Evliliğe yakın anneliğe uzağım
‘En güzel’ ve ‘en çok beğenilen oyuncu’ listelerinde ilk sıralarda yer alıyor!
Bazı kızlar vardır, güzel ve iddialıdır. Bazı kızlar da vardır güzeldir ama geri
planda kalmayı sever. Pelin Karahan, işte o iddiasız güzellerden... Hani çok şirin,
konuştuğunuz an arkadaşınız olacak tipten... Ve bazı insanlar vardır, şansla
bir yere gelir. Bazı insanlar da vardır, hırs yapar, hedef koyar kendine, yolunda
dosdoğru ilerler ve amacına ulaşır. Pelin Karahan, tamamen şansa karşımda
duruyor aslında şu anda! Şans eseri bir ajansa yazılmış, şans eseri dizinin
oyuncusu olarak buluvermiş kendini... Bugüne kadar yaşadıkların sana ne öğretti
dediğimizde, “Hayat çok zor, bunu anladım” diyor. İyi de, “daha yaşın kaç başın
kaç” diyesi geliyor insanın ama o daha biz sormadan söylüyor. “26 yaşındayım ve
ayakta kalmanın çok zor olduğunu
görüyorum. Birisine muhtaç olmadan
yaşamak, kendi paranı kazanmak çok
zormuş. Bunu küçük yaşta anlamak
iyi bir şey aslında. Çünkü daha çabuk
tecrübe edinmeye başlıyorsunuz.”
Şu sıralar yorgun bir ruh hali içinde
olduğunu da söylemeden edemiyor.
Kavak Yelleri’nin temposu, biraz
yormuş onu. Şaka maka, TIMS
Prodüksiyon’un başarılı gençlik dizisi
Kavak Yelleri, ekranda dördüncü
yılını doldurdu. Ve her hafta
cumartesi günleri en çok izlenen
program olmayı sürdürüyor, bir
fenomen olma yolunda ilerliyor.
Yaşadığı son dört yılı düşününce,
şaşkın olduğu kadar özgüvenli
olduğunu da söylüyor Pelin.
“Ben hiçbir şey hayal etmemiştim.
Karşıma beklediğimden farklı bir
yol çıktı. Ajansa yazılmamla başladı
her şey. Şöhret olmak aslında kolay
ama kalıcılığı sağlamak zor. Tabii
şöhretten ne anladığınıza da bağlı
bu. Bir anda sokakta soyunuyorlar
ve şöhret oluyorlar. Kalıcılık biraz
şans biraz da çalışmakla alakalı.
Tutunabilmek ise şans. Yani hem
şans hem kader işi bizimki! Geldiğim
noktadan elbette mutluyum. Belki
de benim gibi çok fazla hayal
kurmamak gerekiyor” diyor ve
ekliyor, “Popülerlik açısından şu an
beklemediğim derecede bir popülarite
var, insanlar çok çabuk benimsedi ve
sevdi beni.”
Daha yolun başındayım
Sen de Beren Saat, Berrak Tüzünataç ve Sinem Kobal ile aslında aynı jenerasyonsun, neden onlar kadar popüler değilsin
dediğimizde, “Yaş olarak akran sayılırız ama tecrübe olarak ben onlardan biraz gerideyim. Onların yaptığı büyük işler var, uzun
süredir bu piyasadalar, benim daha çok yolum var” diyor kontrollü bir şekilde; ağzından istediğimiz sataşmalı cümlelerse asla
çıkmıyor! Pelin oyunculuk eğitimi almamış, şu anda böyle bir planı olmadığını söylüyor: “Dizi bitmeden eğitimle ilgili hayaller
kuramıyorum. Ama yarın ne olur, onu da bilemiyorum.” İnsan sevdiği işi yapsa bile, zaman zaman sıkılıp kaçmak istediği zamanlar
olabiliyor, malum. Pelin de “Bazen çok yorgunsam mutsuz oluyorum ve hiç oynayacak halim olmuyor. Ama çok enteresan, bunu
söylesem de, kayıt dendiği an başka biri oluyorum. Herhalde bu ekibimizle ilgili. Beni hemen motive ediyorlar” diyor.
Kavak Yelleri’nin şu sıralar saçmaladığını düşünenlere ise cevabı hazır: “Türkiye’de dizi çekmek çok zor, insanların ‘yok artık’ diyeceği
noktalar tabii ki olabilir. Ancak işin bir yerinde bu tür bir kırılma noktası olacak ki, sonra tekrar toparlansın.”
Ünlüler camiasını seviyorum
Bu bir gelenektir, genellikle kiminle röportaj yapsak,
ünlüler camiasının hiç de tekin olmadığını, gerçek dost
bulmanın çok zor olduğunu söyler, ama dedik ya, Pelin
hayata farklı açılardan bakan bir kadın. “Bu piyasada
beni en çok ne şaşırttı biliyor musunuz? Katıldığım
galalarda, ödül törenlerinde, davetlerde kimse birbirini
tanımasa bile, herkes birbirine çok yakın davranıyor.
Kimisine bu sahte geliyor ama bence çok samimi bir
durum var ortada. O anda, sırf o piyasadan olduğu için
herkes, bir selam verip sohbet etmeye başlıyor. Hani
hep derler ya, bu piyasadan kimseye dost olmaz diye...
Yoo, gayet de oluyor. Benim gördüğüm herkes arkadaş
canlısı.”
Kendini 10 yıl sonra nerede, nasıl bir tablonun içinde
hayal ettiğini sorduğumuzda ise “36 yaşında, herhalde
sergimi açmış olurum. Resimde ilerlemiş olmayı ve
evlenmiş olmayı istiyorum. Çocuk olur mu ondan çok
emin değilim ama. 10 filmim olsun gibi bir şey yok ama
bir filmde oynamayı mutlaka isterim. TV’de olmayı
seviyorum, bir program yapabilirim. Bir de hayalim
restoran açmak.”
Kendini tanımlayan filmi sorduğumuzda ise hiç
düşünmeden ‘Notebook’ deyiveriyor. “O benim için çok
özel bir film” diye ekliyor imalı bir şekilde...
Resim yapıyorum, sergi açabilirim
Neşeli ve sempatik tavırları iyi güzel de, bir yandan da
hanım hanım havasından çıkıp zincirlerini kırmasını,
ya da en azından kırmış olduğu dönemlerin mutlaka
olduğunu bilmek istiyorsunuz; fakat yok, öyle bir
kadın değil Pelin. “Hiçbir zaman serseri, çılgın bir
yanım olmadı, rahat davranmak, rahat yaşamak bana
uymuyor. Hep planlı, hep tertipli oldum. Geleceğe
dair planım yok ama günlük planlarım var. Her
şey belli olsun isterim, öyle belirsizlik durumlarını
sevmiyorum.” Dizinin yazın da devam etmesi ise,
elbette onun elini ayağını bağlayan büyük bir engel,
bu yüzden öyle atraksiyonlu bir hayatı zaten istese
de olamıyor. Şu sıralarsa vakit buldukça, yağlıboya
resimler yaptığından bahsediyor. “Altı aydır resim
yapıyorum, kursa gidiyorum. İleride sergi açmak
istiyorum. Bunun yanı sıra alışveriş yapmayı çok
seviyorum. Modayla aram çok yok ama alıveriş
takıntım var. Her gün mutlaka bir şeyler alırım.”
Bu arada, Pelin kesinlikle ekranda göründüğünden
çok daha zayıf. Hatta 34 beden, düşünün. Çok yiyen
ama kilo almayan gruptan olması da bir miktar can
sıkıcı! “Mıy mıy yiyorsun derler ama çok yiyorum”
diyor. Yavaş yiyin diye boşuna demiyor uzmanlar, bir
bildikleri var; bakınız şekil A’da görüyoruz. Pelin’in
estetik kaygıları olmasa da, boyunun kısa olması
tek takıldığı nokta. “Biraz daha boyum uzun olsun
isterdim açıkçası. Bir 10 cm uzun olsam fena olmazdı.
Onun dışında kendimle barışığım” diyor.
Kıskanç, nazlı ve huysuz olabiliyorum
Pelin’in aşk hayatı ise dolu dolu! Önce ailesi geliyor.
Kendinden epey ufak, 4,5 yaşında bir kız kardeşi var.
Kendisine son olarak sürpriz yapan kişi de o olmuş.
“İstanbul’a sık gelemiyorum ama dün eve gittiğimde
kardeşim bana resim yapmış, onu verdi. Çok
sevindim, çünkü daha çok küçük ve bunu düşünmesi
bile benim için çok önemli...” Ailesine olduğu kadar
memleketine de aşık olan Pelin, hiç öyle parayı bulup
kendini yurt dışına atma hayalleri kurmuyor. Ama
Paris’ten çok etkilendiğini de söylemeden geçemiyor.
“Geçen yaz Paris’e gittim ve aşık oldum. İlk kez, ‘Ben
burada yaşarım’ dedim. Buradan evimden ayrılmak
istemem. Vatan, toprak önemli benim için ama Paris
öyle bir şehir ki, beni kendine çekti” diyor.
Dizlerini titreten aşkı ise, dizideki rol arkadaşı
İbrahim Kendirci. İki yıldır İbrahim ile birlikte olan
Pelin, evlilik söz konusu olduğunda, ‘bana ters’
triplerine girmiyor. “Evliliğe çok sıcak bakıyorum.
Şu yaştan önce ya da sonra gibi bir takıntım yok. Her
an her şey olabilir. Bence evlilik çok güzel bir şey.
Kimisi çok korkar, kaçar ya da zaten mutluyuz diye
evlenmek istemez... Ben bunlara hiç katılmıyorum!”
Peki, sevgiliyle aynı sette olunur da kaçamak
yapılmaz mı? “Günde 18 saat çalışıyoruz, kimsenin
kimseyi gözü görmüyor. Sevgililik durumu sette yok.
Herkes nasılsa, o da öyle benim için. Sonra kalan
zamanda özel hayatımızı zaten yaşıyoruz. Sette ekstra
bir durum olmasına gerek yok. Olmasın da zaten.
Bu durum avantaj mı? Kişiden kişiye değişir ama
benim için avantaj, çünkü her zor durumda yanımda
olabiliyor.”
Hani Pelin şeker bir kız ya, ilişkide de kaprissiz bir
tiptir diye düşüneceksiniz, ama sonunda onun da
arızalı olduğu bazı noktalar olduğunu duyuyor ve
rahatlıyoruz. “Evet zaman zaman zor biriyim. Benim
de çok kıskanç olduğum, çok naz yaptığım, çok
huysuzluk ettiğim zamanlar var, ne yalan söyleyeyim.
Mükemmel değilim sonuçta. Ben de kıskancım,
İbrahim de kıskançtır. Kadın olarak daha narin, daha
alıngan olduğum ya da ısrarcı olduğum zamanlar
oluyor, onun önüne geçemiyorum. Hiçbirimiz dört
dörtlük değiliz. Zaman zaman zıt zaman zaman
uyumlu bir çiftiz” diyor. Çocuk fikrine ise uzaktan
bakıyor. En güzel çocuk başkasının çocuğu fikrinde
hala. “Evlilik evet ama çocuk sonra. Hayatı bağlayan
bir şey çocuk” diyor.