Bir sanatçının köyü: Szentendre
Birbiri ile yarışan süslü dükkanlar, geleneksel pazarlar, dolambaçlı sokaklar, şirin kafeler, restoranlar ve müzeler! Tıpkı bir ressamın tuvalinden fırlamış bir tablo gibi… Gözlerinizi kapatın ve hayalinizdeki kasaba ile tamamen örtüşecek sevimli bir şehre yol almaya hazır olun.
HUBAY EVİ NOEL MÜZESİ
Noel için çantanızı dolduracağınız, kutlamalar için çeşitli örnek süs eşyalarının sergilendiği ve aynı zamanda satışının yapıldığı tatlı bir seçenek.
ORİJİNAL BİR MACAR KÖYÜ
Geleneksel yaşam tarzlarını merak ettiğim Macar halkına dair ne varsa, şehir merkezine yaklaşık 5 km uzaklıkta yer alan Macar Açık Hava ve Etnografya Müzesi’ni keşfetmemle son buldu. Müze; Duna-lpoly Milli Parkı’nın tam göbeğinde, geçmiş yüzyıllar boyunca Macar halkının dili, halk mimarisi, tarım ve günlük yaşam tarzındaki gelişim ve değişimleri yerinde deneyimlemenizi sağlıyor. Alan oldukça geniş ve keşif için yürümeye engel olmayan rahat ayakkabılar giydiğime memnunum. Böyle durumlarda kendimle gurur duyuyorum. 18’inci ve 20’nci yüzyıllara ait taş yel değirmenleri, otantik eşyalarla döşenmiş köy evleri, geleneksel el sanatları ve hafta sonlarına denk getirdikleri çiftlik festivalleri ile fazla güzel burası. En keyif uyandıran duygu ise, doğada yürüyerek dinlenmek... Yüzyıllar öncesine ait bu köyü değiştirmeden, yok etmeden bugünlere kadar tam teşekküllü korumaları hayranlık verici. Dünyaca ünlü Macar seramik ve heykel sanatçısı Margit Kovacs’a ait Seramik Müzesi, gördüğüm için mutlu olduğum başka bir yer. Galerideki sanat eserleri ve sanatçının hayatı hakkındaki kompozisyon zekice sunulmuş konuklara. Bu küçük müze, yetenekli sanatçının çalışmalarıyla dolu ve seramik sanatının güzel bir örneği olarak aklımda kalmayı başardı. Şarap tutkunları için harika bir adres daha, Ulusal Şarap Müzesi. Antik atmosferde, yaklaşık 650 metrekarelik bir bodrumda, Macar üzüm ve şarap kültürü ile ilgili sorular yanıt buluyor. Günün her saati tadım şansı bulabileceğiniz gibi alışveriş de yapabilirsiniz. Tüm kasabayı arşınlamanın yaşattığı zafer duygusuyla geziyi noktalayacağım yer kesinlikle Main Meydanı. Burası kasabanın kalbi! Meydanın ortasındaki tarihi çeşmede el yüz yıkadıktan ve meydanın ağzına kurulmuş bisküvi kokulu geleneksel pazardan alışveriş yaptıktan sonra, beni ağırlamak için bekleyen sıra sıra dizilmiş birbirinden tatlı kafe ve restoranlara kendimi atmak verdiğim en iyi karar. Mutluyum!
NE YEMELİ?
Macar mutfağının baharatlı ve bol aromalı tatlardan oluşan yemeklerden ibaret olduğunu söyleyebilirim. Özellikle Osmanlı egemenliği altındayken tanıştıkları paprika adını verdikleri kırmızı acı biber sofradan eksik edilmediği gibi, ülke mutfağının en büyük simgelerinden. Taze biberlerin iplere dizilerek güneşte kurumaya bırakıldığı öbek öbek görüntünün dükkanların hatta evlerin camını süslemesi çokça rastlanır bir durum. Sarımsak, patates ve et en çok tüketilen yiyecekler üçgenini oluşturuyor. Sofranın baş tacı elbette geleneksel gulaş çorbası fakat iyi bir restoran seçimi yapmak bu yiyeceğin gerçek tadını almak açısından önemli. ‘Peki nerede yemek yemeli?’ diyorsanız, işte önerilerim...
• Yaklaşık 40 yıldır klasik Macar lezzetlerinin geleceği için çalışıyor Aranysarkany Vendeglo restoran. Tereddütsüz kasabadaki en doğru seçimlerden.
• Övgü dolu sözlerin sahibi Mjam Restoran; Szentendre’nin kalbinde yeni ve en iyilerden. Karayip, Avrupa ve Asya mutfağından seçkiler sunan cesur bir mutfağı var. Atmosferine bayıldım!
Yazı: Müjde Taşçıoğlu
“SZENTENDRE’NİN NEREDE OLDUĞUNU BİLİYOR MUSUNUZ? BU KÜÇÜK KASABA TUNA’NIN SAĞ TARAFINDA, Buda, Visegrad ve Estergon arasında kurulu. Harika bir bölge! Bu küçük kasabanın dar sokakları Tuna Nehri’ne akar; gözlerimizin önünde bereketli köylerin dağılmış olduğu bir ada var, Roma taş köprü yıkıntılarının olduğu yerde büyük Tuna sizi bekler. Kasabanın arkasında ve solunda üzüm bağları ve güzel tepeleri var. Ve bu güzel Szentendre vadisi, Pomaz ve Buda arasındaki büyük bir amfitiyatro gibi. Harika manzara, zenginlik, güzel şarap ve mükemmel su. Söylesenize başka neye ihtiyacınız var?” Ağız dolusu etkileyici bu hisleri coşkulu cümlelere döken Sırp roman yazarı Jakov lgnjatovic, 19’uncu yüzyılda Szentendre şehrine beslediği duyguları böyle ifade etmiş. Tıpkı Jakov lgnjatovic gibi hayatını bu şehre adamışsayısız sanatçının yaşadığı bu topraklar, Tuna Nehri’nin kıyısında pitoresk ve bir o kadar da armonik. Şirin, göz alıcı ve birbirine yaslanmış renkli evleri, uzun ince Arnavut kaldırımları, bozulmamış geleneksel dokusu ile bir saatlik uzaklıktaki Budapeşte’ye yolu düşenlerin en çok görmek istedikleri yerler arasında. Hal böyle olunca, sizce de bu tatlı kasabaya bir sanatçının gönlünü vermemesi mümkün mü? Osmanlı’dan kaçan Sırp mültecilerin kurduğu bu küçük kasabaya Macar, Slovak, Alman, Yunan ve Rumen halkları da yoğun ilgi göstererek yerleşmeyi başarmış. Birbirinden farklı etnik grupların yarattığı çok yönlülük kasabayı olumlu yönde farklılaştırsa da Sırp milletinin tek çocuk modeline bağlı olmaları azınlığa düşmelerine neden olmuş. 19’uncu yüzyılın sonlarına doğru büyüyen Macarlar, egemen etnik grup haline gelerek nüfusun neredeyse tamamına sahip olmuş. Geride kalan yüzlerce yılın ardından kasabanın sakin taşra yaşamı, bugün hala ‘sanatçıların şehri’ olarak biliniyor. Eskisi kadar olmasa da bugünlerde sanat tutkunları ve sanatçılar için yaşam vadediyor burası. Çeşitli müze ve çağdaş sanat galerileri ile Szentendre bir sanat kolonisi unvanını hak ediyor.
NEREYE GİTMELİ?
Szentendre ününü bozulmamış doğasına, gelenekselliğine ve yüreğinde hala bu şehri taşıyan sanatçılarına borçlu. Tüm şehri yürüyerek ya da bisiklet kiralayarak arşınlayabilirsiniz.
SZABO MARZIPAN MÜZESİ
Macar şekerleme endüstrisinin iki seçkin ustası Matyas Szamos ve Karoly Szabo tarafından hayata geçirilmiş çılgın bir iş. Müzenin içi dışı badem ezmesinden yapılmış zengin bir sergi alanına dönüştürülmüş. Başyapıtlardan Budapeşte Parlamento Binası figürü başı çekiyor. Michael Jackson, Lady Diana, Szentendreli sanatçılara ait büstler, çeşitli kral ve kraliçelerin badem ezmesinden yapılmış eserleri göz doyuracak kadar güzel. Ayrıca müzenin içindeki kafede soluklanmak iyi bir karar. Tatlı krizime yetişen şekerlemeleri sevdim.
NEREDE KALMALI?
Şehir merkezinin göbeğinde 16’ncı yüzyılda inşa edilen tarihi bir binada hizmet veriyor Mathias Rex Butik Otel. Mükemmelliği kopyalamaya çalışmadan olduğu kadar duru, samimi ve yeterli. Meşe ağacından yapılmış tablolar, kurşun cam lambalar, ferforje mobilyalar nerede olduğumu ve neyi yaşadığımı anlamlılaştırıyor.
NE ALMALI?
Szentendre dükkanları başımı döndürdü. Orta Avrupa’da el işi göz nuru üretime bu kadar önem veren az yer gördüm. Szentendre’de hemen hemen tüm evlerin altı hediyelik eşya dükkanları ve antikacılarla dolu. Almalara doyamadığım küçük hediyelerin anladım ki sonu yok. Bu gibi durumlarda birinin sizi toparlaması şart! Unutulmaya yüz tutmuş dantel örtüler, geleneksel Macar kıyafetleri, seramikler, paprika biberi ve Macarların meşhur likörü Unicumu aldıklarım arasında.
BİLMEKTE FAYDA VAR!
• Kış ayları çok yağışlı, yazları ise çok sıcak geçiyor. İlkbahar ve sonbahar ayları öncelikli olarak tercih edilebilir.
• Din: Katolik
• Nüfus yoğunluğu: Macar
• Para birimi: Macar Forinti
• Şehrin en büyük kültür olaylarından biri de festivalleri. Yılın tüm zamanlarında birine denk gelmeniz yüksek ihtimal. ‘Sziget, Bahar, Palinka, Mangalica, Bira ve Gurme’ adını verdikleri festivallere göre seyahat planı yapmak harika olur!