Kanserden korkma!
Ne kadar bilim gelişse de, kanser halen en ciddi ve ölümcül hastalıklar arasından sıyrılamadı. Erken tanı ise büyük önem taşıyor. Hem kanserin semptom vermesini engelliyor hem de kanserin tamamen kalıcı bir yaklaşımla tedavi edilmesine olanak sağlıyor.
Dr. Fatih Selçukbiricik
Halkı bilinçlendirmek için her yıl nisan ayının ilk haftası kanser haftası olarak anılıyor. Kanser, hücrelerde DNA hasarı sonucu ilgili hücrelerin kontrolsüz veya anormal bir şekilde büyümesi, şekil değiştirmesi ve çoğalması olarak tanımlanıyor. Kanser hakkında merak edilenleri, tanı ve tedavisinde yaşanan son gelişmeleri Koç Üniversitesi Hastanesi Medikal Onkoloji Bölümü’nden Dr. Fatih Selçukbiricik’e sorduk.
Kanser nasıl oluşuyor, hangi belirtilerle başlıyor?
Dış uyarılara bağlı DNA hasarı olduğunda programlı hücre ölümü sayesinde vücut bu hücrelerden kurtuluyor ve günlük normal yaşantısına devam ediyor. Gerek bozulmuş hücrelerden vücudun temizlenememesi, gerekse de DNA yapısının bozulması kanser gelişimi ile sonuçlanabiliyor. Kanser oluştuktan sonra vücutta yerleştiği organ veya dokuya göre bazı semptomlar veriyor. Örneğin beyine yerleşmiş bir tümör baş ağrısına yol açabileceği gibi pankreasa yerleşmiş bir tümör de sarılık ve karın ağrısı yapabiliyor. Ancak bazı durumlarda kanser hiçbir belirti vermeyebiliyor. Genellikle erken dönem kanserler daha az belirti veriyor. İşte bu yüzden kanser tedavisinde erken tanının önemi büyük. Erken tanı, hem kanserin semptom vermesini engelliyor hem de kanserin tamamen kalıcı bir yaklaşımla tedavi edilmesine olanak sağlıyor.
Erken tanı için neler yapılmalı?
Kansere bağlı ölümlerin çoğu akciğer, kalın bağırsak ve meme kanseri kaynaklı gerçekleşiyor. Bu bakımdan sık görülen bu kanserlerin erken teşhisi, hastanın hayatını kurtarıyor. Kanserden ölüm nedenlerinin başında yer alan akciğer kanserinde erken teşhis çoğu zaman mümkün olmadığı için aktif veya pasif sigara içenlerde yıllık akciğer grafisi ve 15 yıldır günde en az bir paket sigara içen sağlıklı kişilere 55 yaşından sonra yılda bir kez akciğer tomografisi öneriliyor. Meme kanseri taraması ve erken tanısı içinse self meme muayenesi, mamografik yaklaşımlar ihmal edilmemeli. Avrupa ve Amerika rehberlerinin önerisi farklı olmakla birlikte 40 yaş sonrası her kadına yılda bir kez mamografi öneriliyor. Eğer ailede meme kanseri öyküsü varsa tarama programları daha sık periyotlarla yapılmalı. Meme ve over kanseri için genetik risk barındırdığının kanıtlanması BRCA1 veya BRCA2 genetik değişiklikleri saptanmasına dayanıyor. Aynı şekilde, erkeklerde prostat kanseri erken teşhisi için, 50 yaşından sonra prostat muayenesi ve PSA analizi tavsiye ediliyor. Serviks kanseri içinse 21 yaş sonrası servikal smearle tarama programları erken teşhis açısından hayat kurtarıyor. Ayrıca, HPV’ye karşı geliştirilen aşılar da serviks kanserinin korunmasında son yıllarda atılan en ciddi adımlar arasında. Kolon kanserinin erken teşhis ve taramasında ise, 40 yaş sonrası gaytada gizli kan bakılması ve 50 yaş sonrasında ise kolonoskopik değerlendirmeler öneriliyor.
Kanser tanısı nasıl konuluyor?
Kanserde tanı klinik, radyolojik ve patolojik bulgulara dayanarak konuluyor. Radyolojik değerlendirmeler direkt grafi, ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi, magnetik rezonans görüntüleme, baryumlu grafiler gibi inceleme yöntemleri ile yapılabiliyor. Ayrıca son zamanlarda PET/CT incelemesinin hem kanser hastalığının teşhisindeki hem de takibindeki önemi gitgide artıyor. Pozitron Emisyon Tomografisi/Bilgisayarlı Tomografi (PET/BT) kanser hastalarında tanı, evreleme, takip ve tedaviye olan yanıtın değerlendirilmesinde kullanılan tanı aracı. Birçok hastalıkta, henüz görülebilir anatomik değişiklikler ortaya çıkmadan önce, hastalığın yarattığı metabolik değişikliklere bakarak erken ve doğru tanı konmasına olanak veriyor. Ayrıca PET/BT değerlendirmesinin tüm vücudu tarayabilme özelliği sayesinde, hastalığın yayıldığı alanı göstererek hastalığın evrelemesini sağlıyor. Diğer ve önemli bir tanı yöntemi ise, kesin teşhisin gösterilmesine olanak veren patolojik analiz. Bu inceleme, tümörlü olduğu düşünülen organ ya da dokudan biyopsi iğnesi aracı ile alınan bir parçanın mikroskop altında inceleme esasına dayanıyor. Patoloji alanında tanı koymada geçmişten günümüze ciddi kilometre taşları katedildi. Artık başta akciğer ve kolon kanseri olmakla birlikte pek çok kanser türünde, hastalığın patolojik teşhisinin konulması yetmiyor. Bu teşhis yanı sıra artık tümörde moleküler analizler yapılabiliyor ve hastalıkla ilgili mutasyon analizleri dokümante edilebiliyor. Mutasyon analizlerinin varlığı veya yokluğu ise hastanın hedefe yönelik tedavilerden ya da diğer bir deyişle akıllı ilaçlardan yararlanıp yararlanamayacağının öngörülmesi.
Kanserin tedavisi nasıl planlanıyor?
Kanser tedavisi multidisipliner yaklaşımı gerektiren bir konu. Bu amaçla hastalara kanser cerrahisi (kanserli dokuyu ve çevresindeki inovasyon riski taşıyan bir miktar sağlıklı dokuyu alıp çıkartmak), kemoterapi (kanser hücrelerini yok etmek üzere kullanılan ilaçlar), radyoterapi (tümörlü dokuya ya da tümörün çıkarıldığı tümör yatağına ışın verilmesi) gibi temel tedavi yaklaşımlarını kapsamakla birlikte bazı kanser türlerinde ise daha spesifik tedaviler yapılabiliyor. Kanser tedavisinde son zamanların en güncel konusu ise immünoterapi. Kanser hücreleri ile bağışıklık sistemi arasındaki ilişki iyice tanımlandıktan sonra, yeni ilaç uygulamaları ve klinik çalışmalar başlatıldı. İmmünoterapinin kullanıldığı en çarpıcı hastalık malign melanom. Malign melanom, sıklıkla deriden köken alan ama aynı zamanda mukozal yüzeylerde de gelişebilen bir hastalık. Yakın zamana kadar tedaviye yeterli yanıt alınamayışı malign melanomda yeni tedavi arayışlarının geliştirilmesine neden oldu. Görülüyor ki immünoterapi artık hastalarda doğrudan sağ kalımı etkileyen bir tedavi yaklaşımı. Günümüzde malign melanom dışında akciğer, mesane, böbrek gibi pek çok organa ait kanser türünde tedavi alanına girdi ve ciddi oranda umut vadedici yaşam sürelerinin ortaya çıkmasını sağladı.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR:
Belirtileri tanıyın kanserden korkmayın linki için TIKLAYINIZ