"Romanı roman yapan kadındır"
Yeni tarihi romanı Ben Sultan Abdülhamid Han’ı kısa süre önce yayınlayan Halil Bezmen, romanını yazarken o kadar keyif almış ki, kitabını içindeki kahramanlara ithaf ediyor.
Romanınızın iki kahramanı var; biri Sultan Abdülhamid, diğeri ise Osmanlı İmparatorluğu’nun değişik bölgelerinde eğitimcilik yapmış, ilk Türk kadın yazarlarından ve kadın hakları savunucusu Emine Semiye. Bu kadar önemli olmasına rağmen Emine Semiye neden pek tanınmıyor?
Tarihi erkekler yazar ve kendilerine baş kaldıran kadınları öne çıkarmakta yarar görmezler de ondan. Zaten Emine Semiye de, “Kadın haklarının önündeki esas engel din değildir: Sorun, erkeğin güç kaybetmekten korkmasıdır. Erkek-kadın eşitliği sağlanırsa, kadına her verilen hak, erkekten alınacak bir haktır” diyor.
Sonraları öğretmen oluyor ve Atatürk döneminde de köy okullarında çalışıyor. Niye yaşlanınca bile mücadeleye devam ediyor sizce?
Sorun geleneklerimiz. Bazılarını değiştirmek için uğraşıyor. Sultan Abdülhamid de geri kalmamıza sebep olan geleneklerimizden kurtulmaya çalışmıyor mu? Adetlerimizin hangilerini hangi sırayla ve hangi hızla değiştireceği önemli. O, halkı rahatsız etmeden ilerliyordu. Örneğin Emine’nin babası Cevdet Paşa’ya şeriat kanunlarıyla Fransız hukukunu birleştiren Mecelle’yi yazdırttı. Halk değişim hızından memnundu ama ordu tatmin olmadı ve darbe yapıp Abdülhamid’i sürgüne yolladı. Ordular bütün dünyada hep darbe yaparlar veya en azından işe karışırlar.
Tam bir devrimci olduğunu söylediğiniz Emine’nin karakterini romanınızda nasıl tanıtıyorsunuz?
Annesinin dediğine göre “Saf ama aptal değil”, “Tokgözlü ama ihtiraslı”, “İhtiraslı ama sahip olma arzusu yok.” Ahlak hakkındaki görüşü de çok ilginç: “Başkasına zararı olmayan her şey ahlaklıdır” diyor. Kendisiyle yarış halinde ve sık sık kendini geçiyor. Politik görüşleri de çok güçlü. “Bence Osmanlı’yı İttihat ve Terakkiciler değil, tek eşli olmamak yıktı” diye iddia ediyor.
İki kere evlenmiş ve hep kendisi ayrılmak istemiş. Neden?
Evlilikte aşkı aramış ama bulamamış. Kocasına “Kanunda hiç cezası olmayan ‘Aşkı Öldürmek’ cinayetini işledin” diyor.
Emine boşandıktan sonra uzun yıllar bir aşk ilişkisi yaşıyor ama sevgilisiyle evlenmek de istemiyor. O tarihin anlayışına göre tuhaf değil mi?
Nikah işleminin değersiz olduğunu iki evliliğinde de görmüş ve hayatının üçüncü erkeğine “Birbirimize yalan söylemeyeceğimize yemin edelim, bu güvence bana yeter” diyor.
Nikahsız yaşamayı bir ahlaksızlık olarak da görmüyor…
Hayır, görmüyor ve “Dünyadaki sefaletin esas sebebi ahlaksızlık değil, bilgisizliktir” diyor. Belki de öğretmenlik mesleğini seçmesinin sırrı bu sözde gizlidir.
Kitabınızda tarihe sadık kaldığınızı söylüyorsunuz. Peki, kurgu ne zaman devreye giriyor?
Önemli bölümleri için evet! Ne var ki romanı roman yapan kadındır ve Osmanlı tarihinde kadın çok ender görünüyor. Ne erkeklerin ne kadınların mahrem hayatları hakkında da belge bulunamadığı için kahramanlarımızın iç dünyalarını keşfetmek romancının yeteneğine bağlı.