“İçimde büyümeyen bir erkek çocuğu var”

Fransa’dan yaptığımız en iyi transferlerden biri o! Yakışıklı, yetenekli, çalışkan. Fırat Çelik ‘Gönül İşleri’ ile ekrana geri döndü. Biz bu adamı izlemeyi, takip etmeyi seviyoruz.

“İçimde büyümeyen bir erkek çocuğu var”

İlk gününüzü hatırlıyor musunuz?
İlk oyunculuk deneyimim tiyatro sahnesindeydi. Paris’te ‘Otomatik Portakal’ oyununda oynadım; perdenin ilk açılışında büyük korku ve heyecan vardı içimde. Sonrasında ise bu korku ve heyecan inanılmaz bir haz ve mutluluğa dönüşmüştü.

Bu aralar sizi en çok ne heyecanlandırıyor?
Beni her an her şey heyecanlandırabilir. İçimde heyecanını hiç kaybetmeyen bir erkek çocuğu var.

İnsanların sizin hakkınızda söyledikleri ne kadar umrunuzda?
Aslında insanların söylediklerini çok umursamamaya çalışıyorum ama bazı şeyleri de insan otomatik olarak kendi içinde değerlendirmeye alıyor tabii. La Fontaine’in ‘Değirmenci Oğlu İle Eşeği’ masalı aklıma geldi bu soruda, güzel hikayedir. Sonunda der ki La Fontaine; “Ne yapsan bir şey söyleyecekler elbet; bırak söylesin millet!”

Geçmişe dair özlemini çektiğiniz bir şey var mı?

Buradaki hayatımdan çok mutluyum ama Paris’teki evimi ve orada dolu dolu geçen besleyici yaşamımı da özlüyorum.

Gezegende aşk namına bir şeyler var mı?

Mutlu ve huzurluyum.

En uzun ilişkiniz ne kadar sürdü?

İki sene.

Sanki böyle çapkın, zor, huysuz, umursamaz bir ilişki adamı tipi var sizde… Yoksa tamamen uyduruyor muyum?

Şaşırıyorum böyle diyenlere. Aslında tam tersiyim. Doğru kişi ve doğru zaman her koşulu değiştirebilir. Genelde romantik, düşünceli ve aşk doluyumdur ilişkilerimde.


‘8 Saniye’ nasıl bir film?
‘8 Saniye’, Berlin’de yaşayan Türk asıllı Esra’nın hayat hikayesini anlatıyor. Esra gerçek hayatıyla rüyalarını karıştıran biri... Paralel giden iki hayatı var; rüyaları ve gerçek hayatı. Bir kadının rüyalarıyla baş etmeye çalışması üzerinden kişisel gelişimi diyebiliriz konusu için.

Siz nasıl bir karakteri canlandırıyorsunuz?
Almanya’da yaşayan, muhafazakar bir aileden gelen ve taksi şoförlüğüyle geçimini sağlayan Tayfun karakterini canlandırıyorum. Esra’nın ilk eşi. Aile kavramına önem veren ve aileden gelen düzeni hayatında devam ettirmeye çalışan fakat iki kültür arasında kalıp ilişkisinde bocalayan ama bir şekilde hayatına düzen getirmeye çalışan bir karakter.

Bir de tiyatro oyununuz var. ‘Tatyana’yı beş kelimeyle özetlemeniz gerekirse neler söylersiniz?
Hırs, iktidar, iletişimsizlik, menfaat, para.

Hayatınızın nasıl bir dönemindesiniz?
Yoğun ama verimli bir süreçteyim. Sinema, tiyatro ve televizyonda birbirinden çok farklı karakterleri arka arkaya canlandırmak benim için önemli bir deneyim oldu. Her biri kendi içinde çok farklıydı. O yüzden bunu daha iyiye doğru bir geçiş ve kendimi ödüllendirdiğim bir dönem olarak görüyorum.

Her şeyi zamana ve akışına bırakanlardan mısınız yoksa sıkı sıkıya bağlı olduğunuz hedefleriniz var mı?

Zaman ve koşullara göre hedeflerimi gerçekleştirenlerdenim.

Arkadaşlarınız arasında nasıl bir namınız var?

Arkadaş konusunda seçici olmaya çalışıyorum. Çok da fazla kişiyle görüşemiyorum fakat yakın çevremde beni çok severler ve ortamın neşe kaynağı olarak bahsederler.

En uçuk hayaliniz ne?
Zaten hayal gibi bir dünyada yaşıyoruz. Hiç düşünmediğiniz şeyler bir gün başınıza gelebiliyor.

Oyuncu olmaya karar verdiğinizde kaç yaşındaydınız?
20 yaşındaydım.


Rahat, sakin ama yerinde duramayan tiplerden. Bıraksan bütün İstanbul’u çaktırmadan gözlükleriyle karış karış gezecek gibi bir tip! Çabuk sıkılanlardan. .......Sık sık heyecanlanması, yeni yerler görmesi gerekiyor. Hayatının büyük kısmı Fransa’da geçen, ekonomi okuyan, modellik, barmenlik gibi işlerin ardından oyunculuğa giriş yapan Fırat Çelik, şimdilik kendini doğru adreste hissediyor gibi. Evi İstanbul’da, mesleği oyunculuk. ‘Gönül İşleri’yle ekrana geri dönen Fırat Çelik, artık ekranda kendi sesini kullanıyor. Ömer Faruk Sorak’ın şubat ayında vizyona girecek filmi ‘8 Saniye’de de izleyeceğimiz Çelik, şu sıralar bir de tiyatro oyunuyla sahnede. Meral Çetinkaya ile sahneyi paylaşan Çelik’in oyunu ‘Tatyana’yı da mutlaka izlemenizi tavsiye ederiz. Çelik oyununu ‘hırs, iktidar, iletişimsizlik, menfaat, para’ kelimeleriyle özetliyor. Hayatında yoğun ama verimli bir süreçten geçtiğini anlatan Çelik; “Sinema, tiyatro ve televizyonda birbirinden çok farklı karakterleri arka arkaya canlandırmak benim için önemli bir deneyim oldu” diyor. Peki gezegende aşk var mı? Yanıtı kendisiyle yaptığımız samimi röportajda! 

İyi bir sinema filmi, iyi bir oyun ve iyi bir dizi… Fırat Çelik altın çağını yaşıyor diyebilir miyiz bu yıl?
Bu sıralar çok yoğun bir dönem geçiriyorum. Ama altın çağ demek biraz fazla iddialı… Planladığım ve gerçekleştirmek istediğim daha çok proje var aklımda.

Oyunculuk anlamında tam olarak olmak istediğiniz yerde misiniz yoksa daha katetmek istediğiniz yollar var mı?
Tabii ki! Her gün her saniye yaşadığım şeylerden beslenip yeni bir şeyler öğreniyorum ve kendimi devamlı geliştiriyorum. O yüzden katedeceğim ve öğreneceğim çok şey olduğunu düşünüyorum hayattan mesleğime dair.

‘Gönül İşleri’ nasıl cezbetti sizi?

Samimi senaryo, sıcak bir ekip ve iyi bir yapımcı. Daha ne olsun!

Asrın karakterine alıştınız mı?
Asrın karakterinde iki duyguyu ele almam gerekiyordu. Asrın hem romantik bir aşık hem de profesyonel bir dolandırıcı. Bu iki durumla baş etmeye çalışıyor, ben de merakla izliyorum  onu.

Rol arkadaşlarınızla daha önce tanışıyor muydunuz?
Çok sıcak bir ekip, şu anda Asrın kaçak durumunda olduğu için sadece Selma Ergeç’le sahnem var… Selma çok tatlı biri, çok da iyi bir oyuncu.


Nasıl yaşarsınız öyleyse aşkı?
İlişkimde heyecanı kaybetmemeye çalışırım. Karşımdaki insana da bu heyecanı yaşatmayı severim. Umulmadık anlarda ufak sürprizler ve küçük kaçamaklar tam benlik. Devamlı değişik bir şeyler yaparak ilişkiyi organik duygularla beslemeye çalışırım. Huzur önemli bir kavram benim için... İlişkimde huzursuzluk, hayatımda huzursuzluk demek. Mümkün olduğunca dürüst ve açık bir şekilde sıkıntıyı konuşarak hemen çözmeyi tercih ediyorum. Mesleğimden dolayı bazen zorluklar yaşanıyor tabii ki ama ben gereksiz şeyler üzerinde fazla durmayı sevmiyorum. Hayattaki en güzel şey sevgi. Başka neye ihtiyacımız var ki…

Zamanın size öğrettiği en kıymetli şey ne?

Sabretmek.

Ne için hayatınızı değiştirirsiniz?
Hayatın getirdiği koşullar neyse ona göre değiştirebilirim.

Hayatta en çok ne korkutur sizi ve kabuğunuza çekilmenize sebep olur?

Çocukluğumdan beri hayatım hiçbir şeye bağlı olmamak üzerine kurulu benim. Bir şeyler beni başka bir şeylere, başka bir yerlere götürdü. Babamın hep dediği bir şey vardır, ne zaman kapana kısılmış hissetsem, kabuğuma çekilmeye kalkışsam o kelimeler kulaklarımda çınlar: “Kendi özünü, içindeki seni unutma Fırat. O seni sana hep anlatacak, hatırlatacaktır.” Babamın dediği gibi kendi kendime kaldığımda içimdeki en sade ve her türlü duygudan arınmış halimde hep özgürlüğümü buldum ben bugüne kadar… Benim en büyük korkum içimde yaşayan bu hissin bir gün yok olması olabilir. Bu yüzden Janis Joplin’in ‘Me and Bobby Mcgee’ şarkısındaki  ‘Freedom is just another word for nothing left to lose’ dizesini çok severim. Benim özümde kaybedecek hiçbir şeyim yok aslında çünkü var edebileceğim her şey kendi içimde gizli…

2014 nasıl bir yıl oldu sizin için?
Verimli, yoğun ve huzurlu bir seneydi.

2015’ten kendiniz için bir dileğiniz var mı?
Yaşayacağım her yeni senenin bir önceki seneden daha iyi olması.