Tam yol ileri!
Bugünün en çok dikkat çeken genç yıldızları, sadece fiziksel özellikleriyle gündemde olmadıklarının, onları ayrıcalıklı kılanın farklı detaylar olduğunun farkındalar. Belki çocukluklarından bugüne taşıdıkları ya da kim bilir, ilham aldıkları
Röportaj: Simay Engür
Fotoğraf: Erman İştahlı
Styling: Rabia Yaman
Saç: Akın Ünal
Makyaj: Erdem Yıldız
Fotoğraf Asistanı: Salih Devrim
Styling Asistanı: Ezgi Ulusal
Saç Asistanı: Çağrı Çelikdağ
Kıyafetler için; Sudi Etuz, Louis Vuitton, Selim Baklacı, Levi’s, Zara, Outkast People, Mehtap Elaidi’ye teşekkür ederiz.
İlayda Alişan
“Başkalarının hayatına dokunmak, ilham olmak en güzel başarı”
İlayda Alişan henüz 22 yaşında ve ekranda büyüyenlerden. Çukur’un Akşın’ı, zamanın çiçek çocuklarının ruhunu taşıyor; her cümlesinden herkes için ‘özgürlük’ hayali fışkırıyor. Tek bir farkla, o birazcık alışverişkolik!
Hayatınızın nasıl bir dönemine denk geldik? Şu sıralar neler yapıyorsunuz?
Yoğun bir temponun ardından, bol dinlenmeli, bol tatilli bir yazı geride bıraktım ve şimdi tekrar çalışma vakti!
Güzel bir kadın olduğunuz için kendinizi ayrıcalıklı hissettiğiniz oldu mu?
Tüm kadınların kendi başlarına bir birey olarak, son derece güzel ve farklı olduklarını düşünüyorum. Herkesin farklı bir rengi, farklı nüansları var. O yüzden sırf kadınların değil, aslında tüm insanların cinsiyet gözetmeksizin kusurlarıyla, karakterleriyle, kişisel değerleriyle ve tabii ki dış görünüşlerinin harmanıyla o mutlak güzelliğe sahip olduklarına inanıyorum.
Hayatı akışına bırakmak mı, yoksa her adımı planlamak mı?
Üstüne iki defa düşünmem gereken parametrelerde, tabii ki de daha bilinçli adım atıyorum. Ama manevi konularda gerçekten anı yaşıyorum.
Birisiyle konuştuğunuz esnada, o kişinin ‘iç sesini’ kulağınıza fısıldayan sihirli bir şapka hediye etsek, şapkayı ne sıklıkla kullanırdınız?
Kullanmaya hiç cesaretim olmazdı! Çünkü hepimiz en yakınımızdaki insanın bile kafasından ikincil, üçüncül düşünceler geçirdiğini biliyoruz. Cesaretim olsa bile kullanmazdım, beni obsesif bir karanlığa sürükleyebilir.
Çocukluk yıllarından hatırladığınız en utanç verici an neydi?
Lisedeyken arkadaşımla ders arasında, bahçede bir banka oturalım dedik; yalnızca bahçenin tam ortasında kimsenin oturmadığı bir bank boştu. Arkadaşımla oturmamızla yere düşmemiz bir oldu. Meğer bank kırıkmış ve ‘Hangi salak oraya oturur acaba?’ diye o bankı gözlüyorlarmış…
Çocukken favori oyuncağınız neydi?
Barbie bebekler! Çocukken her gün oyuncaklarımı dışarı çıkarırdım. Bir gün annem “dışarının pisliğini eve getirme” dedi. Ben de bebeklerim için güvenli bir alan aradım ve kimse bulmasın diye çöp kutusuna koymaya karar verdim! Ertesi gün hiçbirinden eser yoktu tabii.
Hangi his sizi tüm alışkanlıklarınızı bırakıp bambaşka bir şehre taşınmaya itebilir?
Kesinlikle umut! Bir yerlerde insanların, düzenin, her şeyin daha sakin, daha iyi olduğunu bilmek… İnsanların hoşgörülü beraberlik içinde yaşadığını bilmek...
Şu sıralar hayatınızın fon müziği hangisi olabilir?
R. Kelly’den I Believe I Can Fly.
Oyunculuk adına neyi gerçekleştirdiğinizde ‘başarılı’ hissedeceksiniz?
Oyunculuk ya da en zıt noktada daha bilimsel bir meslek adına da konuşsam düşüncem aynı: Bu ödülü kazanırsam, şu projede yer alırsam gibi başarılar kıstas değil. Tabii ki değerli ama başarı uçsuz bucaksız, sonu yok. Bence insanların huzuru için, bu dünyaya bir şeyler bırakabilmek, başkalarının hayatına dokunmak, ilham olmak en güzel başarı. Yarın öbür gün bu dünyadan gittiğimde, geriye güzel bir değer bırakabilmek önemli.
Bize kendinizle ilgili ne söylerseniz çok şaşırırız?
Fena bir alışverişkoliğim.
Kısa Kısa
Sizi en çok ağlatan film:
Life is Beautiful.
Favori anti kahramanınız:
Rugrats çizgi filminde Angelicaaa!
Gardırobunuzdan eksik olmayan kıyafet:
Jean, beyaz tişört, sneaker’lar ve daha bir sürü şey!
Birand Tunca
“Bu bitmeyen bir serüven, başarıya ulaşmak imkansız”
Yeni fenomen dizilerden Erkenci Kuş’un asi Emre’si olarak, dikkatimiz üzerinde. Televizyonda tipik bir beyaz yakalı, gerçekteyse hayatı olduğu gibi organik kabul edenlerden. 28 yaşındaki Tunca’nın yakışıklılığı size, utangaç ve samimi tavırları ise bize kalsın. Fotoğraftaki güzeller güzeli Stella’yı gururla taşıyan yeni jönle tanışın.
Hayatınızın nasıl bir dönemine denk geldik? Şu sıralar neler yapıyorsunuz?
Yoğun ve tatlı bir yorgunluk dönemindeyim. Şu sıralar durmadan daha iyi olabilmek için çalışıyorum.
Hayatı akışına bırakarak yaşamak mı, yoksa her adımı planlamak mı?
Carpe diem!
Birisiyle konuştuğunuz esnada, o kişinin ‘iç sesini’ kulağınıza fısıldayan sihirli bir şapka hediye etsek, şapkayı ne sıklıkla kullanırdınız?
Bu günlerde şapkasız gezmek çok doğru değil. Hava ya çok güneşli ya da çok yağışlı…
Çocukluk yıllarından hatırladığınız en utanç verici an neydi?
Hiç utanç yaşamadım diyebilirim, çocukken daha özgürdüm. Yargılanmadığım ve güvenli bir alandı. Galiba yaş aldıkça, utangaçlığım biraz arttı.
Çocukken favori oyuncağınız neydi?
Topacım vardı, şu ipli olanlardan.
Hangi his sizi tüm alışkanlıklarınızı bırakıp bambaşka bir şehre taşınmaya itebilir?
Sanırım yalnızca iş. Çünkü hangi his olursa olsun, gittiğim her yerde devam edecektir.
Sosyal medyanın insanlar üzerindeki en olumsuz etkisi sizce ne?
İnsanlaşmaya çalışan robotların bizi robotlaşan insanlar yapması.
Şu sıralar hayatınızın fon müziği hangisi olabilir?
Ravel’in Bolerosu. Tek bir ezginin gittikçe gürleşerek çoğaldığı bir eser.
Yakışıklı olduğunuz için kendinizi ayrıcalıklı hissettiğiniz oldu mu?
Kimi zaman evet ama buna cevap vermek için biraz erken.
Oyunculuk adına neyi gerçekleştirdiğinizde ‘başarılı’ hissedeceksiniz?
Bu bitmeyen bir serüven, başarıya ulaşmak imkansız. Ama şahsi olarak şu anda başarılıyım diyebilirim
Kısa Kısa
Sizi en çok ağlatan film:
Hachiko: Bir Köpeğin Hikayesi.
Favori anti kahramanınız:
Joker!
Gardırobunuzdan eksik olmayan kıyafet:
Basic beyaz tişört.
Suğdem Gözalır
“Hayatı her zaman akışına bırakırım”
Okulun en güzel kızı ve aşk konusunda başına buyruk tavırlarıyla seyirciden epey tepki topluyor. 4N1K: İlk Aşk severlere iyi haber; Suğdem canlandırdığı Merve karakterinin tam aksine bir uyum kraliçesi. Şimdi rahat bir nefes alıp 24 yaşındaki genç oyuncunun naifliğini keşfetme zamanı.
Hayatınızın nasıl bir dönemine denk geldik? Şu sıralar neler yapıyorsunuz?
En yoğun ama aynı zamanda en keyifli dönemimdeyim. Bu dizi projesi sayesinde beni olduğum gibi seven ve bu süreçte destekleyen genç bir kitleyle tanıştım. Aynı zamanda üçüncü sınıf hukuk fakültesi öğrencisiyim.
Güzel bir kadın olduğunuz için kendinizi ayrıcalıklı hissettiğiniz oldu mu?
Salt güzellik ya da başka sıfatların beni ayrıcalıklı hissettirmesini hayatım boyunca istemedim.
Hayatı akışına bırakmak mı, yoksa her adımı planlamak mı?
Bence hayatı planlamak ama ben her zaman akışına bırakırım…
Birisiyle konuştuğunuz esnada, o kişinin ‘iç sesini’ kulağınıza fısıldayan sihirli bir şapka hediye etsek, şapkayı ne sıklıkla kullanırdınız?
Büyük ihtimalle o şapkayı kafamdan çıkarmazdım. Aslında ne demek istediklerini hep merak etmişimdir...
Çocukluk yıllarından hatırladığınız en utanç verici an neydi?
İlkokuldayken servis şoförünün beni okula hep geç getirdiği için, öğretmenim uyuyakaldığımı düşünüyordu. Ben de genellikle utanarak sınıfa girerdim.
Çocukken favori oyuncağınız neydi?
Barbie bebek koleksiyonum vardı!
Hangi his sizi tüm alışkanlıklarınızı bırakıp bambaşka bir şehre taşınmaya itebilir?
Eğer o şehre ait olduğumu hissediyorsam, bir dakika düşünmem taşınırım!
Sosyal medyanın insanlar üzerindeki en olumsuz etkisi sizce ne?
İnsanların kendi benliğinden çıkıp sahte bir kimlik yaratmaları.
Şu sıralar hayatınızın fon müziği hangisi olabilir?
Yann Tiersen-J’y Suis Jamais Alle.
Oyunculuk adına neyi gerçekleştirdiğinizde ‘başarılı’ hissedeceksiniz?
Birbirinden farklı birçok karaktere, başarıyla can verebildiğimde.
Bize kendinizle ilgili ne söylerseniz çok şaşırırız?
Çok iyi bir gözlemci ve dinleyiciyimdir.
Kısa Kısa
Sizi en çok ağlatan film:
P.S I Love You
(Not: Seni Seviyorum)
Favori anti kahramanınız:
Kesinlikle Batman filmlerinin kötü adamı Joker!
Gardırobunuzdan eksik olmayan kıyafet:
Jean pantolon.
Aylin Engör
“Her adımımı planlamaya çalışıyorum”
O, Ufak Tefek Cinayet’lerin tüm sırlarını sessiz çığlıklara dönüştüren Rachel! 27 yaşında. Dürüst olmak gerekirse karakterin ardında bu kadar güzel ve seksi bir kadın olduğunu fark etmemiştik. Alışılmışın dışındaki yüz hatlarının kaynağıysa Taylandlı annesinden geliyor. Şimdi konuşma sırası onda, tane tane ve zarif...
Hayatınızın nasıl bir dönemine denk geldik? Şu sıralar neler yapıyorsunuz?
Heyecanlı olduğum bir döneme denk geldiniz. Beş yıllık bir eğitim sonrasında mesleğimi yapma fırsatı doğduğu için mutluyum. Set dışında kendime vakit ayırıyorum, tenis oynuyorum, kitap okuyorum.
Güzel bir kadın olduğunuz için kendinizi ayrıcalıklı hissettiğiniz oldu mu?
Teşekkür ederim! Açıkçası henüz ayrıcalıklı hissedeceğim bir durum yaşamadım.
Hayatı akışına bırakarak yaşamak mı, yoksa her adımı planlamak mı?
Hayattan keyif almak için akışına göre yaşamak gerektiğini düşünsem de, bu aralar işim gereği her adımımı planlamaya çalışıyorum.
Birisiyle konuştuğunuz esnada, o kişinin ‘iç sesini’ kulağınıza fısıldayan sihirli bir şapka hediye etsek, şapkayı ne sıklıkla kullanırdınız?
Ne yalan söyleyeyim, hayatımın her anında kullanmak isterdim.
Çocukluk yıllarından hatırladığınız en utanç verici an neydi?
İlkokulda şiir okuma haftasında bütün okulun önünde ezberlediğim şiiri unutup ağlayarak sahneden inişimi unutamıyorum.
Çocukken favori oyuncağınız neydi?
Barbie bebeklerim favori oyuncaklarımdı. Ama maalesef hiçbirini saklayamadım.
Hangi his sizi tüm alışkanlıklarınızı bırakıp bambaşka bir şehre taşınmaya itebilir?
Sanırım sıkılmak… Her şeyi bırakıp gitmeme neden olabilir.
Şu sıralar hayatınızın fon müziği hangisi olabilir?
Enya-Echoes in Rain.
Oyunculuk adına neyi gerçekleştirdiğinizde ‘başarılı’ hissedeceksiniz?
Canlandırdığım her karakteri seyirciye geçirmiş olduğum zaman başarılı hissetmiş olurum.
Kısa Kısa
Sizi en çok ağlatan film:
Hachiko: Bir Köpeğin Hikayesi.
Favori anti kahramanınız:
Leon.
Gardırobunuzdan eksik olmayan kıyafet:
Siyah tişört.
Mert Yazıcıoğlu
“Kendinden memnun ve kendiyle barışık bir insanım”
Röportaj sırasında ilk görüşte enerjisi buz kesenlerden olduğunu iddia etti, ancak çekimin ardından ekip olarak yaptığımız minik dedikoduya göre inanılmaz bir aurası var! Bir Litre Gözyaşı dizisinin başrol oyuncularından 25 yaşındaki Mert Yazıcıoğlu, geleceğin ‘o konuşsun, biz dinleyelim’ adamlarından, bize güvenin.
Hayatınızın nasıl bir dönemine denk geldik? Şu sıralar neler yapıyorsunuz?
Yeni bir dizi projesine başladım, bir de İyi Oyun adında bir sinema filmi çektik. Heyecanla dizi ve film projelerinin yayınlanmasını bekliyorum!
Hayatı akışına bırakarak yaşamak mı, yoksa her adımı planlamak mı?
Belli bir dengem yok aslında. Bazı dönemlerde çok planlı ilerleyip bazen de çok anlık yaşıyorum.
Birisiyle konuştuğunuz esnada, o kişinin ‘iç sesini’ kulağınıza fısıldayan sihirli bir şapka hediye etsek, şapkayı ne sıklıkla kullanırdınız?
O şapkanın kimseyi mutlu edeceğini düşünmüyorum.
Çocukluk yıllarından hatırladığınız en utanç verici an neydi?
En utanç verici anım ilk defa kız arkadaşıma açıldığım an. Gerçekten çok utanmıştım.
Çocukken favori oyuncağınız neydi?
Action Man ama oyuncaklarımı saklamıyorum. Hepsini ihtiyacı olan çocuklara verdim.
Hangi his sizi tüm alışkanlıklarınızı bırakıp bambaşka bir şehre taşınmaya itebilir?
Umutsuzluk!
Şu sıralar hayatınızın fon müziği hangisi olabilir?
Kesinlikle, Gnossienne No.1.
Yakışıklı olduğunuz için kendinizi ayrıcalıklı hissettiğiniz oldu mu?
Kendimi ‘yakışıklı’ olarak ifade etmem doğru olmaz. Kendinden memnun ve kendiyle barışık bir insanım. Gerisi insanların şahsi görüş ve beğenisine bağlı.
Oyunculuk adına neyi gerçekleştirdiğinizde ‘başarılı’ hissedeceksiniz?
Çalıştığım, emek verdiğim her iş başarı benim için. O yüzden şunu yaparsam başarılı olurum gibi bir düşüncem yok.
Bize kendinizle ilgili ne söylerseniz çok şaşırırız?
Herkes çok soğuk göründüğümü söyler ama tam aksine hiç öyle değilim. Sanırım insanlarla ilk tanıştığımda karşı tarafa göre daha mesafeliyim.
Kısa Kısa
Sizi en çok ağlatan film:
Mr. Nobody.
Favori anti kahramanınız:
V for Vendetta’daki V.
Gardırobunuzdan eksik olmayan kıyafet:
Siyah jean.
Furkan Oğulcan İlker
“Yakışıklılıkla değil iletişim gücümle avantaj sağladığımı düşünüyorum”
Bu yeni karizmatik isim tamlamasını ilerleyen günlerde epey duyacaksınız: Furkan Oğulcan İlker. Şu sıralar Gülperi dizisinde ‘Serdar’ karakteriyle izlediğimiz genç oyuncu gitar, piyano, bağlama ve bateri çalıyor. Aynı zamanda eski profesyonel basketbolcu. 27 yıla bu kadar çok disiplini usul usul sığdırışından anlıyoruz ki, o biraz çabuk sıkılanlardan ve fazlasıyla da yetenek bombası!
Hayatınızın nasıl bir dönemine denk geldik?
Daha yoğun, çalışkan, olgun, huzurlu olduğum bir dönemdeyim. Yoğun set temposunun dışında Bahçeşehir Üniversitesi’nde Dans Organizasyon Koordinatörlüğü yapıyorum.
Hayatı akışına bırakarak yaşamak mı, yoksa her adımı planlamak mı?
Kesinlikle her adımı planlamak!
Birisiyle konuştuğunuz esnada, o kişinin ‘iç sesini’ kulağınıza fısıldayan sihirli bir şapka hediye etsek, şapkayı ne sıklıkla kullanırdınız?
Karşısında kendimi özgüvensiz hissettiğim insanların yanında takabilirim o şapkayı. Fakat genellikle samimi biri olduğum için şapkaya çok da ihtiyacım yok!
Çocukluk yıllarından hatırladığınız en utanç verici an neydi?
İlkokuldayken, benden iki üst sınıfta olan bir kıza aşık oldum. Okul çıkışında; “Bizim sokakta yakan top oynayalım mı?” diye sordum. “Tamam numaramı kaydet” dedi. Ben de; “Ne yani senin cep telefonun mu var?” dedim. “Senin yok mu?’ dediğinde çok utanmıştım… Babama yalvardım; ancak yaşım küçük olduğu için almadılar tabii ki. Ben de tanıdığımız bir kadın kuaföründe çalışarak para biriktirdim ve o cep telefonunu aldım!
Çocukken favori oyuncağınız neydi?
Action Man! Fakat hepsi kayboldu.
Hangi his sizi tüm alışkanlıklarınızı bırakıp bambaşka bir şehre taşınmaya itebilir?
Sevgisizlik ve başarısızlık.
Yakışıklı olduğunuz için kendinizi ayrıcalıklı hissettiğiniz oldu mu?
Donanımlı olmanız gerektiği gerçeğiyle birlikte, dış görünümünüzle de insanlara güven vermeniz gerekiyor. Fakat yakışıklılıkla değil de daha çok iletişim gücümle avantaj sağladığımı düşünüyorum.
Oyunculuk adına neyi gerçekleştirdiğinizde ‘başarılı’ hissedeceksiniz?
Oyunculuğun sınırı yok; çünkü insanı insan yapan özelliklerin de bir sınırı yok. Gücüm yettikçe bunları keşfetmeye çalışacağım.
Kısa Kısa
Sizi en çok ağlatan film:
Hayat Güzeldir ve Soraya’yı Taşlamak.
Favori anti kahramanınız:
Çok fazla var ama en sevdiklerim; Afacan Louie’deki Glen Glenn ve Road Runner’daki Coyote.
Gardırobunuzdan eksik olmayan kıyafet:
Kot ceket ve siyah pantolon.