Bu yılın öne çıkan 5 beslenme trendi
Sürdürülebilirlik, beslenme trendlerini şekillendirirken; bitkisel beslenme alışkanlıkları giderek yükseliyor. Bu yılın öne çıkan beş beslenme trendini sıralıyoruz.
Gelecek yıllarda beslenme krizinin önüne geçebilmek için üzerimize düşen görevler epey fazla. Sürdürülebilirlik, beslenme trendlerinin anahtar kelimesi olarak yükselirken; beslenme bilimi ve teknolojisinin de daha da çok gündemimizde olacağı kesin. Peki, yeni dönemde yediklerimizde, içtiklerimizde ve hatta yaptığımız diyetlerde neleri değiştireceğiz ya da neler aynı kalacak? Konuyla ilgili tüm detayları ve 2023’ün dikkat çeken beş beslenme trendini, uzman diyetisyen Şükran Yıldız’dan öğrendik.
Hazırlayan: Nilgün Yıldız Konakcı
1. SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK BESLENME
Çevresel faktörleri ve toprağı daha az kullanarak gıda üretme yöntemleri ön planda olacak. Hayvansal besinlerin tüketiminin artması ile karbon emisyonlarının arttığını da söylemek mümkün. Bu durum, doğada her geçen gün maalesef elimizdeki imkanları azaltıyor. Vegan veya vejetaryen beslenmenin ötesinde çevre duyarlılığı ve gezegenin sağlığı için hayvansal besin tüketiminin azalarak, bitkisel bazlı besinlerin ön plana çıktığı beslenme modelleri bizi bekliyor. Böyle bir beslenme modeli izlerken bedenimiz için olan dengeyi sağlamak da çok değerli tabii ki. Bitkisel bazlı beslenirken özellikle sağlıklı yağ ve protein kaynaklarını doğru ölçüde tüketmek gerekiyor. Bakliyatlar (mercimek, nohut, fasulye çeşitleri), yağlı tohumlar, kuru yemişler (badem, fındık, kaju, fıstık) gibi besinleri de doğru kombinasyonla tüketmek değerli. Bakliyatlar, bitkisel protein içeriği yüksek besinler olduğu gibi sağlıklı karbonhidrat içeren değerli bir gıda; özellikle C vitamininden zengin yeşil yapraklı sebzeler ve limon ile tüketilmesi bedene olan yararını arttırıyor. Kuru yemişler ve yağlı tohumlar, sağlıklı yağ içeriği konusunda muhteşem besinler; ancak çiğ tüketilmesi biyoyararlanımı artırıyor. Durum böyle olunca, akıllara gelen sorulardan biri de ‘hiç mi hayvansal besin tüketmeyelim?’ oluyor. Tabii ki dengeli beslenmede her besin grubu yer almalı; ancak tek başına hayvansal besinlere yüklenilen ketojenik diyet modellerinden ziyade, bitkisel besinlerin de içinde bulunduğu daha dengeli programlar hayatımızda yer almalı. Kişiselleştirilmiş diyet modelleri, doğayı ve gezegeni korumaya yönelik içeriklere sahip olmalı.
2. FONKSİYONEL BESLENME
Günümüzde obezite, kanser ve immün sistem hastalıklarının artmasıyla beraber ne yazık ki bunlara eşlik eden tanılar da çoğaldı. Ya da bu hastalıklara sebep olan başka hastalıklar da daha sık gündemde. Artık sadece 4-5 kilo vermek için sağlıksız diyetler veya ilaçlar kullanan bireylerin yerini, daha bilinçli ve kilosunu kontrol altına alırken; eşlik eden tanılarına göre beslenen kişiler aldı. Fazla kilo veya bölgesel yağlanma problemi ile başvuran bir danışanı değerlendirirken kan tahlilleri ve detaylı özgeçmişi istendiğinde beraberinde demir, B12, D vitamini eksikliği, hipotiroid/haşimato tiroidi, insülin direnci, migren, fibromiyalji, polikistik over sendromu veya geçmişte atlatılmış bir kanser öyküsü olabiliyor. Ya da polikistik over sendromu tanısıyla gelip, tüp bebek tedavi sürecine başlayıp, fazla kilolarından kurtulurken doğurganlığı ve yumurta kalitesini desteklemek isteyen binlerce danışanım var. Hal böyle olunca da her tanıya özel klinik beslenme protokollerini uygulamak çok önemli oluyor. Fonksiyonel beslenme, temelinde hastalık süreçleri ve tanıya uygun, kişiye özel yönetilmesi gereken beslenme modellerini içeriyor. Burada altını çizmemiz gereken konu, en başta kişiye özel beslenme olması ve tüm planı buna göre oluşturmak.
3. GIDA ATIKLARINDAN ÜRÜNLER
Üreticiler, gıda üretiminden elde edilen yan ürünleri yeniden kullanmanın yollarını arıyor. Tüketiciler raflarda dönüştürülmüş ürünleri, sıkça görmeye başlayacak. Yulaf sütü üretiminden elde edilen yulaf posalı barlar, pek yakında bizlere sunulacak. Peki, bizler kendi mutfağımızda neler yapabiliriz? Elma çekirdeği ve kabuğundan sirke üretimi, kiraz saplarını değerlendirerek ödem atımına yönelik bitki çayları, yumurta kabuklarını toprakta besin üretimi için kullanarak toprak verimliliğini arttırmak, et ve kemik artıklarından sağlıklı et suları hazırlamak ve mutfağımızdaki atık besinleri ileri dönüşüme kavuşturmak gibi birçok yöntem, atıksız mutfak sağlamak adına oldukça değerli.
4. DENİZ BİTKİLERİ VE FARKLI BESİNLER
Deniz yosununa olan ilgi son yıllarda artıyor ve daha çok artacak da. Yosun erişteleri, yosun cipsi gibi ürünler hem atıştırmalık olarak hem de öğünlerde yerini alıyor. Ayrıca bazı deniz bitkileri, tuz alternatifi olarak kullanılan ürünler arasında yer alıyor. Yeni yılla beraber farklı lezzet arayışları da sürüyor. Yuzu meyvesi de bunlardan biri! Yuzu, Kore ve Çin’den gelen bir narenciye meyvesi. Antioksidan faydaları ve vitamin içeriğiyle son dönemde adını sıkça duymaya başladık. Yuzu aromalı ürünler, gazlı sular, konserve kokteyller market raflarında yerini almaya başladı. Yılın trendleri arasında mor domates ve mor patates de sık sık karşılaşacağımız besinlerden.
5. ALTERNATİF KAHVELER
Kahve tüketimi, şüphesiz birçoğumuz için büyük bir öneme sahip. Kahve, hem insülin direnci ve tok kalma üzerine olumlu etkilere sahipken; gün içinde enerjimizi yükselten, zindeliği artıran ve antioksidan içeriğiyle de günlük beslenmemizde vazgeçilmezimiz olabiliyor. Kahve bu kadar sevilirken, onun için de alternatif üretimler söz konusu. Kahve çekirdeklerinden elde edilmeyen kahveler de var. İncirden, mantar veya karahindibadan elde edilen kahveler, dünyada giderek yaygınlaşıyor.
Daha az miktarda beslenerek ihtiyaçlarımızı karşıladığımız, hayvansal besinlerin tüketiminin azalarak daha çok bitkisel bazlı besinlerin ön plana çıktığı, mutfakta atık miktarının minimuma indiği, sürdürülebilir ürünlere daha çok yer verdiğimiz beslenme modelleri öne çıkıyor.