Barışa ve huzura merhaba LaPaz
Güney Amerika hava sahasına girdiğim andan itibaren içimde bir cıvıltı, önleyemediğim bir gülümseme ve mutluluk hali başlıyor bende. Havasından mıdır, suyundan mıdır, neşeli ve insana hayat enerjisi veren müziğinden midir bilmiyorum ama Güney Amerika’nın bendeki yeri apayrı.
Irmak Yazım
La Paz’a vardığınız ilk anda, hayallerdeki gibi palmiyeler, rengarenk binalar, tropik ağaçlar karşılamıyor sizi. Boyasız bina yığını, alabildiğine elektrik telleri, karmakarışık bir yapılaşma, eski püskü arabalar, otobüsler… Hiç de hayallerdeki gibi gelmiyor kulağa öyle değil mi? Ama ilk bakışta karar vermemek gerekecek kadar samimi, doğal ve renkli bir şehir La Paz.
COĞRAFİ ÖZELLİKLER VE KOKA YAPRAĞININ HİKMETİ
And Dağları’nın Altiplano adı verilen yüksek düzlüklerinde yer alan La Paz, dünyanın en yüksek başkenti olarak anılıyor. Yönetimsel başkent demek daha doğru olacak, çünkü esas başkent Sucre. Deniz yüzeyinden 3600 metre yükseklikte bulunan şehre gitmeden önce bilinmesi gereken en önemli şeylerden biri ‘yükseklik hastalığı’. Birçok turist yükseklikten dolayı baş ağrısı ve oksijen problemiyle karşı karşıya kalıyor. Fakat böyle söyleyince kulağa korkutucu gelmesin, çünkü ben yüksekliğe dair hiçbir sıkıntı yaşamadım. Bünyeden bünyeye değişebilecek bir durum bu. Ayrıca şehrin her yerinde bulabileceğiniz koka yaprağını çiğneyerek ya da bitki çayını içerek baş ağrınızı önlemek çok kolay olacaktır! Koka yaprağından bahsetmişken şehrin en merak edilen müzelerinden biri olan ‘Museo de la Coca’ (cocamuseum.com)’yı ziyaret ederek koka yaprağıyla ilgili detaylı bilgi edinebilirsiniz.
CADILAR MARKETİ, TELEFERİK, KARNAVAL VE DAHA NELER NELER...
Yapılacaklar arasında ilk sıralarda yer alan; rengarenk Cadılar Marketi (Mercado de las Brujas)’ne uğramak, şehri boydan boya gezebileceğiniz ve tüm La Paz’ı ayaklarınızın altına alacağınız teleferik (Mi teleferico)’e atlamak ve kadınların saç saça baş başa girdiği Cholita’s Wrestling’i izlemek olmalı.
Cadılar Marketi, şehrin merkezi olan Sagarnaga’da bulunan, boylu boyunca uzanan sokaklar zinciri. Yan yana yüzlerce rengarenk dükkanda çantalar, örme bileklikler, hayatta almayacağınız ayakkabılar, yüzükler, küpeler, kolyeler, kumaşlar, bitkiler, tütsüler, biblolar, müzik aletleri, pipolar, hediyelik aklınıza gelebilecek ne varsa bulabileceğiniz bir okyanus adeta.
Ayrıca adından da tahmin edebileceğiniz gibi büyülü olduğunu söyledikleri bir sürü bitki ve obje de bulabilirsiniz. Aşk iksiri, iş hayatına iyi gelecek tütsü, erkeğini eve bağlayacak minyatür heykelcik... Ben sırf anı olsun diye cadılarla ilgili birkaç obje alsam mı diye düşünürken, bir anda içime batıl inançlı bir anneanne kaçtı ve ‘Aman evime ne olduğunu bilmediğim şeyleri sokmayayım’ diye o tarzda bir şey almadan çıktım. Ama gerçekten dükkanlara sürekli gidip, içindeki alışveriş canavarını salası geliyor insanın. Bir de her şeyin ekstra ucuz olduğunu düşünürsek, o canavarı içerde tutmak epey zor oluyor!
Şehri görmenin en güzel yolu teleferiğe binmek olacak. Tüm şehri birbirine bağlayan kırmızı, sarı, yeşil ve mavi olmak üzere dört hattan oluşan teleferikte şehrin düzensizlik içinde kendi düzenini yarattığını görebilirsiniz. Teleferikteyken kendimi alamayıp “La Paz, çirkinsin ama kendi içinde bir uyumun ve ruhun var” dedim. Fotoğraflara bakıp ne ruhu, ne uyumu diyebilirsiniz ama artık orasını da gidince hissedeceksiniz. Çünkü bir yeri güzel kılan şehrin sadece kendisi değil, insanlarıdır da benim için. 12 saatlik otobüs yolculuğundan sonra La Paz’a vardığımda, karnaval olduğundan ötürü 7’den 77’ye herkes sokaklarda ellerinde içecekleriyle dans ediyordu. Birçok yolun trafiğe kapatılmış olmasından dolayı araç bulamasam da yürüyerek otelimi bulana kadar bir sürü insanla tanıştım. Kadınlar kucaklarında bebekleriyle dans ediyor, herkes evinin, iş yerinin kapısını açmış kendi partisini veriyor, sokaklarda sahneler kurulmuş, bir yandan konserler veriliyor bir yandan herkes kendi evinin avlusunda almış eline mikrofonu şarkı söylüyor. Yani 7’den 77’ye lafının bu kadar yerini bulduğu bir an daha yaşamamış olabilirim! Kaldırımda sarhoşluktan uyuyakalan dedeler, akşam bize yemeğe gel diyen anneanneler, elden ele içkiler dolaştıran insanlar, kucaklarda hop hop zıplayan bir yaşına basmamış bebekler… Daha otele yürüyene kadar 100 kişiyle tanışıp, birkaçına akşam yemeği sözü bile vermişken buldum kendimi. Herkes o kadar sıcakkanlı ve misafirperver ki bu teklifleri yalandan etmiyorlar yani. Otele gidip bir duş alıp geleceğim dediğimde, Türklerde olduğu gibi ‘Ay vallahi bırakmam’ edasında gitmeme izin vermedikleri gibi, döndüğümde de herkesi yerli yerinde ‘Aaa bizim kız geldi, hoş geldin!’ derken bulmak çok samimiydi. Bu tatlılıkların yanı sıra bu karnavalın bana en saçma gelen kısmı, insanların birbirine köpüklü su fışkırtması ve sürekli çatapat atması oldu. Neden diye sorsam da pek cevap alamadığım için sizleri bu konuda aydınlatamayacağım ama köpüklü su olayının özellikle yorgunken biraz can sıkıcı olduğunu söylemeden geçemeyeceğim.
GÜREŞEN TEYZELER
Bolivyalıların aşırı sıcakkanlı, misafirperver ve arkadaş canlısı olduklarının altını bu kadar kalın çizgilerle çizdikten sonra bambaşka bir yönünü görmek için sizleri kadınların güreşine davet ediyorum. Ülkede ırkçılık ve kadın-erkek eşitsizliği üzerine başladığı söylenen bu güreş türü gerçekten insanı hayret içinde bırakıyor. Hayatımda daha komik ve saçma bir şey izlememiş olabilirim. Saçları iki yandan örgülü, geleneksel Bolivya kostümü giymiş, evde oturup tombiş parmaklarıyla dolma sarmasını bekleyeceğiniz tatlı Bolivyalı teyzeler, ringde birbirinden değişik figürlerle güreşiyorlar.
Bazen karşılarında erkek güreşçiler de olabiliyor ama genellikle kadın kadına, saç saça baş başa bir mücadele bu. O kadar yol kat etmişken bir pazar akşamını bu enteresan atraksiyona ayırmamak olmaz. O teyzelerin nasıl bu denli esnek ve güçlü olduklarını, ringin köşelerinden birbirlerinin üzerine nasıl uçtuğunu görüp gülme krizine girmeden dönmeyin lütfen!
ŞEHİR AKSİYONLARI
La Paz’da hem gece hem gündüz yapılacak epey atraksiyon var. Cadılar Marketi’nin bulunduğu Sagarnaga bölgesinde bulunan San Francisco Kilisesi (Iglesia de San Francisco)’nde bir akşam ayinine katılmadan dönmeyin derim. Gece kulübü/bar olarak Magik ve Roots, şekil otel beklentiniz varsa Atix Otel, daha ucuzcuyuz derseniz Cactus Hostel, antika seviyorsanız kendinizi kaybedeceğiniz Angelo Colonial, çok güzel yemekler yiyebileceğiniz Luna önerilerim arasında.
Değişik bir yemek deneyimi yaşamak isterseniz fiyat olarak La Paz standartlarının bayağı bir üstünde olan ama gastronomi merakı olanların mutlaka ziyaret etmesi gereken ‘Gustu’yu önermeden geçemem. Kopenhag’da bulunan, rezervasyon yaptırmak için aylarca beklenen ünlü restoran Noma’nın ortaklarının açtığı, Quechua dilinde ‘tat’ anlamına gelen Gustu’da hem yer bulmak Kopenhag’daki kadar zor değil hem de fiyatlar ne kadar yüksek olursa olsun bir Avrupa ülkesine nazaran daha uygun. Kendini şımartmak isteyenlerin mutlaka uğramasını önereceğim Gustu yüzde 100 yerli Bolivya yemekleri ve içkilerini deneyimlemek için çok doğru bir seçim olacak. Tüm önerilerime ek olarak şehir atraksiyonlarıyla ilgili detaylı bilgi edinmek isterseniz lapazlife.com’u ziyaret edebilirsiniz. Ayrıca vaktiniz varsa ve La Paz’a yakın yerlere nasıl gidebilirim diye sorarsanız da ‘Bolivia Hop’a bir göz atmanızı öneririm.
Sıcakkanlı insanları, eski tip Dodge minibüsleri, sıkışık trafiği, oynak havası, boyasız binaların arasına karışmış inanılmaz güzellikteki kolonyel binaları ve telgrafın tellerine kuşlar mı konar dedirten elektrik telleriyle La paz, benim seyahatimde unutulmaz bir yer aldı. Hem ismi ‘barış’ anlamına gelen bir şehirden nasıl bir kötülük beklenebilir ki!
Adios.
ŞEHİR DEDİKODULARI
• Her Güney Amerika ülkesinde olduğu gibi Bolivya’da da pazarlık seyahatin bel kemiği noktalarından biri! Türklerin pazarlık gücünü göğsünüzü gere gere göstererek, her şeyin fiyatını yarı yarıya indirebilirsiniz.
• Taksilerde taksimetre yok. Burada da pazarlık usulü çalışmanızda fayda var.
• Akıllı telefonların gösterdiği hava durumuna çok inanmadan lahana usulü giyinip, rüzgar esince hırkanızı giyip güneş çıkınca hırkanızı çıkarabilirsiniz. Bir günde dört mevsim yaşatma ihtimali olan aziz şehir!
• ‘Aman Bolivya çok tehlikeli, acaba gitmesen mi?’ diyen yakınlarınıza kulak vermeden, gönül rahatlığıyla La Paz’a gidiyorsunuz. Sonuç olarak her ülkenin, şehrin kendine göre dikkat edilmesi gereken yerleri var öyle değil mi?
• Bir sokak atıştırmalığı olan ‘Saltena’yı yiyerek cırcır olmamak için dua edebilirsiniz. Bizim böreğimize benzeyen, tavuklu ve etli versiyonları olan, içi biraz sulu güzel ve acı bir atıştırmalık.
• Binaların boyasız olmasına bir açıklık getirmek gerekirse: Evini boyatan insanların parası olduğuna kendi kendine inanan belediye yetkilileri, ev sahiplerinden vergi istemeye başlayınca, insanlar para vermemek için evlerini boyamayı bırakmışlar. Bundan dolayı da tüm şehir gece kondu gibi bir manzaraya kavuşmuş. Yani önümüzdeki yıl belediye aldığı vergiden vazgeçerse rengarenk bir La Paz’la karşılaşabilirsiniz.
Nasıl gidilir?
Ben Peru-Cusco’dan otobüsle 12 saatte ulaştım La Paz’a. Sınırda da sıra beklemek dışında herhangi bir zorluk yaşamadım. Otobüslerin çok temiz ve lüks olduğunu söyleyemesem de ucuz ve rahat bir ulaşımdı. Türkiye’den KLM ve Air France’ın aktarmalı uçuşlarıyla Peru-Lima veya Bolivya-La Paz’a uçarak ulaşabilirsiniz. Uçak bileti pahalı olsa da ülke gerçekten inanılmaz ucuz.
Ne zaman gitmeli?
Hangi mevsim olursa olsun, havası gün içinde sürekli değişken olan La Paz’a hem yazlık hem kışlık giysi götürmekte fayda var. Bu değişkenlikten ötürü bana sorarsanız yılın herhangi bir zamanında ziyaret edebilirsiniz. Fakat ille de zaman aralığı vermem gerekirse mayıs-ekim arası yağışsız sezon diye geçiyor. Tercih sizin.