Nike Air'ın anatomisi
Sergio Lozano’nun tasarladığı Nike Air Max 95 yirmi yaşında.
Çağdaş tasarımı, enerjik duruşu ve güçlü performansıyla ikonik tasarımlar arasına giren Air Max 95, kendine güvenen cesur sporculara ilk günkü gibi ilham vermeye devam ediyor.
Air Max 95'in ilk defa piyasaya sürülmesinin üzerinden yirmi yıl geçti. Performans koşusunda yeni bir çığır açan ve neon sarı detayıyla dikkat çeken Air Max 95, yakın zamanda kavuşacağı şöhretin farkındaymışçasına, kendine güvenin simgesi gibiydi. Vitrinde kendisiyle birlikte sergilenen ürünlerden hiçbirine benzemiyor ve insanların ilgisini anında çekiyordu.
Air Max 95’i özgüvenin simgesi haline getiren, Nike ayakkabı tasarımcısı Sergio Lozano oldu. Air Max projesinde çalışmak üzere görevlendirildiği günden itibaren, Lozano’nun kendine ve ekibine olan müthiş güveni, Air Max 95'in sayısız değerlendirmeyi başarıyla geçip üretim aşamasına gelmesini sağladı. Ama bu kolay olmadı.
“Air Max 95’in kuruldaki ilk konsept incelemesi başarılı geçmedi; bazıları konsepti iyi buldu, bazılarıysa hiç beğenmedi.” – Sergio Lozano
Nike Air Max 95’i tasarlarken karşılaştığı engellerden bahseden Lozano, ekibinin desteğini arkasına alarak vizyonunu sonuna kadar götürdü ve bıraktığı mirasla Air Max ailesinin adını hak eden bir spor ayakkabı yarattı.
RİSKLİ BİR İŞ
Air Max 95 projesi, 90'larda, Nike Basketbol ürünlerinin yükselişi karşısında güç kaybeden koşu ayakkabısı kategorisine eski enerjisini yeniden kazandırmak üzere geliştirildi. Amaç, cesur, provokatif ve o güne kadar üretilmiş hiçbir şeye benzemeyen bir ayakkabı yaratmaktı. Lozano o günlerle ilgili olarak, “Koşu ekibi bir şeyleri bir araya getirmek ve risk almak istiyordu. Sanırım o risk bendim,” diyor.
İLHAMIN VÜCUT BULUŞU
En yeni Air Max projesinin lideri seçilen Sergio Lozano doğadan ilham aldı. Büyük Kanyon’un duvarlarındakilere benzer çizgiler kullanarak yeni ayakkabının ilk taslağını çizdi. Bu taslak, Air Max için yapılan ilk beyin fırtınası seansları sonuçsuz kalana kadar bir çekmecede bekledi. Sonunda taslağı şablon olarak kullanan Lozano ve ekibi, daha fazla koruma isteyen koşucu için havayla mükemmel yastıklama sağlamaya odaklanarak ayağın ön kısmına görünür bir hava ünitesi koydu.
Tasarım sürecinde Tinker Hatfield’ın: ‘Tamam, bu harika bir tasarım, ama hikayesi ne?’” sorusunun yanıtına odaklanan Lozano, aradığı cevabı Nike’ın tasarım kütüphanesindeki anatomi kitaplarında buldu. İlk Air Max 95 prototipi insan kaburgalarından, omurlarından, kaslarından ve cildinden ilham alınarak yaratıldı.
DEĞERLİ OLAN HİÇBİR ŞEY KOLAY DEĞİLDİR
Air Max 95’in en büyük gücü olan benzersizliği, aynı zamanda büyük bir engeldi. Ortaya çıkan tasarımın estetik yapısı o kadar farklıydı ki, bu potansiyelinin sorgulanmasına yol açtı. Lozano bunu açıklarken şöyle diyor: “Bazıları bayıldı, bazıları nefret etti. Ama böyle bir tepki aldığınızda doğru yolda olduğunuzu bilirsiniz”. İlk geliştirilen tasarımda Nike logosu yoktu. Air Max 95’teki belli belirsiz Nike logosuyla ilgili olarak Lozano: “Nike’ın marka olarak kolayca tanındığına ve tasarımın tek başına var olabileceğine karar verdik. Logoya neden ihtiyacımız olsundu? Zaten görünür hava ünitemiz vardı ve üstelik bunu ayağın ön kısmında ilk defa kullanıyorduk.” Ayakkabının tasarımı, logonun, ayakkabının belirleyici özelliklerini bozmadan geleneksel yerine, yani sayanın üzerine koyulmasına izin vermiyordu. Sonuçta Nike logosu sayanın arka tarafına koyuldu.
Sergio Lozano, tasarımın renklerinin de ayakkabı kadar fonksiyonel olmasını istiyordu. Ana renklerden biri olarak griyi seçen Lozano bu tercihi; “Bana grinin satmadığını söylediler, ben de bunu bir meydan okuma olarak kabul ettim.” Diyerek açıklıyor. Çamur-kir birikme ihtimali en yüksek olan ayakkabı tabanında siyah ve koyu gri kullanıldı ve profile doğru çıkarken daha açık tonlara geçildi. Air Max 95’in imza niteliğindeki neon sarı tonu, Nike'ın, çivili koşu ayakkabılarında ve kır koşusu ayakkabılarında son derece görünür renkler kullanmaya devam eden özgün koşu ayakkabılarına saygı duruşunda bulunuyor.
Sayısız incelemeden geçen Air Max 95, Lozano ve ekibinin kararlılığı sayesinde sonunda üretim aşamasına geldi. Ayakkabının adı kısa süre içinde, Londra’dan New York'a kadar pek çok şehirde ortaya çıkan ve kolektif ve karakteristik sesleri ayakkabının tavizsiz estetiğini çağrıştıran, aşırı özgüvenin sembolü olmuş müzik akımlarıyla birlikte anılmaya başlandı.
Gençlik kültürü Air Max 95'in başarısında büyük rol oynadı ve Air Max serisi vazgeçilmez bir stil ikonuna dönüştü. Koşu kategorisi, hem ayakkabı alanındaki liderliğini yeniden kazandı, hem de tüm dünyadaki genç tasarımcıların zihninde sağlam bir yer edindi. Sergio Lozano’nun bugün 20 yaşında olan konsepti, çağdaş tasarımı etkilemeye devam ediyor…