MİNA TANAY & BURCU ÇAM
“Styling, sizin gözünüzden ‘o karakter, o senaryoda ve o ortamda nasıl görünmeli?’ sorusunun cevabı aslında.”
Sıradan bir gününüze odaklanalım… Spot ışıkları altındaki mesleğiniz hakkında sizden duyulması gerekenleri en kısa yoldan şöyle sormak istiyoruz: Styling nasıl yapılır ve stylist nasıl olunur?
Genellikle bize ‘ne güzel hep alışveriş yapıyorsunuz’ ve ‘ne eğlenceli işiniz var’ diyorlar ama arka planda neler oluyor hemen anlatalım… İkimiz de görsel iletişim tasarımı mezunuyuz. Yine ikimiz de uzun yıllar dergicilik yaptık. Bize göre, stylist olmak için kilit nokta, dergide çalışmak aslında. Trendleri yorumlamak, markalarla sağlam bağlantılar kurmak, araştırmacı ve gözlemci yanınızı geliştirmek, çekim yapmak ve modayı doğru okumak gibi pek çok katkısı oldu bu yolculukta bize. Ayrıca yeniliklere açık olmak, sürekli merak etmek, gezmek, görmek ve görsel hafızanızı beslemek gerçekten çok önemli. Şimdiyse ağırlıklı olarak dizi, ünlü ve reklam styling’i yapıyoruz. Bir dizinin sete çıkmadan önceki hazırlık sürecinin en yorucu kısmı, ürün toplama ve oyuncularla fitting’ler, yani provalar. Provalar sırasında bazı stiller oyuncunun üzerinde hayal ettiğimiz gibi durmayabiliyor. O zaman elimizdeki ürünleri hızlıca değiştirip yeni bir stil yaratmamız gerekiyor. Tam anlamıyla zamanla yarışıyoruz diyebiliriz. Saat 21.59’larda alışveriş merkezlerinde ‘lütfen kepenkleri kapatmayın’ diye yalvardığımız çok olmuştur… Tüm stiller belirlenip, fragman, afiş ve ilk bölüm kombinleri tamamlandığında ise biraz olsun rahatlıyoruz ama yine de maraton devam ediyor. Setin ilk haftası kostüm ekibiyle bir taraftan işleyişi oturtuyor, diğer taraftan da yeni bölümün ürünlerini toplamaya başlıyoruz hızlıca. Televizyon dizilerinde gece ve gündüz algımızı bir yerde kaybediyoruz ve zamanla yarışmaya devam ediyoruz. Mesela, gecenin geç bir saatinde ertesi güne bir davet sahnesi eklendiği bilgisi geliyor ve bizim sabaha kadar o davet kıyafetlerini bulmanız gerekiyor. Reklamlar ise dizilerdeki sürecin çok benzer ama tempo anlamında daha hafif bir versiyonu. ‘Celebrity styling’ dediğimiz ise en özgür olduğumuz alan. Çünkü yapımcı, yönetmen veya menajer olmadan birebir ünlü isimle birlikte stil yaratıyoruz veya olan stili geliştiriyoruz.
Bir sözsüz hikaye anlatıcısı olarak, kelimeler olmadan hikayeyi nasıl anlatıyor ve o görsel dünyayı nasıl yaratıyorsunuz?
Dizideki süreç, yapım şirketinden gelen senaryoyla başlıyor. Biz de okuyup ana karakterler için bir mood board oluşturuyoruz. Sonrasında yönetmen ve yardımcı yönetmenler ile bu mood board’un üzerinde çalışıyor, eklemeleri ve çıkarmaları yapıyoruz. Her şey onaylandıktan sonra dizinin sponsor sorumlusuna mood board’u iletiyoruz. Ardından gelen marka listesini karakterler arasında paylaştırıyoruz ve süreç başlıyor. Reklam çekimlerinde yine senaryo üzerinden yönetmen ile bir dünya kuruyoruz ama ağırlıklı olarak müşterinin (markanın) brief’lerine göre hareket ediyoruz ve ürün topluyoruz. ‘Celebrity styling’ tarafında ise ünlünün dolabındaki parçaları da değerlendirerek, onun vücuduna, yaşına ve gideceği yere, davete, tatile uygun kombinler oluşturuyoruz.
Neden iyi görünmeye, doğru seçimler yapmaya ve stilimizle anlaşılmaya ihtiyaç duyuyoruz? Renkli ekranlarımızdan dergi sayfalarına, ödül törenlerinden hayatın olağan akışına kadar imajın tam olarak nasıl bir önemi var?
Bir dizi veya film setinde karakterin oyunculuğunu ve inandırıcılığını destekleyen bir faktör stil. Mesela gecekonduda geçen bir hikayede karaktere bir dolap oluşturmak gerekir. Her yeni kombinde yeni parçalar görmek izleyiciyi karakterden uzaklaştırabilir. Onun yerine o karaktere ayırdığımız belli başlı gömlek ve pantolonları birbirleriyle farklı farklı kombinlemek, hatta hepsinin kumaşlarına eskitmeler yapmak inandırıcılığı artırdığı gibi oyuncunun da rolüne daha hızlı ve kolay girmesini sağlar. Reklamda da benzer dinamikler işliyor. Günlük hayatta ise daha özgürüz. Bir role girmeye veya birilerini kendimize inandırmaya çalışmıyoruz. Sadece kendimizi iyi hissetmek istiyoruz. Bu anlamda stil sahibi olmak bir zorunluluk değil, sadece bir artı olabilir.
Zihninizin kıvrımlarından ve ruhunuzdan süzülen işlerde, ilk bakışta ya da detaylarda sizin imzanızı taşıyan ‘o dokunuş’ nedir?
İkimiz de terazi burcu olduğumuz için detaylar bizim için hayati önem taşıyor galiba. Ayrıca dramaturjiye de çok dikkat ediyoruz. Örneğin, bir dizi karakteri hafif karanlık biriyse veya üzgünse ona göre soluk veya koyu renkler seçiyoruz. Asla o sırada trendleri uygulamaya çalışmıyoruz. Her karakterin hikayesine saygı duyarak stilini oluşturuyoruz. Bir diğer önem verdiğimiz şey de karakterlerde abartı stillerden uzak durmak. Varlıklı bir karakterin günlük hayatını anlatan sahnesinde abiye elbise giydirmiyoruz mesela. Zenginliği şık bir bilezik veya güzel bir saat ile vurgulamayı seviyoruz.
Tüm tecrübelerinizin ışığında, gelecekte styling’in nasıl bir dönüşümün odağında olmasını istersiniz?
Ürün alma sürecinin yurt dışındaki gibi showroom’lar ile çözüldüğü günleri görmeyi çok isteriz. Mağaza görevlileri bizim alışveriş için değil de çekim ürünü almaya geldiğimizi duyduklarında epey sinir bozucu anlar yaşayabiliyoruz maalesef. Yanı sıra, özellikle dizilerde, herkes ışık, kamera açısı veya senaryo bilmez ama herkesin styling ile ilgili mutlaka ama mutlaka bir fikri vardır… Evet, görsel bir iş yapıyoruz ama işi bilene bırakmakta her zaman fayda vardır diyelim.
MUTLAKA…
- İlham alınmalı
Mina: Pedro Almodovar’ın filmlerinde yarattığı dünya, görselliği ve aynı zamanda duygusallığı ile her zaman kalbime dokunmayı başarıyor.
Burcu: Dante Gabriel Rossetti’nin The Day Dream tablosu; Peder Severin Kröyer’in Hip, Hip, Hurrah ve Loggia in Ravello tablosu; John William Waterhouse’un The Lady of Shalott tablosu. - Okunmalı
M: Parisli Kadının Farkı: Tarzını Bul - Caroline De Maigret, Sophie Mas, Audrey Diwan, Anne Berest.
B: Grace: Anılar - Grace Coddington, I Love Your Style- Amanda Brooks. - İzlenmeli
M: Toz oyunu, Kulüp dizisi ve İnsan Sesi filmi.
B: 81/2, Paris’te Gece Yarısı, Büyük Budapeşte Oteli. - Öğrenilmeli
M: Sakin kalabilmek. İnanılmaz stresli bu işte, yeri geldiğinde ara bulucu olmamız ve orta yolu bulmamız gerekiyor. Her şekilde sorun değil, çözüm odaklı olmak kapıları açıyor.
B: Eğer bir dizi veya reklam çekiminiz varsa ve bir mood board oluşturuyorsanız sezonda var olan ve bulabileceğiniz ürünlerin yer aldığı görselleri kullanın. Böylece kostüm toplantılarında sağlıklı bir yol elde edersiniz. Tabii ki dikim gerektirecek çekimler, bunların dışında. O tamamen apayrı bir konu! - Görülmeli
M: Paris.
B: Şafşavan ve Vernazza. - Dikkat edilmeli
M: Trendleri ya da bir dergide/dizide karşınıza çıkan görünümü olduğu gibi uygulamak yerine, -kendi proporsiyonunuza göre- ‘o kombinden nasıl ilham alabilirim, kendime nasıl adapte edebilirim?’ diye düşünerek her zaman daha doğru sonuçlar elde edersiniz.
B: Trendleri bir kenara bırakın ve kendinize neyi yakıştırıyorsanız onu giyin. Önemli olan kıyafetlerinizin içinde kendinizi iyi hissetmek. - Takip etmeli
M: Sophie Marceau ve Mafalda Patricio. Son zamanlarda Harry Styles’ın stiline de müziğine de bayılıyorum!
B: Tilda Swinton, Zendaya ve Jared Leto. - Sahip olunmalı
M: Ben uzun süredir alışveriş yapmıyorum. Hem işimiz gereği kıyafet ve aksesuar görmeye doydum hem de bu ekonomik şartlarda giyim yerine bir kitap satın almak ya da sergiye, tiyatroya gitmek beni daha mutlu ediyor ve daha çok besliyor. Yeni sezonda tek bir parça satın alacak olsam o da Nackiye’nin Grand Bazaar elbiselerinden biri olurdu herhalde.
B: Kombinlerde, aksesuarlar çok önemli bir yer tutuyor. Güzel bir çanta, tasarım bir ayakkabı veya ışıltılı takılar olabilir. Benim tercihim takıdan yana olurdu. Çünkü uzun ömürlüler ve nesilden nesile aktırılabilirler. Maneviyatı olan her parçayı çok seviyorum.
BİLGECAN KOÇANA
“Styling, zihnimizde gerçek veya gerçeküstü bir karakter yaratarak, canlandırdığımız bu karakteri kıyafetler aracılığıyla alıcıya anlatmayı hedeflediğimiz bir oyun alanıdır.”
Sıradan bir gününüze odaklanalım… Spot ışıkları altındaki mesleğiniz hakkında sizden duyulması gerekenleri en kısa yoldan şöyle sormak istiyoruz: Styling nasıl yapılır ve stylist nasıl olunur?
Spot ışıkları, yani çekimler mesleğimizin en eğlenceli yanı. O zamana dek verilen emeğin karşılığını canlı olarak gördüğünüz an ise büyük bir tatmin duygusu yaşanıyor. Bu duyguyu yaşamak için öncesinde zihinsel ve fiziksel olarak yorucu bir süreç bizi bekliyor. Önce, fikir aşamasında bir konsept geliştiriliyor. Ardından, bizler bu konsepte uygun bir ‘mood board’ hazırlıyor ve onun üzerinden eylem planımızı oluşturuyoruz. İhtiyaçlarımızı belirleyerek tasarımcılardan ve hazır giyim markalarından ürün seçimi yapıyor ve topladığımız ürünlerle kombinlerimizi oluşturuyoruz. Tabii bir konsepti hayata geçirmek, sadece bir modeli giydirmekle bitmiyor. Aslında stylist’ler, çoğu zaman kreatif direktör rolünü de üstleniyor. Saç, makyaj, mekan, dekor gibi çekime ait tüm detaylarla ilgili olarak ekip arkadaşlarına hayal ettiklerini örneklerle aktararak gerekli verileri sağlıyor. Özetle, stylist olmak için iki şeye ihtiyacınız var diyebilirim. Birincisi ve en olmazsa olmazı geniş bir hayal gücü, ikincisi ise güçlü bir insan iletişimi. Çünkü günün sonunda bu, bir ekip işi.
Bir sözsüz hikaye anlatıcısı olarak, kelimeler olmadan hikayeyi nasıl anlatıyor ve o görsel dünyayı nasıl yaratıyorsunuz?
Modayla ilgili biriyseniz bu alanda birçok mesleğe yönelebilirsiniz ama stylist olmayı seçmişseniz mutlaka bir noktada modaya olan ilginiz sizi hikaye anlatımına itmiş demektir. Bu da aslında ‘innate’ diyebileceğimiz doğuştan gelen bir içgüdü. Gördüğünüz bir kıyafet, obje, film, kitap veya hiç umulmadık bir şey bile zihninizde bir anda kıvılcım çaktırabiliyor ve bu çıkış noktasını takip ederek karakterinizi geliştiriyor, hikayenizi yaratıyorsunuz. ‘Kim, nerede, ne zaman, ne yapıyor, ne giyiyor?’ sorularına cevap arayan stylist, kendi anlatım dilinde bir moda çekimi kurguluyor. Anlatımını da yarattığı imaj, yani kıyafetleri ve renkleri kullanım şekli, saç ve makyajla bütün halindeki stil üzerinden yapıyor ve hikayesini de mekan, ışık ve dekor ile destekliyor.
Neden iyi görünmeye, doğru seçimler yapmaya ve stilimizle anlaşılmaya ihtiyaç duyuyoruz? Renkli ekranlarımızdan dergi sayfalarına, ödül törenlerinden hayatın olağan akışına kadar imajın tam olarak nasıl bir önemi var?
Stil, istisnasız herkes için bir ifade biçimi. Çünkü bir insanı ilk önce dış görünüşüyle algılarız. Farklı günlerde ruh halimizi yansıtacak farklı kıyafetler giymek istiyoruz veya dinlediğimiz müziği, ait olduğumuz kültürü yine giyimimizle yansıtıyoruz. Sadece tarzına bakarak hiç tanımadığınız bir insan hakkında çok şey söyleyebilirsiniz. Bunun farkında olan herkes için de dışarıya vermek istediği mesajı doğru şekilde yansıtabiliyor olmak önem kazanıyor. Günün sonunda, size karşıdan bakan bir insanın hafızasında ancak stiliniz ve bu stilin ona anlattıklarıyla yer ediniyorsunuz. Kendimizi doğru yansıtmayı başardığımızı düşündüğümüzde kesinlikle daha rahat ve özgüvenli hissediyoruz. Ünlüler için ise ekstra bir stiliyle özdeşleşme, ikonikleşme durumu söz konusu. Kimi ‘it girl’ler görünümlerindeki kilit öğelerle dönemlerine damga vurup trendlere yön verirken; kimi sanatçılar styling ile yaratılan kendi karakterlerinden tamamen bağımsız bir sahne karakteri veya bir persona ile ikonikleşiyor.
Zihninizin kıvrımlarından ve ruhunuzdan süzülen işlerde, ilk bakışta ya da detaylarda sizin imzanızı taşıyan ‘o dokunuş’ nedir?
Bana ait bir işte mutlaka eklektik bir stil görürsünüz. Feminen, maskülen ve edgy parçaları bir arada kullanmayı severim. Genellikle bol katmanlı ve bol renkli bir styling’i tercih ederim. Aksesuar kullanımı da aynı şekilde maksimum düzeyde yer alır. Yani minimal bir tarz arıyorsanız, yanlış yerdesiniz.
Tüm tecrübelerinizin ışığında, gelecekte styling’in nasıl bir dönüşümün odağında olmasını istersiniz?
Her stylist’in kendine özgü bir tarzı, hoşlandığı bir stil var. Markaların, müşterilerin de bunu göz önünde bulundurarak çalışacağı kişileri tarzına uygun şekilde seçmesi çok önemli. Bunun dışında sektörel kaygılardan uzaklaşarak işin sanat yönüne ağırlık vermek ve dijitalleşen dünyaya uyum sağlamak gibi dönüşümlere ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Kişisel olarak hayalim ise global bir işe sahip olmanın avantajını kullanarak mesleğimi yurtdışında da icra etmek. Günümüz şartlarında kreatif alanlarda üretim yapan herkesin işi günden güne zorlaşıyor. Yaratıcılar, ticari kaygılar nedeniyle isteklerinden feragat etmek durumunda kalabiliyor. Herkesin hayallerini o veya bu engeli düşünmeden özgürce gerçekleştirebileceği günler dileğiyle…
MUTLAKA…
- İlham alınmalı
“The most powerful muse of all is our own inner child.” / “Hepimizin en güçlü ilham kaynağı, içimizdeki çocuktadır.” - Okunmalı
Tanrılar Okulu-Stefano D’Anna. - İzlenmeli
Wes Anderson, Tim Burton, Gaspar Noe filmleri. - Öğrenilmeli
Belirli dönemlere ait moda akımlarını öğrenmek ve moda tarihiyle alakalı genel bir fikir sahibi olmak, stilinizi geliştirmek için yardımcı olacaktır. - Görülmeli
Her ne veya neresi size ilham veriyorsa bolca gezmeli, görmeli. Genç yaşta yaptığım New York seyahati, hayatımdaki en ufuk açıcı tecrübeydi benim için. Doğayla iç içe olmak, bol bol dergi kurcalamak ve defile izlemek beni en çok besleyen şeyler. - Dikkat edilmeli
Fiziğinize uygun kıyafetler tercih etmeye ve doğru renk kombinasyonları oluşturmaya. - Takip etmeli
Sita Abellan, Jazelle, Aleali May, Bella Hadid, Simi & Haze, Lindsay Vrckovnik, Savannah Hudson, Elsa Hosk, Julia Hobbs, Anna Winck. - Sahip olunmalı
Statement bir güneş gözlüğü. Onunla en sade görünümlere bile bir hava katabilirsiniz.