviyorum. Yine bir müzikalde oynamayı istiyorum aslında.

Kariyeriniz için yaptığınız en iyi şeyin ne olduğuna inanıyorsunuz?
Sekiz yaşında şehir tiyatrosuna başladım. Çok erken yaşta sahnedeydim. 12 yaşında ilk oyunumu oynuyordum. Ayrıldım ama şehir tiyatrosunda da çok şey öğrendim açıkçası. Bir iş yaptım zirveye ulaştım gibi bir durumu hiçbir zaman tercih etmedim. Bir anda çıkıp düşmekten korktuğum için minik adımları sevdim her zaman. Belki yanlış bir fikir ama bunun güvenli olduğunu düşünenlerdenim. Zaten kariyerin zirvesine ulaşmayı da pek anlamlandıramam. Bu doğru bir şey değil. Zirveden hep biraz daha yukarısı vardır. Bir şeyler geliştirilerek daha iyileri yapılabilir diye düşündüğümden ‘oldum ben’ durumundan da korkarım.

Evlilik nasıl gidiyor?
Güzeliz, iyiyiz.

‘Eyvah Eyvah’ setinde başlayan bir aşk, evliliğe uzandı. Şimdi yine aynı sette karı-koca olarak çalışmak nasıldı?
İşi ve özel hayatı birbirinden ayırabilen insanlarız. Biz karı-kocayız ama her zaman aynı şeyi yapmalıyız, aynı yerde bulunmalıyız, aynı şeyler olmalı gibi bir durum da yok. Elbette sette
görüşüyoruz, konuşuyoruz ama Ata sette benim iş arkadaşım. Öyle davranmayı tercih ediyorum. Ayrıca biz her şeyi konuşabildiğimiz gibi iş için de birlikte kafa patlatıp, konuşabiliyoruz. Birlikte de bir şeyler ürettiğimiz için faydalı bir ilişkimiz hatta iş ortaklığımız var.

Başka nasıl ortaklıklarınız var?
Çok ama çok eğleniyoruz. Gezmeyi çok seviyoruz. İkimiz de ani çıkışları ve şakaları olan insanlar olduğumuz için çok gülüyoruz. Gerçekten bizim salona kamera yerleştirseler rezil mi oluruz yoksa o program izlenme rekorları mı kırar bilemiyorum.

Etrafınızdakiler en çok ne için eleştiriyor sizi?
Fazla alçak gönüllü olmamı sanırım. Biri öven sözler söylediğinde çok mutlu oluyorum ama eziliyorum. Bilmiyorum neden olduğunu, utanıyorum sanırım. 

30’lu yaşların kadınları değiştiren ve güzelleştiren yıllar olduğu söylenir. Siz neler hissediyorsunuz?
Hadi inşallah. Kadın olduğunu daha çok hissettiğin yaşlar olduğunu söyleyebilirim. Önceden eşofman altı ve spor ayakkabıyla gezerken, şimdi biraz daha dikkat etmeye başladım. Hep erkek gibi maskulendim. Belki de böyle olmasının sebebi erkek egemen toplulumumuzda ‘ben de varım’ demekti, ama gayri ihtiyari bilezikler, küpeler takmaya başlar oldum.

Saçlarınız sizi ilk ekranda gördüğümüz günden bu yana çok az değişti. Bir kadının canı hiç mi değişiklik çekmez?
Çekmez olur mu? Bir oyun için küt bir peruk kullanmıştım ve çok hoşuma gitmişti. Şimdi öyle kestirmek istiyorum ama engelliyorlar beni. Şimdi biraz da beyazlar çıkmaya başladı. Geçen gün sadece bir tutamını boyadık saçımın. 

Su sporlarıyla yakından ilgilendiğinizi biliyoruz. Peki, bunun dışında spora vakit ayırabiliyor musunuz?
Maalesef tam anlamıyla spor yapıyorum diyemem. Spor salonuna yazılmak konusunda çok arada kaldım ama yazılacağım galiba. Ve elbette su sporlarını çok seviyorum. Sörf
yapıyordum fakat belimdeki bir problem sebebiyle bir süredir yapamıyorum. Ata’yla dalmayı çok seviyoruz. Aslında suyun içinde ya da üstünde olmak fark etmiyor benim için.
Ata ile birlikte yelken kursuna başladık bir de. Kendi başımızın çaresine bakabilmek için… Birlikte ve kimseye bağımlı olmadan denizin üzerinde olmak çok büyük bir özgürlük… Üstelik
elektrik de yok sadece rüzgar varsa gidebilirsin. Bunların dışında bisiklete binmeyi ve yürümeyi çok seviyorum. Oturmayı sevebilen biri olamadım hiç.

Diyet yapıyor musunuz?
Dikkat ediyorum. Etmezsem fena oluyor. 14 Şubat’ta 32 oluyorum. 30’lardan sonra genişlemeye başlıyorsun biraz. Hiç mi bir şey yemiyorum? Elbette hoşuma giden şeyleri yiyorum ama ondan sonraki iki gün daha az yiyerek dengelemeye çalışıyorum. Röportaj: Sinem Gürleyük
Fotoğraf: Serhat Hayri

‘Eyvah Eyvah 3’ filmiyle, beyazperdede eğlencenin startını yeniden veren ekibin kahramanlarından Özge Borak Demirer’le keyifli bir gün geçirdik; hayatını, kariyerini, evliliğini,
takıntılarını konuştuk……
İşte Elele Şubat sayısında yer alan röportajın tamamı...

Özge Borak’la bu çekimi gerçekleştirdikten sonra onu tanıyıp da sevmeyecek çok az insan olacağını düşünmeye başladım. Evet, gerçekten çok iddialı bir cümle ama öyle samimi, öyle
içten ve doğal ki… Ne hissederse gözünde yansımasını görebildiğiniz ender insanlardan. Onun sizin arkanızdan iş çevirmeyeceğini, her koşulda sırtınızı dayayabileceğiniz bir arkadaş
olabileceğini biraz vakit geçirip, gözünün içine baktığınızda anlıyorsunuz. Üstelik çok komik ve eğlenceli bir kadın, göründüğü kadar romantik değil yani. Aslında kendisinin de söylediği gibi, onda her şeyden biraz var. Denge için bunun gerekli olduğuna inanan Borak, evlilik hayatında da dengeyi yakalamış gibi görünüyor. ‘İlk günkü kadar aşığım’ cümlesini biraz yalan bulan güzel oyuncu, önemli olanın; saygı ve aşkın dönüştüğü sevgiyi devam ettirebilmek olduğunu söylüyor. Ve ekliyor; “Hayatımı Ata’dan önce ve sonra diye ayırabilirim. Ata benim miladım…” 

Eyvah Eyvah 3’le yeniden beyazperdedesiniz. Macera nasıl devam ediyor?
Herkesin bildiği gibi Müjgan hamile kaldı, Hüseyin’le Müjgan’ın bebekleri var artık. Mutlu bir hayat sürerken Hüseyin’le Firuzan’ın yolları yine bir şekilde kesişiyor ve macera başlıyor. Yine tabii ki çok eğlenceli bir film oldu. Her zaman eğlenmezsen eğlendiremezsin cümlesine çok inanmışımdır. Hakikaten doğru bu. Biz çekimler sırasında çok eğlendik. O yüzden seyircimizin de eğlenebileceğini düşünüyorum. Biz setten mutlu ayrıldık, onlar da salondan mutlu ayrılacak.

Bu filmi diğerlerinden ayıran bir özelliği var mı?
Seri devam ediyor. Diğerlerinden farklı olarak yeni oyuncular var. Bu şekilde diğerlerinden ayırabilirim.

Üçlemeye giden filmlerin bazılarının ticari kaygılar yaşadığını görüyoruz. ‘Eyvah Eyvah’ filmleri sizce bu kaygıları ne kadar yaşıyor?
Eyvah Eyvah’ın bir seri haline gelmesi biraz seyircilerin beklentileriyle gerçekleşti. Ata bunu hep söylediği için rahatlıkla söyleyebilirim ki aklında böyle bir şey yoktu. Sonra başka şeyler denemek istedi ama Eyvah Eyvah’ın karakterlerini çok özledi ve hep eli onlara gitti. Sonunda beklentilerde yükselince “Benim bir tane daha yapmam lazım çünkü kopamıyorum” dedi. O yüzden net bir şekilde ticari kaygılarla bu işlerin yapılmadığını söyleyebilirim. Ata, Eyvah Eyvah karakterlerine, yöreye, bölgeye çok aşık.

Evlilik aşkı öldürüyor mu?
Aşkın biyolojik ve bir süre sonra geçen bir şey olduğuna inananlardanım. Hayat boyu ilk günkü gibi olması mümkün değil. Önemli olan saygı ve aşkın dönüştüğü sevgiyi devam ettirebilmek. Aşkın ilk günkü adrenalinle devam ettiğinin söylenmesi bana biraz yalan geliyor.

Peki, anne olmaya ne kadar yakın görüyorsunuz kendinizi?
‘Bir ailede mutlaka çocuk olmalıdır’ diye düşünmüyorum. Çocuğu olmayan ve yıllarca mutlu olabilen çiftler tanıyorum. İlişkiyi kurtarmak için çocuk yapanlar var mesela, bu bana göre dünyanın en büyük hatalarından biri. Benim kanaatime göre, çocuk güzel giden bir ilişkiye biraz daha güzellik katmak için yapılır. İsteyerek yapılmalı, bir zorunluluk değil çocuk. Biz de istiyoruz ama henüz zamanı belli değil.

Hayatta en çok neyi kafanıza takarsınız?
Pek çok şeyi! En basit örneği bir arkadaşımın yüzü düştüğünde ‘sebebi acaba ben miyim?’ diye düşünürüm hemen. Olması gerektiğinden fazla hassasiyet gösterebiliyorum bazen. Bu bir kusur sanırım.

Kusursuzluğun peşinden koşar mısınız?
Hepimizin günlük hayatında kafayı taktığı, durup dururken modumuzun düştüğü anlar oluyor. Hiçbir şey kusursuz değil. Ben de değilim, hayatım da değil. Bin tane hata yaptım
bugüne kadar. Ancak çok ama çok samimi bir şey söylemem gerekirse hayatımı Ata’dan önce ve sonra diye ayırabilirim. Ata benim miladım. Çünkü bana çok iyi geliyor. 

Nasıl değiştirdi sizi?
Hayata bakış açım yumuşadı diyebilirim. Çünkü çok kibar ve düşünceli biri. 

Ün, şöhret ve özel hayat denklemini nasıl kuruyorsunuz?
Yaptığımız mesleğin bir parçası olduğu için, magazinden şikayet etmek anlamsız olur. Eskiden, ‘ne gerek var?’ diye düşünürdüm. Ama bu da o insanların mesleği. Sen de bu mesleği
seçtiysen ‘magazin olmasın’ diyemezsin. Buna inandım ve böyle düşünüyorum. Yaptığımız iş, kabul etmek gerekirse egosu yüksek bir iş. Bir sürü insan sizi alkışlıyor veya yolda
gördükleri zaman bir şeyler söylüyor ve insan iyi hissediyor. Çok kaptırılmaması gerektiğine de inanıyorum elbette. Ben denge seviyorum galiba, her şeyden biraz. Bu konumda beni
rahatsız eden bir şey yok.

Evde titiz biri misiniz?
Düzenliyim, tertipliyim, dağınıklık sevmiyorum. Ata da bir erkeğin olabileceği en derli toplu adam. 

Annenizden öğrendiğiniz en önemli şey ne?
Önce kendine saygı duy ki saygı gösterebilesin. Bu bizde çok önemli. Asla kimse kimseye hakaret etmez. Arkadaşlarımla çok ciddi tartışmalar yaşadığımda bile katiyen ters
cümle kurmam.

Gözünüzü kapattığınızda, çocukluğunuzdan size gelen koku ne?
Bir sıcak ekmek kokusu, bir de yazlar hep çok güzel geçtiği için çimen kokusu… 

Hayatta hangi tip insanlara katlanamazsınız?
Her zaman ne düşünürsem onu söylerim ama saygı çerçevesinde. O yüzden riyakar insanlara gerçekten tahammül edemiyorum. Biz seninle arkadaş olmayalım ama ben senin için en
azından dürüst biri diyebileyim. Ben böyle insanları tercih ediyorum. Direkt olmayan insanı sevmiyorum.