Hayaller&Gerçekler: Afra Saraçoğlu
Ekim ayında ekranlara geri dönecek Öğretmen dizisinin Gizem’i, Afra Saraçoğlu’yla doğada, bulutlarla, dalgalı, düşsel bir buluşma. Onun hayalleri, bugünü ve hayatı algılayış biçimi ‘yeniden başlama gücü’nü bulmak isteyen herkesi harekete geçirebilir!
Eğer şehirden bir kaçış hikayesi varsa, doğa her zaman huzuru garanti eder. Dingin, duru ve su gibi akıp giden bir sabah, Afra Saraçoğlu’yla buluşmamız da rüya gibi başladı. Şehrin krizinden uzakta ve Afra’nın enerjisinin tazeliğinde Ağva’da bir araya geliyoruz. Afra Saraçoğlu mesafeli, dilediği zaman gizli kalmayı, dileğindeyse iddialı ve enerjisi yükseklerde olmayı başarabilen kadınlardan. Mücadele dolu bir çocukluk geçirmiş, annesiyle birlikte dimdik ayakta durarak…
Henüz 13 yaşında çalışmaya başlamış ve yıllar sonra üniversite okumak için gittiği Eskişehir’de, İkinci Şans filminde rolü kaptığının haberini almış. Sonrası malumunuz… Fazilet Hanım ve Kızları, Kardeş Çocukları dizilerinde ve daha birçok sinema filminde yollarımız kesişti Afra’yla. Geçtiğimiz sezon ise, televizyona iddialı bir giriş yapan Öğretmen dizisinin Gizem’i olarak karşımıza çıktı. Röportajında ‘güçlü bir kadın hata yapmaktan korkmaz’ diyor; ancak röportajı okurken iddialı cümlelerden kaçındığını, temkinli duruşunu hissedeceğinize eminiz.
Kabullenmesi zor gerçeklerin, aniden kalbinize düşen korkuların ve uzun uzun beklediğiniz umutların hatırına henüz 22 yaşındaki Afra Saraçoğlu’nun gerçek kıldığı düşlerini, oyunculuğunu, dansını, gerçek Afra’ya ulaşabileceğiniz sıradan günlerini ve yepyeni hayallerini keşfe çıkıyoruz.
Nihayet sizi setten kaçırıp buluşabildik! Öğretmen dizisinin çekimleri çok yoğun bir şekilde devam ediyor. Üstelik Türk televizyonu standartlarına göre oldukça farklı, heyecan verici bir iş. İçinde yer almak size nasıl hissettiriyor?
Senaryosunu ilk okuduğumda çok heyecanlanmıştım. Dürüst olmam gerekirse endişelerim de yok değildi; farklı bir iş olduğu için... Ama ne kadar riskli de olsa elimi taşın altına koymak istedim. Öğretmen’in bir parçası olmaktan dolayı çok ama çok mutluyum!
Hemen hemen her kadın oyuncunun maruz kaldığı ‘güzel, seksi’ gibi yorumlar yapılıyor size de. Fakat bu yönden bakıldığında dizideki Gizem karakteri oldukça ters köşe ve oyunculuğunuz daha fazla konuşuluyor haliyle…
Aslında sadece Gizem karakteri değil; bugüne kadar canlandırdığım hiçbir karakter toplumun güzellik algısına hizmet etmiyordu. O yüzden Ece ve Hayat karakterlerinde de olduğu gibi Gizem’i derinden anlamaya ve keşfetmeye çalıştım.
Birkaç yıl önce Eskişehir’de okurken, İkinci Şans filmine kabul edildiğinizi öğrendiniz ve bir anda ‘ünlü’ olarak buldunuz kendinizi. Şöhretle birlikte ayaklarınızın yerden kesildiği, gerçek Afra’dan uzaklaştığınız oluyor mu?
Oyunculuğa başladığım ilk dönemlerde hayatım birdenbire değiştiği için; o arada kalmışlığı çok fazla hissediyordum. Deneyim kazandıkça, İstanbul’da olma sebebimin aslında iş olduğunu fark ettim ve aynı sorunlarla bir daha karşılaşmadım açıkçası.
13 yaşında annenize destek olmak için çalışmaya başladığınızı okumuştum. O yaşlarda muhtemelen dert ettiğiniz sorunları, bugün kendi ayakları üzerinde duran, güçlü bir kadın olarak çözdüğünüzü düşünüyorum. Peki, insanın hayatında para ya da sağlık gibi hayati problemler olmadığında; kafası en çok neyle meşgul olur? Siz bu aralar en çok neyi sorguluyorsunuz?
Kendinizi sürekli hayatın koşturması içinde buluyorsunuz, ben de bu koşturma içinde hayattaki bazı şeyleri kaçırdığımı fark ediyordum. O yüzden iş temposundan uzaklaştığım zamanlarda kendime ve aileme yöneliyorum. Kendi kişisel gelişimime daha çok zaman ayırıyorum. Bunların dışında en çok sorguladığım şey ‘hayatımı nasıl daha aktif, düzenli ve verimli bir hale getirebilirim?’ oluyor.
Mücadele gerektiren bir çocukluk olmuş sizinki... O yıllarda gelecekte nasıl biri olmanın hayalini kurmuştunuz?
Kimseye muhtaç olmadan, ayaklarımın üzerinde dimdik durabilmenin hayalini kurdum hep!
Çocukken her şey toz pembe olmadığında, insan gereğinden fazla hızlı mı büyüyor; yoksa hep çocuk mu kalıyor, siz kendinizde hangisini görüyorsunuz?
Her ikisi de. Bana farkındalık kazandırdı diyebilirim. Çocukken yapamadığım ve öğrenemediğim her şeyi çocukça bir heves ve heyecanla öğrenmeye çalışıyorum şimdi.
Oyuncu olduktan sonra deniz manzaralı odanızı, pespembe yaptırmışsınız. İlk zamanlarda o camdan dışarı baktığınızda, hissettiğiniz tam olarak nasıl bir duyguydu?
Huzurlu.
Umutsuzluk içindeki Afra’yla, gerçekleşen hayallerinin doruklarındaki Afra arasında asla değişmeyen, her koşulda sizi siz yapan, o karakteristik özelliğiniz nedir?
Vefa ve azim.
Özgürlük kelimesiyle mesafeniz nasıl? Neleri özgürlüğünüz olarak tanımlar ve söz konusu bunlar olduğunda başkalarına söz hakkı tanımazsınız?
Özgürlüğü, sadece kısıtlamalardan kurtulmak olarak görmüyorum ben. Jean Jacques Rousseau’nun çok sevdiğim bir sözü benim de özgürlük ile ilgili hissettiklerimi açıklıyor aslında: “İnsanın özgürlüğü istediği her şeyi yapabilmesinde değil istemediği hiçbir şeyi yapmak zorunda olmamasındadır.”
Peki, günümüzün ‘onda var, ben de isterim’ kültürü hakkında ne düşünüyorsunuz? Herkesin aynı şeylere sahip olmak istemesi, aynı trendlere uyması, aynı kıyafetleri giymesi… Bunlar sizi ne kadar ilgilendiriyor?
İnsanlar istediği trende uyabilir, istediği şeye sahip olabilir. Bu tabii ki beni ilgilendirmez! Hayatımızda bir sosyal medya olduğu gerçeğini kabul etmeliyiz. Bu da insanları beğendirme, sahip olduklarını gösterme çabası içine sürüklüyor. Bir trend beğenildiği zaman, herkes beğenilmek istediği için aynı olana yöneliyor. Ben işimle ön planda olmak isteyen biriyim. Sosyal medyayı işim, hobilerim ve sevdiklerimle olan anılarımı paylaşmak için kullanıyorum. Ben farklı olma veya aynı olma çabasında değilim. Kendim olmayı seviyorum.
Sinemanın sizdeki yerinin apayrı olduğu kesin; çünkü oyunculuğa sinemayla başladınız. Gördüğünüzde ‘umarım bir gün böyle bir rol gelir!’ dediğiniz bir karakter, film var mı?
Müzikal bir iş istediğim için La La Land tarzı filmleri çok seviyorum. Clueless filmindeki Alicia Silverstone’un oynadığı karakterin muadilini canlandırmayı çok isterim!
Şu anda ya da gelecek yıllarda, bir oyuncu olarak en çok hangi özelliğinizle methediliyor olmak hoşunuza gider?
Her zaman işini tutkuyla yapan bir oyuncu olarak anılmak.
Geçtiğimiz ay Instagram’da paylaştığınız K-Pop dans video’suna bayıldık! Dans geçmişiniz var mı, yoksa derslere yeni mi başladınız?
Teşekkür ederim! Bir yıl kadar modern dans eğitimi almıştım. Sonra enerjimi dansın farklı alanlarında da kullanmak istediğim için; hip-hop’a başladım. Daha sonra dans derslerim devam ederken hocam tatile gidince ben de boş kalmak istemedim ve o arayı nasıl değerlendireceğim diye düşünürken; K-Pop dansını öğrenmeye başladım!
Dans etmek dışında, hiç bilmediğimiz başka ilgi alanlarınız var mı?
Geçtiğimiz yıl piyano öğrenmeye başladım. Onun dışında şan derslerim devam ediyor. Dans benim için bir tutku oldu diyebilirim. Setten vakit buldukça dansa gidiyorum. Kendimi geliştirme konusunda maymun iştahlıyım diyebilirim…
Arkadaşlarınız eğlenceli olduğunuzu düşünür mü? Yoksa siz arkadaş grubunuzun daha ağır başlı ve sakin olanı mısınızdır?
Kesinlikle arkadaş grubumun deli dolu, enerjik ve esprili olanıyım! Yeri geldiğindeyse ağır başlı ve kontrolcü.
Oyuncu Mert Yazıcıoğlu ile birliktesiniz. Aynı işi yapmak, birlikte olgunlaşmak, oyunculuk adına birlikte hayaller kuruyor olmak nasıl hissettiriyor size? İkinizin de oyuncu olması, daha kuvvetli bir bağ kurmanızı sağlıyor mu?
Bazen sektörle ilgili işin içinden çıkamadığım anlar oluyor doğal olarak. Mert benden daha uzun süredir bu işi yaptığı için, bu konuları onunla paylaşıyorum. Hatta ondan fikirler alabiliyorum. Onun da kafasına takılan bir şey olursa beraber konuşup, birbirimizi motive ediyoruz. Evet, o yüzden aramızda kuvvetli bir bağ kurmamızı sağlıyor diyebilirim.
Şu sıralar sizi en çok ne heyecanlandırıyor?
Hayal kurmak.
‘İşte yaşamak bu’ dediğiniz anlarda genellikle nerede ve ne yapıyor olursunuz?
Yoğun çalışmanın ardından güzel bir tatil!
Tanışmak ve bir günü baştan sona o kişiyle geçirmek isteyebileceğiniz, çok hayran olduğunuz biri var mı?
Cevabım hiçbir zaman değişmedi; henüz hayatımda onun yerine kimseyi koyamadım… Bu yüzden çocukluk aşkım Katy Perry diyorum!
Modaya mesafeniz nasıl, trendleri takip eder misiniz; yoksa tarz, stil, giyinme konusunda bildiğini okuyanlardan mısınız?
Açıkçası trendleri pek fazla takip etmiyorum. Normal hayatımda nasıl rahat ediyorsam öyle giyiniyorum. Özel bir davette ise fikirlerine güvendiğim insanlarla çalışıyorum.
Güzellik rutininizde olmazsa olmazlar neler? Sağlıklı beslenme, spor gibi alışkanlıklarınız var mı?
Cildimi mutlaka iyice temizleyip, nemlendiriyorum. Bol su içiyorum. Spor benim hayatımın her alanında var. Vazgeçilmezim. Spor yaptıkça ve dans ettikçe kendimi çok iyi ve özgüvenli hissediyorum. Beslenmeme olabildiğince dikkat etmeye çalışıyorum. Tabii bazı günler kendime izin verip istediğim şeyleri de yiyebiliyorum.
KISA KISA
Her yıl kendime yeni bir hobi bulmaya çalışırım.
Güçlü bir kadın hata yapmaktan korkmaz.
Şu an ilk aklıma gelen nakarat ben yazdım kadere hüznü perişanı.
Favori ‘boş gün’ filmim Harry Potter serisi.
‘Asla giymem’ dediklerim arasında şalvar pantolon var.
Hayatımı özetleyen hashtag #CarpeDiem
RÖPORTAJ: SİMAY ENGÜR
FOTOĞRAF: ERDİ DOĞAN
STYLING: ŞEYDA SÖZÜER
SAÇ: FERİT BELLİ
MAKYAJ: SELEN KARABULUT
FOTOĞRAF ASİSTANLARI: ÖMER ÇETİNER, KEREM ÇETİNER
STYLING ASİSTANLARI: SAFİYE KAPTANOĞLU, MERVE FATMA