“Emin olduğunuz şey gerçek olmayabilir”

İş hayatında 22 yıl boyunca farklı sektörlerde farklı tecrübeler edinen Bahçeşehir Koleji Pazarlama ve Kurumsal İletişim Direktörü Elif Öztürk, bunca yıl sonra hayatın kendine öğrettiklerini şöyle özetliyor:

“Emin olduğunuz şey gerçek olmayabilir”

Röportaj: Gülru İncu
Fotoğraf: Nurdan Usta


“Önyargıyla insanlara yaklaşmayın ve peşin hüküm vermeyin. Çünkü emin olduğunuzu düşündüğünüz şeyin aslında gerçekle hiçbir ilgisi olmayabilir.”

Küçük bir çocukken çok meraklıymış, sürekli dedektiflik ve polisiye öyküleri okur, büyüyünce dedektif olmak istermiş. Özel Saint Benoit Fransız Lisesi’nin ardından Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’ni bitirmiş. 1997 yılında Kopaş Kozmetik Dalin Grubu’nda iş hayatına başlamış. Bu tarihten sonra kozmetik, gıda, deterjan gibi sektörlerin pazarlama, ticari pazarlama, marka yönetimi gibi departmanlarında çeşitli kademelerde çalışmış. Ülker, Sütaş, Biota Laboratuvarları, Hunca Kozmetik bu firmalardan bazıları. Meslek hayatının son beş yılında pazarlamanın yanında kurumsal iletişim görevini de yürütüyor. 2017 yılının aralık ayından bu yana ise Bahçeşehir Koleji’nde Pazarlama ve Kurumsal iletişim Direktörü. “İliklerime kadar Kadıköylüyüm ve Kadıköy aşığıyım” diyor.

“Resim yapmak büyük bir tutku”
Lise yıllarında resim öğretmeninin teşvikiyle yağlı boya resim yapmaya başlamış Öztürk. Üniversiteden mezun olunca Tülin Tanman’ın atölyesinde ders almış. Figüratif sürreal tarzda yağlıboya, akrilik, lavi ve rapido çalışıyor. Bir tek ikiz oğullarının doğumundan onlar beş yaşına basana kadar geçen sürede ara vermek zorunda kalmış. Bu dönem dışında hep hayatımın bir parçası olmuş resim. Bunun dışında oğullarımın maç ve antrenmanlarına katılmak da en büyük hobileri arasında. Mutlaka yapılacaklar listesinin ilk sırasında sakin bir sahil kasabasına yerleşmek, tarımla uğraşarak ve resim yaparak günlerini geçirmek var. Özel hayatında ve iş gereği çok fazla seyahat etmiş. “Türkiye’de görmediğim şehir neredeyse kalmamıştır ama benim için Bodrum’un yeri başka. Kendimi topraklarına ait ve özgür hissettiğim muhteşem bir yer Bodrum” diyor. İspanya, İtalya ve Fransa’yı çok seviyor. Doğu’da birçok ülkeye gitmesine rağmen Doğu kültürünün kendisine her zaman uzak geldiğini sözlerine ekliyor. Elif Öztürk’ün hayatı karma felsefesi üzerine kurulu. “Ne ekerseniz onu biçersiniz. İnsanlara karşılıksız iyilik yaparsanız o iyilikler mutlaka en ihtiyacınız olan gün, hiç beklemediğiniz bir anda sizi bulur” derken hayat felsefesini de şöyle özetliyor: “Can Dündar’da okumuştum sanırım. ‘Hayat beş toptan ibaret; sağlık, aile, iş, dostlarımız ve benliğimiz. Bu toplardan sadece iş lastik bir toptur. Düşürürsek zıplatabiliriz. Ancak diğerleri düşerse kırılır, yerine konulamaz. O lastik top için diğerlerini kırıp dökmemeliyiz. Bunu fark etmeli ve hayatımızdaki dengeyi buna göre kurmalıyız.’ Bu, okuduğum ilk günden beri aklımdan çıkmayan ve sonuna kadar inandığım bir felsefe.”

Baş ucu kitapları
“Tatildeyken polisiye-gerilim romanlarını tercih ederim. Felsefe ve dinler tarihi üzerine kitapları ders gibi, sindire sindire okurum. Muazzez İlmiye Çığ aydınlanmamı sağlayan, Henry Miller ve Carlos Fuentes ise ilk okuduğumda beni alt üst eden yazarlardan. Duygu Asena’nın da hakkını vermem lazım. Ergenliğimde kitaplarını okuduğumda, kendi ayakları üzerinde duran, güçlü ve özgür bir feminist olmak için tüm kodları aldığım yazardır. Buket Uzuner’in İki Yeşil Su Samuru, Jane Austen’ın Aşk ve Gurur’u ve Stendhal’ın Kırmızı ve Siyah’ı defalarca okuduğum, her okuduğumda farklı şeyler gördüğüm kitaplar.”

“Emin olduğunuz şey gerçek olmayabilir” - Resim : 1

Vazgeçilmez 10’u
1. Ailem. Her zaman en vazgeçemediğim.
2. Dostlarım: İkisi birbirine karışıyor artık; ailem dostlarım, dostlarım ailem oldu.
3. Onurum. Uğruna yaşadığım şey.
4. Spor. Yıllar içinde ara sıra es versem de pilates ve tenis vazgeçilmezim.
5. Özgürlük. Kimsenin kısıtlamasına katlanamadığım şey.
6. Çalışmak ve üretmek. Emeklilik yılımı hesaplamak aklıma bile gelmedi hiç. Sanırım bir şekilde sağlığım olduğu müddetçe çalışıp bir şeyler üreteceğim, aksi takdirde yaşlanırım.
7. Müzik. Rock müzik. Özellikle alternatif ve Indie rock. Radiohead, Muse, Placebo, Coldplay döne döne çaldıklarım arasında.
8. Resim. En kolay kafamı boşalttığım şey.
9. Deniz ve deniz ürünleri. ‘Denizden babam çıksa yerim’ diyenlerdenim şüphesiz.
10. Sinema. Her fırsat bulduğumda mutlaka. Özellikle psikolojik gerilim ve Fransız filmleri.

Tamamlayıcı detaylar
• Kendimle ilgili asla çiğnemediğim en önemli kural, doğrularımdan ve kişiliğimden ödün vermemek.
• Çocukluğumdan bir oyuncağımı geri getirebilseydim eğer, kırmızı bisikletimi getirmek isterdim.
• Hayat felsefem, Frida Kahlo’nun dediği gibi; uğraşarak düzeltemediklerinden vazgeçerek kurtulursun.
• Bir zaman makinesiyle geçmişe gidecek olsam, 18’inci yüzyılda İngiltere’de bir Jane Austen karakteri olarak yaşamak isterdim.
• Cep telefonumda en çok navigasyon ve müzik uygulamalarını kullanıyorum.
• Başarılı bir iş hayatının sırrı, mutlu bir aile hayatıdır.
• Hayatta vazgeçemeyeceğim üç şey; çocuklarım, resim yapmak ve rock müzik.
• Süper güçlere sahip olma şansım olsaydı, düşünce okuma yetisine sahip olmak isterdim.
• Çocukluğumu düşündüğümde aklıma ilk gelen görüntü; Bayramoğlu, yaz, kirazlı askılı elbisem ve annem.
• Başkalarında asla katlanamadığım kişilik özelliği, dedikodu ve onursuzluk.
• Çocukken en sevdiğimiz çizgi film karakteri, Heidi.
• Hayatımın dönüm noktası, ikizlerimi kucağıma aldığım gün.
• Mutlaka yapılacaklar listemin ilk sırasında, İtalyanca öğrenmek var.
• En çok gurur duyduğum özelliğim, kişilere ve durumlara göre değişmemem, kişiliğimden ödün vermemem.
• Çin yemeği yemekten asla vazgeçmem, sonradan pişman olacağımı bilsem bile.