Depremin çocuklar üzerindeki psikolojik etkileri neler? Depremden etkilenmiş çocuklara nasıl yardımcı olabiliriz?
Deprem gibi yıkıcı etkiye sahip doğal afetler, çocukların zihinsel sağlığı üzerinde oldukça etkili. Koç Üniversitesi Hastanesi'nden Klinik Psikolog Romina Markaroğlu, depremin çocuklar üzerindeki etkilerinden bahsetti ve depremden etkilenmiş çocuklara nasıl yardımcı olabileceğimizi anlattı.
Yetişkinlerin yanı sıra depremin ruh sağlığı üzerinde derin izler bıraktığı diğer kişiler de çocuklar. Koç Üniversitesi Hastanesi'nden Klinik Psikolog Romina Markaroğlu, depremin çocuklar üzerindeki etkilerinden bahsetti ve depremden etkilenmiş çocuklara nasıl yardımcı olabileceğimizi anlattı.
Afet çocuklara nasıl anlatılır?
Karşımızda “depreme doğrudan maruz kalmış çocuklar” ve “deprem haberini dolaylı olarak duymuş/görmüş çocuklar” olmak üzere iki ayrı grup var. Her iki gruba yaklaşımımızda dikkat edeceğimiz detaylar farklı olmakla birlikte, “Deprem nedir?” sorusunun açıklaması aslında aynı…
Depremi bölgede bire bir yaşamış çocuklarla konuşurken…
Bu konuşmayı afet sonrası oldukça kaotik olabilen koşullarda yapmak mümkün olmayabilir. Bu nedenle, acele etmeden, sakin ve güvenli bir alana (örn. deprem toplanma alanına) ulaştığınızda çocuğunuza bu konuşmayı yapmak, hem sizin için anlatmayı hem de onun için dinlemeyi kolaylaştıracaktır.
Tıpkı ölüm ve diğer doğal felaketlerde olduğu gibi, depremle ilgili yapacağımız açıklama da “çocuğun gelişimsel seviyesine uygun olmalıdır”. Özellikle “9 yaş altı çocuklar”ın zihni soyut kavramları tam olarak anlamakta zorlanır. Bu nedenle, “açıklamaları somut kavramlarla ve kısa cümlelerle yapmak” önemlidir. Bu sırada içinde bulunduğumuz durum el verdiği ölçüde “sakin ve şefkatli” bir tonu korumayı, çocuğa ihtiyaç duyduğu ve izin verdiği ölçüde fiziksel olarak yakın durmayı öneririz. “Çok korkmuş, endişelenmiş olmalısın” veya “Ne olduğunu anlamakta zorlanmış olmalısın” gibi çocuğun duygularını yansıtan ve kapsayan cümlelerle bir giriş yapıp, devamında olan biteni konuşmak isteyip istemediğini sorabilir, ne olduğunu bildiğinizi ve bunu ona açıklayabileceğinizi söyleyebilirsiniz:
“Bu yaşadığımız şeyin adı deprem ve bu bir doğa olayı. Yer altından geçen fayların kırılmasıyla beraber yerin altındaki kocaman kayalar sallanıyor. Biz de yerin üstünde olduğumuz için sallandık, evimiz de sallandı. Hasar gören ve yıkılan bazı binalar oldu.”
Yaşanan durumu bu şekilde özetledikten sonra, özellikle okul öncesi dönemdeki çocuklara, depremin bir doğa olayı olduğu ve bu yaşananların hiçbirinin onun suçu olmadığı vurgulanmalıdır. Bu dönemdeki çocuklar etraflarında olan biteni anlamlandırırken, kendi üzerlerinden düşünme ve daha önce yaptıkları hata veya yaramazlıklar nedeniyle sorumlu hissetme eğiliminde olabilirler. Bu vurgu, “Peki, bir daha deprem olacak mı?” vb. sorulara vereceğiniz “depremin ne zaman olacağını öngörmenin mümkün olmadığı” yanıtının da temelini oluşturmaktadır.
Sürecin devamında oluşabilecek soruları açmak için, şu an olanları anlamanın zor olabileceği, dilediği zaman size soru sorabileceği ifade edilebilir. Konuşmayı, “şu anda beraber ve güvende olduğunuzu vurgulayarak” sonlandırabilirsiniz. Böylece çocuğun zihnini zorlayıcı anılardan ve gelecek kaygılarından “şimdi ve burada”ya davet etmiş olursunuz.
Çocuklar, zihinlerinin yaşananları işlemleyebilmesi için bir yetişkin eşliğinde yaşadıkları deneyimi konuşmaya ihtiyaç duyarlar; örneğin, “Sen yatağında uyuyordun, sonra bazı sesler duyduk ve sallanmaya başladık” gibi. Yaşadıkları ve hissetmiş olabilecekleri derlenip toplanıp çocuğa sunulduğunda, bu anılar çocuk tarafından çok daha rahat sindirilebilecektir. Böylece bunlar anlamlandırması, baş etmesi zor duygu ve deneyim öbekleri olarak kalmayacaklardır.
Depreme dolaylı olarak maruz kalan çocuklar
Henüz küçük yaşlarda olan ve olan bitenden haberdar olmayan çocuklara özellikle karşınıza oturtup hemen depremi açıklamanız gerekmez. Öte yandan, aileden veya takip edilen haberlerden depremi duyan veya bir şeyler olduğunu sezen çocukları belirsizlikte bırakmamak ve bilgilendirmek de gerekir.
Çocuklar bilgi düzeyinde bilmeseler dahi, yaşları fark etmeksizin, sezgisel olarak etraflarındaki değişiklikleri hissederler. Sürekli telefonda olduğunuzu, her zamankinden daha endişeli göründüğünüzü, oyunlarına ilginizin azaldığını veya uyku saatlerinizin değiştiğini fark ederler.
Onların davranışlarındaki değişim de, sizden maruz kaldıkları bilgi ve duygulanımlardan etkilendiklerine dair ipuçları verebilir. Bunları bir açıklama yapmanız gerektiğine dair bir mesaj olarak okuyabilirsiniz. Depremin ne olduğunu yukarıda örneklendiği gibi açıklayıp, ülkemizde de bir deprem yaşandığını, hasar gören evler nedeniyle zor durumda olanlar olduğunu ve sizlerin de ebeveyn olarak bu gelişmeler nedeniyle üzgün olduğunuzu anlatabilirsiniz. Çocuğunuza bu haberleri okulda arkadaşlarından da duyabileceğini belirterek onu hazırlayabilirsiniz.
Oluşabilecek sorular: “Peki deprem olursa biz ne yapacağız?”
Bu konuşma sonrasında çocuğunuzun zihninde sizin yaşadığınız evin sağlamlığına dair sorular uyanabilir. Evin sağlamlığını konuşmak, deprem olması durumunda evdeki güvenli alanları belirlemek, eşyaları sabitlemek ve deprem çantasını beraber hazırlamak, kaygının yatışmasına yardımcı olabilir.
Deprem sonrasındaki yardım süreçlerine çocuğu dahil etmek önemlidir. Depremden etkilenen arkadaşlarına mektup yazabilir, resim çizebilir, yine bu arkadaşlarına göndermek istediği oyuncakların olup olmadığı çocuğa sorulabilir. Hazırladığınız bağışları kurumlara teslim ederken çocuğunuzun da size eşlik etmesi, ona bir şeyler yapıyor olduğunu hissettirecektir.
Çocuklarda travmatik olaylar sonrası ne gibi belirtiler gözlemlenebilir?
Travmatik deneyim sonrasında çocuklar travma tepkileri gösterebilir. Ancak, bu durum yaşanan olayın bir travma olacağı anlamına gelmemektedir. Her çocuğun yaşına, geçmişine, travmatik olaya maruz kalma boyutuna, mizacına, bakım vereniyle ilişkisine vb. özelliklere bağlı olarak verdiği tepkiler de “farklılaşır”.
Çocukların gösterdiği belirtiler yaş dönemlerine göre değişkenlik göstermekle birlikte, gözlemlediğimiz belirtiler ana hatlarıyla şu şekilde sıralanabilir: Aşırı korku ve kaygı hali, uyku problemleri, iştah değişiklikleri, ebeveyn/bakım verenlere aşırı bağlılık, gelişimsel basamaklarda gerileme (örn. tuvalet eğitimini tamamlamış bir ilkokul çocuğunun altına kaçırmaya başlaması), dikkat ve odaklanmakta zorluk, bakım verenlere saldırgan tavır, öfke ifadeleri, ağlama krizleri veya içe kapanıklık, travmatik olayla ilgili sorular sorma ve konuşma isteği ve fiziksel şikayetler (karın ağrısı, baş ağrısı gibi).
Depremden etkilenmiş çocuklara nasıl yardımcı olabiliriz? Ailelere bu konudaki tavsiyeleriniz neler?
- Onun için “orada olmak” yapacağınız en kıymetli şeydir. Çocuğun güvendiği bir yetişkinle, şefkatli, tutarlı ve öngörülebilir bir bağ kurmaya ihtiyacı vardır.
- Her çocuğun travmatik deneyime verdiği tepki “biriciktir”, tam da bu nedenle yatışmak için ihtiyaç duyduğu destek de farklılık gösterebilir. Kimi çocuk sakinleşmek için daha fazla yakınlığa ihtiyaç duyarken, kimisi biraz daha alana ihtiyaç duyabilir.
- Bu süreçte çocuklardan gelecek yönlendirmelere açık olmak önemlidir.
- ·“Yardım eden” değil, “eşlik eden” olmak, konuşma alanına “davet etmek”, zorlamamak, “konuşmak istediği zaman” ve “konuşmak istediği kadar” konuşmak, kontrol kaybının bu kadar yoğun yaşandığı bir süreçte, “çocuğun hızına saygı göstermek” de unutulmamalıdır.
- Duygulara alan açın. İçe kapanma durumundan ağlama ve bağırmaya kadar uzanan geniş bir yelpazede yer alan tüm duygu ifadeleri normal karşılanmalıdır. “Bak sen iyisin” veya “Bir şey olmadı” gibi söylemlerle geçiştirmeye ve birdenbire çok iyi hissettirmeye çalışmadan, içten bir merakla onun varlığına eşlik edilmesini gerekir. Bakım verenin duygularını hiç göstermemesini önermeyiz. Çocuğun yanında ağlanabilir, ama bunu çocuğun kendi duygusunun önüne geçmeden yapmak önemlidir. Bu şekilde çocuğun duygularını ifade etmesini normalize etmiş ve ayrıca kendi duygularınızla nasıl baş ettiğinizi modelleyerek göstermiş de olursunuz.
- Deprem sonrası değişen hayatlarına uyum sağlamak stresli bir süreç olabilir. Yeni rutinler oluşturmak çocuk için öngörülebilirliği artıracak ve kaygıyı azaltacaktır.
- Günlük tutmak ve resim çizmek gibi duygularını dışa vurabilecekleri etkinliklere yönlendirebilirsiniz.
- Öfke enerjisini dışarı atmak için, bedenini kullanacağı “hareket odaklı aktiviteleri rutinlerine dahil edebilirsiniz”.
- ·İhtiyaç duydukları kontrol duygusunu desteklemek için ev içinde görev almalarını teşvik edebilirsiniz.
- Garry Landreth’in de söylediği gibi, “Oyun çocuğun dili, oyuncaklar ise kelimeleridir”. Çocuklar yaşadıklarını ve duygularını oyuna yansıtır. İçinden geçtikleri bu zorlayıcı deneyimi işlemek ve anlamlandırmak için tekrar tekrar anlatabilir ve/veya “tekrar tekrar oynamak isteyebilirler”. Bölmeden, müdahale etmeden, engellemelerde bulunmadan eşlik ederek, çocuğa kontrol edebileceği ve seçebileceği şeylerin halen olduğu mesajını verebilirsiniz.
Uzman yardımına ne zaman ihtiyaç duyulur?
Travmatik olay sonrası verilen tepkiler, “olağandışı duruma verilen olağan tepkiler”dir. İlk bir ay gözlemlediğimiz belirtilere “akut stres tepkileri” deriz. Geçen zaman ve oluşturulan yeni rutinlerle bu tepkilerin azalmasını bekleriz, ama bunun yerine “artıyor ve çeşitleniyorlarsa”, o zaman bir uzmandan destek almak gerekir. Özellikle, hiç yemek yememe, kendine zarar verme, hiç konuşmama vb. belirtilerde zaman kaybetmeden destek alınmasını öneririz.
Ebeveynler de kendileri bu zorlayıcı sürecin içinden geçerken, bir yandan da çocuklarına destek vermeye çalışıyorlar. Bu noktada “bakım verenin bakımı”nı vurgulayarak bu yazıyı sonlandırmak isterim. Çocuklarla iletişim sırasında dinleyeceklerinize alan açabilmek ve onu destekleyebilmek için, sizin de olabildiğince rahat hissetmeniz önemlidir. Bu noktada siz de bir başka yetişkinin veya bir uzmanın desteğini talep etmekten çekinmeyin.