Üç aşk adamı sahnede!
Kadınlar Matinesi Damsız Girilmez’i yaratıcılarından dinledik.
Yazı: Sinem Gürleyük
İlhan Şeşen, Kürşat Başar ve Metin Uca! Romantik, yakışıklı ve eğlenceli üç adam sahnede birlikte şarkı söylüyor, sohbet ediyor kısaca kadınları mest ediyor! Gitarda İlhan Şeşen, saksafonda Kürşat Başar, sunumda Metin Uca! Kadınlar Matinesi Damsız Girilmez’i yaratıcılarından dinledik.
Bu üçlü nasıl bir araya geldi?
Kürşat Başar: İlhan Abi’yle geçen seneden beri birlikte çalışmalar yapıyoruz. Şarkı aralarında da esprilerimiz oluyordu. Bir gün Moda Deniz Kulübü’ne Metin gelmişti. Sonra muhabbet büyüyünce bu işi ciddiyetle bir proje haline getirmeye karar verdik. Kendiliğinden gelişmiş bir süreç aslında.
Metin Uca: İlhan Abi çok itiraz etti, para üçe bölünecek diye ama yine de dahil oldum olaya.
İlhan Şeşen: Hayır, bunlara itiraz etmedim. Gördüğünüz gibi kendisi zevzek. Ona itiraz ettim. Peki, sahnede kim ne yapıyor?
K.B: Esasında yaptığımız enteresan bir iş. Artık bunun adına gösteri denir mi bilmiyorum. Şarkılarımızı söyleyip, kendi aramızda sohbet ediyoruz.
Metin Bey siz de şarkı söylüyorsunuz gösteride… Bu bir ilk değil mi?
M.U: Ya evet bir de öyle korkunç bir durum var. Onlar dinlenirken ben şarkı söylüyorum.
Tepkiler nasıl?
M.U: Alkışlamak yerine neden kulaklarını tuttuklarını anlamadım.
İ.Ş: Iııı… Ne demiştik zevzekte kalmıştık. Ben bu üçlüye şu ismi taktım; bir zevzek, bir saksafoncu, bir bunak. Ama şaka bir yana, iyi şarkı söylüyor.
Repertuvara kim karar veriyor?
İ.Ş: Kürşat ve Burçin Büke birlikte karar veriyor genelde. Benim açımdan müzikal olarak çok farklı ve son derecede nitelikli müzik yapıyoruz. ‘Sizle şarkı söylerken kendimi Fransız kadını gibi hissediyorum’ dedim onlara da. O kadar hoş, elit ve dengeli bir müzik yapılıyor.
K.B: İki saatten uzun bir süre sahnedeyiz. Hem çalıyor hem söylüyor hem konuşuyoruz.
Peki, salondan ayrılan seyirci nasıl bir ruh haliyle çıkıyor içeriden?
M.U: Çok eğlendiklerini biliyoruz. Zaten bizim arayışımız büyük yanıtlar değil, iddialı sözlerimiz yok. Sizsiz olmuyor ey kadınlar ama sizle de kolay olmuyor. Özeti bu olayın.
Peki, ne tür bir kadın profili geliyor? Gözlemleriniz ne gelen seyirci ile ilgili?
K.B: 30 yaş ve üstü diyebiliriz genel kitle için. Kendi ayakları üzerinde durabilen ve kendiyle dalga geçebilen kadınlar…
Peki, bir röportajınızda kadınlara hesap verecek üç kişi diye bahsetmişsiniz kendinizden… Neyin hesabını kapatıyorsunuz Metin Bey?
M.U: Çok iddialı konuşmuşum.
K.B: Biz o hesabı vermeye kalkarsak biteriz.
M.U: Hesap demeyelim de üç tane adamın ilişkiler ve kadınlar üzerine söylediklerine gülecekleri birkaç saat diyelim.
Üç aşk adamı var karşımda. Aranızda kadınlarını anladığını iddia eden var mı?
İ.Ş: İhtimaller dünyasında benim herhangi bir kadını anlamama imkan yok. E ne yapacağım peki? Anlamaya çalışmayacağım. Olay bu kadar basit.
M.U: Ama bakın anlamadığımız bir şeyi anlatmak daha heyecanlı bence. Çünkü anladığını söyleyerek anlatanların, hali meydanda. Biz anlamadan anlatanlar, en azından anladığını zannettiğimiz birine de danışarak anlatamıyoruz.
K.B: Ne dedi bu şimdi ben hiçbir şey anlamadım.
İ.Ş: Niye başkalarına çamur atıyorsun? Sen kendini neden başkalarıyla kıyaslıyorsun? Sen başkalarıyla kıyaslanacak adam mısın? Kötü bir şey söylemedim değil mi ben şimdi? Neyse kadınlara dönelim. Bunu genel felsefe haline getirirsek iddia ile koyuyorum ortaya: Bir kadının bir erkeği anlamasına imkan yok, bir erkeğin de bir kadını anlamasına imkan yok.
M.U: Ama çabalıyoruz.
İ.Ş: Çabalamaya da gerek yok. Anlayamayacağın bir şey için niye çabalıyorsun?
K.B: Metin daha genç ya abi, biraz daha anlamaya çalışsın.
Seyirci dahil oluyor mu gösteriye?
M.U: Evet, özellikle belirli yerlerde sohbete çekmeye çalışıyoruz seyirciyi. Çünkü dişi konular var kadın-erkek ilişkisi üzerine. Klasik bir konser dinlemeye gelen seyirci için şaşırtıcı, bir gösteri izlemeye gelen seyirci için de çok ciddi müzik var içinde.
İ.Ş: Kozyatağı’ndaki gösteriden önce kuliste sıramı beklerken, çalan orkestrayı dinledim ve bir yükseklik duygusu geldi. Bu duygu kötü bir şey insan için ama dinlediğim şey çok hoştu. Üçümüze bakıyorum, tabii nasıl insanlar olduğumuz konusunda tarife gerek yok. Fakat bir işten belirli tatmin almaya hakları olduğunu görüyorum, üçümüzün de.
M.U: Beraber yükselttiğimiz bir iş bu. Yani birinin işi değil. Kürşat ve ben hayatı anlamaya çalışan adamlarız, İlhan Abi ise hayatı anlamış bir adam...
İ.Ş: Anlamış adamı bana oynatıyorlar. Anladığı için bunamış adam.
İsmi neden ‘Kadınlar Matinesi?
K.B: Kadınlar Matinesi denmesinin sebebi genel durumla dalga geçmemiz aslında. Hani kadınlar hakkında yazılar yazıyoruz, ahkam kesiyoruz ya herkes de bizden aşk nedir söyleyelim diye bekliyor...
M.U: Biz de ahkamı sahnenin üzerinde kesiyoruz.
K.B: Biraz kendi zaaflarımız, kendi komik hallerimizi anlatıyoruz.
Bu projenin devamı gelecek mi yoksa birkaç gösteri olarak mı tasarlandı?
İ.Ş: İş güzel gittiği sürece devam eder. Bu birlikteliğin kötü bir sonla bitmesinin imkanı yok. Elbette bir gün bir yerde yoruluruz, biter. Allah sağlık verirse devam edeceğiz.
K.B: Yani dedikoduların aksine dağılmadık. Mazhar biraz sorun çıkarıyor ama Fuat’la ben topluyoruz.
Söylenmez dediğinize göre sizde de var çapkınlık o zaman…
M.U: Asla konuşmuyorum bu konuda.
İ.Ş: Kadınların anlamayacağını zannediyorsun değil mi? Bak yakalandın! Neyse. Ben çapkın bir erkeğim. Devamlı ortalığı keserim. Ne arıyorsun dersen valla aşkı. Ararsan bulursun. Yani salak bir davranış ama beni mutlu ediyor.
Bir kadında sizi etkileyen şeyler neler?
İ.Ş: Bir kadının yumuşak sesli olması ve volümsüz konuşması lazım.
M.U: Senin kulakla ilgili bir sorunun var ondan böyle konuşuyorsun. İlhan Abi konuş‘ma’sından etkileniyor kadınların. Edası çok önemli bence; kadınsı, ince, seksi olması lazım. Davranışlarına kadınsılığın sinmesi lazım kadının. Aslında çok sözcüklerle anlatabileceğim bir şey değil bu. O güzelliğin de seksin de önüne geçiyor.
İ.Ş: Yani bunları Almanca anlatsan…
M.U: Abi dur seninkini tamamlamaya çalışıyorum ya…
K.B: Yalnız İlhan Abi bu romantik bir şey filan söylüyor sonunda hep bir sekse sokuyor olayı.
M.U: Seks olmadan da olmaz yani.
İ.Ş: Bağlıyor yemin ediyorum ya! Sahnede de böyle. Ya utanıyorum ben orada. Tamam, aşk iki insan arasındaki cinselliktir bunun ayıbı olmaz ama bu her konuyu oraya bağlıyor. Cinsellik olmadan aşk olmaz zaten…
M.U: O daha beter abi.
Kürşat Bey siz suskun kaldınız bu konuda…
K.B: Beni konuya dahil etmeyin.
M.U: Niye biz sapığız değil mi?
İ.Ş: Sapıkla ne alakası var.
M.U: Yani öyle bir hava veriyor.
İ.Ş: Oğlum bütün kadınlar ona bakıyor da, onun için öyle kafası rahat. Onun aşk hakkında bir şey demesine gerek yok ki.
M.U: 540 sayfa kitap yazıyor adam. Yazmak kolay, yaşamak zor.Kürşat Bey siz de mi kadınların asla anlaşılmayacağını düşünüyorsunuz?
K.B: Yok şimdi biz İlhan Abi’yi izliyoruz. Madem bu aşamaya geldin, şimdi ne olacak yani? Bunu buldun da ne oldu?
M.U: Orada o kadar kadını mutsuz etmenin bir manası var mı? Onlar oraya belki bir şey bulacağız diye geliyorlar. Ağzından dökülecek o mübarek cümlelerin içerisindeki fikir saçan feraset unsurlarından yararlanarak bir şey bulacaklar belki.
İ.Ş: Ne dedi yine bu Allah aşkına?
K.B: Biz aslında kadınlardan vazgeçtik, Metin’i anlamaya çalışıyoruz.
M.U: Ben en çok çabalayanım çünkü bu ikiliyle seyirci arasındaki köprü benim. Birinin de seyircinin yanında olması lazım!
Peki, sizce kadınlar hanginizi daha etkileyici buluyor?
K.B: İlhan Abi’yi. Onu biz bile etkili buluyoruz.
M.U: Biz bu işe sırf İlhan Abi’nin yanında olmak için girdik.
K.B: Ben büyüyünce İlhan Abi olmak istiyorum.
İ.Ş: Bir dakika ben bir şey anlatacağım: Kuliste duruyorum karşıdan güzel bir kadın geliyor. Bana geliyor zannettim. Ben de kabul ettim ona gidiyorum, düşünün nasıl bir şey! Sonra geçti beni. Meğer arkamda Kürşat varmış. ‘Ben sizin hayranınızım’ deyip, telefon numarasını verdi. Ama ben numarayı duydum, ertesi gün aradım kadını.
M.U: İlhan Abi sen duymayan kulakla nasıl duydun o numarayı?
K.B: Böyle zamanlarda iyi duyuyor. Bir de her şeyi unutuyor, telefonu unutmamış.
İ.Ş: Bir dakika ya! Siz çapkın mısınız?
K.B: Hayır.
M.U: Hayır.
İ.Ş: Mesela ben çapkınım.
M.U: O söylenmez abi. Çapkınım denmez.