Her kadın güçlüdür
Ne kadar güçlü, ne kadar pozitif, ne kadar güzel bir kadın Deniz Uğur.
Yine de herkes için, yaşananlar
karşısında sapasağlam ayakta
durabilmek, mücadele edebilmek kolay
değildir. Siz kendinizde o gücü nereden
buluyorsunuz?
Ben çok inançlı biriyim. Yaradanın mucizelerine sarsılmaz bir şekilde inanıyorum. Hayatımda deneyimlediğim her olayda o gücü hep yanımda, yüreğimin içinde hissettim. Ama Polyanna gibi romantik bir iyimser olduğum söylenemez. Bunun yerine farkındalık yönüm gelişmiş. Kriz yönetiminde soğukkanlıyım, bu da anne olmanın kazandırdığı bir özellik aslında. Anne olan her kadın acil bir durumda çocuklarını korumak için ne yapması gerektiğini içgüdüsel olarak bilir. Bu özelliğimizi hayatın diğer alanlarına da yayabiliyoruz.
Sizce neden böyle bir güne ihtiyacımız var?
Toplumda ‘cinsel ayrımcılık’ denen illetin henüz kökü kurumadığı için. Her gün bir yenisini duyuyoruz.
Tecavüz, şiddet, töre cinayetleri... Tüm bunlar olumsuz bir tablo çiziyorken, sizin pozitif Kadınlar Günü mesajınız nedir?
Çözümsüz sorun yoktur, ‘öğrenilmiş çaresizlik’ vardır. Belki de biz ‘hiçbir şey değişmeyecek’ diye şartlandığımız için kadınlar erkek şiddeti sonucu ölüyor.
Hiç bu açıdan bakmayı denediniz mi? Biz umudumuzu kaybedersek kimseye de umut veremeyiz. Umudu olmayan bir insanın basireti bağlanır, var olan sorunu aşabileceğine inanmadığı için de yeterince güçlü bir şekilde çabalamaz. Erkek şiddeti, töre cinayetleri, istismar… Bunlar ilkel çağlarda kalmış olması gereken olgular değil mi? Günümüzde bu ilkelliği toplumun kaçta kaçı onaylıyor?
Çoğunluk olmasa gerek. Demek ki bu ilkelliği bitirecek güce sahibiz. İnsanların algısına direkt ulaşabilen daha farklı, daha etkili yöntemler geliştirip farkındalık yaratacağız. Mesela bizim sizinle yaptığımız bu röportaj da bu yönde atılmış bir adım. Aynı şekilde, dikkati cezbeden bu fotoğraf çekimini de önemsiyorum ve bu anlamda yararlı buluyorum. Bana, birbirinden farklı sorunlarla mücadele eden birçok kadından ‘gücümü senden alıyorum’ mesajı geliyor çünkü. Düşünün ki ben sadece bir bireyim, ama denizugur.com’daki yazılarımla ve bunun gibi röportajlarla, hiç tanımadığım kişilerin algısına bir şekilde ulaşabiliyorum. Bunun bir anlamı olmadığını kim söyleyebilir? Ben “Ne kendi hayatlarınızda, ne çevrenizde en ufak bir seksist davranışa tahammül göstermeyin, günaha girersiniz” diyorum. Bir gün Anadolu’nun ücra köyünde yaşayan bir genç kız da, mütevazı bir ev kadını da aynı şeyi söyleyecek, biliyorum. Umutsuzluğa kapılacak durumda değiliz.Banyo yapıp havuza girebilirsiniz, fön çekebilirsiniz, aynı kendi saçınız gibi kullanabilirsiniz. Bu saç kazıtma meselesi de biraz dramatik algılanıyor ama ben 25 yaşındayken belime kadar uzun olan saçlarımdan sıkılıp üç numaraya vurdurmuş biriydim. Marjinal trendleri severim. Ayrıca saçın kökü sizde nasılsa, yine uzuyor. Uzayana kadar da istediğiniz renkte, istediğiniz modelde protez saç veya peruk kullanabilirsiniz. Aslında ünlü olmak böyle bir süreçte insanı kısıtlayan bir şey. Toplum içinde dikkat çekmeden hareket etmek istiyorum, bunu yapamazsam nefes alamam, sosyal hayattan beslenemem. Maalesef hem ünlü hem de ‘dazlak’ bir kadın fazla dikkat çekici oluyor. Bu yüzden sadece kamera karşısında değil, dışarıda da protez saç kullanıyorum.
Size göre güçlü kadın kimdir?
Bir şeyin altını çizmek gerek, aslında her kadın güçlüdür, sadece bazılarımız bunu keşfedememiştir. Güç, kadının doğasında var. Bir erkeğin acı eşiği, kadının acı eşiği yanında çok düşük kalır mesela. Hastalıklara, soğuğa, yorgunluğa ve acıya çok daha dayanıklı olacak biçimde dizayn edilmiştir kadın vücudu. Zihinsel açıdan da aynı şey geçerli. Sabır, hoşgörü, alttan alabilme, yapıcı davranabilme özellikleri vardır kadının kodlarında. Çünkü annelik kadına bahşedilmiş. Ve kadın, korumacılığını, anaçlığını sadece çocuk büyütürken değil, eşine, dostuna, çevresine karşı da sergiler. İktidar elde etmek için erkeklerin davranış biçimini taklit eden kadınlar hata yapıyor bana göre. İhtiyaç duyduğu her şey kadının kendi bünyesinde mevcut. Tarihteki çarpışmalarla fetihleri erkeklerin başarısı; insanlığın kök salmasını, medeniyetlerin gelişimini, yani taş üstüne taş konmasını kadınların eseri olarak görüyorum ben. Savaşçılık kavramı da daha farklı bizim için. Erkek savaşçılar saldırgandır, kadın savaşçılarsa direnişçi. Hayatın içinde kadınla erkeğin özellikleri benzeşmek zorunda değil, ama birbirini tamamlamak zorunda.
‘Bir adım geriye düşüp sonra yeniden başlama’ hikayelerini severim demiştiniz bir yazınızda. Sizi çok etkileyen, belli bir hikaye var mı?
Çok. Toplumda sivrilmiş, herhangi bir alanda lider olmuş kadınların hayat öykülerine bakıyorum, mutlaka ‘düşüp, yeniden başlama’ durumu var. İnsanı hayata dört elle sarılıp yükselme arzusuna sevk eden bir olay olması gerekir çünkü. Kimse rahatı dört dörtlük yerindeyken keyfini bozup daha çok çalışma, kendini aşma azmine kapılmaz ki...
Kadın hakları için ortaya atılan Kadınlar Günü, sizin için ne anlama geliyor?
Kadınlar Günü, toplumda tam olarak Sevgililer Günü gibi ‘kapitalizmin çarklarını döndürme aracı’ olarak algılanmıyor bence. Çünkü tarihsel bir gerçekliğe dayanıyor. Sanayi devrimiyle birlikte emekçi, üretici konuma gelen kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olma mücadelesini işaret ediyor. Feminizm akımının doğuşu da aynı şekilde o döneme dayanır. Ekonomik özgürlüğünü kazanan kadınların o zamana dek üzerlerinde kurulmuş olan egemenliğe başkaldırısıdır bu. Doğal bir tepki ve oluşumdur.
Peki, bu kez farklı ne yapacaktık?
İşte o an Deniz Uğur çıktı karşımıza. Aradığımız kadın da, savaşçı da oydu! Deniz Uğur ile “Birlikte Kadınlar Günü için nasıl bir iş ortaya koyabiliriz” diyerek ilk buluştuğumuz gün, aslında ekipçe çok da rahat olmadığımızı itiraf edelim. “Acaba hastalığıyla ilgili konuşmak onu üzer mi?”, “Ne desek, ne demesek?”, “Peki ya styling konusunu ne yapacağız asıl? Göğsünün alınıp alınmadığını, nasıl göründüğünü kim soracak?” İnanın, biz ondan daha çok takmışız kafamıza tüm bunları; her şey bittiğinde ve ortaya bu şahane fotoğraflar çıktığında bunu daha iyi anladık. Kanser olmak! Göğüslerinin bir kısmının alınması, yerine silikon konması… Hatta iki göğsünün birden alınmış olması… Saçların dökülmesi… Diğer yanda üç tane çocuk. Yaş, sadece 39. Çoğu kadın için bir çeşit yıkım ama onun için savaşçı bir ruh için bahaneler belki de… O gün saçlarını kazıtıp geldi Deniz Uğur çekime. Onu kimse çıplak kafasıyla görmemişti henüz. Bizim için; aslında sizin için, savaşan, güçlü, her haliyle güzel görünen kadınlar için yaptı bunu. Kafasındaki peruğunu çıkarırken, bizim içimiz cız ettiği halde o bizleri etrafına topladı. “Bakın dedi, kafamın yapısı güzel değil mi, herkes öyle söylüyor.” Gerçekten de öyleydi, sizin de gördüğünüz gibi. Biz bu çekim sırasında hiç üzülmedik, acımadık, ağlamadık, endişe duymadık, hep güldük! Yaşanan olumsuzlukların, acıların yerine savaşmayı da Deniz Uğur’dan öğrendik. Umutlandık en önemlisi. Sizin de ondan öğrenecek çok şeyiniz var, inanın. “Her kadın güçlüdür ama sadece bazılarımız bunu keşfedememiştir” diyor Uğur. İçinizdeki gücü keşfedebilmeniz için yapıldı bu çekim ve bu röportaj…
Şu sıralar nasıl bir ruh hali içindesiniz?
Daha önce olmadığı kadar pozitif. Bu tamamen motivasyonla ilgili galiba. Kader diye bir şey vardır ama ben düşüncelerimizle hayatımızı yönlendirebildiğimize de inanırım. Bardağa dolu tarafından bakmayı seçiyorum, karşıma çıkan sorunları küçümsüyorum. “Ölümcül sonuçları olabilecek kanser diye bir hastalığa yakalandım, evet ama grip de ölümcül olabiliyor” diyorum mesela. Doktorumun deyimiyle altı saat süren ‘vahşi’ bir ameliyat geçirdim, ama operasyon çok başarılıydı. Her şerde bir hayır var. Ameliyattan altı gün sonra sete dönüp 18 saat çalıştım, bunu kendimi sınamak diye anlamlandırdım, ama bunu yapabileceğimden de hiç şüphe etmedim. Sonuçta hayatım bu travmadan etkilenmemiş oldu. Anlatabiliyor muyum? Beynimizin gücüyle yönlendirebiliriz her şeyi.
Ödüllü bir oyuncusunuz. Oyunculuk sizin için tam olarak ne ifade ediyor?
Oyunculuk bana göre ‘hangi mesleği seçsem’ diye düşünüp kariyer planlaması yapılabilecek bir iş değil, bir yaradılış meselesi. Bazılarında, insana dair her şeyi deneyimleme iştahı oluyor. Her türlü duyguyu içselleştirip, kendine özgü bir biçimde yorumlayıp dışarıya aktarmaktan haz alıyorlar. İşte böyle tiplerin oyunculuk yapması kaçınılmaz... Çünkü bu bizler için sadece çalışıp para kazandığımız bir iş değil, aynı zamanda terapi, bir ihtiyaç.
Babanız ünlü opera sanatçısı Mete Uğur. Ondan öğrendiğiniz en önemli şey nedir?
Disiplin. Babamın taviz vermediği bir konuydu. Mesleğinde zirve yapmasının nedeni buydu bence. Müzik kulağı ve güzel sese sahip birçok insan var, ama herkes aynı mertebeye yükselemiyor.
Her gün bir yenisini duyuyoruz; kadına karşı şiddet, töre cinayeti, tecavüz, fuhuş, cinsiyet ayrımcılığı… Dinsel, kültürel nedenlerle, yılda iki milyondan fazla kız çocuğunun genital organına zarar verildiğini biliyor musunuz? İstatistiklere göre, 15-45 yaş arası kadınlar kanser ya da trafik kazası gibi nedenlerden çok erkek şiddeti sonucu hayatını kaybediyor ya da sakat kalıyormuş. Ve tüm bunlar olup biterken, yine bir Kadınlar Günü geldi… Biz de kadınız. Ekibimizin büyük çoğunluğu da kadınlardan oluşuyor. Ezilen, kırılan kadını bizden iyi kim anlayabilir dedik, Kadınlar Günü için bu kez çok özel bir şey yapalım istedik. Yıllardır yapar dururuz zaten...
Sizin hayatta kendinize has bir duruşunuz var. Hiçbir zaman, “Yıkıldım, bittim, ne olacak şimdi” diyen bir kadın olmadınız değil mi? Bu çocukluğunuzdan gelen bir özellik mi, yoksa sonradan mı kazandınız?
Algıları açık bir çocuktum. Çevremde gözlemlediğim her olayda, izlediğim her filmde, hep güçlü ve lider kadınlar etkilemiştir beni. Herhalde yapısal bir şey bu. Ailemin kadınları da hep güçlü rol modellerdi benim için. Her koşulda idame edebilen, pes etmeyen, vazgeçmeyen kadınlar. Maçtan çıkmayan oyuncular gibi. Babaannem, anneannem, halam… Hepsi dimdik durarak birer asır yaşadılar bu dünyada. Onlara hep hayranlık duydum.
Anneniz güzelliği dillere destan bir balerin. İlk Türk Dünya Güzeli Keriman Halis Ece de halanız. Güzel kadınlarla büyüyen biri olarak, size göre kimdir güzel kadın kimdir?
Hep söylerim, güzellik hokka burun, dolgun dudak ve badem göz demek değildir. Eğer böyle tarif edilirse ben güzelliği bir meziyet olarak kabul edemem. Estetik açıdan kusursuz olduğu halde kimsenin dönüp bakmadığı kadınlar yok mu? Güzellik plastik bir kavram değil, dışarıya yansıttığınız enerjiyle ilgili tamamen. Çirkin kadın diye bir şey yoktur ki! Sadece sahip olduğu güzelliği taşımanın ve dışarıya yansıtmanın yolunu bulamamış olanlar vardır. Dahası da var… Kadın ‘her haliyle’ güzeldir. İddialı bir laf etmiş olmak için söylemiyorum bunu. Biz kendimizi nasıl görüyorsak başkaları da bizi öyle görür. Gerçek bu. Bütün kadınlar güzel görünmek ister. Hastalıklar ise insanın üzerinde fiziksel anlamda değişiklik yaratabiliyor. Siz de saçlarınızı kaybettiniz. Ama bu durum sizi olumsuz etkilemişe benzemiyor… Bu tip tedavilerde artık çok rafine ilaçlar kullanılıyor. Saç dökülmesi dışında diğer yan etkileri büyük ölçüde gideriyorlar. Kemoterapi almaya başladıktan 15 gün sonra saçlarımın döküleceği bana söylenmişti, ben de dökülmesini beklemeden, 13 günde kazıttım. Dizideki görünüşümün devamlılığı gereği protez saç kullanmaya başladım. Doktorum beni Nova Hair adlı merkeze yönlendirdi. Burada yapılan uygulama, peruk gibi bir şey değil. Dilerseniz başınıza özel bir solüsyonla sabitleniyor ve çıkmıyor.
Hastalıkla birlikte hayata dair yeni neler keşfettiniz?
Çok şey. Hayatımızdaki acı-tatlı her deneyim ruhumuzun olgunlaşması, kendimizi geliştirmek için sunulmuş birer fırsat. Böyle dönemler sınavdan geçmek gibi. Dik durmayı seçip kendiniz ve çevreniz için doğru şekilde davranırsanız, faydalı oluyorsunuz.
Yani herkes için iyi bir şey yapmış oluyorsunuz ve sonradan bunun ödülü size geliyor. Ah vah edip yakınmanın, negatif enerji vermenin hayata ne gibi bir katkısı olabilir ki?
Hayatınızı dönemlere ayırsanız, hangi döneminde olduğunu söyleyebilirsiniz? Bana her şey daha yeni başlıyormuş gibi geliyor. Farklı bir yenilenme duygusu içindeyim. Hem fiziksel hem zihinsel açıdan. Keskin bir virajdan geçtim ve arabayı devirmeden yola devam etmeyi başardığım için yeni bir enerjiyle doldum, hayatım ivme kazandı. Zihnimdeki imge bu.
Ben çok inançlı biriyim. Yaradanın mucizelerine sarsılmaz bir şekilde inanıyorum. Hayatımda deneyimlediğim her olayda o gücü hep yanımda, yüreğimin içinde hissettim. Ama Polyanna gibi romantik bir iyimser olduğum söylenemez. Bunun yerine farkındalık yönüm gelişmiş. Kriz yönetiminde soğukkanlıyım, bu da anne olmanın kazandırdığı bir özellik aslında. Anne olan her kadın acil bir durumda çocuklarını korumak için ne yapması gerektiğini içgüdüsel olarak bilir. Bu özelliğimizi hayatın diğer alanlarına da yayabiliyoruz.
Sizce neden böyle bir güne ihtiyacımız var?
Toplumda ‘cinsel ayrımcılık’ denen illetin henüz kökü kurumadığı için. Her gün bir yenisini duyuyoruz.
Tecavüz, şiddet, töre cinayetleri... Tüm bunlar olumsuz bir tablo çiziyorken, sizin pozitif Kadınlar Günü mesajınız nedir?
Çözümsüz sorun yoktur, ‘öğrenilmiş çaresizlik’ vardır. Belki de biz ‘hiçbir şey değişmeyecek’ diye şartlandığımız için kadınlar erkek şiddeti sonucu ölüyor.
Hiç bu açıdan bakmayı denediniz mi? Biz umudumuzu kaybedersek kimseye de umut veremeyiz. Umudu olmayan bir insanın basireti bağlanır, var olan sorunu aşabileceğine inanmadığı için de yeterince güçlü bir şekilde çabalamaz. Erkek şiddeti, töre cinayetleri, istismar… Bunlar ilkel çağlarda kalmış olması gereken olgular değil mi? Günümüzde bu ilkelliği toplumun kaçta kaçı onaylıyor?
Çoğunluk olmasa gerek. Demek ki bu ilkelliği bitirecek güce sahibiz. İnsanların algısına direkt ulaşabilen daha farklı, daha etkili yöntemler geliştirip farkındalık yaratacağız. Mesela bizim sizinle yaptığımız bu röportaj da bu yönde atılmış bir adım. Aynı şekilde, dikkati cezbeden bu fotoğraf çekimini de önemsiyorum ve bu anlamda yararlı buluyorum. Bana, birbirinden farklı sorunlarla mücadele eden birçok kadından ‘gücümü senden alıyorum’ mesajı geliyor çünkü. Düşünün ki ben sadece bir bireyim, ama denizugur.com’daki yazılarımla ve bunun gibi röportajlarla, hiç tanımadığım kişilerin algısına bir şekilde ulaşabiliyorum. Bunun bir anlamı olmadığını kim söyleyebilir? Ben “Ne kendi hayatlarınızda, ne çevrenizde en ufak bir seksist davranışa tahammül göstermeyin, günaha girersiniz” diyorum. Bir gün Anadolu’nun ücra köyünde yaşayan bir genç kız da, mütevazı bir ev kadını da aynı şeyi söyleyecek, biliyorum. Umutsuzluğa kapılacak durumda değiliz.Banyo yapıp havuza girebilirsiniz, fön çekebilirsiniz, aynı kendi saçınız gibi kullanabilirsiniz. Bu saç kazıtma meselesi de biraz dramatik algılanıyor ama ben 25 yaşındayken belime kadar uzun olan saçlarımdan sıkılıp üç numaraya vurdurmuş biriydim. Marjinal trendleri severim. Ayrıca saçın kökü sizde nasılsa, yine uzuyor. Uzayana kadar da istediğiniz renkte, istediğiniz modelde protez saç veya peruk kullanabilirsiniz. Aslında ünlü olmak böyle bir süreçte insanı kısıtlayan bir şey. Toplum içinde dikkat çekmeden hareket etmek istiyorum, bunu yapamazsam nefes alamam, sosyal hayattan beslenemem. Maalesef hem ünlü hem de ‘dazlak’ bir kadın fazla dikkat çekici oluyor. Bu yüzden sadece kamera karşısında değil, dışarıda da protez saç kullanıyorum.
Size göre güçlü kadın kimdir?
Bir şeyin altını çizmek gerek, aslında her kadın güçlüdür, sadece bazılarımız bunu keşfedememiştir. Güç, kadının doğasında var. Bir erkeğin acı eşiği, kadının acı eşiği yanında çok düşük kalır mesela. Hastalıklara, soğuğa, yorgunluğa ve acıya çok daha dayanıklı olacak biçimde dizayn edilmiştir kadın vücudu. Zihinsel açıdan da aynı şey geçerli. Sabır, hoşgörü, alttan alabilme, yapıcı davranabilme özellikleri vardır kadının kodlarında. Çünkü annelik kadına bahşedilmiş. Ve kadın, korumacılığını, anaçlığını sadece çocuk büyütürken değil, eşine, dostuna, çevresine karşı da sergiler. İktidar elde etmek için erkeklerin davranış biçimini taklit eden kadınlar hata yapıyor bana göre. İhtiyaç duyduğu her şey kadının kendi bünyesinde mevcut. Tarihteki çarpışmalarla fetihleri erkeklerin başarısı; insanlığın kök salmasını, medeniyetlerin gelişimini, yani taş üstüne taş konmasını kadınların eseri olarak görüyorum ben. Savaşçılık kavramı da daha farklı bizim için. Erkek savaşçılar saldırgandır, kadın savaşçılarsa direnişçi. Hayatın içinde kadınla erkeğin özellikleri benzeşmek zorunda değil, ama birbirini tamamlamak zorunda.
‘Bir adım geriye düşüp sonra yeniden başlama’ hikayelerini severim demiştiniz bir yazınızda. Sizi çok etkileyen, belli bir hikaye var mı?
Çok. Toplumda sivrilmiş, herhangi bir alanda lider olmuş kadınların hayat öykülerine bakıyorum, mutlaka ‘düşüp, yeniden başlama’ durumu var. İnsanı hayata dört elle sarılıp yükselme arzusuna sevk eden bir olay olması gerekir çünkü. Kimse rahatı dört dörtlük yerindeyken keyfini bozup daha çok çalışma, kendini aşma azmine kapılmaz ki...
Kadın hakları için ortaya atılan Kadınlar Günü, sizin için ne anlama geliyor?
Kadınlar Günü, toplumda tam olarak Sevgililer Günü gibi ‘kapitalizmin çarklarını döndürme aracı’ olarak algılanmıyor bence. Çünkü tarihsel bir gerçekliğe dayanıyor. Sanayi devrimiyle birlikte emekçi, üretici konuma gelen kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olma mücadelesini işaret ediyor. Feminizm akımının doğuşu da aynı şekilde o döneme dayanır. Ekonomik özgürlüğünü kazanan kadınların o zamana dek üzerlerinde kurulmuş olan egemenliğe başkaldırısıdır bu. Doğal bir tepki ve oluşumdur.
Peki, bu kez farklı ne yapacaktık?
İşte o an Deniz Uğur çıktı karşımıza. Aradığımız kadın da, savaşçı da oydu! Deniz Uğur ile “Birlikte Kadınlar Günü için nasıl bir iş ortaya koyabiliriz” diyerek ilk buluştuğumuz gün, aslında ekipçe çok da rahat olmadığımızı itiraf edelim. “Acaba hastalığıyla ilgili konuşmak onu üzer mi?”, “Ne desek, ne demesek?”, “Peki ya styling konusunu ne yapacağız asıl? Göğsünün alınıp alınmadığını, nasıl göründüğünü kim soracak?” İnanın, biz ondan daha çok takmışız kafamıza tüm bunları; her şey bittiğinde ve ortaya bu şahane fotoğraflar çıktığında bunu daha iyi anladık. Kanser olmak! Göğüslerinin bir kısmının alınması, yerine silikon konması… Hatta iki göğsünün birden alınmış olması… Saçların dökülmesi… Diğer yanda üç tane çocuk. Yaş, sadece 39. Çoğu kadın için bir çeşit yıkım ama onun için savaşçı bir ruh için bahaneler belki de… O gün saçlarını kazıtıp geldi Deniz Uğur çekime. Onu kimse çıplak kafasıyla görmemişti henüz. Bizim için; aslında sizin için, savaşan, güçlü, her haliyle güzel görünen kadınlar için yaptı bunu. Kafasındaki peruğunu çıkarırken, bizim içimiz cız ettiği halde o bizleri etrafına topladı. “Bakın dedi, kafamın yapısı güzel değil mi, herkes öyle söylüyor.” Gerçekten de öyleydi, sizin de gördüğünüz gibi. Biz bu çekim sırasında hiç üzülmedik, acımadık, ağlamadık, endişe duymadık, hep güldük! Yaşanan olumsuzlukların, acıların yerine savaşmayı da Deniz Uğur’dan öğrendik. Umutlandık en önemlisi. Sizin de ondan öğrenecek çok şeyiniz var, inanın. “Her kadın güçlüdür ama sadece bazılarımız bunu keşfedememiştir” diyor Uğur. İçinizdeki gücü keşfedebilmeniz için yapıldı bu çekim ve bu röportaj…
Şu sıralar nasıl bir ruh hali içindesiniz?
Daha önce olmadığı kadar pozitif. Bu tamamen motivasyonla ilgili galiba. Kader diye bir şey vardır ama ben düşüncelerimizle hayatımızı yönlendirebildiğimize de inanırım. Bardağa dolu tarafından bakmayı seçiyorum, karşıma çıkan sorunları küçümsüyorum. “Ölümcül sonuçları olabilecek kanser diye bir hastalığa yakalandım, evet ama grip de ölümcül olabiliyor” diyorum mesela. Doktorumun deyimiyle altı saat süren ‘vahşi’ bir ameliyat geçirdim, ama operasyon çok başarılıydı. Her şerde bir hayır var. Ameliyattan altı gün sonra sete dönüp 18 saat çalıştım, bunu kendimi sınamak diye anlamlandırdım, ama bunu yapabileceğimden de hiç şüphe etmedim. Sonuçta hayatım bu travmadan etkilenmemiş oldu. Anlatabiliyor muyum? Beynimizin gücüyle yönlendirebiliriz her şeyi.
Ödüllü bir oyuncusunuz. Oyunculuk sizin için tam olarak ne ifade ediyor?
Oyunculuk bana göre ‘hangi mesleği seçsem’ diye düşünüp kariyer planlaması yapılabilecek bir iş değil, bir yaradılış meselesi. Bazılarında, insana dair her şeyi deneyimleme iştahı oluyor. Her türlü duyguyu içselleştirip, kendine özgü bir biçimde yorumlayıp dışarıya aktarmaktan haz alıyorlar. İşte böyle tiplerin oyunculuk yapması kaçınılmaz... Çünkü bu bizler için sadece çalışıp para kazandığımız bir iş değil, aynı zamanda terapi, bir ihtiyaç.
Babanız ünlü opera sanatçısı Mete Uğur. Ondan öğrendiğiniz en önemli şey nedir?
Disiplin. Babamın taviz vermediği bir konuydu. Mesleğinde zirve yapmasının nedeni buydu bence. Müzik kulağı ve güzel sese sahip birçok insan var, ama herkes aynı mertebeye yükselemiyor.
Her gün bir yenisini duyuyoruz; kadına karşı şiddet, töre cinayeti, tecavüz, fuhuş, cinsiyet ayrımcılığı… Dinsel, kültürel nedenlerle, yılda iki milyondan fazla kız çocuğunun genital organına zarar verildiğini biliyor musunuz? İstatistiklere göre, 15-45 yaş arası kadınlar kanser ya da trafik kazası gibi nedenlerden çok erkek şiddeti sonucu hayatını kaybediyor ya da sakat kalıyormuş. Ve tüm bunlar olup biterken, yine bir Kadınlar Günü geldi… Biz de kadınız. Ekibimizin büyük çoğunluğu da kadınlardan oluşuyor. Ezilen, kırılan kadını bizden iyi kim anlayabilir dedik, Kadınlar Günü için bu kez çok özel bir şey yapalım istedik. Yıllardır yapar dururuz zaten...
Sizin hayatta kendinize has bir duruşunuz var. Hiçbir zaman, “Yıkıldım, bittim, ne olacak şimdi” diyen bir kadın olmadınız değil mi? Bu çocukluğunuzdan gelen bir özellik mi, yoksa sonradan mı kazandınız?
Algıları açık bir çocuktum. Çevremde gözlemlediğim her olayda, izlediğim her filmde, hep güçlü ve lider kadınlar etkilemiştir beni. Herhalde yapısal bir şey bu. Ailemin kadınları da hep güçlü rol modellerdi benim için. Her koşulda idame edebilen, pes etmeyen, vazgeçmeyen kadınlar. Maçtan çıkmayan oyuncular gibi. Babaannem, anneannem, halam… Hepsi dimdik durarak birer asır yaşadılar bu dünyada. Onlara hep hayranlık duydum.
Anneniz güzelliği dillere destan bir balerin. İlk Türk Dünya Güzeli Keriman Halis Ece de halanız. Güzel kadınlarla büyüyen biri olarak, size göre kimdir güzel kadın kimdir?
Hep söylerim, güzellik hokka burun, dolgun dudak ve badem göz demek değildir. Eğer böyle tarif edilirse ben güzelliği bir meziyet olarak kabul edemem. Estetik açıdan kusursuz olduğu halde kimsenin dönüp bakmadığı kadınlar yok mu? Güzellik plastik bir kavram değil, dışarıya yansıttığınız enerjiyle ilgili tamamen. Çirkin kadın diye bir şey yoktur ki! Sadece sahip olduğu güzelliği taşımanın ve dışarıya yansıtmanın yolunu bulamamış olanlar vardır. Dahası da var… Kadın ‘her haliyle’ güzeldir. İddialı bir laf etmiş olmak için söylemiyorum bunu. Biz kendimizi nasıl görüyorsak başkaları da bizi öyle görür. Gerçek bu. Bütün kadınlar güzel görünmek ister. Hastalıklar ise insanın üzerinde fiziksel anlamda değişiklik yaratabiliyor. Siz de saçlarınızı kaybettiniz. Ama bu durum sizi olumsuz etkilemişe benzemiyor… Bu tip tedavilerde artık çok rafine ilaçlar kullanılıyor. Saç dökülmesi dışında diğer yan etkileri büyük ölçüde gideriyorlar. Kemoterapi almaya başladıktan 15 gün sonra saçlarımın döküleceği bana söylenmişti, ben de dökülmesini beklemeden, 13 günde kazıttım. Dizideki görünüşümün devamlılığı gereği protez saç kullanmaya başladım. Doktorum beni Nova Hair adlı merkeze yönlendirdi. Burada yapılan uygulama, peruk gibi bir şey değil. Dilerseniz başınıza özel bir solüsyonla sabitleniyor ve çıkmıyor.
Hastalıkla birlikte hayata dair yeni neler keşfettiniz?
Çok şey. Hayatımızdaki acı-tatlı her deneyim ruhumuzun olgunlaşması, kendimizi geliştirmek için sunulmuş birer fırsat. Böyle dönemler sınavdan geçmek gibi. Dik durmayı seçip kendiniz ve çevreniz için doğru şekilde davranırsanız, faydalı oluyorsunuz.
Yani herkes için iyi bir şey yapmış oluyorsunuz ve sonradan bunun ödülü size geliyor. Ah vah edip yakınmanın, negatif enerji vermenin hayata ne gibi bir katkısı olabilir ki?
Hayatınızı dönemlere ayırsanız, hangi döneminde olduğunu söyleyebilirsiniz? Bana her şey daha yeni başlıyormuş gibi geliyor. Farklı bir yenilenme duygusu içindeyim. Hem fiziksel hem zihinsel açıdan. Keskin bir virajdan geçtim ve arabayı devirmeden yola devam etmeyi başardığım için yeni bir enerjiyle doldum, hayatım ivme kazandı. Zihnimdeki imge bu.