Hatalar beni gerçeğe yakınlaştırıyor

‘Şeref Meselesi’ dizisinde canlandırdığı mahallenin ‘harbi’, vicdanlı kızı karakteriyle oyunculuğuna övgüler yağdırılan Şükran Ovalı büyümenin, hata yapmanın, hayatının, aşkın en güzel çağında…

Hatalar beni gerçeğe yakınlaştırıyor

Röportaj: Sinem Gürleyük
Fotoğraf: Serhat Hayri/STUDIO PLUS

Şükran Ovalı’nın oyunculuğunu oldum olası sevmişimdir. Bana göre bugün geldiği nokta, ‘Bir Bulut Olsam’ ve ‘Kötü Yol’ dizilerinde sergilediği performansın karşılığı. ‘Şeref Meselesi’nde canlandırdığı Derya karakteriyle daha bir sever olduk hepimiz onu. Üstelik tanıyınca, oyunculuğunun yanında kendisini de sevmemek imkansız. İnsanın üzerinde 40 yıldır tanıyormuş hissi yaratıyor. Derdinizi anlatsanız hemen bir çare bulurmuş gibi geliyor. İçten bakıyor, içten konuşuyor. İçinde törpülenecek duygu olmadığı yüzünden akıyor. İyi yetişmiş, kendini iyi koruyabilmişlerden belli ki. Üstelik bunu 20’li yaşları bitirip, 30’a ‘merhaba’ dediği günlerde erkenden yapabilmiş. Korkmuyor hata yapmaktan. ‘Vicdanım rahat’ diyor. ‘Başkaları için değil kendim için yaşıyorum’ diyor. Yaşarken memnun olmasa da geriye dönüp baktığı zaman her şey için ‘iyi ki’ diyor. Konu aşka geldiğindeyse konuşmaktan çok fazla hoşlanmadığının altını çiziyor. Rol arkadaşı Şükrü Özyıldız’la birlikte olan Ovalı’nın bu konuda yaptığı tek yorum hayatının iyi bir döneminde olduğu…

Nasılsınız bugünlerde?
İyiyim! Baharın gelmesini bekliyorum. Kış biraz uzun sürdü.

30 yaşınıza yeni girdiniz! Olduğunuz yerden, kurduğunuz hayattan, yaptığınız hatalardan ne kadar memnunsunuz?
Yaşarken memnun olmadığım ama olduğum andan baktığımda ‘iyi ki!’ dediğim çok şey var. Hatta kocaman bir ‘iyi ki’ diyorum. Ve korkmuyorum hata yapmaktan, denemekten, yanılmaktan. Daha gerçek olmaya yaklaştırıyor çünkü. 30 gerçekten enteresan bir yaşmış. Kendine has ve daha net. Başkaları için yaşamayı bırakıp kendin için yaşadığın, yaşamak istediğin bir yaş. Geriye dönüp baktığımda memnunum hatalarımdan, seçimlerimden. Vicdanım rahat.

Hayatı kaçırdım, kaçırıyorum gibi endişeler yaşıyor musunuz?
Anı yaşıyorum açıkçası. Kaçırdığım şeylerden endişe duymuyorum. Zamana bırakınca aslında bir şey kaçırmadığımı da fark ediyorum.

Peki, biraz Erkan Petekkaya’yla rol aldığınız filminize dönelim... ‘Yeni Dünya’ nasıl bir film?
Derdi olan bir film. Bir ailenin kayboluşuna tanıklık ettiğimiz, üstünü örttüğümüz, bazen es geçtiğimiz gerçeklikle bizi çok yakından yüzleştiriyor.

Nasıl bir karakteri canlandırıyorsunuz?
Genç yaşta evlenmiş, Down sendromlu çocuğu olan, köyden kente çocuğuna eğitim vermek için gelen, ancak eğitimin nasıl olması gerektiğine son derece yabancı olan bir anne Melek. Çocuğunun rahatsızlığının kendi suçu olduğunu düşünen, sıkışmış ve kaybolmuş bir kadın.

‘Şeref Meselesi’ sezonun en iddialı yapımı olarak yola başladı. Aldığı reytinglerden ve geri dönüşlerden mutlu musunuz?
Mutluyum. İyi bir ekip olduk. Reyting oyuncunun işi değil. Bu bir takım işi. Birinin sakatlanması, hep bir eksik olmak demek. İşini seven bir yönetmenimiz var. Bu da tüm ekip için çok yeterli bir motivasyon.

Derya karakterinin size kattığı zenginlikler neler?
Derya çok sevildi. Hiç tanımadığım bir sürü insan sosyal medyada veya yazılarında destek verdi. Seni tanımayan ama aslında hisseden insanların olduğunu bilmek seni oyunculuk serüveninde daha iyi bir insan olmak için umutlandırıyor. Çünkü iyi insan iyi oyuncudur bence.

Oyuncu olarak mı ölmek istiyorsunuz?
Yarına bir garantim yok, o yüzden bilmiyorum hayat ne getirir. ‘Keşke’lerimin az olduğu bir ölüm istediğim kesin. İstediğim ve sevdiğim işi yapıyorum. Nöbetçi öğrencilik gibi oyunculuk. Her seferinde ilk gibi. Başka biri olmayı kabul etmek, bir sürü farklı karakteri canlandırırken bir hayata bir sürü ömür sığdırmak.

10 yaşındaki Şükran, bugünkü Şükran’ı görse nasıl bakardı size?
İkisi de oyun oynamayı çok seviyor. Beraber oyun oynarlardı büyük ihtimalle.

Ne tavsiye verirdiniz o 10 yaşındaki çocuğa?
‘Ne olursan ol kendin ol. İyi olmaktan ve iyi şeyler dilemekten vazgeçme. Korkma’ derdim.

Nasıl bir çocukluk geçirdiniz?
Çocuk gibi. ‘Yaramazlık hakkımız, söke söke alırız’ çocuklarındandım ben. Ağaçtan düşen, evde güzel yemekler pişen ama sokakta oyun oynamak uğruna salça ekmek yiyen, üstünü kirletmekten çekinmeyen, bisikletten düşse de kalkıp devam eden güzel bir çocuktum.

En zayıf noktanız ne?
Sokak hayvanlarına ve çocuklara yani savunmasız olan her canlıya zulüm edildiğini gördüğümde dayanamıyorum.

Sabrınız nerede tükenir?
Vicdansızlık gördüğümde.

Çaresiz kaldığınızda kimin kapısını çalarsınız?
Yakınlarımın. Ailem ve arkadaşlarımın...
Sizce bu hayattaki en tehlikeli duygu hangisi?
Kibir.

Takıntılarınız var mı?
Gözünü kaşıyana bakamam.

Sanki 40 yıldır tanışıyormuş hissi yaratıyorsunuz insanda. Size kolay güvenip sırlarını açar mı hemen insanlar?
Paylaşırlar. Çok duydum bunu, mutlu oluyorum.

Peki ya siz güvenir misiniz insanlara?
Güvenirim ama zaman gösterir gerçeği.

Evlilik size ne kadar yakın?
Eşit mesafedeyim. Ne yakın ne de uzak.

Bir adam sizi nasıl etkileyebilir?
Gülümseterek.

Aşık olmak bünyenizde nasıl bir etki yaratıyor?
İnsan aşık olunca bence kendine çok şaşırıyor. Aklından düşen şeyler hep kalbine denk geliyor. Bol bol saçmalama hakkını kullanıyorsun.

Özel hayatınızla ilgili konuşmuyorsunuz ama sormadan edemeyeceğim, nasıl gidiyor ilişkiniz?
Evet, pek özel hayatımla ilgili konuşmayı sevmiyorum. Sadece hayatımın iyi bir dönemindeyim diyebilirim.

Peki, ben size Erkan Kolçak Köstendil desem siz bana ne dersiniz?
Erkan hayata beraber, en yakından baktığım en yakın arkadaşım. Çok şey paylaştık. Uzun zamandır yan yana yürüdüğüm, onunla beraber önümü gördüğüm, kan bağım değil can bağım olan biri.

Peki ya Beşiktaş desem... 
‘En büyük Beşiktaş!’ derim!

Çekimde bize dünya güzeli Tesla eşlik etti. Sizin de evinizde minik dostlarınız var mı?
İki kedim var sokaktan aldığım. Sokakta ve barınakta yardıma muhtaç bu kadar hayvan varken, neden petshop’larda hala hayvan satışının olduğunu anlamıyorum. Hayvanlarla aram iyi. Hatta onları insanlardan daha çok seviyorum. Etrafımda hayvan sevmeyen insan yok çok şükür. İnsan olduğumuzu unutmamak için hayvanları sevip sahip çıkmamız şart. Aksini düşünen herkes vicdansızdır.

Sık sık aklınıza gelen şiir hangisi?
İki tane var. İlki Turgut Uyar’ın ‘Belki de asıl ustalık budur; her zaman acemi olmayı bilmek’, diğeri Özdemir Asaf’ın ‘Sana güzel diyorlar, sakın olma’ dediği Saygı şiiri. İçimi gıdıklamıştır hep bu şiir, kısa ve net olduğu için.

Sağlıklı yaşam, spor, diyet... Bunlar hayatınızın ne kadarını kapsıyor?
Valla yok! Malum set şartları. Diyet yapamam, yemek yemeyi seviyorum. Özellikle de tatlıları.

Cildiniz için neler yapıyorsunuz? 
Makyajla kesinlikle yatmıyorum, temiz ve nemli tutuyorum.

Stilinizi nasıl tanımlarsınız?
Yaşanmışlığı ve hikayesi olan, kendi içinde iddiası olan, rahat, özgür hissettiğim şekilde giyinmeyi seviyorum.

En sevdiğiniz alışveriş durakları nereler?
Vintage mağazalar.

En sevdiğiniz tasarımcılar kimler?
Meltem Özbek, Gamze Saraçoğlu, Hakan Yıldırım, Elif Cığızoğlu, Vivienne Westwood, Michael Kors, Marc Jacobs, Tom Ford ve Alexander McQueen.

Asla giymem dediğiniz ne var?
Asla kürk giymem. Leopar desenli kıyafetleri de kendime hiç yakıştıramam.