Bir demet yetenek: Demet Özdemir
Yeni jenerasyonun en çok konuşulan isimlerinden biri olan Demet Özdemir kimdir? Rol aldığı diziler, hedefleri, aşka bakış açısı... Yanıtlar için, Elele dergisinin Ağustos 2016 sayısında yayınlanan röportajın tamamını buradan okuyabilirsiniz.
Ünlü olmadığınız zamanlara özlem duyuyor musunuz?
O zamanla bu zaman arasında çok büyük bir fark yok. Sadece son dönemde alışamadığım bir durum, belki çok fotoğraf çekilmesi ve bazen benim de keyif almak üzere geldiğim bir ortamda kimseyi kırmamak adına kendi anlarımdan sürekli feragat etme durumunda kalmak. Bir de müsait olmadığım anları da fotoğraflamak isteyebilenler. Ama bu söylediğim bile gerçekten gurur verici ve güzel, sadece siz sorunca aklıma ilk bu geldi.
O yıllardan kalma annenizin ya da babanızın
aklınızdan hiç çıkmayan bir tavsiyesi var mı?
Annem ve babam hiçbir zaman kararlarıma karışmadı. Ben de hep kendi bildiğimi yaptım. Benim hayatıma en çok karışan, içinde olan hep ablam oldu. Ablam da her zaman bana; “En iyisini sen bilirsin. İçgüdülerini dinle” dedi. İçgüdülerime gerçekten çok inanıyorum, beni bugüne kadar hiç yanıltmadılar.
Bu yolculuk sırasında aşmakta çok zorlandığınız bir
engelle karşılaştınız mı?
Zamansızlık benim en büyük engelim ve zorlandığım alan. Kendimi geliştirmek adına birçok hayalim ve planım var. Yabancı dil, sanat, sinema, tiyatro, farklı toplumları ve insanları deneyimlemek… Onlarca bu tarz fikir ve plan derken setten eve dönmek bile bazen bir lüks olabiliyor. Umarım tüm istediklerimi bu düzensiz yaşam içerisinde düzene koyup yapabileceğim.
Başarılı bir kadın olarak, hayalleri için adım atmak
isteyip de cesaret edemeyen diğer kadınlara vermek istediğiniz bir mesaj ya da
tavsiye var mı?
Bu hayatta bir kadını en güzel hissettiren duygu kendi ayakları üzerinde durabilmek ve başardığında bunun övgülerini alabilmek. Bunun için de herkes kendi iç sesine ve hayallerine sağlam adımlarla ilerlesin ve mutlaka meslek sahibi olsun.
Oyunculukta ulaşmak istediğiniz hedef ne? Herkes
tarafından tanınan ve hatırlanacak bir oyuncu olmak mı yoksa sizi tatmin olmuş
hissettirecek noktaya ulaşmak mı?
Oyunculuğumla hatırlanacak işlerde olmak istiyorum. Göz önünde olmak ya da belirli bir gelir düzeyine sahip olmak için bu işi yapmıyorum. Bizim sektörde yıldız olmak da yıldız kalmak kolay değil. Ben her gün kendime bir şey katmaya çalışıyorum. İyi oyuncularla oynamak, kendimi daima ilerletmek istiyorum. Uluslararası platformlara açık, uzun soluklu projelerde yer almak herkes gibi benim de temel hedefim.
Başarınızın ne kadarını yeteneğinize, ne kadarını
şansa bağlıyorsunuz?
Ben çalışarak, kimseye zarar vermeden, kimsenin hakkını çiğnemeden doğru enerjilerle yolumda ilerliyorum. Kazandıkça paylaşıyorum, sevildikçe seviyorum. Açıkçası işimi şansa bırakacak biri değilim. İddialı ve disiplinliyim. Bulunmaz Hint kumaşı olmasam da çok çalışıyorum ve çalıştıkça da kendimi ve potansiyellerimi daha iyi yansıttığıma inanıyorum.
Başkalarının sizinle ilgili düşüncelerini ne kadar
önemsiyorsunuz?
Belki bu şu anda öğrencilik döneminde olduğumdandır; gerçekten önemsiyorum. Gerçi öğrenmenin yaşı olmayacak bu hayatta onu da biliyorum ama yine de ileri dönemde, daha olgun yaşlarda biraz daha kendim olup, kulaklarımı tıkamam gerekebileceğine inanıyorum.
Huzurlu hissetmek ve sakinleşmek istediğinizde neler
yapıyorsunuz?
Ailem ve en yakınlarımla vakit geçiriyorum. Bazen hiç konuşmasam da, insana yanında olduğu bildiği biriyle aynı evde soluk almak, ona sırtını yaslamak büyük huzur veriyor.
‘Çilek Kokusu’ ve bir anda gelen şöhret sonrasında
insanların sizi bu kadar çok sevmesini ve benimsemesini nasıl yorumluyorsunuz?
‘Şöhret’ kelimesinin altı daha yüklü. Açıkçası ben kendimle ilgili daha hafif şeyler düşünüyorum. Daha yolun başındayım ve yapmak istediğim, öğrenmeyi hedeflediğim onlarca şey var. Şimdilik bulunduğum yerin tadını çıkararak yavaş yavaş basamakları çıkmak istiyorum. Aslında tüm yükselişimi de ‘Çilek Kokusu’na bağlamak doğru değil. Özellikle çocuk hayranlarım ‘Sana Bir Sır Vereceğim’ dizisiyle oluştu. Çok az sürse de ‘Kurt Seyit ve Şura’da büyükler tarafından fark edildim, beğenildim. ‘Çilek Kokusu’yla da hem artık birkaç yıl büyüdüm hem de eski sevenlerim ile yaşları daha büyük genç bir kitleye kendimi sevdirmeyi başardım. Olduğum yeri hak ettiğimi düşünüyorum. Samimiyim ve demek ki bunu da izleyicilerime güzel geçiyorum ki beni sağ olsunlar destekliyorlar. Onların enerjisiyle ben de daha fazlasını vermeye ve ilerlemeye gayret ediyorum.
Uzun yıllar dans ile uğraştığınızı, öncesinde avukat
olmayı dilediğinizi biliyorum. Oyunculuk aklınıza ilk ne zaman düştü?
Küçükken hep insanlara iyilik etmek, onlara yol göstermek adına avukat, polis, pilot gibi öncülük eden bir meslek sahibi olmak istiyordum. Dans, hayatıma ablamdan dolayı girdi. Güzel dans ediyordu ve bunu profesyonel olarak yapmaya başlamıştı. Tüm büyüme çağım boyunca ablama özendiğim için bu konuda da ona özendim ve onunla dans etmek istedim. İşi ilerletip sahneye çıkmaya ve konserlerde dans etmeye başlayınca, seyirciye karşı göz önünde olmak çok hoşuma gitti. Dans ederken şarkıların içine girip kendimi kaptırdığımdan, arkadaşlarım benim oyuncu olmayı denemem gerektiğini söyler oldu. Ailem de destekledi ve dansta kazandığım para ile oyunculuk eğitimi almaya başladım.
Kararınızdan şüphe duyduğunuz ya da sorguladığınız
zamanlar oldu mu?
Asla olmadı. Ben zaten pişmanlıkları olan biri değilim. Her karar ve yaptığımın hata dahi olsa arkasında dururum. Beni bugün ben yapan her şey geçmişimdir ve demek ki yaşamam lazımmış derim. Kendimi sorgulamayı geçmişe yönelik değil, yapıcı olması adına geleceğe yönelik yapılması gerektiğinde yaparım. Dans bana çok güzel bir disiplin, kondisyon ve seyirci karşısında çok çalışarak hatasız olmayı öğretti. Kendi ezberimi yaparken yanımdakini de eş zamanlı takip etme yetisini kazandırdı. Oyunculuk çok özel bir meslek. Göründüğü gibi hiç kolay değil, ama ben sabahlara kadar dans edip, sonra karavanla şehir değiştirip ertesi gün başka şehirde de sahne aldığım bir tempoya alışkın biri olarak, bu işe tüm gönlümü koydum. Çalışkanım, işten asla kaytarmam. En iyisi olana dek sonuna kadar talep edileni veririm. Çok mutluyum böyle bir mesleği icra etmeye gayret ettiğimden dolayı. Tüm düzensizliğine rağmen ben işimi aşkla yapıyorum.
Şöhret olmadan önce İzmit’te geçirdiğiniz çocukluğun
karakteriniz üzerindeki etkilerinin neler olduğunu düşünüyorsunuz?
Özgür bir çocukluk geçirdim. Bir de kendimden 10 yaş büyük bir abla figürü vardı evde. Ablası olan kızlar bilirler, ablamın peşinde koşmaktan ve ona yetişmeye, onun yaptıklarını yapmaya çalışmaktan erken büyüdüm. Belki bugün sahip olduğum bitmez enerji de buradan kaynaklıdır. Hep başından büyük işleri yapmaya gönüllü ve hazır oldum. Annemler ev işleriyle uğraşırken ben sessizce evi terk eder, ablamın okuluna onun peşine giderdim. Yön duygum da kesinlikle böyle gelişti. Yolları çok iyi bulurum. Hayatta hep özgür olmak ve kendi yolumu bulmak için çalıştım. Kimse de beni zorla başka bir yere yönlendirmedi.
Sizce erkekler kadınlardan daha masum olabilir mi? Birçok konuda daha basit ve saf düşündükleri, kadınlar kadar fesat olmadıkları inancına katılıyor musunuz?
Erkekler kadınlardan düşünce yapıları gereği daha net. Biz içimizde kurup, belki tam düşüncelerimizi yansıtmayıp, entrika planlarıyla hep farklı boyutlar yaratabiliyoruz. Erkekler daha düz birçok konuda. Ama kadının da sahip olduğu sadakat ve adanmışlık erkeklerde bulunmuyor. Ying yang, artı ile eksi… Ne ayrı, ne gayrı. Bence her konuda eşitiz, sadece kulvarlarımız farklı ama özetinde ortalamamız aynı.
Peki, kadınların en hayran verici özelliklerinin ne
olduğunu düşünüyorsunuz?
Bir kadın kendini ve potansiyelini bilirse cazibesinin önüne kimse geçemez.
Aşık olduğunuzda tüm duygularınızı en yoğun haliyle
gösterebilir misiniz yoksa bundan çekinir misiniz?
Ben duygularımdan kaçan bir insanım. İlişkide önce kendim derin duygularıma inanmam. Sonra semptomlar bir şekilde onu gösterdiğinde anlar, ne kadar inkar etsem de sonunda teslim olurum. Zor teslim olurum ama güvendikten sonra da kendimi açarım. En azından açtığımı sanırım.
Birlikte olduğunuz kişiyi kaybetmekten korkar
mısınız?
Korkunun ecele faydası yok. İçimden geldiği gibi yaşarım, kurallara, planlara, oyunlara hiç vaktim olmadı. Zaten korkmaya da gerek yok; gerekirse sevdiğini kaybetmeyecek şekilde yaşarsın.
Bir erkeğin kalbinizin kapılarının aralanmasını
sağlayacak ilk adımı ne olabilir?
Beni gerçekten sevdiğine inanmak. Benim için en önemli olan bu. Sevildiğimden ve karşımdakinin önceliği olduğumdan emin olunca sevebiliyorum.
İlişkide sevgiliniz ne yaparsa arkanıza bile
bakmadan uzaklaşırsınız?
Aldatmak demeyeceğim çünkü o zaten en uç nokta. Ben çabuk etkileniyorum her şeyden, en ufak bir yalanda ya da ikinci plana atıldığımı hissettiğim an arkama bakmadan uzaklaşırım. Zaten asiyim, bu konularda da gerçekten gözüm karadır.
Son dönemde özlemini duyduğunuz ya da eksikliğini
hissettiğiniz bir şeyler var mı?
Güzellik yarışması adayı gibi yanıt veriyor olacağım ama gerçekten huzur ve barış içerisinde bir dünyada yaşamak en büyük isteğim.
Bu ülkede en çok merak edilen konulardan biri de evlilik.
Bununla ilgili neler düşünüyorsunuz? Çocuk sahibi olmak ve evlenmek henüz çok
uzak konular mı?
Belki de yaşım gereği şu anda tamamen kariyerimi düşünüyorum. Çocuk şu anda bana çok uzak, daha kendim bence çocuğum.
Hayranlarınızın size söylediği unutamadığınız bir
söz ya da mesaj var mı?
Sevenlerim bana çok güzel hediyeler hazırlıyor, gönderiyor, mektuplar yazıyor. Geçen sene Bursa’da aşırı yoğunluktan ve AVM yönetimi güvenliği talebi ile yarım kalan imza günüm sonrası bana gelen video ve mesajları unutamıyorum. Hepsi benim için çok değerli.
Onsuz yaşayamam dediğiniz neler var?
Türk kahvesi, lastik ayakkabı, ablam.
Yalnızlıktan korkar mısınız?
Korkmasam da yalnız olmayı tercih etmem.
En çok neyin hayalini kurarsınız?
Sizlere dizilerde izlettirdiğimiz sanki baş başa gibi görünen aşk sahnelerinden en güzel olanının gerçeğini; tüm set ekibi tabii yanımda olmadan sevdiğimle yaşayabilmek.
Günün en iyi hissettiren ve en yaratıcı olduğunuz saatleri
gündüzde mi gecede mi saklı?
Gerçekten 24 saat aynı verimde çalışabilmeye alıştım ama işin sonuna geldikçe verimim de keyfim de daha yerinde oluyor.
Hep başucunuzda duran kitaplar var mı? Sevdiğiniz bir
yazardan unutamadığınız bir cümleyi paylaşmanızı istesek…
Özdeyiş kitaplarını çok seviyorum. Uzun roman okumaya vaktim olmasa da yatmadan önce birkaç motive edici söz bile okumak bana iyi geliyor. Mevlana’nın sözlerini seviyorum. ‘Küçük Prens’i birkaç kez okudum, ilham veriyor. Geçen gün okuduğum ve bayıldığım sözlerden biri: “Yürürken başımın yerde olması sizi rahatsız etmesin. Benim tek derdim; yere düşen edebinize takılmamak.” Çok iyi değil mi? Duymamıştım bayıldım, bu ara favori cümlem.
Bu sıralar sürekli düşündüğünüz bir şey var mı?
Ülke bütünlüğü ve barışı ile Ata’mızın izinden ışık saçan günler, geceler.
Kısa Kısa
Kariyer mi aşk mı?
Geniş düşünelim; C hepsi.
En gizli korkunuz?
Tek başına uyumak.
Sabah ritüeliniz?
Yıkanmak ve hemen kahvemi içmek.
Sizi en çok güldüren kişi?
Sosyal medya fenomenleri.
En çok sinirlendiğiniz hareket?
Saygısızlık, edepsizlik.
Vücudunuzda değiştirmek isteyeceğiniz yer?
Yaramazlık ve acelecilik kaynaklı yara izlerim. Ekranda kötü çıkıyor yoksa bende anıları var.
Uğuruna inandığınız şey?
Paylaşmak.
Çantanızın olmazsa olmazı?
Şarj aleti.
Vazgeçilmez güzellik ürününüz?
Dudak nemlendiricisi.
Kişisel bakım sırrınız?
En
iyi markaların kozmetik ürünlerini kullanıp, günlük temizliklerimi aksatmadan
yapmak, set dışında makyaj yapmamak ve haftalık bakımlar.
Röportaj: Ece Üremez
Fotoğraf: Deniz Özgün
Son dönemdeki
gençlik dizileriyle başlayan ani yükselişi, her adımını takip eden ve çılgınlar
gibi seven bir hayran kitlesine sahip olmasına neden olunca haliyle biz de bu
doğal ışığın ardında gizli olanları, Demet Özdemir’e dair daha fazlasını
keşfetmeye karar verdik. Yapmacık gerçeklikle tezat oluşturan yapısı,
oyunculuğunda yakaladığı samimiyetin bir kanıtı olduğu kadar ilişkilerindeki
doğallığın da bir işareti olmalı. Hem cool hem sevimli olmayı aynı anda
başarıyor oluşu ona dair bir başka cazibe unsuru olarak karşımızda duruyor.
Dikkat çekmekten korkmuyor ama bunun için hayatının hiçbir anında özel bir çaba
da sarf etmiyor. Yola avukat olma hayaliyle çıkan ama aldığı virajlar sonunda
kendini kameranın önünde bulan başarılı oyuncu, geldiği noktadan oldukça
memnun. Üstelik, bu memnuniyeti ve içinden dolup gözlerinden taşan sevgiyi her
hareketinde hissediyorsunuz. Yerinde pek de duramayan yapısı, aniden derinleşen
gizemli bakışlarıyla birleştiğinde ise onun dünyasına dair bir adım daha atma
isteğini yakalıyorsunuz. Sahip olduğu şöhretten şikayet edenlerden değil
yaşadıklarının tadını çıkaranlardan, dolayısıyla da mutluluğun yakıştığı
kadınlardan o. Genetik yapısı ve dikkat çeken yüz hatları da kısa sürede ilgi
odağı olmasının nedenlerinden şüphesiz. Ama daha önemlisi oyunculuk ile olan
gönül bağı, çalışma tutkusu ve işine olan hevesi… Belki de sezonun vazgeçilmezi
olmasının sırrı budur. Keza, ‘Her yaz Demet Özdemir’ dedirten cinsten bir
bağlılık yaratan oyunculuğu, bu kez de ‘No:309’ dizisindeki Leyla karakterinde
hayat buluyor. O gün setten çıkıp yanımıza gelen, kapak çekim halleri bitince
de tekrar sete dönecek olmasına rağmen enerjisi hep yükseklerde olan bir
insanla tanışmak elbette şaşırtıcı bir tecrübe oldu. Özellikle de memleketin
halinin ruh emici görevi gördüğü şu günlerde umut ve ışık dolu biriyle tanışmak
güzeldi. Tam da bu yüzden tahmin ediyoruz ki, birazdan gökyüzüne yükselip
yıldız tozu serpecek gibi gözüktüğü bu karelere yansıyan ışığı her geçen gün
daha da parlayacak. Öyleyse, bu röportajda paylaştıklarıyla ona her zamankinden
daha yakın olmak için ne bekliyorsunuz?
‘No:309’ farklı hikayesiyle dikkat çekti. Siz senaryoyu nasıl yorumluyor ve kendi karakterinizi nasıl değerlendiriyorsunuz?
‘No:309’
uzun zamandır özlenen bir anne-kız draması aslında. Her ne kadar Lale
karakterinin aşk hikayesi üzerine yazılmış olsa da aile ve anne-kız
diyaloglarıyla dizi kendini ayrıştırıyor. Lale; idealleri olan cici bir Türk
kızı. Mahallesinde annesinin imkanları ile yetişmiş, öğretmen olmuş, atanmayı
bekliyor. Koca peşinde değil, kariyer peşinde koşma niyetinde. İyi bir kız,
cesur, bir o kadar da dobra ve inatçı. Ben de çok cesurumdur ancak ayaklarım
yere çok sağlam basar. Ben de kariyer hedeflerimin hayalini hep kurdum ama
bunun için durmadım, hep koştum. Lale bana göre daha naif. Ben zaten küçük
yaştan beri çalışıyor ve kendi ayaklarımın üzerinde duruyorum. Lale
karakterinin başına gelenler benim başıma gelemez mesela.
Bu role sizi ikna eden neydi?
Yapım şirketim senaryo ile önüme geldiğinde ilk bölümün senaryosunu okudum ve diyaloglara güldüm. Görüşmeye gittiğimde uzun zamandır olmayan bir anne-kız dramasını konuştuk ve anne Sumru Yavrucuk dediler. Başka da hiçbir detay henüz netleşmemişti ama ben Sumru Yavrucuk ismini duyar duymaz oynamayı kabul ettim. Yılların eskitemediği bir yetenek. Sumru Abla, benim bugüne gelmemdeki kararlarımı alırken bana en doğru yolları gösteren bir büyüğüm. Onunla bu kadar yakın oynadığım için çok şanslıyım.