"Ruhum hala çocuk"

Gül Gölge Saygı, oğulları Ali ve Emir’le anneliğin tadını doyasıya çıkarıyor. Evlilik ve çocuk sürecini ‘sıkıştırılmış bir program gibi’ diyerek tanımlasa da, halinden çok memnun!

"Ruhum hala çocuk"

Yazı: Eda Şentürk
Fotoğraf: Serhat Hayri

Anneliğin en sevdiğiniz hali hangisi?
Her sabah sizi çok seven iki tırtıl için uyanmak tarif edilemez bir duygu. Onlar tarafından paylaşılamamak da öyle... Koşulsuz, hesapsız sevme hali en güzel hali bence anneliğin.

Sizce nasıl bir annesiniz?
Ben eğlenceli bir anne olduğumu düşünüyorum. Otoriter olduğum konular da var. Ben çocuklarımın sınırlarını bilmelerini isterim; sadece bu yüzden kurallar koyuyorum.

İki erkek çocuk yetiştirirken en çok nelere dikkat ediyorsunuz? Özellikle dikkat ettiğiniz, hassas olduğunuz konular var mı?

Kendi bildikleri yoldan kolay kolay şaşmamalarını sağlamaya çalışıyorum. Ama bunu kızım olsaydı da yapardım. Mesela küçük oyunlar oynuyorum onlarla. Herhangi bir konuda “bu daha iyi sanki” diyorum, onlar da “hayır” diye ısrar edince hoşuma gidiyor. Doğru ya da yanlış, iyi ya da kötü kendi fikirlerini rahatça söylemelerini isterim. Kendilerini sevmeleri, herkesi olduğu gibi kabul etmeleri ve mutlu birer birey olmaları en büyük arzum.

Çocuk sahibi olduktan sonra ruhsal olarak en çok ne değişti sizde?
Daha hatırnaz biri oldum diyebilirim. İnsanlara karşı daha sevgi doluyum sanki. E tabii bir de anneliğin getirdiği evhamlı olma hali var.

Çocuk büyütürken hayat kurtarıcı pratik yöntemleriniz neler oldu?

Galiba bazen çaktırmadan rüşvet veriyorum. Aynı anda iki sakız çiğneme ya da yatağa daha geç girme izinleri gibi...

Evde nasıl bir sistem hakim? İki çocuklu hayatı biraz tanımlar mısınız? Bir gün nasıl geçer evinizde?

Bizde gün erken kahvaltıyla başlar. Babamızı işe, büyük oğlum Ali’yi okula uğurlarız Emir’le birlikte. Emir’i bu sene göndermedim okula, o bizimle evde kalıyor. Günlük işlerimi onunla beraber hallediyorum genellikle. Ali okuldan gelinceye kadar evde olmaya çalışıyorum. Evdeki bütün teknolojiye hakimler. Kumanda, bilgisayar, telefon, DVD, hepsi onlardan soruluyor. Üstelik Emir 2.5, Ali 4 yaşında olmasına rağmen.

Anne olmadan önce “asla bunları çocuklarıma yapmam” ya da “böyle davranmam” dediğiniz ama çocuklar doğduktan sonra uygulayamadığınız kararlarınız oldu mu?
Oldu tabii. Ben çocuklarımı asla tehdit etmem derken evde kendimi bazen kavgaya devam ederseniz bütün oyuncakları kaldırırım derken buluyorum.

Çocuklar evde ne derece söz sahibi?
Onlara kendi dünyaları içinde söz hakkı vermeye çalışıyoruz. Ali’nin okulda yaptığı resimler, heykeller hep baş köşemizde. O kadar hoşuna gidiyor ki… Veya bir kolye yapıyor, takıyorum, uçuyor mutluluktan. Çocuklar her yerdeler evde.
İlerisi için çocuklarınızla ilgili nasıl hayaller kurarsınız? Nasıl tablolar belirir gözünüzde?
Herhangi bir spor dalında başarılı olan, hobileri, kitap okuma alışkanlığı olan ve istedikleri işi yapabilen bireyler olarak görmek beni çok mutlu eder.
Çocuklarınıza hayata karşı güçlü durmaları için hangi nasihatları vereceksiniz ileride?
Onlara her zaman kendilerine güvenmelerini söylerim herhalde.

İki çocuktan sonra aşk nasıl bir boyut kazanıyor?
İlişki kuvvetleniyor, tam bir aile oluyorsunuz. Eşinizi daha başka seviyorsunuz. Çocuklarımda babalarından gelen bir benzerliği gördüğümde ya da onlar birbirini severken, “baba” derken, kocamı daha çok seviyorum.

Tatilleriniz genellikle hangi konseptte olur? Çocuklarla en çok eğlendiğiniz ve rahat ettiğiniz tatil modeli hangisi?
Ben hemen hemen çıktığım tüm tatillere, çocuklarımla birlikte gittim. Bunlara Amerika ya da iki günlük Avrupa seyahatleri de dahil. Sadece uyku düzenleri konusunda biraz sıkıntı oluyor ama onlar yanımda olmadığında içim rahat etmiyor. Yanımda olduklarında çok daha iyi hissediyorum.

Anne olduktan sonra stilinizde ve alışveriş alışkanlıklarınızda değişiklikler oldu mu?

Benim evlenme sürecim, çocuk sahibi olmam hatta ikinci çocuk sahibi olmam sıkıştırılmış program gibi oldu. İkisi de o ilk bebeklik hallerinden çıkınca bir oh çekme zamanı geldi benim için. Evlenmeden önce, okul ve çalışma temposu derken, hep bir koşturmaca içinde geçiyor insanın hayatı. Otuz yaş, kadının her yönden en verimli dönemi diye düşünüyorum. Ne istediğini bilen, acelesi olmayan, ayakları yere daha sağlam basan kadın modeli… Ondan önce çocuktum zaten. Gerçi ruhum hala öyle benim. Değişiklik konusuna gelince hayatın kendisidir değişiklik. Her şey değişir. Bugüne iki sene sonra baktığımızda yine kendimizi, dünyayı değişmiş olarak göreceğiz. Önemli olan artılarla değişmek tabii.

Tarzınızı nasıl tanımlarsınız? Modayı takip ediyor musunuz?

Çok iyi koku alırım. Tamamen kendimi nasıl iyi hissediyorsam öyle giyiniyorum. Bence moda bir giydiğini bir daha giymemek değil, yaratıcı ve cesur olmak demek. Moda, o günkü trendlere insanın kendinden bir şeyler katması, bir duruş sergilemesi. En lüks parçaları birleştirmek moda değildir bence.