Herkes ona hayran! Engin Hepileri

“Aşık olduğumuz zaman erdemli taraflarımızı yitiriyoruz”

Herkes ona hayran! Engin Hepileri

Röportaj: Sinem Gürleyük
Fotoğraf: Semih Kanmaz/Rpresenter
Styling: İrem Akalın

‘Kampüsistan’, ‘Emret Komutanım’, ‘Gönülçelen’, ‘Yaprak Dökümü’…

‘Beyza’nın Kadınları’, ‘Nefes’, ‘Av Mevsimi’… Bu dizi ve sinema filmleri Engin Hepileri’nin kariyeri boyunca rol aldığı işlerin küçük bir kısmı sadece. Tiyatroda yaptıklarını anlatmaya ise bu satırlar yetmez… ‘İntikam’ın Hakan Eren’i Engin Hepileri’yi daha yakından tanıdık.

İntikam dizisinin en eğlenceli karakterlerinden birine hayat veren Engin Hepileri’ye hayran olmayan yok bu aralar. Onunla çekim yapacağımı duyan tüm arkadaşlarımın gözünde bir ışık
gördüm! ‘Sorusu olan var mı?’ diye sorduğumdaysa ‘Evli mi?’, ‘Sevgilisi var mı?’, ‘Çekime ben de gelebilir miyim?’ başı çeken sorular oldu! Hatta hemen her gün ünlü isimlerle bir araya gelen, çekimler yapan ve bir tanesiyle bile fotoğraf çektirmeyen bir arkadaşımın, Instagram’a yüklediğim Engin Hepileri videosunun ardından ‘Ne olur benim için de bir video çeker misin?’ mesajıyla neye uğradığımı şaşırdığımı söyleyebilirim. Kızlar kötü haber; evli! İyi haber; mutlu! Ama üzülmeyin kadınların ilgisinden bunalmış değil. Yolda görürseniz fotoğraf çektirmekten çekinmeyin. O da mutlu bu ilgiden… Hepileri’yi bu aralar sevindiren başka şeyler de var elbette. Hayatını tiyatroya adamış biri o. ‘Oda ve Adam’la tiyatro seyircisinin karşısına çıkan Hepileri, 15 Ocak’ta yepyeni bir oyuna daha başlıyor: ‘Katil Joe’. Kenter Tiyatrosu’nda uzun yıllar Yıldız Kenter’le çalışan oyuncu artık kendi kanatlarıyla uçuyor. Üstelik
çok heyecanlı. Rollerinden, tiyatrodan bahsederken ses tonu bile değişiyor. Tiyatroda rüşdünü ispatlayan Hepileri, ‘Katil Joe’daki karakterini anlatırken “Ben onu oynamaya çalışıyorum”
diyebilecek kadar da mütevazı…

‘İntikam’ son dönemin en iyi işlerinden biri. Senin için işin ve başarılı olman dışında ne ifade ediyor?
Hakan Eren! Bu karakter oynadığım en keyif li rollerden biri. Renkli ve ucu açık bir rol. ‘Bunu şimdi yapar mı?’ diye soracağın bir soru yok. Her an her şeyi yapabilir. Bir de muhteşem partnerlerim var. Beren bunlardan biri… 

İyi anlaşıyor musun Beren Saat’le?
İlk tanıdığım günden beri hem mütevazılığı hem de gerçekten olduğu yeri çok iyi doldurmasıyla beni çok etkilemişti. Ben her zaman ezberini zamanında yapan, hep çekime başlamaya hazır bir oyuncu olduğumu düşünürdüm. Sette Beren’i görünce benden daha disiplinli bir oyuncuyla karşılaştım. Hem çalışma saati hem de yoğunluğu benden çok daha fazla. Ama
her zaman hep benden daha hazır ve daha çok sette. Sadece kendi rolü için değil, arkadaşları ve projenin sağlığı için de elinden geleni yapan, birine bir şey olduğu zaman yanında olan biri. Çok küçük bir anekdotum var; sette bir gün çok hastaydım ve inanılmaz başım ağrıyordu. Yapım koordinatörümüz “İstersen çekmeyelim” bile dedi. Ama benim için böyle bir şey mümkün değil. Tiyatrocuyum ben. İki elim kanda olsa, o gün işi yaparım. Beren bunu görüp, yarım saat başıma masaj yaptı, kafamı rahatlattı, iyi enerjisini verdi. Aslında ona çizilen star imajından çok uzakta bir kadın. İşini çok seven, sahiplenen, saygı duyan, oyunculuğu ciddiye alan Türkiye’de az bulunabilecek kadın oyunculardan…

Dizide Yağmur’a o kadar çok yardım ediyor ki, hayat verdiğin karakter, herkeste “hayatta bir ‘Hakan Eren’im olmalı” isteği yarattı…
Çok tweet alıyorum bununla ilgili... Bilmem, olmaz değil. Hayatta var böyle adamlar. Ben var olduklarını biliyorum. Kendinizin çözemediği durumlarda bir arkadaşınızın gelip size yardım
etmesi, hayatın içinde daha sağlam hissetmenize yardımcı olur. Bu yüzden herkes hayatta bir ‘Hakan Eren’i olsun istiyor galiba.

Senin var mı ‘Hakan Eren’in?
Hakan Eren kadar teknolojik bir arkadaşım yok. Ancak zor zamanlarda yanıma koşacak, beni zor durumda bırakmayacak pek çok arkadaşım var. 

Bir röportajınızda “Evliliğimi bunun üzerine kurdum. Aile olmak aşktan daha önemli bence. Aşk insanın gözünü kör eder çünkü” demişsin. Eşin kızmıyor mu sana bunları okuyunca?
Kızılacak bir şey yok bunda. Biz onunla elbette bir sevgiyi paylaşıyoruz ama dünyada aşk dışında çok daha büyük erdemler olduğuna inanıyorum. Hatta çok aşık olduğumuz zaman
erdemli taraflarımızı yitirdiğimizi de düşünürüm. Biraz fevri davranabildiğimizi, biraz yüreğimiz ne istiyorsa onu yapmak istediğimizi... Bu çok doğal elbette. İlk üç ay bunlar taşınabilir ama bir sene geçtikten sonra özellikle aynı evin içine girdikten sonra kaybedilen erdemlerin ne kadar önemli olduğunu anlıyorsunuz. Birlikte yaşarken o erdemler mutlu ve huzurlu
olmak için herkese lazım. Çünkü hepimiz mutlu olmak için yaşıyoruz. Realist bir adamım. Aşık olmadım mı? Elbette oldum ama bütün bunları evirip çevirip sevgiye, daha sağlam temellere oturtmak hayattaki duruşuma ve bana daha çok rahatlık sağlıyor.

Peki ya çocuk?
Bakıyoruz biz o işe… Çocuk tamamen onun bileceği bir iş gibi geliyor bana. Her şey çok planlanmaya başladı. Bunu hem kendimde hem arkadaşlarımda görüyorum. “Şu zamanda çocuk yapalım, üç sene sonra da şu okula yazdırırız” gibi cümleler kuruyoruz. Çocuk böyle bir şey değil. O geleceği günü biliyor. Ben de onu kucağıma aldığım gün “Bugün gelmek istiyordun. Bugün geldin. Al istediğin oldu” diyeceğim.

Nasıl bir çocuktun?
Göztepe’de büyüdüm. Çok haylaz ve tipik bir erkek çocuğuydum. Top peşinde koştum, bisikletle kafamı gözümü nasıl yararımın peşinde koştum, araba hastasıydım… Fenerbahçeliyim, annemden çok terlik yedim. Yani içi içine sığmayan bir çocuktum ve hala da öyleyim biraz. Büyürken o çocukluğu kaybettiğimi düşündüm ama sonra bazı duygularla onu geri kazandım. Yaşımda da bir şey yok çok şükür. Ama tabii biraz yaş aldık, tecrübe kazandık, sorumluluklarımız arttı. Şimdi iş sebebiyle bazen olmak istemediğim yerlerde olabiliyorum ama bunlar benim içimdeki enerjiyi öldürebilecek güçte değil. Çünkü mesleğimi çok seviyorum. 

Başarı, para ve ego. Nasıl bir üçlü?
Karşısında sağlam durulması gereken bir üçlü. Başarı olmadığı zaman insanın hayatta var oluşunun bir nedeni yok. Para konusunda aynı şeyi söylemem mümkün değil. Çok parasız zamanlarım oldu ve para-mutluluk dengesi bence doğru değil. Egoya gelirsek, mesleğim dengede bir ego istiyor. Çok egon olursa kimse seni sevmez diyor, hiç egon olmazsa sıradan olursun diyor. Mesleğim sıradanlaşmamı istemiyor, o yüzden biraz ego taşıyorum galiba. 

En zayıf noktan ne?
Çok gereksiz duygusalım. Kendi kendimi çok üzdüğümü biliyorum. 

En tahammül edilmez tarafın ne?
Fevriliğim. Dilimin kemiği yok, beceremiyorum. Geliyor ve söylüyorum. Karşımdakini kırıyorum sonra çok üzülüyorum, beş dakika içinde özür diliyorum. Ama bazı insanlar için onu
duymamak daha önemli oluyor.

Ne olacak memleketin hali?
Memleketin hali hayır olsun demekle yetineceğim şimdilik. Bu konuda söylenecek elbette çok fazla şey. Ama önce şunu söylemek isterim; hiçbir zaman taraf olmadım. Sanatçı olmak
istedim ve sanatçı olduğum için muhalif oldum. İktidarda hangi parti olursa olsun fark etmez. Derdim her zaman iktidardaki insanın yanlışını söylemek. Hiçbir zaman kendimi kapatıp ‘aman bu iktidarla uğraşmayayım’ hesabına girmedim. Girersem bu işi yapamam. Elbette kimseye küfretmeyeceğim, kimsenin alanına tecavüz etmeyeceğim ama hakkım olan sözü benden bekleyenler için, izleyicilerim için söylemeye devam edeceğim. Çok uzun yıllardır Yıldız Kenter’le birlikte Kenter Tiyatrosu’nda çalışıyordun ama şimdi kendi kanatlarınla uçuyorsun. Tiyatro.İN’i  kurdun…
Evet, 15 senedir Kenter Tiyatrosu’nda çalışıyorum. Kenter Tiyatrosu’nda da Yıldız Hocam sayesinde kendi arzuladığım oyunları sahneledim. Geçtiğimiz sene hocamın da izniyle;
“Oğlum artık sen kendin yap” demesiyle ‘Katil Joe’yu sahnelemek istedim. Tabii istemekle olmuyor. Yanına bir tiyatro kurmak gerekiyor. Bunun bir mali yükümlülüğü var. Bu anlamda
Tiyatro.İN’i kurdum. 

Yıldız Kenter’le çalışmaların devam edecek mi?
Yıldız Hoca şu anda dinleniyor. Müşfik Hoca’yı kaybettik. Onu herkes tanıyor ama yazın bir başka ablamızı daha Güner Abla’mızı kaybettik. Yıldız Hoca 3-4 ay içinde önemli kayıplar yaşadı. Doktoruyla birlikte, biraz dinlenmesine karar verildi. O “Hadi sahneye çıkıyoruz” dediği anda ben yine her zamanki gibi hazırım. Lafını ikiletmeden çalışmaya başlarım.

15 Ocak’tan itibaren yeni bir oyunla tiyatro sahnesindesin; ‘Katil Joe’ nasıl bir oyun? İzleyiciye neler hissettirecek?
Tracy Letts’in 1991 yılında yazdığı, Amerikan edebiyatında çok önemli yeri olan bir eser. Aslında Amerika’nın dünyaya getirdiği sistemi ve kendi getirdiği sistemin kendi içinde nasıl
çöktüğünü anlatan bir kara komedi. Televizyonu, uyuşturucuyu, televizyonun uyuşturma vazifesini, paranın insani değerlerin üzerine çıkmasını çok sert bir dille eleştiriyor. Ailemizden
uzaklaştıkça, nasıl yalnızlaştığımızı, yalnızlaştıkça da nasıl bocaladığımızı gözler önüne seriyor. ‘Katil Joe’yu ben oynamaya çalışıyorum. Mehmet Birkiye, Defne Halman, Öykü Karayel ve Taner Ölmez’le birlikte sahneleyeceğiz oyunu. Mehmet Birkiye oyunu hem yönetiyor hem oynuyor.

Hayatında tiyatronun büyük bir önemi var. Yoksa sadece ‘duygusal’ olarak mı bağlısın dizilere?
Hayır, tamamen duygusal değil. Hakan Eren gibi bir rolü yadsımam mümkün değil. Böyle bir karakteri tiyatroda oynamadım. Ayrıca çok önemli yönetmenlerle çalışıyorum. Yapımcımız
Ayşe Durmaz çok değer veriyor yaptığı işe. ‘İntikam’ bugüne kadar en rahat ettiğim setlerden biri. İşime ve yapmaya çalıştığım şeye gösterilen özen karşılığında benim verdiklerim
de artıyor. Maalesef dizi piyasasında yapımcılar biraz oyuncuları ve tiyatrocuları geriye itiyorlar. Bir yapımcı “Tamam işte dizi çekiyoruz” diye gelirse karşınıza siz de “Tamam o zaman dizi çekelim!” dersiniz. Ama InDHouse öyle yapmıyor, Kanal D böyle bakmıyor işe. CEO’muz İrfan Şahin de “İyi dizi, iyi senaryo, iyi oyunculuklar izliyorum. Önemli olan da bu” diyor her zaman. Böyle bir durumda iyi iş yapmak için elimden geleni yapıyorum. Bunun dışında duygusallık çok ön plana çıkmıyor. Şu anda para vermeseler ‘İntikam’da oynamaya devam
ederim. Net.

Peki biraz da evlilikten bahsedelim. Nasıl bir adam var evin içinde?
Evde sakin, yorgun bir Engin var. Kıyamam yani. Ayşegül de sağ olsun elinden geldiğince sabretmeye çalışıyor bana. Elbette küçük boşluklar bulduğumda kısa bir yurt dışı gezisi, yaz aylarında uzun tatiller ayarlayarak açığı kapatmaya çalışıyorum. Kolay bir şey değil; düşünsene eve gece 3-4 gibi gelen, sabah 7-8 gibi çıkan bir adam… Ne bir kahvaltı, ne güzel bir akşam yemeği… Eşim çok sabrediyor bana. 

Mutfağa girer misin?
Sabah kahvaltı hazırlamayı, yaz aylarında mangalın başına geçip, bir duble içkiyle dostlarına balık pişirmeyi seven bir adamım.

‘İntikam’ın ardından artan popülerlik rahatsız ediyor mu eşini ya da seni?
Her yaşımda belli işlerle popülerlik yaşadım. ‘İntikam’ın yeri tabii ki ayrı. Ama rahatsız eden bir şey yok, aksine bu popülerlik sayesinde tiyatroya daha fazla seyirci geliyor, sokakta daha fazla insan çevirip fotoğraf çektiriyor…