Pişmanlıklara ayıracak vaktim yok!
Damla Sönmez, doğru insanın birlikte susabildiğiniz insan olduğunu söylüyor...
Yazı: Gülçin Hatıhan / Seninle
Bornova Bornova’ adlı sinema filmiyle 2009’da Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu ödülünü alan Damla Sönmez, ‘Bir Aşk Hikayesi’ adlı dizi filmiyle hayran kitlesini genişletti. Dizide canlandırdığı Ceylan karakterini çok azimli bir genç kız olarak tanımlayan Sönmez, her ne kadar kendini Ceylan kadar azimli bulmasa da 9 yaşında karar verdiği oyunculuğa emin adımlarla devam ediyor. Arkadaşlarına göre, çok inatçı ve tuttuğunu koparan bir kız. Ve şu anda yeni bir film projesi için Ayvalık’a doğru yol alıyor. Ancak Türk-Amerikan ortak yapımı yeni filmi hakkında ser verip sır vermiyor. Sönmez’le aşktan oyuculuğa ve tarz sahibi gardırobuna varan keyifli bir söyleşi yaptık.
Sizi tanıyanlar çok azimli olduğunuzu söylüyor. Sizce de öyle misiniz?
Azimliyim ve insanın istediğinde her amacını gerçekleştirebileceğine inanıyorum. Ama yaş ilerledikçe insan hayatta azim kadar huzur ve mutluluğun da önemli olduğunu görüyor. Başarılı olma dürtüsü hepimizin içinde var. Ancak bu itici gücün fazlası yıkıcı olabiliyor. Azimde nerede duracağını bilmek önemli.
Yeni bir film projesinde yer alacağınızı öğrendik. Detaylardan biraz bahseder misiniz?
Türk-Amerikan ortak yapımı bir sinema filmi çekiyoruz. Çekimler Türkiye’de Ayvalık’ta, Amerika’daysa New York’ta gerçekleşecek. Başlamak üzereyiz. Sürpriz olması için daha fazla bilgi vermek istemiyorum. Ama filmde ailesiyle Amerika’ya yerleşmiş, yıllar sonra Türkiye’ye dönerek Ayvalık’ta yeni bir yaşam kurmaya çalışan genç bir kadını canlandıracağım.
Kışın dizi vardı, yazın da yine film için settesiniz. Tatil yok mu?
Seyahat etmeyi çok seviyorum. Ama son zamanlarda yoğun çekimlerden dolayı vakit bulamadım bir yerlere gitmeye. Bu yaz çekim dolayısıyla New York’a gideceğim. Sonrasındaysa bir ay Ayvalık’ta kalacağım. Kendi arabamla gideceğim Ayvalık’a. Böylece çekimden arta kalan zamanlarda bol bol gezip, yüzmeyi düşünüyorum.
Hayallerinizi süsleyen uzak seyahetler var mı?
Fas ve Tunus otantik atmosferiyle beni çok çekiyor. Tayland’ı da çok merak ediyorum. Daha çok otantik Uzakdoğu’ya hayranıyım. Ancak doğuya yolculuk büyük bir karar gibi geliyor bana. Avrupa’da bir yerlere gidersem geri döneceğimi biliyorum. Ama sanki doğuya yapacağım yolculuktan geri dönmeyebilirim.
‘Bir Aşk Hikayesi’nde canlandırdığınız Ceylan karakteri sevildi. Naif bir kız Ceylan. Onunla ortak özellikleriniz var mı ?
Ceylan’la ortak noktamız sanırım ikimizin de duygularımızla hareket eden iki genç kız olmamız. Ama ben Ceylan kadar inatçı değilim!
Ama siz de 9 yaşında oyuncu olmaya karar vermiş ve amacınızı gerçekleştirmişsiniz. Siz de inatçısınız demek ki...
Ama onun kadar değilim bence. Bir şey olmuyorsa, Ceylan gibi zorlamam. Bunda bir hayır vardır elbet, deyip geçerim. Hayat çok kısa, ortalama 80 yıl yaşıyoruz. Bu kısacık ömürde bizi zorlayan ya da oluru, mümkünatı görünmeyen şeyleri zorlayarak zaman kaybetmemeliyiz.
Aşkta da böyle misiniz?
Aşkta duygularımla hareket ederim ama ipleri elimden bırakmam hiç. Mantığım ve duygularımın paralel gitmesine çaba harcarım.
Ceylan, dizide aşkı için büyük fedakarlıkta bulunuyor. Siz aşk için fedakarlık yapmak zorunda kaldınız mı hiç?
Bir ilişki yaşarken yaptığımız şeylere fedakarlıkta bulunmak diyemem. Çünkü bir ilişki yaşarken hesap-kitap yapmam. Yaptığım özverileriyse üstünden zaman geçince fark ederim. Ben onun için bunları da yapmışım dediğim oldu. Bu hepimiz için böyle.
Aşk sizde nasıl bir değişim yaratıyor?
Daha iyi bir insana dönüşüyorum, daha huzurlu oluyorum. Ama bence aşkın yarattığı güzelliklerin dışında insanın kendi başınayken de huzurlu ve mutlu hissetmesi gerekli. Hayatınızda biri yokken bir sabah huzurlu ve mutlu biri olarak uyanabilmek önemli ve güzel olan. Ben her şeyde olduğu gibi aşkta da eşitliği inanıyorum. İki tarafın da birbirine eşit oranda değer vermesi gerekli. Ben kimsenin hayatının merkezi olmak istemem. Aynı şekilde kimsenin de hayatını bana göre yaşamasını istemem. Öyle biri bana çekici de gelmez. Böyle bir ilişki bittiğinde de bir boşluk hissi olur. Önemli olan aşkı paylaşabilmek. Aşkta üç ruh var; benim, onun ve aşkın ruhu. Aşkın ruhunun oluşabilmesi için işte iki kişinin de o ilişkiye eşit oranda önem vermesi, emek harcaması gerekir.
Doğru insan var mı sizce?
Galiba birlikte susabildiğiniz kişi doğru kişi. Böyle bir ilişki de güzel ve kutsal. Bence hepimizin hayatında birçok doğru kişi, birçok ruh ikizi girip çıkıyor. Ama biz onları tanıyamıyoruz. Hatta bu kişiler bazen çok yakın arkadaşlarımız oluyor. Bazen onlarla olumsuz şartlarda uygun olmayan zamanlarda karşılaşmış oluyoruz. Böyle olunca ilişki yürümüyor. Ruh ikizimizi fark edebilmek için yüreği açık ve temiz tutmak gerekiyor. Belki de gerçek aşkı yakalayabilmenin yolu önyargılardan sıyrılmaktan geçiyor. İnsanlara önyargısız yaklaşırsanız, gerçekte kim olduklarını daha iyi anlarsınız.
Aşk acısı yaşadınız mı hiç ve süreci nasıl atlatıyorsunuz?
Hiçbir zaman günlerce eve kapanıp ağladığım bir ayrılık yaşamadım. O kadar üzülmeye de gerek yok. Dediğim gibi, hayat o kadar uzun değil. Hiç aşk acısı çekmedim demiyorum, elbet benim de üzüldüğüm ayrılıklar oldu. Bu süreci ben önce biraz içime kapanarak sonraysa arkadaşlarımla vakit geçirerek atlatıyorum. İçime kapanma sürecim çok çabuk geçiyor. Arkadaş konusundaysa çok şanslıyım. Kardeşim gibi olan birçok arkadaşım var. İnsan bu tür acıları başka bir şeye odaklanarak da atlatabilir. Acı insanı güçlendirir bence. O nedenle aşk acısı da yaşanmalı.
Mutlu bir insansınız diyebilir miyiz?
Mutlu insan anı yaşayabilen insandır. Ne geçmişin pişmanlıklarına vakit ayırmalı ne de gelecek için kaygılanmalı. Buna vaktim yok. Önemli olan anı yaşayabilmek. Bir Kızılderi atasözü, ‘Durup ruhumuzu beklemeliyiz’ diyor. Bence de günümüzün yoğun şehir hayatında arada durup ruhumuzun bize yetişmesini beklemeliyiz. Bazen ruhumun geride kaldığını hissedip yoğunluk karşısında ben de panik oluyorum. Ailemden, arkadaşlarımdan çok set ekibini görüyorum. Çoğu zaman eve gittiğimde yorgunluktan kendimi yatağa zor atıyorum. Yaşamın hızı karşısında bazen panikliyorum. Ama hemen durup sakinleşip, durumu kontrol altına alıyorum.
Bir ilişkiniz yok. Bu yoğunluktan mı kaynaklanıyor?
Evet hayatımda biri yok. Ama yoğunluktan dolayı değil. Aşka zamanım yok, diyenlerden değilim. Buna inanmıyorum da. Aşık olunca ne kadar yoğun olursa olsun sevgilisi için zaman bulur insan bence.
Oyunculuğa dönersek biraz, bugüne kadar canlandırdığınız roller arasında kendinize en yakın bulduklarınız hangileriydi?
Karakterlerden çok aslında senaryoda geçen bazı sahneler beni etkiliyor. Bu benim başıma gelse acaba ben ne yapardım diye düşündüğüm oluyor. Bazı film ya da dizilerde oynamaktan daha çok hoşlandığım sahneler var. Ama her bir karakterde bir parça kendimi ve bende olmayan özellikleri görüyorum. Bu yeni biriyle tanışmak gibi bir şey. İnsanı zenginleştiren bir iş oyunculuk. Ama yorucu da... Bazen bir rolün ya da sahnenin tüm stresini omuzluyorsunuz. Bazı sahnelerden sonra kendimi daha bitkin hissediyorum bu yüzden.
Piyano çalıyorsunuz değil mi? Müzikle ilginiz ne boyutta?
Mimar Sinan Üniversitesi’nde yarı zamanlı olarak piyano ve keman eğitimi aldım. Müziğin üstüne çok düşmedim ama zaman zaman işimde faydalandım aldığım eğitimden. Mesela ‘Türkan’ dizisinde piyano çaldım. Şu an için oyunculuğa odaklandım ancak gelecekte belki müzikle daha fazla ilgilenirim.
Güzelliğinize düşkün müsünüz? Set dışında makyaj yapar mısınız?
Set dışında makyaj yapmam. Özel bir yere gitmiyorsam, sadece nemlendirici sürerim. Bir de tenim solgun olduğundan mutlaka allık kullanırım. Doğallığı sevdiğim için makyajı zorunlu olmadıkça yapmam. Doğallık evimde de önemli benim için. Dekorasyonda pastel renkleri tercih ediyorum. Ama silik renkleri değil, çarpıcı renklerin pastel tonlarını. Bu da evime enerjik ve huzurlu bir hava veriyor. Evim zevkimi ve ruh halimi yansıtıyor böylece.
Karakteriniz Ceylan’ın tarzı çok beğeniliyor…
Ceylan’la en çok benzeşen yönlerimizden biri de giyim zevkimiz. Ceylan’ın giydiği bazı kıyafetler bana ait. Marka takıntım asla yok. Farklı tarzları konbinlemeyi seviyorum. Daha çok Galata civarındaki mağazalara bakıyorum. Nereden ne çıkacağını bilerek belli yerlere bakarım. Ayakkabı ve çanta takıntım var. Giyimde de dekorasyonda olduğu gibi yalın ve net hatları tercih ediyorum.
5 sene sonra kendinizi nerede, ne yapıyor olarak görmek istersiniz?
Nerede, ne yapıyor olursam olayım huzurlu olmak istiyorum. Hatta hangi ülkede ve şehirde olduğum bile önemli değil.