Yazları Cenevre başkadır!
Göl ve ırmak kenarlarındaki plajları, aktiviteleri ve festivalleriyle Cenevre yazları bol atraksiyonlu ve canlı bir hal alıyor!
Yazı: Irmak Yazım
Cenevre’yle ilgili bildiğimiz tüm klişeleri bir yana bırakalım ve objektif bir şekilde bu şehrin ne kadar genç, kaliteli, kozmopolit ve yaşanılası bir yer olduğunu konuşmaya başlayalım. Bir de tabii, ‘Yazın ortasında Cenevre’de ne işim var?’ diyenleri duyar gibiyim.
Alpler ve Jura Dağları’yla çevrili bu güzel şehir; büyük şehirlerin en küçüğü ve barış şehri olarak anılıyor. İsviçre’nin Zürih’ten sonra ikinci büyük ve yüzde 40’lık yabancı oranıyla Avrupa’nın en beynelmilel şehri. Evet biraz pahalı ama medeniyetin beşiğinde bir yer olduğunu düşünürsek pahalı olmayı hak eden bir şehir diyebiliriz.
Gelelim yaz ayları için Cenevre’nin bize sunduğu nimetlere... La Jonction; buz gibi Rhone ırmağına girip, kaynayan sıcaklarda serinleyebileceğiniz en keyifli yer. Duvar resimleri, sahil şeridi boyunca çimenlerde güneşlenen her milletten gençleri, her ayrı gruptan yükselen farklı dillerde güzel müzik sesleriyle boylu boyunca çok keyifli bir alan burası. Etrafınıza bakıp, güvenilir bulduğunuz birilerine çantanızı bırakarak yüzmeye gidebilirsiniz. Küçük küçük merdivenler ve iskelelerden suya dalıp serinleyebilirsiniz. Yalnız suyun aşırı soğuk ve akıntılı olduğunu söylemekte fayda var. İlk başta özellikle ellere ve ayaklara çivi batıyor hissi olsa da alışınca çok keyifli bir hal alıyor. Akıntı çok korkutucu olmasa da dikkatli olmak gerek, çünkü son iskeleyi kaçırırsanız bir daha nereden karaya çıkılabilir bilinmez. Bir de mutlaka bir çılgınlık yapıp köprüden atlayın benim için. İnanılmaz bir his. Şeridin en sonunda A la Pointe’dan içkilerinizi alıp, farklı DJ’ler eşliğinde güzel vakit geçirebilirsiniz. Ben yüzdükten sonra buraya gelince o kadar keyifli vakit geçirdim ki, kalkıp başka yere gidemedim. Hatta yemek rezervasyonumu bile iki kere daha geç saate erteledim. Akşamüstü mangal esintileriyle biraz bizim Kartal Sahil’e bağlasa da, yazın tüm gençliğin en çok vakit geçirdiği, en cool, eğlenceli ve cıvıl cıvıl yeri diyebilirim La Jonction için.
Leman gölü (diğer adıyla Cenevre gölü) etrafında yer alan Wake Sport Center’da hem bir sürü su aktivitesi yapabilir hem de yüzebilirsiniz. Genellikle Cenevre’nin yaşlı kenti olduğuna dair bir önyargı olması sebebiyle, buranın tam tersine oldukça genç ve eğlenceli bir yer olduğunu söylemeliyim. Ayrıca konuya açıklık getirmek gerekirse, son yıllarda şehre çok genç nüfus göçü olmuş, çocuğunu daha güvenli ve medeni bir yerde yetiştirmek isteyenler buraya akın etmiş. Onun dışında genç ekspatları ve üniversite gençlerini de düşününce o eski yaşlı Cenevre biraz tarihe karışmış oluyor.
ŞEHİR AKTİVİTELERİ VE BAZI İTİRAFLAR
Diğer şehir atraksiyonları için önerebileceğim bazı yerler var. Plainpalais; genellikle gençlerin yaşadığı bölge. Cumartesi günleri kurulan bit pazarıyla, ikinci el ve vintage dükkanları ve güzel kafeleriyle meşhur. Pazar akşamları her yerin kapalı olduğu bu şehirde civarda bulabileceğiniz tek açık yer L’etabli güzel müzik dinleyip, harika Brezilya kokteylleri içebileceğiniz ve pizzası önerilesi muhteşem bir bar. Place de Neuve yeni şehir ve Vieille Ville eski şehir galerileri, müzeleri, restoranları ve meydanlarıyla mutlaka vakit geçirilmesi gereken yerlerden. Cenevre tam bir müzeler şehri, adını buraya sığdıramayacağım kadar çok müze var diyebilirim. Belli başlı birkaçını sıralamak gerekirse: National History Museum, International Red Crossand Red Crescent Museum, ICT Discovery, MAMCO ve Maison Travel. Ben kültür patlaması yaşayacağım, hepsini görmek istiyorum efendim derseniz, www.geneve.com’dan müzelerin tamamını ve daha bir sürü şeyi öğrenebilirsiniz.
Cenevre’nin en eski yeri olan Bourg-de-Four Meydanı’nda bir kahve molası verip, alışveriş yapabilirsiniz. Cafe de Bourg-de-Four, La Clemence ve Restaurant au Carnivore öne çıkan restoranların bazıları. Rue Richmond’daki efsane Meksika restoranı El Catrin’i de söylemeden geçemeyeceğim. Benim gibi Meksika yemeği aşığıysanız burada margarita içip, taco yemeden dönmeyin derim. Mekan küçücük ama beklentinizi yüksek tutabilirsiniz. Bu kadar restoran sıraladıktan sonra bir itirafta bulunmalıyım. Her ne kadar medeniyetin beşiği desek de burada restoranlar 14.00-19.00 arası kapalı. Yani öğlen 14.00’e kadar öğlen yemeği yediniz, yediniz! Aksi takdirde açsınız! Biz saati fark etmeyip öğlen yemeği için geç kaldığımızda belki 10 tane restorana sorduk ama hiçbiri peynir ekmek dahi vermedi. Açık olan yerlerde de sadece içki içebiliyorsunuz. Ama Carouge bölgesinde 1-2 tane açık İtalyan restoranı ve brunch mekanı bulmak mümkün olabiliyor. O da keyifleri o gün istemişse tabii! Ayrıca Carouge da zaten görülesi yerlerden biri. Düşünsenize İstanbul’da böyle bir saat uygulaması olduğunu. Bizim gibi 7/24 her şeyi bulabilen, eve siparişte bir dünya markası haline gelmiş bir şehirden gelen birisi için bu saat uygulaması oldukça zorlayıcı. Yani beni en zorlayan kısmı bu oldu diyebilirim!
ÇOK ATRAKSİYONEL OLMAYAN GECE ATRAKSİYONLARI
Gece hayatı konusunda çok alternatifi olan bir yer değil Cenevre. Şehrin en bilinen ve en eski gece kulübü L’Usine güzel bir destinasyon. Ama genel olarak kokteyl barlar ya da Rhone Irmağı kenarındaki açık alanlar içki içip, eğlenmek için keyifli yerler. L’atelier Cocktail Club ve La Verre a Monique güzel kokteyl içebileceğiniz keyifli yerler. Benim gibi teras severler için de, biraz daha lüks olan Rooftop 42, The 5 Lounge ve İzumi güzel öneriler arasında olacaktır.
Biraz oksijen almak, piknik ya da doğada yoga yapmak için en keyifli yer Parc des Bastions. Parkta ücretsiz wi-fi olması gerçekten hayret verici ve bu şehir medeniyette bir dünya markası dedirtiyor. Tüm bunlara ek olarak turist atraksiyonlarının en başında gelen Jet d’eau’yu görmeden, fondü yemeden (bu sıcakta biraz zor olabilir), CERN’i ve tabii Birleşmiş Milletler binasını görmeden dönmeyin efendim.
AĞUSTOS FESTİVALLERİ VE KONSERLERİ
Yaz için seyahat rotaları arasında ilk sıralarda yer almasa da Cenevre’de yaz gerçekten çok keyifli. Neredeyse her hafta sonu ayrı bir müzik, yemek festivaline ev sahipliği yapıyor. Ağustos ayında gidecek olanların kaçırmaması gereken bir festival de 3-13 Ağustos arası gerçekleşecek Fetes de Geneve (Cenevre Festivali). Ayrıca 1 Ağustos’ta da Parc des Bastions’da ‘fete le 1er aout’ yani 1 Ağustos festivali var. Parc des Bastions’un dünyanın en güzel parklarından birini olduğunu düşünürsek keyifli bir festival olacağına şüphe yok. Ayrıca 2 Ağustos’ta Cumbia All Stars konserini tüm Latin soul müzik severler için duyururken içim gidiyor, ben de orada olmalıydım! Ve 9 Ağustos’ta Hindi Zahara konserini kaçırmayın derim. Tüm konser detayları için www.songkick.com’u ziyaret edebilirsiniz.
NE ZAMAN VE NASIL GİDELİM?
Cenevre, coğrafi konumu dolayısıyla seyahat rotası olarak keyifli bir yer. Senenin her döneminde gitmek için ayrı sebepleri var. Kışın şehirde birkaç gün vakit geçirip ardından dağlara kayağa gidilebilir, yazın göllerde, ırmaklarda yüzdükten sonra bir trene atlayıp kendinizi Fransa ya da İtalya’da bulabilirsiniz. Ve gerçekten ülke değiştirdiğinizi anlamayacağınız kadar kısa mesafelerde bu lüksü yaşamak paha biçilemez. Benim için gerek refah düzeyinin yüksek olmasından, gerek güvenli ve kozmopolit olmasından dolayı tam yaşanılacak yer Cenevre. Tabii ki şehir dedikodularında belirttiğim bazı zorlayıcı durumları var, ama gülün de dikeni var diyerekten Cenevre’de yaşama ihtimalimin sinyallerini veriyorum. THY’nin her gün İstanbul’dan Cenevre’ye uçuşları var. Genelde makul fiyatlarda, fakat yazın ve kışın bazı dönemlerde fiyat yükselebiliyor. Uygun fiyat için uyanık olunuz!
ŞEHİR DEDİKODULARI
• Ben bu 14.00-19.00 arası restoranların kapalı olmasına acayip taktım arkadaş. Beş saat ara vermek nedir, nedendir? Siesta mı dedim ama öyle değil dediler. Yani adamlar ne kadar para kazanıyorlarsa artık, bunca saat kapatma lüksleri var demek ki dedirtiyor!
• Süpermarketler ve çoğu dükkanlar da 17.00-18.00 sularında kapanıyorlar. Yani burada yaşayıp çalışan kesim alışverişini cumartesi belli bir saate kadar yaptı yaptı. Yoksa aç, susuz ve daha bir sürü şey.
• Her ne kadar şehirde çok fazla genç ve cıvıl cıvıl olmasını övmüş olsam da, insanların toplandığı belli basit yerler dışındaki tüm sokaklar ve caddeler bomboş. Adeta ölü şehir. Yani atraksiyonlar ve in yerler için her zaman ayık olunuz efendim!
• Medeniyetin kelime anlamı olan Cenevre’de pazar günleri çim biçmek ve çamaşır makinası çalıştırmak yasak. Çok ses çıkardığı için hassas ve nevi şahsına münhasır İsviçreliler rahatız oluyorlarmış!
• Cenevre’de olmasa da Zürih’te akşamları belli bir saatten sonra sifonu çekmek bile yasak! Kulağa pek hijyenik gelmese de, böyle bir durum var ve insanlar bu konuda oldukça hassas olduğundan mütevellit bazı komşular birbirini şikayet bile ediyormuş. Pek bir gammazcı gördüm bu milleti!
• Edindiğim bilgilere göre pazar günleri Cenevre’de araba yıkamak ve çamaşırları dışarıda ipe asmak da yasakmış. Zaten bu kadar sofistike bir yerde, başka bir gün de camda çamaşır görmedim ama sesli bir aktivite olmadığı için bu da bir garip geldi bana! Medeniyet, medeniyet deyip durdum ama bu kurallar biraz fazla katı ve medeniyetin sınırlarını zorluyor benim için!
• İsviçre’nin Avrupa Birliği’nde olmadığını hatırlatalım. Para birimi İsviçre frangı olsa da, çoğu yer euro kabul ediyor. Ve Schengen vizesiyle ülkeye giriş yapmak mümkün.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR:
Karayipler'in tropik adası Dominik yazısı için TIKLAYINIZ