Şahmaran hikayesi nedir? Şahmaran efsanesi gerçek mi?

Başrollerini Serenay Sarıkaya ve Burak Deniz’in oynadığı Şahmaran dizisi geçtiğimiz günlerde Netflix’de yayımlandı. Diziyi izleyenler "Şahmaran hikayesi nedir, gerçek mi? Şahmaran hikayesi nereden geliyor?" sorularına yanıt arıyor. İşte Şahmaran'ın hikayesi...

Şahmaran hikayesi nedir? Şahmaran efsanesi gerçek mi?

Serenay Sarıkaya, Burak Deniz, Mustafa Uğurlu ve Mert Ramazan Demir'in başrolünde yer aldığı Şahmaran dizisi 20 Ocak'ta Netflix'te  izleyiciyle buluştu. Anadolu topraklarının en önemli efsanelerinden bir tanesi olan Şahmaran hikayesi bu dizi ile yeniden gündeme geldi. Şahmaran'ın hikayesine birlikte bakalım...

Şahmaran ne demek?

Öncelikle Şahmaran ne demek? Şahmaran ya da Şahmeran sözcüğü, Farsça şâh ve mârân kelimelerinin birleşmesinden oluşur.  "Mar" yılan anlamında, "-an" ise çoğullamasıdır. Maran ya da incelterek söylenilen "Meran" sözcükleri bu anlamda kullanılır.  Şahmaran adı da şah (sahip, hükümdar) ve mar (yılan) sözcüklerinden oluşarak ‘yılanların şahı’ anlamına gelir.

Doğu ve batı kaynaklı birçok efsane aslında yılan kadın imgesi vardır. Binbir Gece
Masalları’nda “Yılanların Kraliçesi Yemlika’nın Hikâyesi”; Anadolu’nun farklı bölgelerinde ise değişik anlatım biçimlerine sahip Şahmeran hikâyesi, Mezopotamya kültürlerinde sık karşılaşılan bir motiftir.

Şahmaran hikayesi nedir, gerçek mi?

Kültür Portalı'ın Mersin bölümünde  yer alan bilgilere göre Şahmaran'ın hikayesi şu şekilde:

Tarsus'ta binlerce yıl önce yedi katlı yeraltında yaşayan yılanlar varmış. Meran adı verilen bu yılanlar, akıllı, şefkatli ve barış içinde yaşarlarmış. Meranların kraliçesine Şahmeran denirmiş. Şahmeran genç ve güzel bir kadınmış. Efsaneye göre, Şahmeranı gören ilk insan Cemşab'mış. Cemşab geçimi için odun satan fakir bir ailenin oğluymuş. Bir gün Cemşab ve arkadaşları bal dolu bir mağara keşfetmişler. Balı çıkarmak için Cemşab'ı aşağıya indiren arkadaşları paylarına daha çok bal düşmesi için onu orada bırakıp kaçmışlar. Cemşab mağarada bir delik görmüş ve buradan ışık sızdığını farketmiş. Cebindeki bıçak ile deliği büyütünce, ömründe görmediği kadar güzel bir bahçe görmüş. Bu bahçede eşi benzeri olmayan çiçekler, havuz ve pek çok yılan görmüş. Uzun yıllar burada yaşamış ve Şahmeran'ın güvenini kazanmış.

Yıllar sonra, ailesini çok özlediğini söyleyip gitmek için yalvarmış. Bunun üzerine Şahmeran kendisini salıvereceğini, ancak yerini kimseye söylemeyeceğine dair söz vermesini istemiş. Şahmeran'a söz verip ailesine kavuşan Cemşab uzun yıllar verdiği sözde durarak Şahmeran'ın yerini kimseye söylememiş. Bir gün ülkenin padişahı hastalanmış. Ülkenin veziri hastalığın çaresinin Şahmeran'ın etini yemek olduğunu söylemiş ve her yere haber salınmış. Cemşab kuyunun yerini söylemeye zorlanmış. Cemşab mecbur kalıp kuyunun yerini gösterince Şahmeran bulunup dışarı çıkarılmış. Şahmeran Cemşab'a; "Beni toprak çanakta kaynatıp suyumu Vezire içir, etimi de Padişaha yedir" demiş. Böylece vezir ölmüş padişah da iyileşip Cemşab'ı veziri yapmış.
 
Efsaneye göre Şahmeran'ın öldürüldüğünü yılanlar o günden beri bilmemektedirler. Tarsus'un, Şahmeran'ın öldürüldüğünü öğrenen yılanlar tarafından bir gün istila edileceği rivayet edilir.