“Hayal etsem böylesini edemezdim”
Ünlü olmanın gram değiştirmediği, sakin ve kendi halinde bir oyuncu... Pelin Karahan’ın gizemli dehlizlerinde yol alıyoruz.
Röportaj: Filiz Şeref
Fotoğraf: Serhat Hayri
Styling: Pınar Aytaş
Saç: Hüseyin Açıkgöz
Makyaj: Hamiyet Akpınar
Styling Asistanı: Buse Akoğlu
Ne ün ne şan ne şöhret... Tüm zenginliği ailesi, madden değil manen sahip oldukları, güzel kişiliği olan insanlar vardır. Pelin Karahan da ünlü ama aynı zamanda sanki hiç de ünlü değilmiş gibi bir insan. Onun doğallığı, yeri gelince enerji küpüne dönüşebilmeyi başarabilen sakin ve ağır bağışlı kişiliği ve olgun söylemleri farklı bir ünlü profilini hayata taşıyor. Sempatisinden doğan enerjisine, daima gülen ve doğal tavrı eklenince sevgi dolu bu genç kadının söyledikleri görüntüsüyle de çelişmiyor. Hani bazı insanların söyledikleri ve yaptıkları birbirini tutmaz ya, hele ünlüyseler, işte o tutarlı söylemleri, görüntüsü ve yaşamıyla sakin sakin yaşamayı başarıyor. Bize de bir yandan yolunda asaletiyle ilerlerken, diğer yandan hayatına ideal bir şekil vermeyi ihmal etmeyen oyuncuyu takip etmek kalıyor.
Her seçilen yol insanda farklı bir değişim, gelişim yaratıyor. Yolunuz oyunculukla kesiştiğinden bugüne, bu mesleğin kişiliğinize, hayatınıza yansımalarının, bugünkü Pelin olmanıza katkılarının neler olduğunu düşünüyorsunuz?
Aslında bende pek bir şey değiştirmedi diyebilirim. Bence asıl değişim bir kadın olarak 30 yaşından sonra geliyor. Düşüncelerin yapısı, hayata bakışın, kuralların, önceliklerin değişiyor. Benim görüştüğüm arkadaşlarım da hala aynıdır. Üniversiteden en yakın arkadaşlarım da değişmedi. Bu biraz da yetiştirilme tarzıyla ilgili sanıyorum. Ailem beni nasıl yetiştirdiyse ben öyleyim. Ünlü olmanın bende karşılığı bu anlamda yok. Başka bir meslek de yapsam gene ben aynı ben olurdum bence.
Şu anda nasıl bir noktada, yolun neresinde olduğunuzu düşünüyorsunuz? Konum bildirimi yapabilir misiniz?
Ben biraz da karşısına çıkan fırsatları değerlendirebilen biriyim. İlk zamanlarda doğru işi doğru projeyi kabul etmek gibi... Kavak Yelleri projesine görüşmeye gitmeseydim o gün, ki gitmeme ihtimalim de vardı, her şey daha farklı olabilirdi. Hayat. Şans da var tabii işin içinde. Şu anda iyi bir yerde olduğumu düşünüyorum; çünkü iyi işler yaptım. Artık çok kısa süre içinde projeler başlıyor ve bitiyor; benim içinde bulunduğum projelerin ise hepsi çok uzun solukluydu. Uzun süre ara vermediğim halde 10 yıl içinde az sayıda projede bulundum. Bu da demek oluyor ki, uzun süreli işlerde var olmuşum. Tabii ki daha yapamadığım, yapmadığım, yapmak istediğim şeyler var.
Kavak Yelleri’nden bugüne, umduğunuz beklediğiniz bir hayat planlaması mı oldu?
Beklediğimin üzerinde oldu diyebilirim. Hiçbir zaman öyle büyük hayaller kurarak başlamadım bu mesleğe. Akışına bıraktım. Biraz tesadüfi oldu. Doğru insanlarla denk gelince ise her şey yerini buldu. Hayal etsem böylesini hayal edemezdim. Bundan daha iyisi olamazdı. O yüzden çok da mutluyum.
Çocuklarla birlikte hayat nasıl bir yola evrildi sizin için?
Mesleğim hayatımı, duruşumu etkilemedi belki ama çocuklar etkiledi diyebilirim. Daha hızlı olmayı öğrendim, olmak zorundasın zaten. Daha öngörülü olmayı öğrendim. Daha sabırlı olmayı öğrendim. Bir an önce her şey olsun, bitsin isterdim, şimdi öyle değil. Onun sana düşünce olarak ulaşması için çok zaman var. Kendi kendinizi de eğitmiş oluyorsunuz çocuğunuz olunca, anne-çocuk birlikte büyüyorsunuz.
Program, ev, çocuklar, hayat... Kaçıp uzaklaşma hissi geliyor mu bazen bu karmaşada? Bir başınıza kaldığınızda neler yapmaktan keyif alıyorsunuz mesela?
Bir başıma kalmıyorum desem. Ben hiç yalnız değilim, hiç yalnız da kalmıyorum. Yalnızlığı seven bir insan da değilim zaten. Tabii bazen o karmaşada yoğunlukta bir yalnız kalsam dediği oluyor insanın ama ne mümkün! Kendime ayırdığım vakit kuaföre gitmek olabiliyor benim için, ki artık o bile Ali Demir ile yapılan bir etkinlik halini aldı. Kitap okumaya filan asla fırsat olmuyor. Eşimle bazen yabancı dizilere bakıyoruz ama ben zaten 15’inci dakikasında uyuyakalıyorum yorgunluktan. Eskiden, evlenmeden önce saatlerce resim yapabilirdim. O benim kendime ayırdığım zamandı gerçekten. Ama şu an pek mümkün görünmüyor.
Enerji toplama formülleriniz arasında neler var?
Sanıyorum çalışmak beni daha çok besliyor. Çalışmak, işe gitmek, anne olmak, evle uğraşmak yorucu evet ama evde olsaydım daha çok bırakırdım kendimi. Tempodan bazen şikayet ediyoruz ama aslında bu insanı besleyen de bir şey aynı zamanda.
Hayatın size biçtiği rollere, yaşam tarzınıza, hayatınıza baktığınızda, nasıl bir misyonunuz olduğuna inanıyorsunuz bu hayatta?
Misyon olarak değil ama ünlü ve göz önünde biri olarak, insanlara iyi örnek olmanın iyi bir şey olduğunu düşünüyorum. Yanlış bir şey yapmamak önemli. Anne olarak ise iyi evlatlar yetiştirmek gibi bir misyonumuz var. Son zamanlarda özellikle insan buna dikkat ediyor; erkek evlat yetiştiriyorsanız, onların ileride kadınlara olan davranışları sizin ona verdiğiniz ahlak ile doğru orantılı olacak. Kendi içimde bir misyon olarak, düzgün erkek evlatlar yetiştirmek var.
Hayat cömertliğinden, size nasıl bir sunumda bulundu diyebiliriz?
Ben hep azimliydim, hep çalıştım ancak hiçbir zaman hırslı değildim. Şanslıydım da. Hayat epey cömert davrandı bana, haksızlık etmeyeyim.
Yaralarını nasıl saran bir insansınız?
Sabrederek. Sevdiğim, dertleştiğim arkadaşlarım var ama günün sonunda iş sabretmeye kalıyor. Yaş ilerledikçe zamanla öğreniyor insan bunu.
Kendinizle ilgili en çok ne şaşırtıyor bu sıralar sizi?
Belki eskisine göre daha kararlı olduğunu söyleyebilirim. Eskiden ufak tefek şeylere çok takılırdım. Şimdi daha kararlıyım. Bu bile bir adım benim için.
Son yıllarda kadına dair oluşturulan güzel ve bakımlı kadın prototipi, genellikle modanın aurasında çiziliyor. Modanın, stil sahibi olmanın ve belli bir kalitede, markada kıyafet giymenin kadınları mutlu etme misyonu da oluştu. Sizin modaya dair algınız hangi boyutta?
Modayı severim, alışveriş yapmayı severim ama hiçbir zaman da sosyal medyadan aldığım çantayı, ayakkabıyı paylaşmam. Alışverişi de belli bir bütçe dahilinde yaparım zaten, asla çok uçuk olmaz. Çantaya biraz daha fazla para harcarım ama kıyafete çok harcamıyorum, daha standart takılabilirim. Kimsenin gözüne sokmak istemem; ben zaten aldığım için mutlu olurum.
İlk fırsatta ne yapmak istersiniz?
Kariyerim açısından sinema filmi, kafa dinlemek açısındansa yurt dışı seyahati.
Ünlülerin dönem dönem sevdiğimiz markaların yüzü olmaları hoşumuza gidiyor. Sizin Avon’un parfüm yüzü olduğunuz bu iş birliği nasıl gelişti?
Avon çok uzun zamandır takip ettiğim, sevdiğim bir marka. Teklif gelince de hiç düşünmeden buluştuk. Güzel bir iş birliği oldu. Parfüm tüm kadınların vazgeçilmezi. Bu açıdan da Türkiye’nin bir numaralı parfüm markasıyla çalışmak tatmin edici.
30 yaşından sonra ‘Artık kendime daha iyi bakmalıyım’ düşüncesine kapıldınız mı?
Sigara içmemek, alkol kullanmamak, spor yapmak, erken saatte uyumak, gece uykusunu alıyor olmak cilt ve saç için zaten en önemli şeyler. Ben bu şekilde yaşıyorum. Belli aralıklarla cilt bakımına gidiyorum.
Şu sıralar şeflik yükselişte olan mesleklerden. Siz de bir yemek programı hazırlıyorsunuz. Kariyerinizde bu işin nasıl bir yeri olduğunu düşünüyorsunuz?
Bebeğim daha 40 günlüktü böyle bir teklif geldiğinde. Ben de o dönem ne yapabilirim diye düşünüyordum. Hem ekranı seviyorum uzak kalmak istemiyorum hem de hayatın gerçekleri, çocukla olan bir bağınız var. Bu tarz bir iş fırsatı olunca aklıma yattı, güzel de oldu. Eskiden ‘dizi yok mu?’ diye sorarlardı, şimdi ‘tariflerinize bayılıyoruz’ diyorlar sokakta. Bir taraftan da programcılığı deneyimliyorum, o da güzel bir şey. Sunuculuk yapmak, çekmek, yönetmek... Oyunculuk zor evet ama programcılık da kolay değil. Bir de şöyle bir şansım oldu benim; 200 program çektiysek 200 tane kadın tanıdım. Bir oyuncu için büyük bir fırsat demek bu. Hepsi başka bir kadın profili. Çok farklı hayatlar var onu öğreniyorsunuz bir kere. Her memleketten insanı tanıma fırsatı buluyorsunuz. Empati kurmayı öğreniyorsunuz. Farklı karakterler tanımak oyunculuk açısından elinizde harika bir done.
Şu sıralar bir dizide oynamıyor olmanın da verdiği özlemle, yerli-yabancı, izlediğinizde içinde olmayı arzu ettiğiniz bir dizi, canlandırmış olmayı arzu ettiğiniz bir karakter var mı?
Benim bazen oynamaktan çok seyretmeyi sevdiğim de oluyor. O da keyifli inanın bir oyuncu için. Türk dizilerinde arkadaşlarımın ne kadar zor şartlarda çalıştığını biliyorum, haliyle böyle kahvemi, çayımı alıp elime seyretmek daha keyifli geliyor. ‘Bak bunu sabaha karşı üçte çekmişlerdir, gözleri nasıl da yorgun’ diyebiliyorum. ‘Burada belli ki çok üşümüş’ diyorum. Zor, kolay değil dizi ortamında bulunmak. Çalışma saatleri malum. Kendimize de çok vakit ayıramıyoruz. Dizi yaparsam çocuklarıma yeterli vakit ayıramayacağım için bir dizide rol almıyorum bu dönem ancak bir oyuncu olarak bunu dememiş olmalıyım. Şartlar bu şekilde olmamalı, işimi yapabilmeliyim ama ne yazık ki olmuyor. Şu an böyle ama oyunculuk benim mesleğim. Çocuklar büyüme aşamasındayken konuk oyunculuk ya da var olan bir işte yeni bir karakter olarak yer alabilirim. Teklifler var görüşüyoruz.
Sosyal medyanın sosyal yanını mı medya yanını mı seviyorsunuz?
Instagram’ı seviyorum sadece. Sürekli bir şeye tweet yazmıyorum, yorum yazmayı sevmiyorum. Sadece anı paylaşmayı seviyorum. Eleştiriler elbette bana da yapılıyor ama ben gidip orada kimseye yanıt vermiyorum. Çünkü bazıları kendi hayatlarında mutsuz olup sende bir açık aramak istiyorlar. Onunla kavga edemezsiniz!
Evlendikten çok kısa süre sonra anne oldunuz. Aşk bu sürede nasıl bir evrime uğradı?
Evliliğimizin dördüncü yılı ve ben bu konuda değişik bir örnek olabilirim. Bizim flört dönemimiz çok kısa, flörtümüzü de anne-baba olarak yaşamaya başladık. Öyle nişanlılık, flört dönemi uzun sürmediği için de bir anda karı-koca bir anda anne-baba olduk. Diğer yandan ‘Hep 30 yaşında anne olayım’ derdim, öyle de oldu.
Çiftler birbirini çok iyi tanıdığında bile, çocukla birlikte ilişkiler değişime uğruyor, çiftleri bir ‘survivor’ dönemi bekliyor. Siz bu süreci nasıl geçiriyorsunuz?
Elbette çocukları büyütürken ikinizin de farklı düşünceleri olabiliyor. Orta noktayı bulmak önemli olan. Evlilik öyle dışarıdan göründüğü kadar basit bir şey değil. O yüzden boşanmalar da çok oluyor ya. Biraz sabretmeyi bilmek, biraz anlayışlı olmak lazım. Bir tarafın mutlaka alttan alması gerekiyor. Ben alttan alabilen bir insanım. Genel olarak sakin yapıdayım. Benim de uyumsuz ve mutsuz olduğum zamanlar olabiliyor elbette ama genel olarak alttan alırım. İlk flört zamanlarındaki o heyecan ise elbette yerini zaman geçtikçe ve çocukla birlikte başka bir duyguya, güvene dinginliğe, paylaşıma, saygıya bırakıyor aslında. Biz genel olarak anlaşıyoruz. Bazen hatta ben bir şey söylüyorum, o da ‘ben de aynısını söyleyecektim’ diyor. Bedri çocuklarla da çok güzel ilgilenir, bu anlamda beni çok rahatlatıyor. Dengeyi kurduk diye düşünüyorum.