Gent şehri seyahat rehberi: Nerelere gidilir, ne yenir, nasıl gidilir?
Taş köprülerinden yürürken ihtişamına kapıldığınız devasa kaleleri, dar arka sokakları ve zencefilli kurabiyeleri anımsatan Flaman evleriyle sizi selamlayan bir Belçika kenti Gent... Bu güzel şehirde 'Ne yapılır, nereye gidilir, neler yenir?' diyorsanız, gelin birlikte Gent'i keşfedelim...
Yazı: Gülru İncu
Trafiğe kapalı eski şehir merkezinde kaybolun, müzeleri keşfedin, tarihi köprülerde gezin ve buram buram Orta Çağ kokan şehirde zamanda yolculuk yapmaya hazır olun! İşte sizler için hazırladığımız Gent şehri seyahat rehberi ve adım adım yapılacaklar...
Gent; romantik panoraması, Orta Çağ’dan uzanan görkemli yapıları ama en çok şehrin içinden geçen Leie (Lys) Nehri’nin iki yakasını süsleyen Flaman tarzı evleriyle, Belçika’nın Flaman bölgesinin diğer bir mücevheri olan Brugge gibi gönlünüzün orta yerine kuruluveriyor. Eğer Belçika’nın diğer Flaman şehirlerini gezdiyseniz artık çok kanıksadığınız bu basamak çatılı evler, sizi şehrin merkezinde karşılıyor. Gent ya da Fransızların dediği gibi Gand, Belçika’nın Orta Çağ’dan günümüze uzanan en güzel şehirlerinden. Flaman bölgesi, Belçika’nın üç federal bölgesinden biri. İşte Gent, Flaman bölgesinin Doğu Flandre ilinin merkezi ve en kalabalık şehri. Schelde ve Lys nehirlerinin buluştuğu noktada kurulmuş. 13’üncü yüzyılda Paris’ten sonra Kuzey Avrupa’nın en büyük ve zengin şehri olan Gent, bugün hem liman hem de üniversite şehri olduğu için özellikle öğrencilerin göz bebeği. Tarihçilerin çoğu Gent’in adını, Keltçe bir sözcük olan ve iki nehrin kesiştiği yer anlamına gelen Ganda’dan aldığına inanıyor.
GENT'E NASIL GİDİLİR?
Gent’e Türkiye’den direkt uçuş yok ama ulaşmak çok kolay. Önce İstanbul’dan ortalama üç saatte Brüksel’e uçuyorsunuz. Brüksel’e indikten sonra araba, otobüs ya da trenle Gent’e geçebiliyorsunuz. Brüksel Gare Central (Bruxelles-Central)’dan tren yoluyla yaklaşık 40 dakikada Gent St. Pieters Tren Garı’na ulaşılıyor. Trenden indikten sonra dikkatinizi çeken ilk şey ise yığınla bisikletin durduğu park oluyor. Tıpkı Amsterdam gibi bisiklet ön sırada gelen bir ulaşım aracı, tabii bunda Gent Üniversitesi öğrencilerinin payı büyük.
Trenden indikten sonra karşınıza çıkan 1 nolu tramvaya binebilir ya da 25 dakika yürüyerek eski şehir merkezine ulaşabilirsiniz. Tramvayın son durağı olan Korenmarkt’a gelince turunuz başlıyor. Brüksel’in Avrupa’nın pek çok şehrinde olduğu gibi çok gelişmiş bir demiryolu ağı var. Tıpkı Gent gibi Gare Central’dan Brugge’ün de aralarında bulunduğu birçok Flaman şehrine kolayca ulaşabilirsiniz. Bu arada eğer sabahın erken saatlerinde Gent’e geldiyseniz birkaç saatlik bir turun ardından yine St. Pieters Tren Garı’ndan Brugge’e de gidebilirsiniz; Ghent-Brugge arası 30 dakika sürüyor ve gidiş-dönüş 18.60 euro.
ORTA ÇAĞ'IN ZENGİN ŞEHRİ
Gent, Orta Çağ’da en önemli tekstil merkezlerinden biriymiş. Tekstil endüstrisi 18’inci ve 19’uncu yüzyıllarda Gent’te doruk noktasına ulaşmış. Bu zengin mirasın izlerini şehirdeki hediyelik eşya dükkanlarında görebilirsiniz. Gent, her iki Dünya Savaşı’nda Almanlar tarafından işgal edilmiş ama yok edilmekten kurtulmuş. Orta Çağ mimarisinin çoğu sağlam.
FLAMAN SANATINI SEVER MİSİNİZ?
Sanata tutkunsanız size üç önemli müze önereceğiz. Citadel Park’ta bulunan Bosch, Brueghel, Rubens ve birçok Flaman sanatçının resimleriyle dolu olan Güzel Sanatlar Müzesi yani Museum voor Schone Kunsten Gent’e birkaç saat ayırın. Gent Çağdaş Sanat Müzesi’nde (Stedelijk Museum voor Actuele Kunst Gent) Joseph Beuys ve Andy Warhol dahil 20. yüzyılın önemli isimlerinin çalışmaları var. Gent Tasarım Müzesi’nde ise art-nouveu’dan postmodernizm’e uzanan pek çok eseri, Belçikalı mimar Victor Horta ile Fransız mimar Le Corbusier’nin çalışmalarını görebilirsiniz.
GENT'TE NE YENİR, NE İÇİLİR?
Belçika mutfağının kare ası bira, patates, waffle ve çikolata. Belçika’daki diğer Flaman şehirlerinde olduğu gibi Gent’de de fırınlarda tereyağı ve kahverengi şekerle pişirilmiş mastel adlı tarçınlı bir çörek satılıyor; tek kelimeyle nefis. 100 yıllık bir isim olan Leonidas gibi yerel markaların çikolatalarını ve waffle’ları mutlaka deneyin yalnız waffle’ınızı süslerken biraz dikkatli olun, eklenen her meyve ve sos ekstra euro demek.
Stoverij, Kuzey Fransa ve Belçika’da hazırlanan nefis bir et yemeği. Flamanlar bu yemeği yaparken sosuna kahverengi Trappist birası ekliyor ve yanında patates kızartmasıyla servis ediyor. Sokak tezgahlarında satılan mor renkli, ahududulu konik şekerlemeler Gent’in geleneksel lezzetlerinden ve adı da cuberdon. Gent’in otantik hardalının tadına bakmak için Tierenteyn-Verlent’e uğramayı unutmayın. Bir şarküteriden çok eczaneyi andıran dükkanda 1860 yılından bu yana cam ya da porselen kavanozlarda çeşit çeşit hardallar ve baharatlar satılıyor. Nehir kenarında yan yana sıralanan pub’lardan birine oturup manzaranın tadını çıkarın.
GENT CAFE VE RESTORANLARI
MAİSON ELSA
20’li yılları anımsatan bir kafe. Romantik bir kahvaltı, hızlı bir fincan kahve ve yanında çörekle saf lezzetin adresi.
MOKABON
Gent’in ilk kafesi. Aynı zamanda çekirdek kahve de alabilirsiniz.
DAMBERD
30 yıllık geçmişiyle Gent’in merkezindeki efsanevi pub.
KORENLEİ TWEE
Terası, nehrin iki yakasını yani Graslei ve Korenlei manzarasını sunuyor. Hem yemekler çok lezzetli hem de muhteşem bir manzarası var.
DE STOKERİJ
16’ıncı yüzyıldan kalma bu bira fabrikasında leziz içeceklerin ve yiyeceklerin tadını çıkarın.
AMADEUS
Brüksel’de de bir zinciri olan Amadeus, açık ara şehrin en muhteşem restoranlarından.
GENT ŞEHRİNDE GEZİLECEK VE GÖRÜLECEK YERLER
- Gravensteen Kalesi
- St. Bavo Katedrali
- Belfort
- Graslei ve Korenlei
- Korenmarkt
- St. Michael Köprüsü
- Patershol
Yürüyerek şehri keşfedebilir misiniz? Kesinlikle evet. Tek yapmanız gereken kendinize bir yürüyüş rotası oluşturmak. 7 euro vererek Graslei’den kalkan tekne turuna da çıkabilirsiniz. Yaklaşık 45 dakika sürüyor.
Gravensteen Kalesi:
12’inci yüzyıldan günümüze uzanan ve geçmişte Flaman kontları konakladığı için Kontlar Kalesi olarak da anılan bu muazzam kale, günümüzde iki müzeye ev sahipliği yapıyor. Dönemin giyotin, utanç maskesi gibi ceza ve işkence aletlerini veya silahlarını görebilirsiniz.
St. Bavo Katedrali:
Şehrin hemen merkezindeki bu katedral Gent’in simgelerinden biri. Orta Çağ’da, Gent daha büyük ve daha zengin kiliseleri görevlendirmek için gerekli güce sahip bir şehirmiş. Vaftizci Aziz John Kilisesi de 15’inci ve 16’ıncı yüzyıllarda heybetli gotik St. Bavo Katedrali’ne dönüştürülmüş. 1432’de Hubert van Eyck ve Jan van Eyck tarafından tamamlanan The Ghent Altarpiece (Ghent Altarı) erken Rönesans döneminin Belçika’daki başyapıtlarından.
Belfort:
1313 yılında yapılan ve bugün şehrin sembolü olan 91 metre uzunluğundaki bu çan kulesi, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde bulunuyor. Belçika’daki ek yüksek çan kulesi burası.
Graslei ve Korenlei:
Şehri dolaşan Leie Nehri’nin bir yakası Graslei limanı, diğer yakası Korenlei limanı. Orta Çağ’da Ghent Limanı’nın bir parçası olan bu alan yan yana sıralanan evleriyle sizi zaman yolculuğuna çıkarıyor. Şehrin kalbi, Gent’in en eski yerlerinden biri ve tabii ki turistlerin göz bebeği. Buradaki binaların birçoğu 12’inci yüzyıldan beri duruyor.
Korenmarkt:
Şehrin tarihi merkezindeki bu ana meydan kafeler, gotik mimari örneği binalar, barlar, restoranlar ve muhteşem kokan waffle dükkanlarıyla çevrili. Buğday marketi anlamına gelen Korenmarkt, şehri keşfetmek için mükemmel bir başlangıç noktası.
St. Michael Köprüsü:
Korenmarkt’ın köşesindeki bu küçük köprünün parmaklıklarına dayanıp üzerine demirlemiş tekneleriyle nehri izlemek çok keyifli. Özellikle akşam saatlerinde sokak ışıklarıyla aydınlanan köprü o kadar güzel ki fotoğraf çekmeye doyamıyorsunuz. Bu köprü, Orta Çağ kuleleri, St. Nicholas’ Kilisesi, çan kuleleri ve St. Bavo Katedrali’ni aynı anda görebileceğiniz tek nokta.
Patershol:
Gravensteen Kalesi’nin altında kalan ve 17’inci yüzyıldan uzanan tuğla evlerle dolu bu mahalle, restoranlar ve ilginç butiklerle dolu. Parke taşlı sokaklarında kaybolun ve kendinizi bir roman kahramanı gibi hissedin.
BU İÇERİKLER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
- Venedik'te renkli ve masalsı yolculuk: Torcello, Murano ve Burano
- Bir rüya gördüm, adı Barselona!
- Rotanızı Avrupa'ya çevirin: Prag’da dört masal gün...
- Yazın en gözde tatil rotası: Orta Avrupa!
- Biraz İçiniz Açılsın: Asya’dan En Güzel Fotoğraflar