Umut gençlerde
Yeni nesilden umutsuz muyuz? Asla! Bu ülkenin çok aydın, çok akıllı, çok ileri görüşlü, çok çalışkan, azimli ve başarılı gençleri var. Bir kısmı yurt dışında yaşasa da, ödülleri ile bizi gururlandırmayı başarıyorlar. 2016’da dünya çapında, spordan sanata pek çok alanda birincilik alan isimlerin hikayelerine ortak olduk.
21 YAŞINDAKİ İREM YAMAN, TÜRKiYE’YE BİR ALTIN 2 GÜMÜŞ MADALYA KAZANDIRDI. ANKARALI
SPORCUNUN
SIRADAKİ HEDEFİ İSE 2020 OLİMPİYATLARI.
Tekvandoyla
tanışmanız nasıl oldu?
Dokuz yaşındayken, annemin isteğiyle belediye tarafından
verilen yaz kursunda başladım. Daha sonra babamın spor salonu açmasıyla
birlikte çalışmalarım hızlandı.
Antrenör
bir babaya sahip olmanın, şampiyonluğa giden yoldaki payı ne?
Öncelikle yaşayacağım tüm zorlukların bilincindeydi ve her zaman beni destekledi, hep yanımda oldu. Pes etmemem için elinden geleni yaptı. Eksiklerimi tespit ederek bu yönde kendimi geliştirmeme yardımcı oldu. Bu yüzden kazandığım başarılardaki rolü oldukça fazla.
Şampiyon
olduğunuzda ne hissettiniz?
Tarif edilemez bir duygu, hep bu anı bekliyordum, bunun için yıllarca çalıştım. Birincilik kürsüsünde olacağım anı hayal ettim. Şampiyon olup Türk bayrağını dalgalandırmak büyük bir onur ve gurur oldu benim için.
Sıradaki
hedefiniz ne?
2015 yılında dünya şampiyonu oldum, sıradaki hedefim öncelikle 2017 yılında Türk tekvando tarihinde bir ilki gerçekleştirip bayanlar kategorisinde ikinci kez dünya şampiyonu olmak ve 2020 olimpiyatlarında ülkemi temsil ederek altın madalya kazandırmak.
Hırslı
mısınız?
Kesinlikle. Başarılı olmak ve başarının devam etmesi için hırs olmazsa olmazlardan.
Özel
hayatında nasıl biri İrem Yaman?
Sakin bir yapıya sahibim. Spordan geri kalan zamanımda daha çok arkadaşlarımla ve ailemle zaman geçirmeyi tercih ediyorum. Üniversite hayatıma önem veriyordum, erken bitirmek istedim ve üç yılda bitirmek için geri kalan zamanımı okulda geçirdim. Bu yıl mezun oldum ve şimdi tamamen spora odaklanıp hedeflerime ulaşmak istiyorum. Arkadaşlarıma da daha fazla zaman ayıracağım.
Motivasyonunuzu
parlatan, sizi harekete geçiren ‘o’ cümle ne?
Sen en iyisisin ve senin rakibin yok.
Kısa Kısa
Zamanın size öğrettiği en önemli şey ne?
Hayal etmek, istemek ve çalışmak, başarmanın
yüzde doksanıdır.
Şu an sizi hangi ‘an’a ışınlayalım?
2020 olimpiyatlarında birincilik kürsüsünde
olduğum ana kesinlikle.
Çocukluğunuzdayız. Aklınıza gelen en mutlu
an?
İlk madalyamı aldığımda babamın hediye olarak
telefon alması.
Kurduğunuz hayallere yakın mısınız?
Hayal ediyorum, istiyorum ve çalışıyorum.
Eğer bunları yapabiliyorsam hedefimin yarısı gerçekleşmiştir ve diğer yarısı
gerçekleşmesi için zamanı bekliyordur.
İLAYDA ŞAMİLGİL
First Step to Nobel Prize in Physics/Nobel Fizik Ödülleri İçin İlk Adım Yarışması Birincisi
“EN ÖNEMLİ ŞEY MUTLU OLMAK”
HAZIRLADIĞI FİZİK PROJESİ İLE TÜRKİYE’DE DERECEYE GİREMEDİ AMA DÜNYANIN EN ÖNEMLİ BİLİM ÖDÜLLERİNDEN BİRİ OLAN FIRST STEP TO NOBEL PRIZE IN PHYSICS/NOBEL FİZİK ÖDÜLÜ İÇİN İLK ADIM YARIŞMASINDA BİRİNCİ OLDU. ŞU ANDA ABD’DE CORNELL ÜNİVERSİTESİ’NDE MÜHENDİSLİK EĞİTİMİ ALAN VE OKUDUĞU OKULDA BİR PROJE EKİBİNE DAHİL OLAN 18 YAŞINDAKI İLAYDA, NASA’NIN MARS PROJESİNE DE DAHİL EDİLEREK HEPİMİZİ GURURLANDIRDI.
Size birincilik getiren projenizden bahseder misiniz?
Proje, sıvılardaki su oranını hızlı bir şekilde ölçen bir
sistem. Bu sistemin geliştirilmesinde sadece mıknatıs, cetvel ve lazer
kullanılıyor. Süt, meyve suyu ve benzeri sıvıların içindeki su oranını ucuz bir
şekilde bulmamıza katkı sağlıyor. Bunun önemine gelirsek, içeceklerin içine
fazladan su katılması bu içeceğin kalitesini değiştirmiş oluyor. Tabii bazı
içeceklerde örneğin limonata veya şeftali suyu gibi içeceklerde meyve suyunun
içine su eklemek zorundayız. Limonatada ekşiliği, şeftali suyunda ise
koyuluğunu azaltmak için. Su oranını ölçen başka cihazlar, yöntemler de var ama
bu projeyi bunlardan farklı kılan şey hem hızlı hem de çok ucuza yapılabiliyor
olması.
Kazandığınızda
ne hissettiniz?
Öncelikle çok şaşırdım. Hemen aileme ve öğretmenlerime haber verdim. Yarışmanın ödülü
olarak bir ay Polonya’da Varşova Fizik Enstitüsü’nde yapılan araştırmaları
gözlemleme şansı kazandım. Asla unutamayacağım çok güzel bir deneyim oldu.
Türkiye’de
aynı proje ile dereceye girememiş olmak size nasıl hissettirmişti?
Kendimi çok hayal kırıklığına uğratmamaya çalışan bir insanım. O yüzden de çok büyük bir hayal kırıklığı hissetmedim. Tabii ki projem Türkiye’de derece alamayınca bir üzüntü yaşamıştım. Fakat bunun beni derinden etkilemesine izin vermedim.
Motivasyonunuzu
parlatan, sizi harekete geçiren ‘o’ cümle ne?
Şu ana kadar öyle spesifik bir cümle olmadı. Eğer
motivasyon eksikliği duyuyorsam genelde ailemle konuşmak iyi geliyor. Ya da
kendime biraz zaman ayırıp düşünmek motivasyonumu geri kazanmama yardımcı
oluyor.
Kısa Kısa
Zamanın size öğrettiği en önemli şey ne?
En önemli şey mutlu olmak.
Şu an sizi hangi ‘an’a ışınlayalım?
20’li yıllar. O dönem yaşamış çok sevdiğim sanatçılar var, onlarla tanışmak isterdim.
Çocukluğunuzdayız. Aklınıza gelen en mutlu
an?
Çok mutlu bir çocukluk geçirdim. Aklıma gelen bir tanesi ise ailem beni yazlığa gidiyoruz diye kandırmıştı. Sürpriz olarak Paris’e gitmiştik Disneyland için.
Kurduğunuz hayallere yakın mısınız?
Evet, tabii. Yani umarım öyleyimdir.
KARSU DÖNMEZ
Edison Caz Ödülü Sahibi
“BAŞARI İÇİN DAĞLARA DEĞİL, YILDIZLARA ÇIKMAYA ÇALIŞ”
HOLLANDA’DA
YAŞAYAN VE MÜZİK KARİYERİNE BABASININ RESTORANINDA PİYANO ÇALARAK BAŞLAYAN
KARSU DÖNMEZ, BİR SÜRE SONRA MÜZİĞİNİ RESTORANA SIĞDIRAMAMIŞ VE DÜNYAYI
DOLAŞMAYA BAŞLAMIŞ. SON OLARAK HOLLANDA’DA EDISON CAZ ÖDÜLÜ’NÜ ALAN 26
YAŞINDAKİ KARSU, ŞU ANDA 2017’DE YAPACAĞI DÜNYA TURUNA HAZIRLANIYOR.
Müzikle tanışma hikayenizden bahseder misiniz?
Piyanoyu seçmem bir gün televizyonda uzun saçlı, Einstein’a benzeyen, piyano çalan bir adamı görmemle oldu. Ondan çok etkilenip ‘ben de böyle piyano çalmak istiyorum!’ dedim ve piyano diye tutturdum. Sonra da hiç bırakmadım zaten.
Bu süreçte
motivasyonunuzu kıran şeyler oldu mu?
Hayır, hiç. Konservatuvara giremediğimde bile annem ve babam “Hobini mesleğin olarak yaparsan en mutlu insan sen olursun, fakat en iyisi olmaya çalışman gerekiyor” demişlerdi. Ben de hep bunu yapmaya çalıştım. Şimdi hobim mesleğim oldu ve kendimi çok şanslı hissediyorum.
Şarkılarınızın
sözlerini kendiniz yazmaya ne zaman ve nasıl başladınız?
15-16 yaşında ilk bestelerimi piyano arkasında yapmaya başlamıştım. Gördüğüm herhangi bir şeyden ilham alabiliyorum. Bir anda aklıma bir şey geliyor ve onu o an kağıt, peçete ne bulursam oraya not alıyorum. Sonra da eve gidip beste yapıyorum.
İlk
konserinize gidelim, nasıl hissetmiştiniz?
İlk kez ekibimle konser verdiğimde 18 yaşındaydım. Fakat ilk gerçek büyük konserimi 2010 yılında Hollanda’da Muziekgebouw aan ‘t IJ’de verdim, 19 yaşındaydım. Bu konseri verdikten sonra artık taleplerin tükeneceğini ve normal hayatıma döneceğimi düşünüyordum. Ama biletler konserden beş hafta önce tükenmişti ve çok başarılı bir konser oldu. Canlı kayda aldık bu konseri ve ‘Live aan ’t IJ’ ismiyle albüm olarak piyasaya çıkardık.
Edison Caz
Ödülü’nü kazanarak hepimizi gururlandırdınız. Nasıldı tören, neler hissettiniz?
Nisan ayında albüm dağıtım şirketim tarafından ‘Edison’a aday gösterildin’ diye haber geldi. Tabii ki çok şaşırdım ve çok sevindim. Edison Ödülü, Grammy Ödülleri’nden sonra dünyanın en eski müzik ödülü. Hayatı boyu müzikle uğraşmış birçok caz sanatçısı var; aday olmuşlar, fakat kazanamamışlar. Bu ödülü kazanmak için dinleyicilerin bana oy vermesi gerekiyordu. Kazanmayı beklemiyordum çünkü bir başka sanatçının çevresi çok geniş olduğu için o kazanır diye tahmin ediyordum. O gece pop, klasik, caz gibi birden fazla dalda ödül verildi. Her aday Metropole Orkestrası ile bir şarkı söyledi törende. Ben de ‘Domates Biber Patlıcan’ı orkestra ile söylemeye karar vermiştim. O gece en son bizim ödülün sonucu açıklandı ve benim ismim söylendi. Konservatuvara alınmadan bu ödülü kazanmam benim için çok daha anlamlı oldu ve beni çok duygulandırdı. Artık gerçekten Hollanda’nın caz dünyasına girdiğimin kanıtı oldu benim için.
Motivasyonunuzu
parlatan, sizi harekete geçiren ‘o’ cümle ne?
‘Çalış’. Başarı için dağlara değil yıldızlara çıkmaya çalış. Çünkü oradan düştüğün zaman dağın başında bulursun kendini. Hiçbir şey kendiliğinden olmuyor. O yüzden; ‘çalış, çalış, çalış’.
Kısa Kısa
Zamanın size öğrettiği en önemli şey ne?
Çalışmadan hiçbir şey olmuyor. Doğuştan gelen bir
yeteneğin olsa bile yetmez; bunu çalışarak yontmalısın, ortaya çıkarmalısın. Başarı bu şekilde geliyor.
Şu an sizi hangi ‘an’a ışınlayalım?
Uçaktayım ve uzak bir ülkeye tatile gidiyorum ve her şey bir sürpriz…
Çocukluğunuzdayız. Aklınıza gelen en mutlu an?
Eve ilk piyanomun girişi. Yedi yaşındaydım ve kocaman bir beyaz piyano alınmıştı benim için.
Kurduğunuz hayallere yakın mısınız?
Bir müzisyen olarak hayal ettiğim çok şey var. Ama en çok istediğim şey dünyada barış olması.
AYŞE BEGÜM ONBAŞI
14. Aerobik Jimnastik Dünya Şampiyonası Birincisi
“ZAMANI EN İYİ ŞEKİLDE DEĞERLENDİRİYORUM”
GEÇTİĞİMİZ AY ADINI SIKÇA DUYDUĞUMUZ, MANİSA AKHİSAR’DA YAŞAYAN VE SEKİZ YAŞINDAYKEN BELEDİYENİN JİMNASTİK KURSU İLE SPOR HAYATINA ADIM ATAN 15 YAŞINDAKİ AYŞE BEGÜM ONBAŞI, ÇEVRESİNDEKİLERİN DEYİMİYLE TAM BİR MADALYA CANAVARI! YEDİ YILDA ÇOĞU ULUSLARARASI 70’E YAKIN MADALYANIN SAHİBİ OLDU.
Jimnastik hayatıma öğretmenlerimin yönlendirmesi ile Akhisar’daki belediyenin kurslarına katılarak başladım. Manisa Celal Bayar Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu’nda devam ediyorum.
İlk
aldığınız madalyayı hatırlıyor musunuz? Nasıl hissetmiştiniz?
İlk madalyamı Denizli’de 8-9 yaş Trio’da kazanmıştım. Birinci seçilmiştik ve çok mutlu olmuştum.
15 yaşında
böyle bir başarı ile gündeme gelmek ve tanınmak size neler hissettiriyor?
Elbette büyük bir mutluluk.
Spor ve
okul hayatını birlikte dengede tutmak zor olmalı, nasıl idare ediyorsunuz?
Jimnastik, hayatımı ve okulumu planlamama yardımcı oluyor. Olumsuz bir durum yok, zor oluyor kimi zaman ama zoru başarmak çok güzel. Tam tersine dersler konusunda da antrenmanlar beni kamçılıyor.
Hırslı
biri olduğunuzu söyleyebilir miyiz?
Özveri, disiplin ve azimle çalışıyorum. Aslında amacım sadece kendimi aşmak.
Gelecek
planlarınız arasında neler var?
Daha da başarılı olmak.
Motivasyonunuzu
parlatan, sizi harekete geçiren ‘o’ cümle ne?
Bugün çok harikayım, süperim, elimden geleni yapacağım.
Kısa Kısa
Zamanın size öğrettiği en önemli şey ne?
Çalışmak, çalışmak, daha da çok çalışmak. Zamanı en iyi şekilde değerlendirmek.
Şu an sizi hangi ‘an’a ışınlayalım?
Güney Kore’deki şampiyonada, şampiyon olduğumu öğrendikten ödül törenine kadar geçen, sorumlu antrenörüm Emire Özkan ile geçirdiğimiz an.
Çocukluğunuzdayız. Aklınıza gelen en mutlu an?
Babamın işten eve gelişi ve ailecek evimizde geçirdiğimiz anlar.
Kurduğunuz hayallere yakın mısınız?
Evet.
ÇAĞLA BÜYÜKAKÇAY
TEB BNP Paribas İstanbul Cup Şampiyonu
“ÇALIŞMALARINIZIN KARŞILIĞINI ALMAK BAMBAŞKA BİR DUYGU”
WTA ŞAMPİYONLUĞUNU KAZANAN İLK TÜRK OLAN 26 YAŞİNDAKİ ÇAĞLA BÜYÜKAKÇAY, SABIR VE DİSİPLİN ANLAYIŞIYLA BUGÜN DÜNYANIN EN BAŞARILI TENİSÇİLERİNDEN BİRİ OLDU.
Tenisle tanışma hikayeniz ne zamana uzanıyor?
Annem ve babam sporu çok seven ve sporun her dalıyla
ilgilenen insanlardı. Bu konuda çok şanslıyım. Sosyal hayatlarını da bir tenis
kulübünde geçiriyorlardı, ablam ve beni tenisle tanıştırdılar. Ama ablam benim
gibi tenisi sevmedi.
Türkiye’yi
birçok defa gururlandırdınız. Bu başarının oluşumundan bahseder misiniz biraz?
Tenise sekiz yaşımda başladım. Ben ve ailem çok küçük yaşlardan itibaren ciddi emekler verdik. Çocukken yaşıtlarınızdan farklı bir hayat yaşıyorsunuz. Arkadaşlarınız doğum günü partilerine veya kayak tatillerine giderken siz antrenmana gidiyorsunuz. Bu düzeni hiçbir zaman değiştirmedik. Sabır ve disiplinle, uzun yıllar çalışmayla geliyor başarı. Günlük değil hep uzun vadeli düşünmeniz gerekiyor. Sizin iyi bir oyuncu olmanız için de etrafınızda iyi bir destek, iyi bir ekip olması şart.
Kazandığınızda
nasıl hissettiniz?
Tarifsiz bir duygu. Rahatlamış, mutlu, coşkulu ve şaşkın. Ve tabii ki gururlu. Çalışmalarınızın karşılığını almak bambaşka bir duygu.
Motivasyonunuzu
parlatan, sizi harekete geçiren ‘o’ cümle ne?
Başarabilirim.
Kısa Kısa
Zamanın size öğrettiği en önemli şey ne?
Her şeyin gelip geçici olduğu.
Şu an sizi hangi ‘an’a ışınlayalım?
İstanbul Cup final puanı.
Kurduğunuz hayallere yakın mısınız?
Evet…
CANAN YÜCEL PEKİÇTEN
8. Gdansk Dans Festivali Solo Dans Yarışması Birincisi
“KENDİ KARANLIĞINDAN KORKMA, ONU DÖNÜŞTÜR”
CANAN
YÜCEL PEKİÇTEN, 30 YAŞINDA GENÇ VE BAŞARILI BİR DANS SANATÇISI. HEM
HAYALLERİNİN PEŞİNDEN GİTMİŞ BİR AVUKAT HEM DE BİZİ AVRUPA’DA DANSIYLA
GURURLANDIRMIŞ BİR İSİM...
Hukuk, bale, daha sonra çağdaş dans... Nasıl gelişti bu süreç?
Dansa ilkokulda bale kursu ile başladım. Çağdaş dansla
tanışmam ise üniversitede oldu. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ndeydim.
Eminönü Halk Eğitim Merkezi’nde haftanın altı günü dersler olurdu. Hukuk
fakültesini bitirir bitirmez de yetenek sınavlarına girdim. 2007 yılında
Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldum. Aynı yıl Yıldız Teknik
ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi dans lisans programlarına kabul
edildim. Dans eğitimime Yıldız Teknik Üniversitesi Dans Programı’nda devam edip
buradan bölüm birincisi olarak mezun oldum. Jardind’Europe bursuyla Brüksel ve
Budapeşte’ye gittim. Bir dönem Almanya’nın Essen şehrinde Folkwang Universität
Der Künste’de dans eğitimi aldım. 2015 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar
Üniversitesi Dans Bölümü master programını tamamladım. Hali hazırda Mimar Sinan
Güzel Sanatlar Üniversitesi Dans Bölümü’nde Sanatta Yeterlik/Doktora yapıyorum.
Polonya’dan
birincilikle döndüğünüz Der Zwerg’in hikayesi ne?
Der Zwer, Schubert’in Der Zwerg, D.771 isimli operası ile Par Lagerkvist’ın Dvargen romanından esinleniyor. Operada kraliçe ve onun cücesi arasındaki aşk ilişkisindeki imkansızlık grotesk bir biçimde hikayeleştiriliyor. Romanda ise kin ve nefret dolu bir cüce var, cüceye göre her şey iğrenç, her şey tiksindirici ve korkunç. Opera ve romandaki cüce karakterlerinin ortak noktası, ruhsal deformasyonun fiziksel deformasyon olarak ortaya çıkmış hali, insanlıkla ilgili hoş olmayan gerçeklerin sembolü, bazen şeytanın sembolü, kötülüğün vücut bulmuş hali olarak ele alınması. Kinim ve nefretimle baş başa kaldığım bir dönemde, içimdeki karanlık cücenin sesini, romandaki cücede duydum ve kendi karanlığımla yüzleşerek bu kısa dans parçasını ortaya koydum. Koreografide hareket seçimlerim bir kraliçe ve cüceyi aynı bedende yeniden yaratmaya yönelik oldu.
Birincilik
ödülü aldığınız festivalde neler deneyimlediniz?
Eserimin sergilenmek üzere davet edilmesi ve Polonya seyircisi ile buluşacak olması benim için başlı başına bir mutluluk kaynağı oldu. Yarışma ile ilgili bir beklentim hiç olmadı. Eserlerini icra eden diğer koreografların deneyimleri karşısında zaten böyle bir beklentim olamazdı. Çoğunun bir topluluğu var, destek aldıkları fonlar ile kendi topluluklarının koreografı olarak çalışıyorlar. Bir kısmı koreografisini kendi icra etmiyor, dansçısı ile gelmiş. Ben ise hiçbir şekilde desteklenmeyen bir alanda tek başınayım. Birincilik ödülü açıklandığında çok sevindim, bu sevincin temelinde eserimin beğenilmesi ve beni ‘yapma’ hususunda cesaretlendirmesi yatıyor.
Koreografilerinizi
yaratırken ilhamınızı nelerden alıyorsunuz?
İçinde bulunduğum durumdan, yaşadıklarımdan, travmalarımdan, kendi karanlığımdan ilham alıyorum. Sennett’in Karakter Aşınması kitabında sevdiğim bir cümle var; “Hangi kötülüğe tahammül edeceğimiz hangi iyiliğin peşinde olduğumuza bağlıdır.” Üretmek ve yapmak arzusu ile tahammül ettiğim tüm kötülüklerden besleniyorum.
Motivasyonunuzu
parlatan, sizi harekete geçiren ‘o’ cümle ne?
Kendi karanlığından korkma, onu dönüştür.
Kısa Kısa
Zamanın size öğrettiği en önemli şey ne?
Sakin olmak ve olayların ne kadar çabuk tersine dönebileceğini hatırlamak, buna hazır olmak. Ve kontrol edemeyeceğim şeyler üzerine düşünüp enerjimi boşa harcamamak.
Şu an sizi hangi ‘an’a ışınlayalım?
Şimdiki ana. Şu ana. Dans da anda olma egzersizi, anda olabilmek, anda kalabilmek zor.
Çocukluğunuzdayız. Aklınıza gelen en mutlu an?
Hareket ettiğim her an en mutlu anımdı diyebilirim.
Kurduğunuz hayallere yakın mısınız?
Kurumsal hayattan kurtulma ve dansa odaklanma isteğim vardı. Eşimin desteği ile gerçekleştirdim.
ÖMER FARUK SAYDAM
Paletli Yüzme Gençler Dünya Şampiyonası 100 Metre
Birincisi
ÖMER FARUK
SAYDAM, 17 YAŞINDA BAŞARILI BİR MİLLİ TAKIM YÜZÜCÜSÜ. GENÇ YAŞINA RAĞMEN,
ÇALIŞMAK DEĞİL DAHA ÇOK ÇALIŞMAK İLKESİYLE PALETLİ YÜZME DALINDA TÜRKİYE’YE İLK
KEZ ALTIN MADALYA KAZANDIRDI.
Paletli Yüzme dalında Türkiye’ye ilk kez dünya şampiyonluğu getirdiniz. Nasıl bir duygu?
Tarifi mümkün olmayan bir duygu, duvara dokunduğumda
takımımızın sevinci tüm havuzu sarsıyordu. Anladım ki bir şeyler olmuştu,
sonuçlara baktığımda birinci olduğumu görmek beni inanılmaz mutlu etti, ülkem
adına bu sporda ilk madalyayı dünya şampiyonluğuyla elde etmek gerçekten gurur
verici.
Sıradaki
hedefleriniz neler?
Kişisel rekorlarımı geliştirmek. Büyükler kategorisinde Avrupa ve dünya şampiyonalarında önce final, ardından madalya kazanma hedefim var.
Çok genç
yaşta böyle bir başarı elde ettiniz. Peki, şu an başarı kelimesinin sizdeki
karşılığı nedir?
Başarı, çalıştıktan sonra her hayalin gerçekleşebileceği anlamını taşıyor. Kimse çalışmıyorken biz çok çalıştık, herkes çalışırken biz daha çok çalıştık.
Motivasyonunuzu
parlatan, sizi harekete geçiren ‘o’ cümle ne?
Yapacağım.
Kısa Kısa
Zamanın size öğrettiği en önemli şey ne?
Sabırlı olmak ve zamanın varken daha çok çalışmak.
Şu an sizi hangi ‘an’a ışınlayalım?
Yarışma sonucunda abime sarıldığım ana. En büyük destekçim.
Kurduğunuz hayallere yakın mısınız?
Spor kariyerim açısından ulaştım diyebilirim.
GÜNEY SOYKAN
Cannes Lions/Altın Aslan Ödülü Sahibi
“BENİ MOTİVE EDEN ŞEY KORKU”
KIRKLARELİ’DE YAŞAYAN KÜÇÜK BİR ÇOCUKKEN BAŞLAYAN RESİM AŞKI, BUGÜN ONU HOLLANDA’DA DÜNYANIN EN BAŞARILI AJANSLARINDAN BİRİNDE SANAT YÖNETMENLİĞİ KOLTUĞUNA OTURTMUŞ. CANNES LIONS’DAN TOPLADIĞI ÖDÜLLERLE TÜRKİYE’YE FRANSA’DAN BİRÇOK DEFA ALTIN ASLAN’I GETİREN 33 YAŞINDAKİ GÜNEY SOYKAN, ‘REKLAM’ DENDİĞİNDE YARATICILIKTA SINIR TANIMIYOR.
Diş hekimliği eğitimi alırken, rotanızı değiştirip grafik ve reklam tarafına
doğru yol almanızın arkasındaki hikayeden bahseder misiniz biraz?
Çocukluğumdan beri resim çizmeye çok meraklıydım. Ama
Türkiye eğitim sistemi içinde, hele ki küçük bir şehirdeyseniz, tasarım gibi
yaratıcılık gerektiren meslekler hem çok bilinmez hem de onlara pek iyi gözle
bakılmaz. İstanbul’da yaşamak ve diş hekimliği okumak beni müthiş değiştirdi.
Üniversite hayatının keyfini çıkarayım derken günde üç film izleyen, ucundan
köşesinden sergileri takip eden, hafta sonları bol bol gezip konserlere giden
biri oldum çıktım. Bu işi hiç sevmediğimi anladım ve sağlık sistemimiz
açısından tehlike arz edecek kadar berbat bir diş hekimi olacağımı kendime
itiraf edip bir çözüm bulmaya karar verdim. İnsan ne istemediğini anlayınca ne
yapacağı konusunda da daha kararlı oluyor. Güzel sanatlar üniversitesi için
yetenek sınavlarına hazırlanmaya başladım. Şansım yaver gitti ve kazandım.
Sizi
Türkiye TBWA’den Amsterdam’a götüren yolculuğun sebebi nedir peki?
Yurt dışında çalışmak hep aklımdaydı. Ben ajansta yatıp
kalkıp portfolyoma koyacak bolca iş yapmaya çalışırken Amerika’dan Türkiye’ye
taşınan Zeynep (artık eşim) bizim ajansta işe başladı. Zeynep’le mesleki
anlamda da kafalarımız çok uydu. Birbirimizden çok şey öğrendik. Birlikte
yaptığımız bir proje ile Cannes Lions Uluslararası Yaratıcılık Festivali’nden
ikisi altın toplam dört ödül alınca artık yurt dışından gelen teklifleri
değerlendirmeye karar verdik. Globalleşme, iletişim teknolojisi derken dünya
çok farklı bir yer haline gelmişti.
Cannes’a
ilk adaylığınızda neler hissetmiştiniz?
İlk ödülüm 2011 yılında yaptığımız bir film
kampanyasıylaydı. Cannes Lions 1954 yılından 90’lara kadar sadece film
kategorisi olan bir yarışma, haliyle film kategorisinde bir ödül almanın
prestiji büyük. Türkiye’nin bu kategoride aldığı ilk ve tek ödülü almayı
başarmıştık. Böyle başarılar daha fazlasını yapmak istemenizi sağlıyor. Bu ilk
motivasyonlar olmasaydı bu seneki başarı da olmazdı.
Bir reklam
filminin Cannes’da aday olabilmesi için stratejik düşünmek gerekir mi?
Hem evet hem hayır. Yaratıcılık noktaları birleştirme işi.
Ama Cannes’da en büyük ödülleri daima tüm endüstrinin kafasını açan, sonraki
yıllara ilham veren reklamlar kazanıyor. Yani ödül almak için sadece çok
yaratıcı bir fikir değil, kusursuz şekilde uygulanmış, iyi bir reklam yapmış
olmanız gerekiyor.
Motivasyonunuzu
parlatan, sizi harekete geçiren ‘o’ cümle ne?
Beni motive eden şey korku. Yeni bir iş aldığımda önümde
duran beyaz sayfa ödümü koparıyor! Hiçbir zaman özgüveni çok yüksek bir insan
olmadım. Bu güvensizlik meslekte o kadar işime yaradı ki! Çünkü yaptığım işe
çok daha eleştirel gözle bakıyorum, tatmin olana kadar daha iyisini arıyorum.
Ne kadar ararsan o kadar iyi bir yere varıyorsun.
Kısa Kısa
Zamanın size öğrettiği en önemli şey ne?
Bana ayrılan sürenin keyfini çıkarmak.
Şu an sizi hangi ‘an’a ışınlayalım?
1969’da Woodstock’da olmayı çok isterdim.
Çocukluğunuzdayız. Aklınıza gelen en mutlu an?
Yeni açılan pastel boya setinin kokusu.
Kurduğunuz hayallere yakın mısınız?
Fena durumda değilim. Ama sanırım insan hayallerini hep bir adım ileride tutmalı.