Devir onların devri

Bir süredir radarımızdalar. Güzeller, yakışıklılar, iyi oyuncular... Elbette dikkatimizden kaçmadılar. Elimizden de! Yıldızı parlayan beş genç oyuncu ile bir araya geldik.

Devir onların devri

Burak Çelik / “Hayatta sloganım; geri çekilme”
Türkiye’de ve dünyada Best Model birincisi oldu ama o yeteneğini oyunculuk üzerine geliştirmeye karar verdi. ‘Karagül’ dizisiyle setlere adım atan Burak Çelik, hızlı adımlarla yükselişe geçen isimlerden. Ve sadece 22 yaşında.

Nasıl bir ailede büyüdün?
Bir erkek, bir de kız kardeşim var. Annem ve babam bize her zaman sıcak bir aile ortamı sundu. Birbirine her anlamda destek veren bir aileyiz.

Oyunculuk aklına ne zaman düştü?
Aslında çocukluğumdan beri ekran önünde olmak istiyordum ama nasıl, hangi konumda olacağını hiç düşünmemiştim.

Seni buraya getiren adımlar neler oldu?
Kariyerime ilk olarak mankenlikle başladım, ilk işim Hakan Akkaya defilesiydi. Çok güzel çok heyecanlıydı hala her anını hatırlıyorum. Daha sonra Best Model of Turkey yarışmasına katılmaya karar verdim ve yarışmaya hazırlanmaya başladım. Türkiye’de ve dünyada birinci oldum. Yarışmaya hazırlık döneminde aklımda oyunculukla ilgili düşünceler oluşmaya başlamıştı ve oyunculuk eğitimi alıyordum. Dünyada birinci seçildiğim gün şu an oynadığım ‘Karagül’ dizisinde ilk bölümüm yayınlandı, hayatımın en güzel günlerinden biri diyebilirim…

Kendini oyunculuk konusunda geliştirmek için neler yapıyorsun?     
Dolunay Soysert, Ümit Çırak, Ayşegül Aydın’dan eğitim aldım. Çekimlerin İstanbul dışında olması sebebiyle bir süre derslere ara vermek durumunda kaldım ama mümkün olduğunca, fırsat buldukça film izlemeye ve yeni projeleri takip etmeye çalışıyorum.

Oyunculuk eğitim mi yoksa heves ve yetenek işi mi sence?
Bence hepsi diyebiliriz. Heves ve yetenek varsa bunun eğitimle pekiştirilmesi gerektiğini düşünüyorum.

İdolün var mı?
Marlon Brando ve Al Pacino.

Hayatının dönüm noktası olarak gördüğün bir olay var mı?
Best Model of the World’de birinci olmam benim dönüm noktam.

En çok neye gülersin hayatta?
Birlikte zaman geçirmekten keyif aldığım insanlar en büyük neşe kaynağım.

Hayattaki sloganın ne?
Don’t hold back! (Geri çekilme)

Sık sık aklına gelen şiir hangisi?
Kısa bir süre önce bir dergide okuduğum Johann Wolfgang Von Goethe’nin ‘Mülkiyet Üzerine’ şiiri.

Nasıl bir kadın seni etkileyebilir?
Zeki ve kendine güvenen kadınlar diyebilirim.

En büyük zaafın ne?
En çok tatlıya karşı zaafım var.
Dilşat çelebi / “Sadece yapmadıklarımdan pişman olurum” 
30 yaşındaki Dilşad Çelebi aslında uzun yıllardır hayatımızda. Ancak özellikle ‘İntikam’ dizisi ve ardından ‘Bugünün Saraylısı’yla yakaladı başarıyı. İstanbul Bilgi Üniversitesi Bilgisayar Bilimleri mezunu olan Çelebi, daha çocukken sahnelerin ve hatta müzikalde oynamanın hayalini kuranlardan.


Nasıl bir ailede büyüdün?
Orta sınıf bir ailenin ikinci çocuğuyum. Annem avukat, babam orman yüksek mühendisi. Babam solcuydu, annem de sağcı olduğunu iddia eden solcu. İşin içinde memuriyet olunca bol bol taşındık tabii. Ama hangi şehre gidersek gidelim orman işletmesi lojmanında yaşadığımız için evde kapalı bir çocukluk geçirmedim. Çocukluğum deliler gibi sevgi görerek geçti diyebilirim.

Aklına ilk ne zaman düştü oyunculuk ateşi?
Daha çocukken ‘Müzikal ne güzel bir şey, müzikalde oynasam ya’ diyordum ama gerçekleşme ihtimali olmayan bir hayal gibiydi daha çok. 

Kendini bu konuda geliştirmek için neler yapıyorsun?     
Projelerimden önce yapım şirketleri aracılığıyla birkaç özel ders aldım. Ayrıca ikinci bir yüksek lisansı drama ve oyunculuk üzerine yapmayı çok istiyorum ancak oyunculuk geçmişi olmayanlar için bu durum özel okulların tekelinde. Bense hayatımda eğitime para harcamadım çünkü paralı eğitime karşıyım. Bu nedenle o projeyi bir süre daha ertelemek zorunda kalacağım.

Hikayenin bugüne ulaşan sonunda hayal kırıklığı mı umut mu var?  
Kah umutsuzluğa kapılıp kah şen şakrak. Ama her zaman içinde bulunduğum hikayeyi severek.

Oyunculuk hayatının merkezinde mi?
Yazma aşkımla oyunculuk aşkım içimde kol kola girmiş halay çekiyor.

En büyük hedefin ne?
Bir gün uzaya gideceğim.

Hayatındaki en büyük yenilik ne?
Büyüdüm.

Denemek mi, pişman olmak mı?
Ben sadece yapmadığım şeyden pişman oldum.

Aşk sana ne ka
dar yakın?

Bir ben var ki benim içimde benden öte benden ziyade.

Mutluluk kareni anlatır mısın?
Bir traktör römorkunda ailemle birlikte kiraz toplamadan dönerken...

Şu sıralar en çok nelere kızıyorsun?
Halkımın seçimlerine... Kendine benzemeyen insanlardan korkan, rahatsız olanlara... Tüketim odaklı zihniyete...

Özge Gürel / “Hayatın akışını aşk için değiştiririm”
‘Kiraz Mevsimi’ dizisinde Öykü karakterini canlandıran 27 yaşındaki Özge Gürel aslında uluslararası ticaret mezunu. Üniversitenin son yılında gönlünü oyunculuğa kaptırmış ancak o zaman bu hayali gerçekleşmemiş. Sonra her şeyi akışına bırakmış ve bugün çok sevdiği setlere kavuşmuş.

Hikayen nasıl bugüne ulaştı?
Yaptığım hatalar sayesinde diyelim. Kariyer anlamında çok risk aldım, korkmadım. Bu oyunculuk için geçerli değil sadece. Ne istediğini bilmeyen her lise öğrencisi gibiydim. Ama ne istediğimi öğrenmek önceliğimdi. 24 yaşımda öğrendim ki oyuncu olmak istiyormuşum. Şimdi ne istediğimi biliyorum ve sevdiğim işi daha iyi yapmak için kendimi geliştirdiğim süreçteyim.

Neler yapıyorsun?
Sanatın her dalıyla uğraşıyorum çünkü oyunculuk hepsinden bir parça. Okuyorum, izliyorum, derslere gidiyorum. En önemlisi gözüm açık yaşamaya, anları kaçırmamaya çalışıyorum.

Oyunculuğu hayatının merkezine oturtabildin mi peki?
Hayır, insan potansiyelini tek bir şeyle sınırlandırmamalı. Oyunculuk benim için çok önemli ama hayatımın merkezinde kendim var. Yarın başka bir iş yapabilirim ve yine mutlu olurum. Keşfetmediğim bir sürü şey var daha.

Sence en tehlikeli duygu hangisi?
Kıskançlık, çok fazla duyguya dönüşebilen ürkütücü bir duygu. Kendimde asla barındırmıyorum ve barındıran insanlarla da aynı ortamda bile bulunmuyorum.

En çok ne güldürür seni?

Bebekler ve hayvanlar.

Hayatının akışını ne için değiştirirsin?
Aşk için.

Aşka ne kadar yakınsın peki şu anda?
Şu anda tam olarak aşkın içindeyim.

İkili ilişkilerde nasıl birisin?
Zor bir insanım. Teslimiyet keyiflidir bazen ama benim mizacım öyle değil.

Kendin için nasıl bir koruma kalkanın var?
Umursamazlık ve yok saymak en büyük savunma mekanizmam. Strateji bilmem, yapmam, insanları değiştirmeye çalışmam.
Yiğit Kirazcı / “İnsanlar bana tanıdık duygusuyla bakıyor”
‘Güllerin Savaşı’ dizisiyle kariyerinin çıkışını yakalayan Yiğit Kirazcı 31 yaşında. Reklam bölümünde okurken, reklam dünyasının ona göre olmadığına karar verip felsefe dersleri almaya başlıyor. Ardından modelliği deniyor ama en sonunda oyunculukta karar kılıyor. 

Nasıl karar verdin oyuncu olmaya?
Hep hayalperesttim. Küçüklüğümden beri masa başında sabah 9 akşam 6 bir işte çalışamayacağımı biliyordum. Biraz dikkat dağınıklığı hastalığım var bile diyebilirim. Önce bana en iyi gelen şeyin yazmak olduğunu düşündüm ama yazarken sadece elin, kafan çalışıyor. Vücutta enerji aynen kalıyor. Çok hareketli biriyim, bu yüzden günün sonunda kendimi tiyatro eğitimi alırken buldum. Ve dizilerde, tiyatrolarda oynamaya başladım.

Hayalinde nasıl bir karakteri canlandırmak var?
Senaryonun bütününde anlattığı bir dert var ya hani, işte ben o bütünü renklendirecek, derdi olan bir karakter isterim. 

Tüm bunlar olurken bir de Arjantin’e yerleştin aşk için öyle değil mi?
Evet, Arjantinli bir kıza aşık olup Arjantin’e gittim. Türkiye’de kazanamadığım parayı orada altı ayda kazandım. Sonra kız arkadaşımla buraya geldik. Hayalimizde modellik yaparak dünyayı gezmek vardı. Türkiye’ye gelince ‘Mavi Kelebekler’ diye bir dizide oynamaya başladım. Kız arkadaşımsa burada yaşamak istemiyordu. Kısa pantolonuyla rahatlıkla otobüse binebileceği bir ülkede yaşamak istiyordu ve çekti gitti.
İdolün var mı?
Sadri Alışık.

Hayatındaki en büyük yenilik ne?
İnsanların bana tanıdık duygusuyla, kendi mahallelerinden biri gibi bakıyor olmaları.

Nasıl bir kadın hayal ediyorsun?
Kendi gibi. Bir kadın ne kadar güzel olursa olsun gözlerinde o enerjiyi görmüyorsam etkilenmem.

İkili ilişkilerde nasıl bir adamsın?
Romantiğim. İncelik yapar, incelik beklerim. Çok büyük şeylerden bahsetmiyorum, giydiğin bir gömleğin kollarını kıvırmak, yemek yerken peçetenin uçmaması için tabağın altına sıkıştırmak gibi basit incelikler… Yani kısaca ruhtaki nezaket önemlidir benim için.

Aklına sık sık gelen şiir?
‘Saman Sarısı’, Nazım Hikmet Ran.

En sevdiğin film repliği?
‘Kibar Feyzo’dan bir replik;

-Faşo nedir la?
Ve Feyzo’nun verdiği süper cevap!

Ecem Akbin / “Sevmek yaşarken hissedilebilecek en güzel duygu”
Aydan Şener’in kızı Ecem Akbin, annesinin yolundan yürümeye kararlı. 25 yaşındaki genç oyuncu, görsel iletişim ve tasarım bölümü mezunu. Oyunculuk konusunda da hala eğitimler almaya, koçlarla çalışmaya devam ediyor. Şimdi ‘Medcezir’ dizisinde Tuğçe olarak izlediğimiz Akbin’in güzelliğini annesinden aldığını söylemeden geçemeyeceğiz.

Nasıl kesişti yolun oyunculukla?  
Yeditepe Üniversitesi Görsel İletişim Tasarımı mezunuyum, ancak çocukluğumdan beri sinemaya ilgim vardı. Hep aklımın bir köşesinde oyuncu olma isteği yatıyordu. Öncelerde çok baskın bir duygu olmasa da sonrasında gün yüzüne çıkmaya başladı ve yapmak istediğime karar verdim. Bir sene kadar eğitim aldım. Sonrasında ‘Medcezir’ dizisi için Tuğçe karakterinin seçmelerine girdim, kabul edildim.

Oyunculuk eğitim mi yoksa heves ve yetenek işi mi sence?

İstisnalar da olabilir ancak bence oyunculuk hepsini kapsıyor. Hem hevesli hem yetenekli olmanız gerekir. Ancak geliştirebilmek adına da eğitim almak şart.

Hayattaki en büyük hedefin ne?
Kendime belirlediğim çok büyük hedefler yok aslında. Ancak tabii ki oyunculuğum adına iyi yerlere gelebilmek gibi isteklerim var.

Yaşarken hissettiğin en güzel duygu ne?
Sevmek bence yaşarken hissedilebilecek en güzel duygu.

İdolün kim?
Cate Blanchett ve Natalie Portman.    
                        
Takıntıların var mı?  
Temizliğe çok önem veriyorum, bu konuda takıntılı sayılabilirim.

Sloganın ne?
Ne olursa olsun çabala, çünkü hayat buna değer.

Hiç unutamadığın film repliği hangisi?
‘Benjamin Button’ın Tuhaf Hikayesi’nde Mrs. Maple, Benjamin’e piyano çalmayı öğretirken, ‘Önemli olan ne kadar iyi çaldığın değil, çalarken ne hissettiğin’ diyordu. Unutamadığım replikler arasında.

Şu sıralar en çok nelere kızıyorsun?
Orta Doğu’da yapılan insan katli şu sıralar sinirimi en çok bozan şey.