Organik ve ötesi

Organik mi doğal mı, pahalı mı uygun mu, sertifikası güvenilir mi güvenilmez mi, pazardan mı çiftlikten mi? Of, çok yorulmadık mı bu sorulardan?

Organik ve ötesi

Söylesenize, ne yiyeceğiz biz şimdi? Köylü teyzenin sütü ve yumurtasına güvenemiyoruz, açık süte güvenemiyoruz, marketteki paketli gıdaya güvenemiyoruz, pazardaki doğal ürüne güvenemiyoruz. Dünyanın geldiği noktada zaten güvensizlik had safhadayken yediğimiz içtiğimiz konusunda bile babana bile güvenme modundayız. E biz bir başımıza da değiliz ki!

Kiminle konuşsak kafalar daha da karışıyor üstelik. Diyetisyenler konuşuyor, doktorlar konuşuyor, hiç eğitimi olmadan ‘sağlıklı yaşam koçu’ olanlar konuşuyor, gıda mühendisleri konuşuyor, bloggerlar zaten hiç susmuyor... Kafalar karışıyor da karışıyor.

Biz de işte bu organik konusuna yanıtlar aramak ve organik tarımın detaylarını görmek ve öğrenmek adına bir grup basın mensubu olarak Hipp markasının üçüncü kuşak temsilcisi Stephan Hipp’in 2600 hektarlık özel arazisinde bulduk kendimizi. Polonya’nın Gdansk bölgesine 100 km uzakta olan çiftlikte gezdik, gördük, dinledik ve her şeyin ötesinde olayın şu olduğunu tekrar anladık: Bilgilenmek! Mutlaka ama mutlaka doğru bilgiye doğru kaynaklardan ulaşmaya çalışmak ve her okuduğumuza da inanmamak ne kadar önemliymiş meğer. Eğer yediğiniz bir markanın bir ürününden şüphe duyuyorsanız mesela, herhangi birinin sözünden öte o markanın yetkililerine ulaşıp yanıtlar istemeyi hiç denediniz mi?

Mümkün olduğunca organik tarım ile yapılan ürünleri tercih etmek elbette çok önemli. Organik denilen şey ise, güvenilirlik açısından sertifikayla ölçülebilen bir şey günümüz şartlarında. Bu sertifikayı almak hiç kolay değil çünkü, pek çok kuralı var. Toprağın gevşekliğinden, yakın zamanda aynı toprakta konvansiyonel tarım yapılmamış olmasına kadar o kadar çok detay var ki... İşte bu yüzden size sözle organik diyenlere güvenmek zor, ama organik sertifikalı ürünlere güvenmek kolay. Bu sertifikayı alabilmek öyle kolay değil.

Konuyla ilgili Hipp Pazarlama Müdürü ve aynı zamanda gıda mühendisi olan Emine Arslan’a organik tarım ile ilgili merak ettiklerimizi sorduk.
Organik tarımın temelde belirleyici kıstasları neler?
Organik tarım; pestisit, antibiyotik, kimyasal, suni gübre ve spreyler kullanılmadan, GDO’lu tohum ve yem kullanılmayan, her aşaması kontrollü ve sertifikalı tarım şeklidir. Organik tarımda bu temel noktalar dışında en belirleyici rolü de toprak kalitesinin artmasına yardımcı olan solucanlar oluşturur, toprakta delikler açarak toprağın hava almasını sağlarlar. Organik tarımda toprağın kendisini iyileştirmesi ve geliştirmesi çok önemlidir.

Sertifikalandırılmamış ürünlerin organik olduğuna nasıl güvenebiliriz?

Sertifikalandırılmamış bir ürün organik olamaz. Yani sadece sertifikalandırılmış organik ürünleri kullanmak gerekir. Dışarıda ekolojik, doğal, bitkisel adı altında ama organik ürün gibi satılan ürünleri organik olarak satın almamak gerekir.

Türk annelerinin beslenmeye dair yaptıkları en büyük hatalar neler?
Tek tip beslenme ve özellikle çocuklar ve bebekler için özel olarak üretilmiş doğru ürünleri kullanmak yerine yetişkinler için üretilen fakat ambalaj albenileriyle çocukları hedef alan ürünlerle beslemek, annelerin yaptıkları en büyük yanlışlar. Annenin bebeği ya da çocuğu için seçtiği ürünün öncelikle kendisi tarafından tadına bakılarak bebeğe ya da çocuğa uygunluğuna karar verilmesi ise bir diğer yanlış. Kontrolsüz açık olarak satılan doğal, ekolojik gibi kelimeler ile duygusal bir bağ yaratan ürünlerin tercih edilmesi de unutulmaması gereken yanlışlar arasında.

Organik ve ötesi - Resim : 1

Paketli gıdaların zararlı olduğuna dair genel bir algımız var. Bu algıda hatalı olan ve haklı olan noktalar neler?
Paketli gıdaların nasıl dayandırılmasını bilmediğimiz için genel olarak ambalaja konulan her ürünün katkılı ve koruyuculu olduğunu düşünüyoruz. Genel olarak paketli  gıdaları ambalajlarında bozulmadan koruyabilmek için o gıdanın pH’ına uygun olarak ısıl işlem uygulamaları yapılır. Böylelikle de raf ömrü boyunca dayanmış olur. Kuru gıdalarda ise zaten su uçurulduğu için ürün nem almadığı takdirde raf ömrü boyunca koruyucuya gerek olmadan dayanacaktır. Özellikle bebek ve çocuklar için üretilmiş ürünler annelerin ve babaların asıl merak ettiği konular arasında. Yasal olarak paketli hiçbir bebek ve çocuk ürünü katkı ve koruyucu olmadan üretilir. Tüketicilerin paketli gıdalarla ilgili olarak zararlı algısına düşmelerinin bir sebebi ise etiket üzerinde aslında yasal olarak yazılması gereken fakat tüketicilerin isimlerini ve işlevlerini bilmedikleri içerik bilgisinden de kaynaklanmakta. Örnek olarak B1 vitamini teknik olarak etikette tiamin monohidrat olarak belirtilir ya da C vitamini askorbik asit olarak belirtilir; birçok tüketici bunları okurken katkı olarak düşünmektedir.

Kulaktan dolma bilgilerle ilerlemeyin!
Emine Arslan, özellikle anne ve babaların sağlıklı nesiller yetiştirmeleri için en önemli adımın bebeklerimizi büyütürken kulaktan dolma bilgiler ile değil mutlaka doğru kaynaklardan alınan bilgiler ile ilerlememiz gerektiğini söylüyor ve ekliyor; “İnternetin hayatımıza girmesiyle artan bilgi kirliliği ile gıda ve beslenme gibi hassas konular, insanların kafasını en çok karıştıran konular oldu. Merak edilen her konu ya da bilgi için kişiler arasındaki forumlar/uzman olmayan kişiler tarafından yönetilen hesaplar değil konunun uzmanının görüşü dikkate alınmalıdır.”