33 yıldır bitmeyen heyecan!
Dilek Erkey, tam 33 yıldır Unilever’de çalışıyor!
Şu andaki göreviniz olan medya direktörlüğüne nasıl geldiniz?
Pazar araştırması kısmında bir değişiklik vardı şirket içinde. Orası da kapanıyordu ve departman olarak içeriye alıyorlardı. Pazar araştırmayla birlikte, medya da yeni gelişen bir alandı. O bölüme idareci olarak önerildim. Pazar araştırmayı ve medyayı birlikte, sadece kozmetik ve deterjan kısmı için yürütüyordum. Sonra şirkette, ‘her konuyu belli bir kişi bütün bir şirket için yapsın’ kararı alındı. O zaman ben medyayı aldım; çünkü pazarlama geçmişim vardı. 1998 yılından beri lokal pazar olarak Unilever’in medya işini ben üstlendim. Sadece kendi iç işlerimizi organize edip geliştirmek değil, medyanın ölçümlenmesi, planlanması, medya ajanslarının devreye girmesi, ülkemiz için de yeni yeni gelişen bir saha olduğu için bu alandaki gelişmelerde benim de katkım oldu.
33 yıldır Unilever’de çalışıyorsunuz. Hiç aklınızdan, kariyerinize başka bir yerde devam etmek geçti mi?
Genelde kişi bir değişim peşinde olur ve bunu talep eder, ama ben gerçekten istemedim. Hatta Unilever’de mühendislikten pazarlamaya geçerken bile, “Ben mi? Ama ben mühendisim!” dedim. Çünkü ben memnundum hayatımdan. “Nerede olursam mutlu olurum” gibi değil tabii, ama benim şöyle bir huyum var. Yaptığım işte memnun olma konusunda zorlarım kendimi. Bir yerden bir şey talep etmek gibi değil de, o işi zevkli hale getirmeye çalışırım. Ama bu tarafa geçtiğim zaman başka bir şey düşünmedim mi? Unilever beni mutlu eden bir şirketti. Halen de öyle. Çok farklı yerlerde çalışabilme imkanı sağlıyor. Beni hep heyecanlı tutan bir iş ortamına sahibim.
Kariyeriniz adına attığınız en doğru adım neydi?
Unilever’de çalışmak bana çok şey kazandırdı. Farklı kapılar açtı.
Çocukken ne olmak istiyordunuz?
Mimar olmak gibi bir çocukluk hayalim vardı. Fakat rahmetli babam olamayacağım konusunda beni ikna etti. Sonra ‘Başka ne yapabilirim?’ diye düşündüm. Kimya dersini de çok severdim. Kimya mühendisi olabilirdim. Boğaziçi Üniversitesi Kimya Mühendisliği’ni tercih ettim. Yüksek lisansımı da kimya üzerine yaptım.
Sonra iş hayatına atıldınız…
İş hayatıma Pfizer’de başladım. İmalatta çalışıyordum. İlaç imalatı ufkumu geliştirecek, farklı imkanlar sağlayacak bir ortam değildi. İki yıl sonra kendimi geliştirmek için daha farklı bir sektöre gitme ihtiyacı duydum. Bir gün gazetede Unilever’in iş ilanı çıktığını fark ettim. Unilever, öğrenciyken de, master yaparken de takip ettiğim bir şirketti. İlanda vardiyaya bir mühendis arandığı yazıyordu. İş başvurumu, erkek mühendis arıyoruz diye geri çevirdiler. Mühendis bir kadın olarak bu duruma biraz alınmış ve tepki göstermiştim. Oysa ben İngiltere’de master yaparken, kadın mühendis ve Türkiye’den diye çok olumlu yorumlar alıyordum. Sonra o sayfayı kapattım.
O sayfayı, yeniden ne zaman açtınız?
Pfizer’de çalışırken, tekrar bir ilanını gördüm. Başvurmayı düşünmüyordum. Pfizer’de teknik direktörümüzün asistanı, Unilever’de çalışan müdürlerden birinin eşiydi. O bana, özellikle “Erkek-kadın ayrımı olan bir iş değil bu” deyince “Şansımı deneyeyim” dedim. Birkaç aşamalı mülakattan sonra oldu.
Hangi görevde işe başladınız?
Kozmetik bölümünde kalite kontrol müdürü olarak işe başladım. Dört sene kadar o görevi yaptıktan sonra hem deterjanın hem de kozmetiğin ürün ve proses geliştirme departmanına atandım. Üç yıl da burada çalıştım. Sonra beni pazarlama departmanına istediler. Bu benim için büyük sürpriz oldu. Çünkü istediğim ve beklediğim bir şey değildi. Fakat bana güzel bir kapı açtı. Pazarlama tahsilim olmadığı halde Unilever’de öğrendiklerim sayesinde, pazarlamada kendimi iki üniversiteyi bitirmiş sayabiliyorum. İki yıl Türkiye’de çalıştıktan sonra, iki yıl da ürün müdürü olarak İngiltere’ye gittim. Geri döndüğümde, kozmetikte pazarlama grubunun başına geçtim.
HAYATA DAİR
Sabahları kaçta uyanırsınız?
Hafta içi 06:30’da, hafta sonu 08:00- 09:00 arası.
Güne nasıl başlarsınız?
Hafta içi duş ve kahvaltı, hafta sonu spor-duş ve kahvaltı ile.
Ne tür kitaplar okursunuz?
İş ortamının ve mesleki yayınların dışına çıkmak istediğim zaman roman okurum. Mesela John Grisham’ın romanları çok okuduğum türlerden biridir.
En son hangi kitabı okudunuz?
James Patterson-Cross, Elif Şafak-Aşk. En sevdiğiniz ressam? Monet. Çok dinlendirici geliyor.
Hafta sonları ne yaparsınız?
Spor, kuaför ihtiyaçları, değişik bir şeyler pişirmek, annemi ziyaret etmek ve en önemlisi torunumla daha fazla zaman geçirmek.
Yurt dışında nereye gidersiniz?
New York ve Paris, en çok gittiğimiz ve her sene gitmek için fırsat yarattığımız şehirler.
En sık gittiğiniz kafe-restoran?
Balık lokantaları.