"Hatice Aslan'ın o çıtır sevgilisi benim!"
Müziğe nasıl başladın?
Biz daha çok
“Bohemian Event Group” diye bir organizasyon firmasına bağlıyız.
Bizim Türkiye’deki booking’imizi onlar yapıyorlar. Bize konserler,
turneler ayarlıyorlar, değişik mekanlarda çalıyoruz.
Televizyonculuk deneyimin de oldu; bir kanalda sunuculuk
yaptın…
S’nek TV’de program yapıyorduk. Meyir Gabay, İzzet Seni ve ben sunuyorduk.
Programımızın adı “Uç”tu. Türkiye’deki ekstrem sporları
tanıtıyorduk.
Türkiye’de ekstrem sporlar var mı gerçekten?
Biz de programa ilk başladığımızda öyle düşünmüştük sonradan
fark ettik ki, yurt dışından bile pek çok ekstrem sporcu, Türkiye’deki
doğayı kullanmak için buraya geliyor. Çünkü ekstrem sporlar, doğa
ister. Burada fazlasıyla var. Bizim konseptimiz de bu ekstrem sporları,
“İlk defa biri yapsa nasıl yapar?”dı. Çok yaralanmalar yaşadık.
Mesela bir defasında kum rugby’si yapmıştık. Çekim sırasında arkadaşımın
burnu kırıldı, benim de ondan iki set önce baş parmağım
iki yerinden kırılmış ama o kadar hararetli bir spor ki, arkadaşımın
burnu kırılana kadar ben parmağımı fark etmemiştim.
Seni “Üç Maymun”un galasına kadar tanımıyorduk. Annen, sen
ve manevi kızı Ece’yle katıldığında, “Hatice Aslan’ın boyu kadar
çocukları varmış” diye çıktı haberlerde. Neden daha önceleri
seni göremedik?
Aslında galayla birlikte duyulmuş olmamın nedeni, annemin ilk sinema
filmi olması. Ondan önce dizilerde oynuyordu. Aslında hala
Hatice Aslan’ın oğlunun ben olmadığımı bilmeyenler var. Geçenlerde
annemle birlikte sokakta yürürken akşam vakti, “Hatice Aslan’ın
çıtır erkek arkadaşı mı?” diye tepkiler aldım. Diyorum ki, artık görün,
öğrenin!
Annenin işlerini takip eder misin?
“Üç Maymun”un bütün başından itibaren senaryosunu ve çekimlerini
takip ettim. Ama “Üç Maymun” çekilirken, annem bile ne
çıkacağını bilmiyordu. Filmin kurgusunda bitiyor her şey. Onun
dışında annemin dizilerini açıkçası çok takip etmiyorum. Aslında,
Digitürk’ün sinema ve dizi kanalları dışında, Türk kanallarını takip
etmiyorum. Ama annem bir diziye başlayacaksa, ilk bölümü izlerim,
fikrimi mutlaka söylerim.Orada yetenek sınavında üç seçenek sunuyorlar size;
birinci tercihim perküsyon, ikincisi trompet ve üçüncü tercihim
keman olmasına rağmen son tercihimi kazandım! Keman da annemin
ricasıydı. Bir sene keman okudum. Ama ikinci sene, yani
orta ikinci sınıft a yatay geçişle perküsyona geçtim. Lise birinci sınıft
a İstanbul’a yatay geçiş yaptım. Mimar Sinan Üniversitesi Devlet
Konservatuarı’na geçtim. Orada perküsyon eğitimime devam ettim.
Lise 2’ye kadar orada okudum. Lise 3’e geçemeden okuldan atıldım!
Okuldan atıldıktan sonra lise hazırlığa geri döndüm ve bu defa Güzel
Sanatlar’a başladım. 5 sene müzik eğitimi geçmişinden sonra,
Güzel Sanatlar Lisesi’ni bitirdim. Şimdi Mimar Sinan Üniversitesi
Grafik Tasarım Bölümü’nde üçüncü sınıft ayım.
Şimdi “birlikte” anlamına gelen “2get4” diye bir müzik grubun
var…
2get4, Meir Benezra ile birlikte kurduğumuz bir elektronik müzik
grubu. Logomuzu, afiş ve posterlerimizi kendimiz hazırlıyoruz. Başta
bir kulübün özel partisinde çalmaya başladık, sonra da insanlar
bizim müziğimizi sevdi. Piyasada yapılan bir müzik değil bizimkisi.
Ne tür müzik yapıyorsunuz?
Müziğimizin tarzı “Breakbeat”. Anlamı, dört dörtlük, tekdüze kulüp
ritimlerinden sıkılanlar için o ritmi kırmaktan geliyor. Daha çok
“aksak ritimlerin müziği”. Breakbeat, “London Street Music” olarak
da biliniyor. İlk kez dinleyenler, “Ne çaldınız? Ne tür bir müzik bu?”
diye soruyorlar ilgiyle. “Breakbeat” dediğimizde, “Ne Brad Pitt mi?”
diyorlar.
Nerelerde çalıyorsunuz?
Biz “Resident DJ” olayına karşıyız. Bir mekanın DJ’i olmak istemiyoruz.
O zaman tamamiyle onlara bağlı oluyorsunuz.