Seviştiğim kadınların sayısını söylemeyeyim
O bir tezatlar prensi vahşi masum erkeksi, sert. Aynı zamanda duyarlı, duygusal.
Gözünüzü kapatın
ve çocukluğunuzun
Samatya’sını bize anlatın…
Ah Samatya! Eski İstanbul.
Güzel İstanbul. Şirin-sıcak
İstanbul. İki, bilemedin en fazla üç katlı
müstakil evler. Arnavut kaldırımları.
Daracık sokaklar. Çok çok özel bir tarihi
doku. Minik balıkçı barınakları. Tadı
unutulmaz midye dolmaları. Sabahın
erken saatlerinde, insana hayatı sevdiren
mis gibi taze ekmek kokuları. Bir süre
sonra içine yerleşen tren sesleri. Çocukları
hayallerinden uyandıran mahalle sütçüleri.
Samatya… Gerçek bir çocukluk yaşadığım,
gerçek bir İstanbul semti. Çata pata
yüzmeyi, düşe kalka bisiklete binmeyi orada
öğrendim. İlk göz ağrım benim. Çok ama
çok seviyorum Samatya’yı…
Delikanlılık oradan mı miras?
Sadece delikanlılık değil, öyle bir semtte
büyümüş olmanın insana öğrettiği o
kadar çok şey var ki. Yaşadığımız zaman
parçası içinde artık o değerlere pek sık
rastlanmıyor. Dürüstlük, mertlik sadece bir
tanesi…
Nasıl tiplerle büyüdünüz?
Aslında biz şanslıydık, çok zenginleştiren bir
deneyimdi, o kadar farklı, o kadar değişik
kültürlerden ve hatta dinlerden insanlarla
birlikte büyüdük ki…
Bitirim miydiniz?
Pek sayılmaz, sadece kendimi korumam
gerektiğinde koruyabilecek kadar… Meşru
müdafaaya girer!
Anneniz babanız ne iş yapıyordu?
Annem, herkesin annesi gibi ev kadınıydı,
babam da mali müşavir.
Çocukken… Ne tür hayalleriniz vardı?
“Dı” yok, henüz hayallerim bitmiş değil!
Daha gencim, daha koşacağım hayli yol,
ulaşacağım bir dolu hayal duruyor önümde.
Çocukluk hayallerimin tam ortalarında bir
yerlerde bulunuyorum şu anda.
Hep mi güzel çocuktunuz?
v
Ben çirkin ördek yavrusuydum. Lise
yıllarıma kadar kız arkadaşım falan olmadı.
Peki ya Beyoğlu’nda geçen zamanlarınız
nasıldı? Hayatınızın orada geçmesinin
sebebi neydi?
Beyoğlu benim hayatımın vazgeçilmezi.
Evim orada, işim orada, her şeyim orada!
Hastasıyım. 24 saat nefes alıp veren, dibine
kadar yaşayan ve yaşanan bir mekan. Öyle
güzel beslenirsiniz ki burada! Karmaşa,
kaos, insan şenliği. Metalciler, punklar.
Yeryüzündeki her hayat görüşünden ve
stilden insan…
Nasıl oluyor da herkesle aranız iyi oluyor,
sırrınız nedir?
Bilmem, hiç düşünmedim neden böyle diye.
Egolarımı, bir hayli zaman önce aldırdım.
Ameliyatla. Belki ondandır!
Modaya nereden, nasıl bulaştınız? Daha
doğrusu tasarıma…
Modaya hep bir yakınlık duydum,
küçüklüğümden beri. Ama tabii ki mesleği
keşfedebilmem, içine girebilmem biraz
zaman aldı. İşin mutfağından başladım,
tekstil atölyelerinden…
Eğitim?
Bankacılık ve sigortacılık eğitimi. Babam
öyle istedi. Aslına bakarsanız, az daha
bankacı oluyordum. Allahtan son anda
yırttım…
Kimlere styling yaptınız şimdiye kadar?
Tarkan, Ziynet Sali, Beyazıt Öztürk, Gülçin
Ergül…
Niye sizinle çalışıyorlar?
Samimiyim. İddialı bir şekilde samimiyim.
Duruşum da çok ‘kendinden emin’!
Yaptığım işte öne çıkabilmek için ona buna
omuz atmaya çalışmamam da avantajım.
Haaa ama en önemlisi de yaptığım işe ben
kendim inanmıyorsam, kabul etmem!
Şimdiye kadar yaptığım hiçbir işi dostlar
alışverişte görsün diye yapmadım.
Tarkan’ın son klibinde styling yaptınız…
Tarkan’ın kişisel styling’ini yaklaşık bir
yıldır Ceyda Balaban yapıyor. Biz şu son
‘Acımayacak’ klibinde bir ekip olduk.
Tarkan’ı yine Ceyda giydirdi, ben ve Simay
da, klibin kastındaki tüm ekibi giydirdik.
Ayrıca Tarkan’ın aksesuarlarının yapımını
üstlendik. Taktığı o korsan gözü, mikrofon
detayları ve arkadaki ekibin her şeyi…
Her yeriniz dövme dolu! Ne zaman başladı
bu dövme hastalığı?
Biraz eski bir hikaye. İlk dövmemi 17
yaşında yaptırdım. Sonra sevdim, gerisi
geldi. Hala da bitmiş değil. Dövme benim
için nedir? Hayattaki var oluşumun simgesi.
Onlar, benim yaşam haritam. Hepsinin bir
anlamı var.
Peki, hadi bize bedeninizdeki o
dövmelerin anlamını söyleyin…
Toplam 13 kelebek dövmem var, her gece
ölüp, her sabah yeniden doğduğumu
hatırlatıyor. Sol göğsümde Fight Club
sabunu var, sisteme karşı geldiğimi
anlatıyor. Sol kolumda komple gökkuşağı ve çiçekler var, kişiliğimin renklerini
yansıtıyorlar. Sağ kolumdaki pinup kadın,
bir kadında aradığım tutkuyu simgeliyor.
Göbeğimde İstanbul City yazıyor çünkü
bu şehrin bağımlısıyım. Kolumda Beyoğlu
pulu var, artık anlamı açık sanırım. Sol
bacağımın alt bölümünde elinde bebekle
mekanik bir robot kadın var, duygusuz,
mekanik sevişmeleri yansıtıyor. Belimdeki
iki tabanca, bana güçlü olduğumu söylüyor.
Boynumdaki İspanyol Çingenesi kadın, benim
için güzel şans anlamına geliyor ama bu
dövme boynumda durduğu için ve herkesin
cesaret edebileceği bir şey olmadığı için onunla
meydan okumuş da oluyorum.
Siz bu alemin en hızlı erkeğiyken, birden ‘aşk
adamı’ oldunuz. Ne oldu, kafanıza saksı mı
düştü?
Çok da sıra dışı bir durum değil, her erkeğin
böyle bir dönemi olmuştur. Evet, benimki
biraz fazlaydı belki de. Ama bir erkeğin ‘aşk
adamı’ olabilmesi için kadınları iyi tanıması
gerektiğine inanıyorum. Bir adam ne kadar
çok kadın tanırsa, doğru aşkı ve doğru
kadını bulabilmesi o kadar kolaylaşır diye
düşünüyorum. Bak bu sayede ‘doğru kadın’ı
buldum.
Aşk sizin için ne ifade ediyor?
Tutku ve fedakarlık. Ve tabii kafanı
yaslayabileceğin bir omuz.
Dövmeyle ifade ettiğinize göre mekanik
sevişmelere karşısınız… Bunca yıl neden
yaptınız, o zaman?
İşte bir şekilde karşı koyamıyorsun,
yapıyorsun. Herkes gibi ben de yaptım.
O mekanik duygusuzluğu iliklerimde
hissedinceye kadar…
Aşkla sevişmek… Mekanik sevişmek! Sizce
aralarında nasıl bir fark var?
Aşkla sevişmek bana göre seksin en saf, en
arınmış hali. Hiç bitmez inşallah diye dua
ettiğiniz bir melodi. Öbürünün tam zıttı.
Artık farklı tenleri hiç aramıyor musunuz?
Hayır, hiç! Yıllar önce o doyuma ulaştım ben.
Tamamen tövbekar mısınız yani!
Doğru kadınla birlikteysen tabii ki tövbekar
olursun. Ben de oldum!
Nasıl olsa, artık geçmiş gitmiş, tövbekar
olmuşsunuz, kaç kadınla yatmışsınızdır
şimdiye kadar? Tamam ayıptır söylenmez
ama kabaca bir fikrimiz olsun diye…
Es geçeyim bu soruyu, çünkü söylersem,
erkekler kendini kötü hissedebilir!
Sevgiliniz, ‘doğru kadın’ınız, hayatınızın
kadını ne ifade ediyor sizin için?
Her şeyi ifade ediyor. Onunla ilk tanıştığım
andan bugüne kadar, her sabah uyandığımda
hatırladığım ilk şey, onu ne kadar çok sevdiğim. Ve bu duygu beni ölesiye mutlu
ediyor. Ayrıca benim en yakın arkadaşım. En
güçlü halimden en zayıf halime kadar her şeyimi
bilir.
Bir kadında en tahammül edemeyeceğiniz şey?
Yapaylığı ve çok konuşması.
Hayatta en çok kime inanırsınız?
Önce kendime, sonra da sevgilim Simay’a.
Gerçekten de portresini kalbinizin üzerine
dövme yaptırtmak istiyor musunuz?
Evet. Sol tarafımı onun için boş bırakıyorum.
Aşk ihanettir. Aşk ıstıraptır. Aşk günahtır.
Aşk bencilliktir. Aşk umuttur. Aşk acıdır. Aşk
ölümdür. Aşk nedir… Teninizde böyle yazıyor.
Bunların hepsine katılıyor musunuz?
Bunların her biri aşkın birebir gerçekleri. Aslı
şudur: Aşk; ne olduğu, nasıl yaşanması gerektiği
bilinmeyen bir duygu. Yaşarsınız ve görürsünüz.
Ve herkes için farklı, herkes için özel ve herkes
için biriciktir.
Peki, o dövmelerden sıkılırsanız ne olacak?
Sıkılmak mı? Böyle bir şey mümkün değil. Ben
onlarla bir bütünüm.
Ara sıra bile olsa, çıplak, yazısız-çizisiz teninizi
özlediğiniz olmuyor mu?
Hiç hatırlamıyorum ki çıplak tenim nasıldı.
Hatırlamak da istemiyorum. İşin tuhafı annem
de, “Seni böyle doğurdum gibi hissediyorum”
diyor, o da çok seviyor.
Peki, yaşlanınca, bedeniniz sarkınca o
dövmelerle neye benzeyeceksiniz? Hayal
edebiliyor musunuz?
Tabii. Yaşlanmış ve dövmeli üstelik hala çekici
bir dede olacağım. Torunlarım beni ne kadar çok
sevecekler düşünsene…
Absolut’un dört tasarımcısından biri
seçildiniz? Bir dünya büyüğünün tasarımcısı
olmak nasıl bir şey?
O projede yer almak nasıl heyecan verici
bir şeydi, anlatamam. Bir de, beni diğer üç
yarışmacıdan ayıran en önemli özellik benim
mimar olmamamdı. Çünkü diğerleri mimardı.
Ve evet, bu durum benim avantajım oldu,
gerçekleştireceğimiz tasarımda daha özgün
çalışabilmemi sağladı. Oldukça farklı ve bana
özgü bir masayla aydınlatma tasarlayabildim.
Mehmet Turgut’la nasıl tanıştınız?
Bir çekimde. İkimiz de kendimiz gibi insanlarız.
Doğal, sahici. Ne zaman bir sorunla karşılaşsam
Mehmet’i ararım. O kadar iyi dostuz. Bu kadar
iyi anlaşıyor olmamızın sebeplerinden biri de
birbirimize benziyor olmamız.
Hangi özelliklerinizle birbirinize
benziyorsunuz?
İkimiz için de en önemli iki şey yaratıcılık ve
samimiyet. Uçlarda dolaşmaktan hoşlanan iki
insanın aynı dili konuşması kolay kolay bulunacak
bir nimet değil, değerini bilmek lazım!