İstanbul'da vapur sefası
İstanbul günlük hayat koşturmasında kalabalıklığı ve gürültüsüyle çoğumuz için kötü bildiğimiz bir şehir. Ama biraz sakin düşündüğümüzde güzelliği ve sefasıyla eşine az rastlanır bir dünya parçasıdır.
Şöyle bir vapura atlayıp kendimizi esen boğaz rüzgarlarına bıraktığımızda aklımıza düşen hayalleri bir hatırlayın. Binlerce yıllık tarih gözümüzün önünden akar geçer. Bir de demli çay söyledik mi, karşıya geçmek kadar keyiflisi yoktur. Gözlerinizi nereye çevirseniz bir öykü belirir.
Kız Kulesi
Tarihi 2.500 yıl öncesine kadar uzanan bu tarihi kulede yaşananlar aslında fazlaca hüzünlüdür. Evlenmesi ve aşk yaşaması yasak olan rahibe Hero, bir şölende görüp aşık olduğu Leandros’a her gece kız kulesinden yaktığı meşale ile kılavuzluk eder. Yüzerek kuleye çıkan Leandros ile tutkulu bir aşk yaşarlar. Bir gece rüzgar bu meşaleyi söndürür ve aşkına yüzmekte olan Leandros boğazın sularında kaybolur.
Haydarpaşa Garı
Kadıköy’den geçen her vapurun yanından geçtiği İstanbul’un simge yapılarından Haydarpaşa Garı, Anadolu’dan İstanbul’a göçün de sembolik kapısıdır. 1908 yılında İstanbul – Bağdat tren yolunun başlangıç istasyonu olarak inşa edilen bina geçirdiği birçok yangın ve kazadan sonra bile halen dimdik durmasıyla bizlere İstanbul’un heybetini hatırlatır.
Topkapı Sarayı
Fatih Sultan Mehmet tarafından 1478 yılında yaptırılan saray 400 yıl boyunca hanedana ev sahipliği yaparak, uzun dönemler dünyanın merkezi olmuş diyebiliriz. Etrafını kuşatan Çinili Köşk, Sepetçiler Kasrı ve İncili Köşk gibi enfes yapılar ile yanından geçerken bakmaya doyulamayan bir manzara oluşturmaktadır. Bir de hava kararıp ve üzerine ay ışığı vurursa, uzaktan size el sallayan saray eşrafı hayalleri kurmanızı kimse engelleyemez.
Boğaziçi Köprüsü – 15 Temmuz Şehitler Köprüsü
İstanbul’un simgesi, Anadolu’yu ve Asya’yı bağlayan ilk karayolu olan köprü, milyonları taşıyan ışıklı yol ve boğazın incisi olarak anılan yapı, 1973 yılında halkın kullanımına açılmıştır. O günden bu yana üzerinden ya da altından geçen herkes için aynı hisleri uyandırır. İstanbul onunla ne kadar güzel.
Dolmabahçe Sarayı
Beşiktaş’a yaklaşınca görüntüsü iyice netleşen bu mimari şaheser Osmanlı’nın son yüzyıllarındaki estetik anlayışını bizlere anlatır. Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün 10 Kasım 1938 günü Dolmabahçe Sarayı’nda vefat etmesiyle ayrı bir özellik kazanan sarayın önünden geçerken camlarında gözler hep sarışın, mavi gözlü bir devi arar, durur.