Radyodan televizyona geçiş nasıl oldu? ''Beni daha çok doyuracak bir iş yapmalıyım'' mı dediniz?
Aslında radyo ve televizyon programcılığı beni tam olarak doyuran ve
tatmin eden meslekler değildi... Mesela radyo programcılığı yaparken her
gün aynı saatte aynı yerde olma fikri canımı sıkmaya başlamıştı.
Memuriyete dönüşen bir hayat arzulamadım ve öngörmedim hiçbir zaman.
Televizyon ve radyo programcılığı bana hiçbir şey vermemeye başlamıştı
ve dolayısıyla ben de o mesleğe bir şey verememeye başlamıştım... İçimde
yanan tutuşan bir oyunculuk arzusu, aktör olma isteği vardı...
Oyunculuk yapmaya ne zaman başladınız? Bu isteği içinizde ilk harekete geçiren an/zaman neydi?
Çok küçük yaşlardan beri, daha doğrusu kendimi bildim bileli aktör olmak
istiyordum. Geçen gün ortaokul yıllığım geçti elime. Bilirsiniz
arkadaşlarınız sizin hakkınızda bir şeyler yazarlar, benim hakkımda,
''En büyük isteği ve hevesi oyuncu olmak, umarız onu bir gün aktör
olarak görürüz'' yazmışlar. Ben bu yazıyı unutmuşum mesela, oyunculuk
yapmaya başladıktan yıllar sonra bu yazıyı okumak ve amaçladığım şeye
ulaşmış olmak çok hoşuma gitti... Hayat böyledir aslında gerçekten ne
olmak isterseniz ve bunu samimiyetle yaparsanız o olursunuz...
Radyoculuğu bırakmak istediğim dönemlerde bir reklam filminde oynama
teklifi geldi tam da istediğim şeydi ve hemen kabul ettim. Ardından 15
reklam filminde oynadım, bunlar hep önemli markaların reklam filmleri ve
kampanyalarıydı. Bununla birlikte dizilerde de oynamaya başladım ve 7
başrolüm oldu...
Eşiniz Yeşim Salkım'la Sessiz Gemiler'de tanıştınız. Nasıl bir
tanışmaydı bu, ilk anda aşk mıydı sizin için? Bu dönemi anlatır mısınız?
Evet aynı projede yer aldık. 2007 yılıydı, ben başka bir işle anlaşmak
üzereydim. Rahmetli Osman Yağmurdereli nur içinde yatsın, ''Gel Hakan,
boşver o işleri çok büyük bir kadroyla çok iyi bir iş yapacağız'' dedi.
Ben de kabul ettim. İyi ki de kabul etmişim hayatımın kadınıyla orada
tanıştım ve sonrasında da evlendim.
İlk karşılaşmanız nasıldı?
İlk karşılaşmamız teaser çekimlerinde oldu. Birdenbire bir çarpılma
şeklinde duygular olmadı ama içten içe, 'ya ben Yeşim'i nereden
tanıyorum' diye düşündüm. O da aynı şeyleri hissetmiş. Televizyondan,
sinemadan vesaire tanıyoruz birbirimizi ama bu bahsettiğim öyle bir şey
değil. Garip bir duygu, garip bir bağ vardı. Önceki hayat var mı
bilmiyorum? Ama varsa, oradan mı acaba diye düşündük daha sonradan. Bu
tanışıklığımız daha sonra çekim için gittiğimiz Bozcaada'da pekişti ve
dost olduk. Bozcaada'da çalışmadığımız zamanlarda Aysun Kayacı, Alper
Kul, Yeşim ve ben genelde beraber vakit geçirirdik... İstanbul'a
dönerken çekimlere devam etmeden önce birkaç gün vaktimiz vardı. Biz
Yeşim'le birlikte ayrıldık adadan ve Çanakkale Gelibolu'ya geçtik. Benim
askerlik yaptığım yere gittik, şehitlikleri ve abideyi gezdik...
Nasıl yakınlaştınız, o ''ilk bağı'' nasıl kurdunuz?
Birlikte vakit geçirmeye başladıkça ve birbirimizi daha yakından
tanımaya başladıkça aramızda bir sevgi oluştu ve gelişti. Aynı yemekleri
sevdiğimizi, aynı şarkıları dinlemekten keyif aldığımızı ve aynı
şeylerden bahsettiğimizi fark ettik. En önemlisi birbirimizin gözünün
içine değil aynı yöne baktığımızı fark ettik. Bu aşkın ve sevginin ta
kendisiydi. Sevgilinizin yanındayken kendinizi rahat ve huzurlu
hissetmek istersiniz. Biz de tam öyleydik... Ve sonunda da bu durumu
evlilikle perçinledik...
Peki evlilik kararını nasıl aldınız?
Biz gönülden evliydik zaten. İki seneye yakındır aynı evi paylaşıp,
doğru düzgün bir hayat sürüyorduk. Daha sonra hadi dedik belediye önünde
de bir imzalayalım şu cüzdanı. Aile büyüklerimiz de yanımızda olsun,
onların rızası da olsun. Ben evlilik teklifimi nikah masasında yaptım
mesela, bu anın şaşkınlığından faydalanıp Yeşim'in ayağına da ben
bastım.
Yaş farkıyla ilgili toplumumuzda hep ''kadın küçük-erkek büyük
olmalıdır'' yazılmamış kuralı vardır. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Biyolojik yaş tabiî ki önemli değildir. Bu gereksiz bir yargıdır ve
tarihte de böyle evlilikler fazlasıyla olmuştur. Bizim için asıl olan
birlikteyken nasıl hissettiğimizdir, biz birlikteyken başkalarının nasıl
hissettiği değildir.
Star bir erkeğin eşi olmak kadar, star bir kadının eşi olmanın da zorlukları olmalı... Sizce bunlar neler?
Ben bir zorluk yaşamıyorum bu konuda. Yeşim işini yapan, aklı başında
bir kadın. O benden daha çok parlarsa ben bunun altında ezilmem. Daha
çok mutlu olur, gurur duyarım ve onun için elimden gelen desteği
gösteririm. Yeşim bir dünya starı olsaydı da, durum aynen böyle
olacaktı. Bu tip konularda kompleks yaşayan bir kişiliğim yok...
Size kadınların ilgisi nasıl/nasıldı? Evlilikten sonra, şimdi bir fark var mı?
Oldum olası kadınların ilgi gösterdiği bir erkek oldum. Bu hoşuma giden
bir durumdur tabii ki. Herkes beğenilmek, takdir görmek ister.
Radyoculuk ve televizyonculuk yaparken ve özellikle aktörlük kariyerimle
birlikte bu ilgi daha da arttı.Ama hiçbir zaman bunu kötüye kullanan
bir insan olmadım yani insanların duygularıyla, hayalleriyle ve
umutlarıyla bilinçli bir şekilde oynamadım. Sırf sesim radyodan çıkıyor
diye ya da beni televizyonda gördüğü için bana hayranlık duyan birisiyle
birlikte olmak aşağılık bir durumdur.
Kadınların ilgi gösterdiği bir erkeksiniz. Yeşim Salkım'la birlikte
dışarıda görüldüğünüzde kadınların daha çok ilgi gösterdiğini
söylemiştiniz. Sizce bunun sebebi ne?
Evet Yeşim'le birlikteyken daha çok ilgi var. Sebebini bilemiyorum, bu
kadınsal bir dürtü olmalı. Bir erkeğin yanında kadın varken diğer
kadınlar daha çok ilgi gösteriyorlar. Hele bu Yeşim Salkım olunca daha
cazip olunuyor sanıyorum...
Tek eşlilik konusunda ne düşünüyorsunuz?
Bir kadın yılda bir kez doğum yapabilir ancak bir erkek isterse 150
kadını tohumlayabilir. Bu biyolojik bir durum; bu yüzden de erkeğin
aldatması yüksek oranda fizikseldir. Kadının aldatması ise yüksek oranda
psikolojiktir. Durum böyle diye önüme gelenle yatacak değilim! Tek
eşlilikten yanayım, aldatmayı da sevmem. Hele aldatılmaya hiç tahammül
edemem!
Yeşim Hanım sizin göz çapkını olduğunuzu söylüyor hep. Bu bir erkeğin
doğasını devam ettirebilmenin en zararsız yolu olabilir mi?
Bu göz çapkınlığı meselesi biraz abartılmış durumda. Şakasını yaptığımız
bir durum, gereksiz şekilde gerçek algılandı. Hiç öyle bir erkek
değilim. Doğamı da böyle devam ettirmiyorum, tabii ki bu çok saçma olur.
Bunun adı sapıklık olur, doğa ve doğallıkla da alakası yoktur...
Hayatın en mutlu fotoğraf karesini sorsam size? O karenin içinde kimler var?
Ailem tabii ki. Annem, babam, ağabeylerim, yengelerim ve yeğenlerim. Ve tabii ki yeni ailem Yeşim ve Gizem.
Çocuk düşünüyor musunuz?
Çocuk düşünüyoruz ve istiyoruz, tabii o da bizi anne baba olarak
düşünüyor ve istiyorsa olacaktır en kısa zamanda. Çocuk yapmak yaşam
sebebimizdir...
|