“Çingene ruhu, her şeyi ile sisteme direniyor”
Ödüllü fotoğraf sanatçısı Hasan Cem Araptarlı, Su Dünyası (Water World)’nın ardından ikinci büyük projesi Hindistan Çingeneleri (Indian Gypsies) kitabını kısa süre önce yayınladı. Araptarlı, dünyada bu konu üzerine yapılmış tek ve en detaylı fotoğraf kitabı olma özelliğini taşıyan projesinin detaylarını anlattı.
Neden fotoğraf çekiyorsunuz, daha doğrusu fotoğraflarınız neler anlatmak istiyor?
Fotoğrafçılık da bir tür hikaye anlatıcılığı. Derdimi anlatmak için ruhuma en uygun yöntemin bu olduğuna inandığım için fotoğraf çekiyorum. Modern dünya sisteminin bize sunduğu hayatın karmaşası, yabancılaşan insan, yalnızlık, mutluluk, özgürlük gibi konular anlatmayı seçtiğim dertlerin başında geliyor.
Hindistan Çingeneleri projesini yapmaya nasıl karar verdiniz?
Bir Hindistan seyahatinde, Pushkar Çölü’nde rastladığım çingene topluluğunun benzersiz yaşantısı bu konuyla ilgilenmeye başlamamı sağladı.
Yolculuğunuz boyunca 100’ün üzerinde köy ve kasabayı ziyaret etmişsiniz. En çok nelerden etkilendiniz?
Maddi anlamda hemen hiçbir şeye sahip olmayan bu insan grubunun, sistemin kendilerine reva gördüğü köle hayatını inatla reddedişinden, nefes alma alanlarını teslim etmemek için olan direnişlerinden ve genetiğiyle oynanmamış insanın basit bir hayatın içinde de mutlu olabileceğini görmekten etkilendim.
Pushkar Çölü nasıl bir deneyimdi?
Film seti gibi bir yer… Görür görmez çarpıldım. Derme çatma kulübeler, çadırlar, her yana saçılmış kap kacak, çölün ortasına atılmış bir yatakta sitarıyla şarkılar mırıldanan bilge bir çingene, kilometrelerce öteden kafalarının üstünde taşıdıkları metal bakraçlarla çadırlara su getiren kadınlar, çığlık çığlığa koşuşturan çocuklar, hayvanlar ve çölün etrafa yaydığı sonsuzluk hissi…
Çingenelerin kültürel özellikleri hayat felsefelerini nasıl şekillendirmiş?
Çingeneler ailelerinden ve özgürlüklerinden başka bir şeye aidiyet duymayan insanlar. Sistemin kölesi olmayı reddeden asi bir yapıları var. Yaşam felsefelerinin özünü de bu özgürlük damarı oluşturuyor.
Sizi bu insanların dünyasını yansıtmak için tetikleyen duygular nelerdi?
Her geçen gün daha da köleleşmemizi sağlayan modern yaşantımızın karşısına uyumsuz, laftan sözden anlamayan, verili kalıplara uymayan bir insanın anlaşılması zor serüvenini koymak sanırım. İdeal bir model olarak değil, beraber düşünelim diye… Kölelik nedir? Özgürlük nedir?
Hint kast sisteminin en alt sosyal grubuna ait olan çingeneler nasıl bir halk, özellikleri neler?
Çingene ruhu; uyumsuzluğu, özgürlük anlayışı, ait olmayı reddeden göçebe yaşam tarzıyla, sistemin tüm baskılarına rağmen tam olarak kontrol altına alamadığı, yok olmaya direnen bir garip yaşam formu olarak bu karmaşık toplumun siperlerinde buğulanmaya devam ediyor. Bence en büyük özellikleri, tüm yoksunluklarına rağmen özgürlük alanlarını teslim etmeyen dirençli yapıları.
Hindistan’ın dışında, bir fotoğrafçı olarak sizi heyecanlandıran ve mutlaka yaşam şekline tanık olmak istediğiniz ülkeler ya da halklar var mı?
Dünyanın kuytularında kalmış, sistemin dışında hayatların yaşandığı her yer beni çok heyecanlandırıyor. Buraların kirlenmemiş, temiz insanıyla karşılaşmak; bize sunulan vahşi hayatın tek alternatif olmadığıyla ilgili umutla dolduruyor insanın içini. Şimdiki ilk seyahat kutuplara örneğin, iglolarda yaşayan insanların hayatını çekmeye…
Fotoğrafın en çok hangi alanlarını beğeniyorsunuz? Severek takip ettiğiniz, işlerini beğendiğiniz fotoğrafçılar kimler?
Beni en çok belgesel fotoğrafçılık heyecanlandırıyor. Çekerken de, bakarken de fotoğrafın içindeki insan öğesine, onun serüvenine takarım kafayı. Kahramanım Sebastiao Salgado’dur.