Emre Karayel: "Ne yapsam olmuyor, kadınlar beni terk ediyor"

Gerçekten büyük başarı. Beş buçuk yıl bir diziyi ilgiyle, beğeniyle izlenir kılmak. Demet Evgar’la Emre Karayel’in ‘1 Erkek 1 Kadın’ dizisindeki ilişkileri pek güzel bir şekilde mutlu sona doğru ilerlerken… Emre Karayel’in gerçek hayatta kadınlarla ilişkileri pek o kadar da başarılı gitmiyor, maalesef. Kendisiyle bir güzel oturup nedenini, niçinini konuşuyoruz…

Emre Karayel: "Ne yapsam olmuyor, kadınlar beni terk ediyor"

Ne tür armutluklar yapıyorsun?
Ego galiba. Bazı lafları tartmadan, hop diye söyleyebiliyoruz biz erkekler. Kadınlar da kırılgan. Ama çok daha kararlılar. Bana öyle geliyor ki, sen sanki bir kadının elinden sabun gibi kayarsın… Doğru, kolay elden kayıyorum. Sevgimi gösteremiyorum. Çapkın sayılmam ama flörtözüm. Kadınlar bir süre sonra bana inanmamaya başlıyor. İlişkilerimde öncelikle kendi hayatımı yaşıyorum. Kadınların üzüntüleri, sıkıntıları bir süre sonra beni sıkıyor herhalde. Evet fena ama gerçek bu.
Ne zaman çıldırtıyor kadınlar seni?
İlişki bitmeden terk ettiklerinde! Zamansız davrandıklarında. Zamansız kadınlardan nefret ederim.
Peki, onlara en çok ne zaman ihtiyaç duyarsın?
Gece uyurken. Benim için birlikte uyumak çok önemli. En çok uyurken seviyorum kadınları.
Huzurlu uyuyamıyorsun galiba sen…
Evet nereden bildin?
Çok mu soru var kafanda?
Milyon tane. Arkadaşlarıma bakıyorum çoğunun boyu kadar çocuğu var. Benim yok diye üzülüyorum. Ne olacak bu bekarlığın sonu diyorum. Kendimle ilgili bir sürü mesele var kafamda. 
Yaşadığın bu şeyin, 40 yaş bunalımı olduğunu kimse söylemedi mi sana?
Öyle mi dersin? Belki çocuğum olsa da, “Onu yapmadım, bunu yapmadım” deyip, yine dertlenecektim. 
Belki de bu son ilişkin devam etseydi, küt diye evlenecektin…
Niyetim de oydu zaten.
Ayrılırken ne dedi sana?
“Kendimi senin yanında önemli hissetmiyorum, gittikçe değerimin azaldığını hissediyorum” dedi. “Hep kendin için yaşıyorsun” dedi. “Beni mutlu etmek için ne yapardın mesela?” dedi. İnanır mısın bende cevap yok. Söyleyecek bir şey bulamadım. Yurt dışına mı çıkarayım, tatile mi götüreyim. Ne bileyim? Söylesin yapayım yani. Ama illa benim bulmamı istedi. Ben de bulamadım.
Peki sen daha önceki ilişkilerinden bir şeyler öğrenmedin mi?
Onlar da ters tepti. Evet, her ilişkiden bir şey öğrendiğini sanıyorsun. Ama ne oluyor? Gardını alıyorsun. Birinde gece hayatı sorun oldu, aman dedim bu hassas mevzu, diğerinde para sorun oldu, çünkü param yoktu. Gardını alıp kendine mazeretler bulmaya başlayınca ilişki daha da fena oluyor. Aynı çukurlara düşmeyeyim diye bir mantık kuruyorsun, sökmüyor. Ya da sorunlar çıkınca eski ilişkilerinden kalan birikimlerinle tepki veriyorsun. O da karşındakine haksızlık oluyor.
Geçen röportajda parayla seks yapmak sana eleştirilecek bir şey gibi gelmiyordu. Değişen bir şey var mı?
Çok tercih ettiğim bir şey değil ama yanlış olduğunu da düşünmüyorum. Kadınlar erkeğin ipini biraz bıraksalar, ‘istediğini yaşa’ cümlesini kurabilseler, erkekler çok daha fazla bağlanırlar.
Senin kafandaki ideal sevgililik nasıl bir şey?
Bir kere, her iki taraf da, bir önceki hayatlarına saygı gösterecek. Birbirlerinin hayatını sevmek zorunda değiller ama saygı duyacaklar. Hani bir kesişim kümesi vardır ya, o ortadaki kesişim alanı, onların alanı, daha da büyütebilirler, orada yaşayacaklar.
Senin hayatına giren kadınlar, bu alana saygı göstermemişler anladığım kadarıyla…
Ya da ben göstermemişim. İkisi de olabilir. Ama bu dediğim şeyi başaranlar çok uzun yıllar beraber olabiliyorlar. Mesela benim sevdiğim, onun sevmediği bir arkadaşımla zaman geçirmeme tahammül edebilmesi gerekiyor. “Niye onunla zaman geçiriyorsun” demek yanlış.
Bunlar ergen sorunları değil mi? Geçmedik mi buraları?
Kazık kadar insanlar olduk…Bence geçmedik… Geçemedik.
Sen sorumluluk almaktan korkuyor olabilir misin?
Olabilirim.
Belki de sen gerçekten aşık değildin birlikte olduğun kadınlara…
Her defasında aşık olduğum kişinin doğru insan olduğunu düşünüyorum ama sonu hüsranla bitiyor işte. Biri beş yıl sonra bitti, diğeriyle anlaşamadık, öbürü bilmem ne oldu. Oysa ben gerçekten sevdim bu kadınları…
Bana öyle geliyor ki, sen eğlenceli bir yaz aşkı olursun, gülünür, gezilir, tozulur ama seninle bir yolda yürünür mü…  Bilemedim. Sanki, kafan karışık, ne istediğini bilmiyorsun…
Galiba herkes aynı şeyi düşünüyor. Bence de doğru teşhis. İyi bir yaz aşkı olurum ama kışa gelince sorun yaşıyorum! Mevsimlik adamım!
Dizide nişanlın seni çok kıskanıyor, ya gerçek hayatta, kadınların kıskançlığı hoşuna gider mi?
Aksine, hiç sevmem kıskançlığı. Erkek için de kadın için de sevimsiz, antipatik bir durum.
“Her kadın ayrı bir dünya. Her biri çözümsüz vaka. Benim için ilk diyaloğu kurabilmek de hep mesele oldu. Bir kadını etkileyecek o ilk 10 cümleyi kurabilmek büyük marifet. Pek becerikli değilim bu konuda. Allah’tan yaptığım iş nedeniyle artık daha rahat konuşabiliyorum.”
‘1 Erkek, 1 Kadın’da sona yaklaşıyorsunuz…
Sorma, sonunda evleniyoruz! Beklenen son gerçekleşiyor. Bir süre evli devam edeceğiz sonra da dizi bitecek zaten. Arkasından filmini yapacağız. Sanırım balayını da filmde göreceğiz.
Toplam ne kadar sürdü bu macera?
Dile kolay, beş buçuk yıl. Tam 10 bin skeç! 
Nasıl geçti bu beş buçuk yıl?
Çok eğlenceli. Yirmi yıl sonra bile, gençlerin DVD’lerini alıp seyredebilecekleri, güncelliğini kaybetmeyecek bir iş oldu. Biz bitireceğiz ama etkisi devam edecek. Ne güzel değil mi?
Sen neler öğrendin bu diziden, kadınları daha iyi anlayabildin mi mesela?
Valla, kadınları anlamak zor. Değil 8 bin, 80 bin skeç çeksen nafile. Ben galiba kadınların ne kadar anlaşılmaz varlıklar olduğunu öğrendim!
İlk sevgilin kaç yaşında oldu?
İlkokul beşteydim. Bilecik’te, teyzemlerin köy hizmetleri lojmanlarında kaldığım yaz. Platonik tabii ki. Biz kızları uzaktan seven bir kuşağız. Ondan sonra da hep öyle gitti!
Nasıldır kadınlarla ilişkilerin?
Ne desem yalan olur. Her kadın ayrı bir dünya. Her biri çözümsüz vaka. Benim için ilk diyaloğu kurabilmek de hep mesele oldu. Bir kadını etkileyecek o ilk 10 cümleyi kurabilmek büyü marifet. Pek becerikli değilim bu konuda. Allah’tan yaptığım iş nedeniyle artık daha rahat konuşabiliyorum. Tiyatrodan, sinemadan tanıyorlar, olmadı, dizi üzerinden muhabbet kuruyoruz.
Ünlü olunca kadınları kesmek kolay olmuyor mu?
Kadınlar bu ‘kesmek’ lafından gıcık kapıyor. ‘Yiyişmek’ ve ‘kesmek’ no! Ama ben, yatılı okul kültüründen geldiğim için, ‘kesmek’ konusunda uzmanım. İyi ‘keserim’ hatta ‘doğrarım’!
Yatılı okulda okumanın avantajları dezavantajları?
Kadınlar konusunda hiçbir avantajı olmadığı kesin. Yandın yani. Bir kere, kadınlara nasıl ulaşabileceğini öğrenemiyorsun. Benim dönemimde herkes ‘abaza’ydı. Tek tük arkadaşlarımızın sevgilisi olurdu. Bizim hayatımız da onlara imrenmekle geçerdi.
Şimdi, ‘Allah yüzüme baktı!’ mı diyorsun?
E tabii, daha kolay şu anda. Hatta o kadar kolay ki, yanımda kimi görseler yamıyorlar. Çok samimi bir arkadaşım boynuma sarıldı, hemen fotoğraf çektiler, sevgilim de yanımda, yanlış anlaşılmasın diye onu itince bu defa ‘Frikiğe baraj kurdu’ gibi şeyler yazdılar.
Ne zaman bunalıma girersin?
Parasız kaldığımda! Çünkü insanın standardının değişmesi çok kolay adapte olabileceği bir şey değil.
En tahammül edilmez tarafın?
Çabuk sinirlenirim. Agresifim. O yüzden çok çabuk kalp kırabiliyorum. Çalışanların, arkadaşlarımın sevgililerimin kalbini kırabiliyorum. Sonra da pişman oluyorum.
Uzun zamandır komedi yapıyorsun. Komedinin baydığı oluyor mu? “Şöyle farklı bir rol isterim” diyor musun?
Beş yıl boyunca, insanların hakikaten sevdiği bir iş yapınca, onun büyümesi, gelişmesi için bütün konsantrasyonun oraya veriyorsun. Sıkıldım dersem ayıp etmiş olurum. Ama tabii ki, beni zorlayacak, üstesinden gelebileceğim ve insanların hayranlık duyacağı bir şey yapmayı isterim. ‘My Left Foot’ta Daniel Day Lewis’in yaptığı gibi bir şey mesela. Deli ve aykırı bir şey!
Oyunculuğu hayatından çekip alsalar artık sadece atlarla uğraşacaksın deseler…
Çok güzel olur valla! Bir çiftliğim olsun isterim mesela… Atlar da şahane olur…
“Ben bir sanatçıyım, üretmem lazım” falan?
Oyunculuğu özlerim ama “Artık yaşayamam, biterim ben” filan demem. Yaşamanın bir yolunu bulurum, atlarla ya da başka bir şeyle... Kendimi sadece oyunculukla tarif etmiyorum ki. Çiftçiliği seviyorum, Adana’yı seviyorum, çekinmeden gidebilirim.
Adana’da kim kaldı?
Baba tarafı hala orada…
Tanınıyor olman ailenin hoşuna gidiyor mu?
Gitmez mi? Ama Çeşme-Dalyan bölgesinde mesela, annemi herkes tanır, benden daha meşhur. Ona “Emre Karayel’in annesi” demezler, bana “Türkan Onat’ın oğlu” derler.
İyi bir sevgili misin?
Yok, değilim. İlişkilerim yürümediğine göre…
Ne kadar sürüyor ilişkilerin?
Özellikle son ilişkimde çok uzun sürsün istedim ama sürmüyor.
Son ilişkin senden 15 yaş küçüktü değil mi?
Evet. Adanalı bir kızdı. Ünlü filan değildi. Kimsenin yakalayabilmesine fırsat olmadan bitti. Dokuz ay kadar sürdü. O bitirdi. Ne yaptıysam fayda etmedi. Sanırım bu meslek de ilişkileri etkiliyor. Çok bencil yaşıyoruz, sevgimizi gösteremiyoruz. Vardır daha bir sürü kabahatim. 
Sorun ‘Kariyerim önemli, egom önemli, ben önemliyim’ mi?
Galiba farkında olmadan yapıyoruz bunu. 
En uzun ilişkin ne kadar sürdü?
Beş yıl.
Ne oluyor, kadınlar gırtlağına mı çöküyor, özgürlük alanını mı kısıtlıyor, nedir? 
Ne diyeyim ki? Sadece bunu yapanla değil ki, yapmayanla da anlaşamıyorum. Ne yapsam olmuyor, bir sürü fedakarlıkta bulunduğumu düşünüyorum ama ıh ıh. Geldiğim nokta şu: Benden istenileni anlayamıyorum, anlamadığım şeyi de yapamıyorum, ayrılıyoruz, daha doğrusu terk ediliyorum. İyi ama, 40 yaşına geldim artık, aile kurmak gerekiyor, çocuk yapmak gerekiyor…
Gerekiyor mu? Hayırdır, mahalle baskısı mı var?
Yok, benim biyolojik saatim geldi. Artık çocuk sahibi olmak istiyorum.
Mesela yürümesini çok istediğin şu son ilişkinde yolunda gitmeyen neydi?
Benim birtakım armutluklarım oldu, kırdım kızı. Bir kere kırılınca sonradan toparlanamıyor bazı şeyler.
Nasıl bir hayatın var? Oyuncu arkadaşlarınla grup halinde mi yaşıyorsunuz?
Arkadaşlarımın çoğu tanınan insanlar. Ama biz, bir araya gelince ünü-münü unutuyoruz. Çok eğleniyoruz, olduğumuz gibiyiz. Futbol konuşuruz, gırgır şamata, geceyi burada patlatalım muhabbeti olur. Erkek geyiği işte!
İçinde bulunduğun camiada, uzun süreli ilişkiler yaşayabilen, çoluk çocuğa karışabilen çıkıyor mu?
Var tabii. Araştırsak buluruz. Nasıl başardıklarını bilmiyorum ama var…
Kazandığın paraları ne yapıyorsun?
Öğrencilikten kalma kira fobisi var bende. Ya kiramı ödeyemezsem? 1-2 ev aldım bu yüzden, yatırım için. Sonra belki onları satıp kendime başka bir ev alacağım.
Para problemi artık geride mi kaldı?
Eskiden çok yaşadım. İyi bilirim parasızlığın ne olduğunu. Allah'a şükür şimdi daha iyiyim. Kardeşimin ve kuzenlerimin bir yapım şirketi var. Kanallara program sunabilirsek onlarla da bir şeyler yapmak istiyorum. Sonra İngiliz atlarım var, onlarla uğraşıyorum. Biz Adanalılar severiz atları.
Kadınlarla mı daha iyi anlaşıyorsun, atlarla mı?
Tabii ki atlarla! Onlar beni terk etmiyor. Ağlamaları zırlamaları yok, yemini suyunu verince duruyorlar…
At biner misin?
Çok az. Bir yerimi kırarsam, set durmak zorunda kalır diye çekiniyorum.
Başarılı bir ağabeyin vardı, kıskanıyor musun onu?
Yok kıskanmıyorum, o kıskanıyor şimdi beni! Bütün başarılı ağabeyler ya doktor ya mühendis olur. O da kadın doğum uzmanı oldu. Denizli’de bir hastane yapmaya çalışıyor. Hayata geçerse, o da iyi olacak…
Tiyatroda işler ne alemde? 
‘Antonious ve Kleopatra’yı oynadık son olarak. Ondan önce beş sezon ‘Testosteron’ vardı.  Diziyle birlikte tiyatro gerçekten yorucu. Her ikisine de haksızlık oluyor çünkü gereken ilgiyi gösteremiyorsun. Biraz daha oyunculuk yapıp, sonra tiyatroya döneceğim gibi gözüküyor. Ama nereden baksan daha 1-2 senesi var. 
Demet Evgar’la çok iyi bir ikili oldunuz, bir işi bu kadar uzun süre götürmeniz büyük başarı değil mi?
Elbette. Gerçekten iyi bir ikiliyiz. 15 yıllık evlilerden daha fazla birlikte alışverişe çıktık, daha fazla fotoğraf çektirdik, daha fazla salonda oturduk, daha fazla mutfağa girdik, daha fazla uyuduk. Bazen ufak tefek sorunlarımız olmuyor değil ama kardeş gibiyiz. Ailecek de görüştüğümüz için birbirimizi çok seviyoruz, sorunlarımızı çözebiliyoruz.