Mehmet Coşkundeniz’den bir intikam hikayesi

Mehmet Coşkundeniz ilk defa gerçek hayattan alınmış bir romanla okuyucularıyla buluşuyor

Mehmet Coşkundeniz’den bir intikam hikayesi

“Gece kalın bir perde gibi yayılmıştı üzerlerine... Akşam boyunca yemek masasının üzerinde yanan beyaz mumlar iyice erimiş, titrek ve cılız alevleriyle kendi çevrelerini bile aydınlatamaz olmuşlardı... Tülleri açık pencerelerden içeriye süzülen sokak ışıkları da olmasa, neredeyse göz gözü görmeyecekti.Yerde yüzükoyun yatan genç adam; yanına devrilmiş kadife sandalyenin ayakları dibinde hareketsiz halde, boylu boyunca uzanıyordu.

Simli bembeyaz örtüler, gül kabartmalı kumaş peçeteler, pirinç şamdanların üzerinde yaldızlı beyaz mumlar ve sedef incilerle bezeli bu sofranın, romantik bir gece için ihtimamla hazırlandığı belliydi. Yemekler kusursuz, servis incelikli, ağır bir sis gibi odayı dolduran müzikse gayet yumuşak ve hafifti... Ayağındaki parlak kırmızı, ince topuklu ayakkabıları hızlıca çıkaran genç kadın, küçük ama seri adımlarla uçarcasına halının üzerinde yürüdü... Yerde kımıldamadan yatan genç adamın başucundan dolanarak duvar dibindeki raflı dolabın başına kadar geldi. İçerdeki kasvetli havayı yıkayan piyano sonatını kapattığında bütün karanlık; kuşkuya boğuldu. Yine aynı seri ve uçucu adımlarla geri dönen bu uzun ama zarif ayaklar; yerde yatan adamın yanına gelince durdu. Genç kadın; dizlerinin üzerinde yavaşça yere çöküp adamın üzerine doğru eğildi: “Serkan! Serkan... Beni duyuyor musun?”
Genç adam yerde hareketsizce, sanki cansız gibi, hiç soluk almadan öylece yatmaya devam ediyordu. Küçücük bir yaşam belirtisi bile yoktu üzerinde. Başını, adamın sırtına yaslayan genç kadın, bu halde hiçbir kalp atımı işitemiyordu. Serkan galiba artık nefes almıyordu.”

“Aşk dediğin yalansız olmalıydı… Gün gibi açık, dürüst ve onurlu yaşanmalıydı. Bunu bana sen öğretmiştin. ‘Kalbinde benim kadar sevdiğin biri olursa, o kalp artık bana ait değildir’ demiştin… Ben senden fazla hiç kimseyi sevmedim. Bütün kâinat şahidim olsun ki, sensiz doğacak bir güneşi bile kabullenmedim. Seni sevip sana âşık olmayacaksam eğer, dünyaya yeniden gelmeyi de istemem… Peki ya senin kalbin hâlâ bana ait mi sevgilim? Benim kadar sevdiğin başka biri var mı aramızda?”

Şüphe bir kez içine girdi mi insanın, temizlenene kadar korkunç bir mücadele başlar. Hele şüphelenen bir kadınsa bu mücadele bir süre sonra savaşa dönüşür. Ve kadınların kendi içinde verdikleri çetin duygu savaşında her zaman ‘karanlık taraf’ kazanır. Mehmet Coşkundeniz yaşanmış gerçek bir hikâyeden yola çıkarak yazdığı ilk romanında kadınların ‘karanlık taraf’ına yolculuğa çıkıyor.