“Asla pazartesi sendromu yaşamam”

Batik Kurumsal İletişim Direktörü Tuğçe İrem İren, işine o kadar aşık ki hiç ‘pazartesi sendromu’ yaşamayanlardan. Tutkularının izinden gitmeyi seviyor, başarısının sırrı da bu olsa gerek.

“Asla pazartesi sendromu yaşamam”

Yazı: Gülru İncu

Enerjisi fazlasıyla etkileyici bir kadın Batik Kurumsal İletişim Direktörü Tuğçe İrem İren. “Evin en küçük çocuğuyum. Sevgi dolu bir çocukluk geçirdim” diyerek anlatmaya başlıyor kendini... Çocukken hayallerimiz uçsuz bucaksızdır ya onun ki de öyle: “Küçükken hep balerin ya da modern dansçı olmak isterdim. Saatlerce dans ederdim hiç sıkılmadan. Arkadaşlarımı toplar aylarca çalışır, dans gösterileri düzenlerdik. Rüyalarımda hep uçarak dans ettiğimi hatırlarım” diyor. İren, hayalini bir süre gerçeğe dönüştürmüş ve üniversite yıllarına kadar modern dans yapmış. Annesi ev hanımı, babası ve ağabeyi yüksek mimar, ablası matematik mühendisi. O ise ailenin en sosyal çocuğu! Mesleki tercihini iletişimden yana kullanmış. İletişim onun için bir yaşam sanatı. İşini severek ve aitlik duygusu taşıyarak yapan ender insanlardan biri olduğunu söylüyor hatta çoğumuzun yaşadığı ‘pazartesi sendromu’ onun yanından bile geçmiyor. “Hiç pazartesi sendromu yaşadığımı hatırlamam. Haftanın ilk günü tertemiz bir gündür benim için. Pozitif yaklaşımlara sahip bir yapım var” derken buna gerçekten inandığını gözlerinden anlayabiliyorsunuz. Mesleğinde 10 yılı geride bırakmış. Mese İletişim ve Forte İletişim’in ardından kendi halkla ilişkiler ajansı TND PR’ı kuran, üç yılın ardından ABD’ye gitme kararı alan ve 3.5 yıl akademik bir kurulda direktörlük yapan İren, Türkiye’ye döndüğünde ajans hayatına genel müdür olarak devam etmiş ama mesleğini kurumsal bir şirkette devam ettirme düşüncesi ağır basmış. Yedi aydır da Batik Kurumsal İletişim Direktörü olarak çalışıyor.

“Risk almaktan hiç çekinmedim”
İstanbul Beykent Üniversitesi İletişim Tasarımı Bölümü’nden mezun olan Tuğçe İrem İren, yoğun iş temposuna rağmen yüksek lisans eğitimine de devam ediyor. Üniversite yıllarında çalışmaya başlamış. Üniversite ile çalışma hayatını beraber devam ettirirken zorlanıyormuş ama şimdi ektiğini biçtiğine inanıyor ve bu süreçte edindiği tecrübelerin paha biçilmez olduğunu vurguluyor. Ona göre profesyonelliğin en önemli sırrı; disiplin! “Profesyonellik disiplinli ve kararlı olmayı gerektirir. Aitlik duygusu da eklendiğinde kaçınılmaz başarı elde edilir” diyor. Tuğçe İrem İren’in hayat felsefesi cesaret üzerine kurulu. Ona göre; cesaretle peşinden koştuklarımız, rüyalarımızı gerçekleştirme şansı tanıyor bize. Felsefesi net; “Hayatımın farklı alanlarında riskli kararlar almaktan hiç çekinmedim ve hiçbirinden de pişman olmadım. Korkak davranmaktansa riskleri göze alıp cesaret ederek adım atmayı tercih ederim.”

“New York Roma'yı sokak sokak bilirim”
İren, sinemaya çok düşkün. Avrupa sineması, özellikle Fransız sinemasını sıkı takip ediyor. Moda sıkı takibinde. 3.1 Phillip Lim ve Martin Margeila’nın tasarımlarını çok beğeniyor. Batik, J Brand, İro, Armani ve Givenchy’den alışveriş yapıyor. Feminen, zarif ve naif tasarımları beğeniyor. Seyahat etmek vazgeçilmezlerinden. “Bodrum, özellikle Karaincir çocukluğumda yaz aylarımı geçirdiğim yer ki hala severek gidiyorum. Yurt dışında New York, özellikle Brooklyn ve Roma, sokak sokak her yerini ezbere bildiğim kentler.”

Tuğçe İrem iren’in vazgeçilmez 10’u
1.    Ailem. Aldığım her kararda onların desteği olmasaydı asla başarıyı yakalayamazdım.
2.    İşim. İşini aşkla yapan, işine aşık ender insanlardan biriyim.
3.    Arı Maya kolyem. Benim için çok özel.
4.    Moda. Benim için bir tutku. Cigarette pantolonlar, ipek bluzlar, skinny elbiseler, deri pantolon ve ceketler favorim. Bir de bunların tamamlayıcı parçası stiletto’lar.
5.    Gülümsemek. Asla kaybetmediğim bir şey.
6.    Spor. Bütün yorgunluğumu unutturan müthiş bir duygu. Özellikle de spinning cycle ve fitness.
7.    Sosyal medya. Benim için bağımlılık derecesinde.
8.    Rose şarap. Lezzetle buluşma noktası.
9.    Stiletto. Kadının simgesi.
10.    Müzik. Evde, arabada, ofiste her yerde benimle, onsuz asla!


“Asla pazartesi sendromu yaşamam” - Resim : 1

“Ruj sürmeden asla!”
Anneannem asla rujunu sürmeden evden çıkmazdı, ben de onun gibiyim. Markete giderken bile mutlaka bir ruj, bir allık sürer öyle çıkarım evden. Rujlarda Dior ve Mac renk ve kalıcılık bakımından harika. Bu sıralar koyu bordo rujları tercih ediyorum. Maskarada Maybelline ve Mac çok başarılı. Gözlerim renkli olduğu için far kullanmayı çok fazla sevmiyorum, onun yerine Chanel siyah göz kalemi kullanıyorum. Allığım ise yıllardır vazgeçmediğim Chanel. Dudak nemlendiricim ise Eos.

“Temizleyici süt ve tonik yeterli”
Problemsiz bir cildim olduğu için sadece Lancome temizleyici süt ve tonik kullanıyorum. Vücut bakımımda Nuxe Body Oil’den çok memnunum. Parfümde ise Yves Saint Laurent Supreme Bouquet ve Thierry Mugler Alien kullanıyorum.

“Saint Laurent ve Manolo Blahnik'e tutkunum”
Çantada bu sıralar Fendi ve Moschino’yu tercih ediyorum. Ayakkabıda Saint Laurent ve Manolo Blahnik’e tutku derecesinde bağlıyım. Kıyafette markamız Batik’ten günün her anı için uygun ürünler bulabiliyorum ve severek giyiyorum. Maje ve J Brand, Iro, Givenchy ve Armani tercih ettiğim markalar arasında.


Parfüm, Nuxe huile prodigieuse kuru yağ, TL 109
Tişört, Maje TL 285
Çanta, Moschino TL 3595
Ayakkabı, Fendi TL 1495
Maybelline colossal go extreme maskara, TL 20.99