“Daha keşfedecek çok şeyim var”

Son günlerin en çok konuşulan isimlerinden biri Sinem Kobal.

“Daha keşfedecek çok şeyim var”


Ama sen de, Arda da çok göz önünde olan insanlarsınız ve bu şöhretin sonucu olarak insanlar da merak ediyor. O kadar garipsememek lazım sanırım…
Tabii ki göz önünde olduğun zaman insanlar seni merak ediyorlar. Bunu saygıyla karşılıyorum. Bu mesleği yaparken gazetecilere, magazincilere hakaret etmek kadar saçma bir şey yok. Birbirini tamamlayan bir sektördeyiz. Ama bunun bir sonu yok ki… Yaşadığım ve bulunduğum durum ortada. Olabildiğince yara almadan uzak durmaya çalışıyorum. Çünkü ben çocukluğumdan beri çalışıyorum ve emek veriyorum. Bunun sonucunda da sadece işimle ilgili konuşmak istiyorum. Ben buna saygı duyuyorum ama şöyle de bir saygı bekliyorum. Bu konularla ilgili konuşmayı sevmiyorsam ve özel hayatımı göz önünde yaşamak istemiyorsam bu da benim en doğal hakkım. Ben çok özel bir tepki vermiyorum ama bile bile göz önünde yaşamıyorum.

Peki nasıl korumayı düşünüyorsunuz ilişkinizi?
Bunu ilk defa burada söylüyorum. Bir ilişkimiz olduğu doğru... Şu an kalbim çok güzel bir aşkla dolu, Arda’yla çok mutluyuz. Ben de çocukluğumdan beri çalışıyorum. O da çocukluğundan beri çalışıyor. İşlerimizle gündeme gelmekten mutlu olan insanlarız. Elimizde olmadan istesek de, istemesek de bu ilişki gündeme geliyor. Çok göz önünde olmayıp, işlerimizle ön plana çıkmak istiyoruz.

Son olarak yazıldığı gibi Arda’nın senin rol aldığın projelere karıştığı gibi haberlere ne diyeceksin?
Sen mesleğinle ilgili bu tarz kısıtlamalara müsaade eder misin? İnsan ne işle uğraşıyor olursa olsun özgüvene, sevgi ve aşka dayalı bir ilişkisi varsa bu konularla ilgili sorun yaşamaz. Herkesin karakteri ve yaptığı şey bellidir. Kimse kimseyi değiştiremez. Ben arkadaşlarımda, ailemde, sevgilimde de olduğum gibi mutluysam mutluyumdur. Diğer türlü hiçbir şeyin anlamı yok zaten.Televizyonun önünde büyüyen bir çocuk oyuncudan; yetenekli, güzel, alımlı genç bir yıldıza dönüştü Sinem Kobal. 22 yaşında, başarı ivmesi hep yukarı çıkan şanslı ve yetenekli bir genç kız o. 5 Şubat’ta vizyona girecek yeni filmi “Romantik Komedi”de liseli kız rollerinden başarıyla sıyrılıp genç bir kadın rolüne bürünüyor. Ayrıca yeni filminde izleyicilere sürprizlerinin olduğunun tüyosunu da veriyor. Şimdilerde kendini yeniden keşfeden, hem iş hem de aşk hayatında mutluluğun keyfini süren Sinem Kobal’la baş başa bırakıyorum sizleri…

Çocukluğundan beri kamera önündesin. Bu kadar küçük yaşta bu piyasanın içinde olmanın avantajları ve dezavantajları ne oldu senin için?
Dönüp baktığımda ben kendi adıma avantajları olduğuna inanıyorum. İlk olarak 13 yaşında ‘Dadı’ dizisiyle başladım. Sorumluluk sahibi olmanın verdiği his, insanın daha doğru kararlar almasına yardımcı oluyor. Şöyle bir şey var tabii, eğer yanlış seçimler yapmış olsaydım, gerçekten ait olduğum yerin burası olduğunu hissetmiş olmasaydım, o zaman ciddi problemler yaşayabilirdim o yaşlarda. Çocuk yaşta bu işe başlayan herkesin çok iyi yönlendirilmesi lazım. Ailelerinin yanlarında olması ve mutlaka psikolojik destek almaları lazım. Birçok zorluğu da oldu tabii. Çocuk işçi sınıfında çalışıyorsunuz bir bakıma. Hem okul, hem iş… Ama hiçbir zaman büyük sorunlar yaşamadım. Çünkü kendimi buraya ait hissettim hep. Bulunduğum yerde çocukken bile hep çok mutluydum. Bir şeyler öğrenmek daha önemliydi benim için. Dışarıda aklım kalmadı.

“Ait olduğum yer burasıydı” diyorsun. Bunun farkına ilk ne zaman vardın o yaşlarda?
Baleye başladığımda 4 yaşındaydım. Baleden sonra çoğu arkadaşım konservatuara geçti. 13 yaşlarındaydım ve “ne yapsam” diye düşünüyordum. Ailem normal ortaokul ve liseye devam etmemi istiyordu. O dönem okuldan bir arkadaşım reklam filminde oynamıştı. “Ben de böyle bir şey yapmak istiyorum” dedim. Gerçi o dönem her gün bir şey olmak istiyordum. Haliyle ailem beni pek ciddiye almıyordu. Reklam filminde oynayan arkadaşımdan neler yapmam gerektiğini öğrendim ve kast ajansına resmimi gönderdim. 3 ay geçti ve beni “Dadı” dizisinin seçmelerine çağırdılar. Ailem de “Hadi hevesi geçsin götürelim” deyip beni seçmelere götürdü. İş ciddileşince Haldun Dormen ailemi ikna etti. 13 yaşında böylece hem televizyonla hem de tiyatroyla tanışmış oldum.

Arkanda hep annenin ismini duyuyoruz. Kararlarını almanda ne kadar etkili annen?

Ben çok küçük yaşlarda başladığım için annem 18 yaşına gelene kadar hep benimle birlikte setlerdeydi. Çünkü çok ufak olduğun için kendi etrafını toplayamıyorsun, uykun geliyor, acıkıyorsun; çocuksun nihayetinde. Set şartları da oldukça ağırdır. O dönemde annem inanılmaz destekti, saatlerce beni setlerde bekledi. Hakkını asla ödeyemem her anne gibi. Onun dışında proje seçerken tabii ki fikirlerini alırım ama danışacağım bu işin profesyonelleri olan isimler de var etrafımda. Ama en son kendi içimde karar veriyorum. Çünkü kendi karar verdiğin şeyin sonucu seni hiçbir zaman şaşırtmaz.

Nasıl bir anne-kız ilişkiniz var?
“Zamane kızları ve anneleri” konseptli bir reklam filminde oynadınız… Ben çok şanslı bir kızım. Annemle çok iyi iki arkadaş gibiyiz ama onun koyduğu garip bir mesafe de var. Bunu bilirim ve annemden hala çekinirim. Ailemle hiçbir zaman kopukluğum olmadı. İnsanın asıl dünyasının ailesi olduğunu düşünüyorum. Reklam filmi hikayemiz de şöyle: Reklam filminde oynadığımız firma bir araştırma yapmış. “En çok sevilen ve örnek alınan genç kız kim” diye. Çıkacak ismin ve annesinin rol alacağı bir reklam düşünmüşler. Benim ismim çıkmış anketten, bunun üzerine bana ulaştılar. Anneme ilk sorduğumda, “Asla beni bulaştırma” dedi ama sonra ikna etmeyi başardık. Çünkü çok güzel bir hatıra olacaktı bizim için.

Aile kavramına bu kadar önem veren biri olarak sen erken yaşta aile kurmayı düşünüyor musun?
Nasıl bakıyorsun evliliğe? Bu konu çok fazla büyük cümleler kurabileceğim bir konu değil. Özel hayatında yaşadıklarının sana neler getireceği hiç belli olmuyor. Bu konuda söylenecek en güzel şey; en hayırlısı ne zamansa o zaman olsun. İşimle, özel hayatımla ilgili hayaller kurabilirim ama evlilik, çocuk, aile sahibi olmakla ilgili konularla ilgili çok fazla büyük cümleler kurmayı doğru bulmuyorum. Hep öyle olmaz mı? Çoğu insanın hiç ummadığı bir anda da başına gelebilir. Ya da en beklediği anda beklediği olmaz.

Biraz yeni fi lminden konuşalım. Liseli kız rolleri, “Selena”’dan sonra “Romantik Komedi”deki rolün, bu imajı kıracak türden bir rol mü?
Oyunculukta şöyle bir şey var. Belli bir yaşa gelene kadar geçiş işleri bulmak zorundasın. Ben proje seçerken yaşımı düşünerek değerlendirme yaptım ve buna çok dikkat ettim her zaman. 20 yaşından sonra ister istemez hem fiziğin hem görüntün oturmuş oluyor. Karakter canlandırmak için daha geniş bir yelpazen oluyor. Ben artık o dönemi atlattım. İlk olarak da “Romantik Komedi”yle bu geçişi yapmış oluyorum. Canlandırdığım karakter Didem, 26 yaşında ve metropol hayatı yaşayan, çok eğlenceli bir karakter. Filmin dinamosu aslında. İzleyenler de bu filmde beni biraz daha farklı ve büyümüş görecekler.

Bu fi lmle birlikte artık yeni bir Sinem’le de tanışmış olacağız sanırım. Sen nasıl hissediyorsun bu dönemde kendini?
Aslında geçen sene başladı insanlar sormaya; “Sende bir değişiklik var ama ne?” diye. Sonra “Bulduk, sen büyümüşsün” gibi yorumlar geldi hep. Bu bana keyif veriyor. Çünkü sürekli kendimde yeni bir şeyler keşfediyorum. Daha keşfedecek çok şey olacak biliyorum. Bir projeyle cebimdeki her şeyi dökemem. Aslında cebimde birçok not var. Ben bunları yavaş yavaş izleyicilere sunmak istiyorum. Bu yüzden her gelen teklifi kabul etmiyorum, bu yüzden her gelen işi yapmıyorum. Çünkü hiçbir acelem ve hırsım yok. Her yerde olmalıyım, her şeyi ben yapmalıyım gibi bir hırsım olmadı hiçbir zaman. Tek bir isteğim var, o da yavaş yavaş doğru işler yaparak ilerlemek. Henüz 22 yaşındayım… Çoğu insanın bu işe başladığı yaş aslında benim yaşım. Bu hem avantaj hem de dezavantaj. Çocuk yaşta bu işe başlayıp devam eden pek kimse yok. Yurt dışında da bunun çok örneği var. Bunu kaldırmak zor, Türkiye’de bunu kaldırmana yardımcı olacak ortam da yok. 18 ya da 20 yaşında olduğunu unutup, çok acımasız eleştiriler oluyor. İşine konsantre olmanı engelleyecek çok faktör var.

22 yaşında, oyuncu aynı zamanda üniversite öğrencisi Sinem Kobal nasıl bir genç kız?

Aslında baktığında herkes senin hakkında bir fikir sahibi. Herkes bir şekilde seni tanıdığını düşünüyor. Bana baktığın zaman kendi halinde bir genç kızım ben. İşim bittiği noktada hayatıma kendi yaşıtlarım gibi devam ediyorum. Beykent Üniversitesi Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetimi Bölümü son sınıft ayım. Arkadaşlarımla, ailemle olmaktan keyif alan biriyim. Yapmak istediklerim ihtiyaçlarıma göre dönem dönem değişiyor. Zaman zaman yalnız kalıp film izleyip, kitap okuduğum da oluyor, seyahat edip yeni yerler keşfetmek de, arkadaşlarımla boş boş oturmak da. Ben bu mesleğin getirdiklerine –şöhret denirse buna- zaten çok alıştığım için bu beni çok da kendimden uzaklaştırmıyor. İşimde çok disiplinli her şeyin çok farkında, işim bittiği andan itibaren 22 yaşında kendi halinde biriyim. Sadece hayatım biraz daha kısıtlı, ister istemez biraz daha dikkat etmek zorundayım. Tek zorlandığım yanı bu.

Kendinde sevmediğin özelliklerin var mı?
Aslında kendimle barışık bir insanımdır. Kusurlarımla da barışığım. Ama beni üzdüğü için en sevmediğim yönüm, duygusallığımdır. Bir de bazen çok fevri olabiliyorum. En yakın arkadaşların kim? Çok uzun yıllara dayanan çok sevdiğim arkadaşlarım var. Kızlı erkekli 10 kişilik bir grubuz. Benim için hepsi çok önemliler. Beni çok iyi tanıyorlar. Kötü olduğum anları çok iyi bilirler. Çok destekler her zaman. Bazen onlara gerçekten çok ihtiyacım oluyor.

Son günlerde hakkında çok fazla haber okuyoruz. Sen bu haberleri okuduğunda neler hissediyorsun?

Nasıl bir duruşun olduğunu söyleyebilirsin? Biz oyuncular insanlara bir şeyler sunuyoruz, onlar da seyrediyorlar. Doğal olarak yorum yapma ve eleştirme haklarına sahipler. Bunu her zaman olgunlukla karşılamak gerekiyor. Ama oyunculuğunun dışında istesen de istemesen de gazeteler seninle ilgili bir sürü haber yapıyor. Benim en çok üzüldüğüm yan bu. Çünkü ben özellikle yazdan beri hiçbir şekilde bir yere ne konuştum, ne de tek kelime bir şey söyledim. Ama bir şekilde senin adına bir sürü haber çıkıyor ve bunun sonucunda insanlar seni farklı değerlendirebiliyor. Bu tabii ki çok yorucu bir durum ama maalesef bizim mesleğimizin getirisi bu. Ben artık çok fazla umursayıp kendimi yıpratmıyorum. Ama insanların sana ait olmayan cümlelerle ve sana ait olmayan haberlerle farklı yönlendirilmeleri bende huzursuzluk yaratıyor.