“Tüm yaşadıklarım, kendi seçimim”

Gülben Ergen, şu sıralar oldukça yoğun bir tempo içerisinde.

“Tüm yaşadıklarım, kendi seçimim”

En çok neye yatırım yapıyorsunuz?
Ben mutluluğa, çocuklarıma yapıyorum yatırımımı. Biraz destekle, biraz dinlenmekle belki kendime de yaparım yeniden.

Kendinizi güzel buluyor musunuz?
Kendimi farklı ve özel bulurum, etrafta güzel çok. İnançlarımla, hayata bakışımla, detaylara sakladığım renklerimle, sonsuz sabrım ve dostluklarımla daha da anlamlanırım. En beğenmediğim huyum aceleciliğim, törpüleyebildim ama sanki biraz. Fiziksel olarak ellerimi, dişlerimi ve genel görüntümü severim. Hep 3-5 kilo fazlam vardır, o kısımları sevmem. Estetiğe ciddi anlamda karşıyım, herkes birbirine benziyor sonra. Karakteristik ifadelerin sıradanlaştırılmasını sevmiyorum. Estetik, kadının kendine güvenini getirecek kadar önemliyse yapılmalı elbette. Kendim için şükürler olsun ki çok erken, düşünmem gereken bir nokta bile yok!

Gülben Ergen’in alaturka olduğunu düşünen bir kitle var. Siz aynaya baktığınızda nasıl buluyorsunuz kendinizi?
Ne giyersem o olurum. Bir tarafım alaturka olmaya meyilli ama bir o kadar da modern duruyorum. Spor giyinmek çok önemli ama onun için de zayıf olmak gerekiyor. Saç makyaj da önemli. Ben son beş yıldır beğeniyorum tavrımı, rengimi...

Dolabınızın olmazsa olmazı?

Beyaz tişört.

Spor yapıyor musunuz?
Beş yıldır yoga yapıyorum. Son yıllarda pilates hocam ve fitness hocam var. Yani toplam üç hocam var. Saatleri uyduramayız, ben kaçarım, yaza doğru coşarım, araya mezoterapi sıkıştırırım, masajdan medet umarım, gece gece lokum yerim, bir çuval inciri berbat ederim. Yazın kesin yüzerim, güzel havada kesin yürürüm. Sert sporları sevmem. Özetle, yaramaz, haylaz, afacan öğrenciyim ve zayıflayacağım diye hırpalayamıyorum kendimi. İdare ediyorum, iki doğum ve üç çocuk için fena olmadığımı düşünüyorum!

Üç çocuk, albüm hazırlıkları, sabah programı… Tüm bunlara nasıl yetişiyorsunuz? Bu enerjiyi nereden buluyorsunuz?

Hamilelik dönemlerinde o kadar uzun dinlendim, o kadar uzun aralar verdim ki! Ne istediğimi çok iyi biliyorum ve az yoruluyorum. Kimseyi mutlu etmek için çalışmıyorum, çalışırken işimin işçisiyim ama hamallık yapmıyorum. Ama söz konusu üç çocuk olursa, o zaman akan sular duruyor. Ego temizliği yapmaya çalışanlar, Hindistan yolcuları beni dinleyin ve anne olun. Yerlerde eşek olup ‘aii aaii’ diyecek egonuz, siz de kahkahaları basacaksınız. Her çocuk için söylediklerimi çarpın gitsin. Azıcık delirmiş olabilir miyim sizce?

Genç kuşak oyunculardan kimleri beğeniyorsunuz?
Beren Saat’i çok beğeniyorum, kısa aralıklarla bize bambaşka karakterlere bürünebileceğini ispat etti, duru bir güzelliği var ve sadece işiyle ilgili bilgi sahibiyiz.

Nihat Odabaşı ve siz! Nasıl bir ikilisiniz?
Nihat benim dostum, beni tamamlayan diğer yarım, Nihat benim yapamadıklarım, benim için çok önemli. Onu severim, sayarım, dostluğuna sırtımı dayarım. Gözüne, zevkine güvenirim. Kendimi ona teslim edebilirim, ki ben ciddi ciddi zor teslim olurum.Her gün ekranda olmak nasıl bir şey? ‘Şov devam etmeli’ diyenlerden misiniz?
Günlük program yapmak farklı bir durum hakikaten. Her sabah insanların karşısına çıkarken rol yapmaya çalışsam, olduğumdan farklı görünmek için çaba harcasam yorulurum. Evet, şov devam etmeli! Tabii ki insanlar güne keyifle başlamak için televizyon karşısına geçiyor. Ben de tabii ki güzel giyineceğim, yüzüm gülecek ama bu halka yalan söylüyorum demek değil. Mutsuzsam ve yüzüm gülmüyorsa sahte bir şirinlik yapmam. Herkeste bu kadar hatırım var diye düşünüyorum. İçim gülmüyorsa, yüzüme az biraz yansır, onlar da beni affeder!

Bu program için aldığınız para epey konuşuldu. Bu sizi rahatsız ediyor mu?

Aldığım paranın konuşulması saçma. Ben bir profesyonelim, TV programcılığı, sunuculuk benim yeteneklerimden biri ve iş hayatımın bir parçası. Deneyimlerime, kariyerime, yapılan iş için ayrılan zamana, emeğe göre belirlenmiş bir parayı alıyorum.

Kendinizle barışık mısınız?

Öyleyim ama kendimi bildim bileli değil. Biraz zaman aldı, okumak, anlamak, inanmak, uygulayabilmek, bocalamak… Hepsi zaman aldı. İnsanın kendiyle barışık olması sorunların hepsini halletmese de önemli bir kısmını törpüleyebiliyor, bu da benim hayatımı göz önüne aldığımızda ciddi ciddi işe yarıyor.

En son ne için büyük acı duydunuz ve ağladınız?

En son kendim için ağladım.

Aşk sizin için bugün ne ifade ediyor?

Aşk yerini sevgiye bırakırken geçilen bir köprü var. Çok hassas, temeli güven duygusuna dayalı, heyecanı korunması gereken bir geçiş bu. Sevgiyi daha fazla önemserim ben; daha uzun yıllara daha sağlam temeller atar. Herkesin doğrusu kendi deneyimleriyle oluşur.

Hayatınızın akışı çocuklarla birlikte nasıl değişti?

Hayat yokmuş ki çocuklardan önce. Bencil bir hayatmış, dünyevi isteklerle dolu. Annelik tacı en büyük hazineymiş, Allah’a en yakın olma haliymiş, bakmak değil görmekmiş. Her nefese şükretmekmiş ve yaşamayı çok istemekmiş.

Üç çocuklu, dört erkekli bir ailede sizin hep kraliçe gibi olduğunuz düşünülüyor…
Evet demeyi çok isterdim ama hayatımın hiçbir evresinde, üç oğlumun varlığından sonra da kendimi kraliçe gibi hissetmedim. Anne gibi hissediyorum, yorgun ve kendini hırpalayan bir anne. Bir kızım olsun isterdim; fakat ruhum değil ama kalbim kapılarını kapattı artık yeniden anne olmaya.

Basın sizi çok üzüyor mu? Gazeteyi açıp da kendinizle ilgili olumsuz bir habere rastlarsanız, ne yapıyorsunuz?
Basın işini yapıyor, ben de işimi yapıyorum. Ancak ailem işim değil. Ben ailemi mesleğimin bir parçası edinmedim, bu konuda hassasım.

Sizinle ilgili olumsuz yazılar yazan köşe yazarlarına kızıyor musunuz?
Köşe yazarlarının araştıran, sağlam eleştiren beyinleri var, bir de eski kin dolu kalemleri... Sesini yükselttikçe dinleneceğini sananlar hep yanılırlar ama. Benim de önemsediklerim var önemsemediklerim var ama kızmıyorum, anlıyorum.

Son beş yıldır, kendisiyle barışık bir kadın var karşımızda! 39 yaşındaki yıldız, tavrını, tarzını daha çok beğeniyor artık. Kendini farklı ve özel buluyor. Her zaman 3-5 kilo fazlası olduğunu söylüyor ama buna hiç takılmıyor. Kendisini alaturka bulanlara ise, ‘Ne giyersem oyum aslında’ diyerek yanıt veriyor.

Pek çok kadının olduğu gibi, Gülben Ergen’in de hayatının dönüm noktası, annelik olmuş aslına bakarsanız. Hayat, çocuklarıyla birlikte başka bir yöne çevrilmiş adeta. O eski polemikler, olumsuz bakış açıları, bencillikler sona ermiş. Hayatta önemsediği şeyler değişince, kendi de değişmeye başlamış. Fakat yine de, biraz düşünceli şu sıralar. “Tüm aydınlıklara rağmen çok yorgunum, içim yoruldu” diyor.

Hayatının en yoğun zamanlarından birinde yakaladık biz de Gülben Ergen’i. Güneşli bir şubat gününde, Sait Halim Paşa Yalısı’nda bir araya geldik. Görüldüğü gibi, Gülben Ergen, söz konusu işi olduğunda tüm enerjisini topluyor ve harekete geçiyor.

Bugünlerde, nasıl bir ruh hali içindesiniz?
Düşünceliyim.

Son dönemde ruhunuza hitap eden, en sık dinlediğiniz parça?
Deniz Seki dinliyorum şu sıralar. “Belki de ben yolumu kaybettim. Çünkü ben seni suya hapsettim” sözlerine eşlik ederek…

Hayatınızın bir döneminde çok bunaldığınız ve ‘ben ne yapıyorum böyle?’ dediğiniz oldu mu?
Hiç olmadı ama olsa da hatırlamam emin olun. Hafızam olumsuzu depolamıyor benim!

Sizin için yazılmış bir senaryo mu bu yaşadıklarınız acaba yoksa sizin bilinçli seçimleriniz mi?

Kaderi kendi seçimlerimizle belirlediğimizi düşünüyorum artık. Evet, olacağına varıyor çok şey ama önünüze üç yol sunuluyor mutlaka, seçim sizde. Tüm yaşadıklarımı kendim seçtim; acılarım, hayal kırıklıklarım, mutluluklarım… Hepsini ben oluşturdum. Sonra ben değiştim, benim baktığım yer değişti, hayat da aynı oranda değişti.

Hayatınızın gidişatına etki eden en önemli olay olarak neyi görüyorsunuz?

Mesleğimde ‘Dadı’ dizisi miladımdır, hayatımdaysa Atlas’ın yanağını göğsüme bastırdığı an...

Oyunculuk, müzisyenlik, annelik, eş-sevgililik, ev kadınlığı… Hangi kimliğinize büründüğünüzde, kendinizi daha başarılı görüyorsunuz?
Ben önce anneyim, evladım, gelinim, dostum, sonra eş, oyuncu, televizyoncu, yorumcu, ev kadınıyım. İçimde bir boşluk oluyor bazen, hepsini en iyi şekilde yapmaya çalışırken. Bekleyebiliyor mesela albümüm ya da çaktırmadan erteleyebiliyorum. Arkadaşlarım sitem ediyor, haklılar. 20 yıl mesleğimi bekletmedim, başarı için gereken tüm tohumları çok çalışarak ektim. Ama şimdi dengesiz bir önceliğim var çocuklarıma karşı. Uçakta söylenen ‘önce kendi maskenizi sonra çocuğunuzun maskesini’ cümlesi hep kulaklarımda.

Eskiden polemiklerde sizin de adınıza sıkça rastlardık. Artık bu konulara pek girmiyor musunuz?

Ne halim var, ne vaktim, ne de gücüm. İsmim geçiyor ara sıra, okuyorum yüzümde alaycı bir gülümsemeyle. Konularım, ilgi alanlarım çok başka benim.

Hayatınızın son beş yılına bakınca, olgunlaştınız mı, öğrendiniz mi, farkındalığınız mı arttı? Neler oldu size?

Önceliklerim değişti diyelim. Yaşama sevincim sebeplendi. Tüm aydınlıklara rağmen çok yorgunum, içim yoruldu biraz.

‘Ünlülerden dost olmaz’ derler. Sizin bu camiadan yakın dostlarınız var mı?

Hayatımın en sağlam dostlukları, mesleğimden arkadaşlarım değil ama dilediğim saatte ulaşabileceğim, yanında kendimi iyi hissedebileceğim, güvenebileceğim ünlü dostlarım da var. Bir elin parmakları kadar ama iki elin değil!

İnsan sarrafı mısınız yoksa herkese inanan ve güvenen saf biri misiniz?
İnsanları iyi tanıdığıma inanırım. İnsanları iyi gözlemleme fırsatı oluyor bu meslekte. Ama ısrarla inanmaya da meyilliyim. Çok yakınlarımdan hep uyarı alırım ‘Yine kendin gibi biliyorsun, sonunda üzüleceksin’ derler. Saf değilimdir, fırsat veririm, belki gerekli belki gereksiz. Kaybedersem ya da yanılırsam üzülmüyorum ama artık.

İnternetle aranızın iyi olduğunu biliyoruz! Ne kadar vakit harcıyorsunuz, neler yapıyorsunuz, twitter hayatınızda nasıl bir yer kaplıyor?
Twitter hayatımın en eğlenceli köşesinde durmaya devam ediyor. Onun öncesinde facebook vardı. Her zaman öncelikli maillerim var, takip ettiğim web siteleri var. Tatil programımı internetten yapar, sinema biletlerini internetten satın alırım. Rating’ler ve merak ettiğim her şeyin elimin altında olmasını seviyorum. 10 yıldan fazla süredir günümün en az iki saati internet başında geçiyor.

Yeni albüm ne zaman çıkıyor? Çalışmalar nasıl gidiyor? Biraz detay verebilir misiniz?
Yeni albüm, yeni hayat! Dört dakikaya sığan minik senaryolara ses verme aşamasındayım, yani stüdyodayım. En zorlandığım okumalar oldu; duygularımın, yaşadıklarımın boğazıma nasıl düğümlendiğini gördüm, bazı geceler okuyamıyorum diye başım önümde eve döndüm. Hepsini biriktirdim. Bu sebepten gecikti biraz albümün çıkışı, geciksin. Çok inandığım bir repertuar oldu.

Sabah programınız nasıl gidiyor? Nedir sizin programınızı farklı kılan?

Bu programa hazırlanırken çok kafa yorduk; insanlar ne seviyor, neden bıktı, ne dinlemek-izlemek ister, bana ne yapmak yakışır diye. Benimki sohbet ağırlıklı bir program, ben kadınların ortak duygularına, ortak meraklarına hitap eden bir iş yapmak istedim. Benim programımda asla sadece bir kesim kadının ilgisini çeken konu bulamazsınız. Ama en önemlisi, insanların acılarını, sorunlarını sömüren bir program olmaması. En acı insan hikayesinde bile bir umudun peşinde oluruz, sağlık sorunuysa bunu bir doktorla konuşuruz, takip ederiz.

Tuzu kuru insanlara göre bir program değil bu, elbette sorunları konuşuyoruz ama umut tarafından... Benim programım renkli ve içerikli.